Ey İnternet, Sen Nelere Kadirsin: House Of Cards
Televizyonun altın çağına yeni bir soluk getiren Netflix’den David Fincher’ın önderliğinde, Kevin Spacey ve Robin Wright’lı bir kusursuzluk abidesi: House of Cards
Reytinglerini kablolu kanallara kaptırmakla meşgul olan networkler, kendi problemleriyle boğuşurken sahneye yeni bir karakter girdi. 1997 yılında kurulan Netflix, esasında online olarak film ve dizi izleme imkanı sunan bir websitesiydi. Ama 2011 yılında ne olduysa oldu ve David Fincher’ın yapımcılığını üstlendiği House of Cards isimli bir diziyi ilk kez Netflix üzerinden izleyeceğimizin haberini verdiler. Acaba bu tek dizilik bir deneme mi diye düşünürken Lilyhammer ile Arrested Development’ın üzerindeki ölü toprağı atıp, yeni sezonlarına kapılarını açtılar. Hemlock Grove, Turbo FAST ve Orange Is the New Black ise “özgün programcılık” anlayışlarında portföyü tamamlayan diğer yapımlar oldu. Aldıkları Emmy ve Altın Küre adaylıklarıyla rekora imza atan Netflix, televizyonun yol almakta olduğu noktanın bir önizlemesini veriyor esasında. Ne zaman, nerede, hangi bölümü istersen onu izle mantığı eminim 50 yıl sonra televizyon ile internetin çok daha yaygın bir şekilde birleştiği teknolojinin fikir babası olacak.
Netflix’den sıyrılıp geçelim asıl konumuza… Geçtiğimiz yıl Şubat ayında seyirci karşısına çıkan House of Cards, David Fincher’ın adını görünce heyecanlanan tüm bünyelerde kalp çarpıntısı yaratmış ve çok da güzel eleştiriler almıştı. Networklerdeki politik dramaların yapaylığı, kablolulardaki işlemeyen temposundan uzak kalıp çok daha orijinal bir anlatım biçimi tercih eden House of Cards, çok geçmeden ikinci sezon onayını aldı ve 2014’ün en çok beklenen dizilerinden biri haline dönüştü. 14 Şubat’da 13 bölümü birden yayınlanan dizi, bu yıl da televizyonun kısıtlı ödül sezonu boyunca rakipleriyle epey mücadele edecek gibi gözüküyor. Breaking Bad’den boşalan yeri House of Cards’ın dolduracağına artık herkes emin. Televizyonun (her ne kadar televizyonda oynamasa da) en iyi draması hiç şüphesiz.
İlk sezonda Demokrat Parti’nin üyesi bir senatör olarak izlediğimiz Frank Underwood isimli karakter yeni bölümlerde artık Başkan Yardımcısı olarak karşımıza çıkıyor. Buna bağlı olarak da sorumlulukları, daha doğrusu muhattap olduğu entrikaların ve politik oyunların boyutları büyümüş durumda. Washington’ın puslu havasında elini ne kandan, ne de çamurdan asla uzak tutamıyor Frank. Televizyon tarihinin en sempatik kötü adamlarından biri de diyebiliriz. Kevin Spacey’nin muhteşem performansıyla, kameraya dönüp bize birkaç kelam ettiği her an büyük bir haz yaşatıyor. Senarist ekibin Frank’e uygun gördüğü replikler, zaten sivri olan köşeleri iyice kesici hale getirmesine rağmen bu yozlaşmış karakteri hayranlıkla izlemekten kendinizi alamıyorsunuz.
Kevin Spacey’nin eşini ise Robin Wright canlandırmakta. Altın Küre’de sürpriz bir zafer elde eden Wright, ilk sezon ile aldığı sürpriz adaylıkların devamını getirmek istercesine yeni sezonda performansını iyice parlatmış. Tabii bu yıl rolünün ağırlığının artmasının da bunda büyük payı var. Önceleri bir engel olarak gördüğümüz Claire, artık House of Cards’ın vazgeçilmezlerinden biri haline dönüştü. Tabii dizinin tüm gidişatının Underwood ailesi üzerinden olduğu da düşünülmesin. Sizi spoilerlarla boğmak istemediğim ve aranızda diziyi izlemeyenler olabileceği için Corey Stoll ile Kate Mara’nın da kadroda yer aldığını ekleyip, köşeme çekiliyorum. Bu kafa karıştırıcı cümlemin hatrına, umarım House of Cards’a vakit ayırıp diziye başlarsınız.
Washington semalarında geçen her politik drama, bir diziden sadece hikaye anlatımında uzmanlık bekleyen izleyicinin önyargıyla yaklaşmasına sebep olsa da House of Cards türünün örneklerine pek benzemiyor. Ağır gibi gözüken temposu, 1-2 bölüme kalmadan yerini esaslı bir aksiyondan beter gerilime bırakıyor. Kapalı kapıların ardında, sözde ülkeyi yönetmekle meşgul koca koca adamların ayak oyunlarını izlemek hiç bu kadar keyifli olmamıştı. Öneriyorum, önermekle de kalmayıp “House of Cards’dan başka bir diziyle vaktinizi boşa harcamayın.” diye reklam yapmak istiyorum. İki sezonun 13’er bölümü de sizi internetin bir köşesinde sakin sakin beklemekte. Önümüzdeki yıl Şubat ayında yayınlanacak üçüncü sezonun onayı da gelmişken bahane üretmeyip, uykusuz gecelerinizi House of Cards’a teslim etme zamanı! Netflix yolları taştan…
İlk yorumu siz yazın!