14 Şubat Üzerine: Realistik Bir İnceleme
14 Şubat artık bir bir ticari faaliyet. Tüketim kültürünün tüm klişeleri ve tüm ucuz numaralarını gözümüze sokan; kişiselleştirmek’, ‘özel hissetmek’ ve ‘hatırlamak’ (hatırlamak yaşatmaktır ama burada kastedilen bu değil elbet) kavramların içini boşaltan; hiç çekinmeden cinsiyetçiliğin dibine vuran ve en önemlisi ‘aşk’ gibi insanlık tarihi boyunca konjonktürel olarak belirli değişimler geçirse de hala insani duygular içinde en derinlerden biri olan bir insanlık halini bir alışveriş safahatına çeviren 14 Şubat ilişkili olduğu kavrama en çok zarar veren günlerden biri, muhtemelen de birincisi.
Özel günlerin seyrek olanı makbuldur gerçi ama günümüz dünyasında herkesin ve hemen her şeyin özel olduğu gibi günlerin de neredeyse hepsi özel. Dünya kanser günü, barış günü, su günü ve engelliler günü gibi toplumsal ve politik önemleri görece yüksek günler yanında dünya makarna günü, dünya kahve günü, dünya dolma kalem günü, uyku günü gibi ne zaman çıktığı ve niçin kutlandığı belli olmayan bir sürü gün farklı etkinliklerle kutlanıyor. İtiraf edeyim, bir dolma kalem koleksiyoncusu olarak dünya dolma kalem gününe özel indirimlerden çok faydalanmışlığım var. Burada biraz ‘üzümünü yiyip bağını sorma’ gibi bir tutum takındığımı söylemem lazım. Öte yandan bir iki istisna dışında özel günler insanı değilim. Kurban ve Ramazan Bayramları’nın kültürel ve toplumsal bağlamının önemine inanırım ve ailemin mümkün olduğunca da bayram ritüellerine uygun olarak kutlamasına çalışırım.
Bayramlar dışında da kutladığım üç özel gün var: İlki oğlum Kerem’in doğum günü. Bana kalsa aile içinde kutlamayı tercih ederim ama oğlumun yaşıtlarının (bu sene 9 Şubat’ya 7 yaşına bastı) yaş günlerini her sene özel bir mekanda ve özel bir konseptle kutlaması bizi de her ana-baba gibi oğlumuzu mutlu etmek için onun ilgi alanları doğrultusunda özel kutlamalar organize etmeye itiyor. Kutladığım diğer günler ise 17 yıllık sevgilim, 12 yıllık karım, oğlumun annesi Aslı’nın doğum günü ve evlilik yıldönümümüz. İkisi de arka arkaya geldiklerinden (11 ve 15 Haziran) bir arada kutlarız. Kerem doğmadan önce o tarihlerde İtalya’ya gider ve bu iki günü orada kutlardık. Kerem’in doğumundan sonra eskisi gibi seyahate çıkamadığımızdan dolayı ki buna iş yoğunlukları da eklendi, İtalya ritüelimizi bıraktık ama yine de basit bir şekilde evde kutluyoruz. Aslı’nın sevdiği yemeklerden oluşan bir menü hazırlıyorum (hatta bir keresinde bir grafik tasarımcıya doğum günü yemeği için özel menü tasarlatmışlığım bile vardır), sevdiği pastadan sipariş veriyorum ve ufak bir hediye alıyorum. Bir de babamın vefatına kadar, annemin, “babamın benim özel günlere yönelik felsefik ve toplumsal (!) eleştirel bakışımı anlamayacağını” düşünerek isteği doğrultusunda kutladığım babalar günü. Bunlar dışında kalan tüm özel günleri, anneler günü, kendimin ve diğer insanların yaş günlerini -annem de dahil- kutlamıyorum.
Tüm bu özel günler içinde bir tanesi var ki kendimi bildim bileli özel olarak mesafeli dururum; hatta nefret ederim: 14 Şubat, nam-ı diğer Sevgililer Günü, gavurcası Saint Valentine… Toksik kadın-erkek ilişkilerinin tüm boyutlarıyla kamusal ortamda sergilendiği, ergen genç kadın histerisinin ve erkek iki yüzlülüğünün çirkin yüzlerini gösterdiği, kutlamanın toplumsal bir histeriye dönüştüğü ve tüketim kültürünün en ucuz, en pespaye ve en suistimal edici yöntemlerinin fütursuz ve utanmazca sergilendiği o önemi kendinden menkul 14 Şubat…
Aslı ile yakın zamana kadar nerede olursak olalım aksatmadığımız bir 14 Şubat ritüelimiz vardı. İlişkimizin ilk yıllarında bir iş çıkışı akşam yemeği için buluşmuştuk. Bağdat Caddesi’nde Suadiye’den Caddebostan’a neredeyse gittiğimiz her mekanda rezervasyonumuz olup olmadığını sordular. Adeta Amerikan Sapığı’nda Dorcia’da yer bulmayan çalışan Patrick Bateman muamelesi gördük. Sonra anladık ki o gün 14 Şubatmış ve neredeyse her mekan güne özel bir program ve menü hazırlamış. Hiçbir mekanda düzgün bir yer bulamadık ve bir süre sonra açlığa dayanamayıp bir şeyler yiyebileceğimiz ilk mekana girdik. O mekan ise bir Burger King’di. Birer büyük menü sipariş ettik; ortaya bir de bol soğan halkası söyledik ve o akşam karar verdik: her 14 Şubat akşamı Burger King’e gideceğiz. Yurt dışındayken de bu geleceği bozmadık (özellikle Viyana’da Kartnerstrasse’de eski bir binanın girişindekini öneririm; keza dünya üzerinde girebileceğiniz en şık ve tarihi Burger Kinglerden biridir), oğlumuz Kerem doğduktan sonra da. Bir süredir bu ritüeli bırakmış durumdayız. Ara ara hatırladığımızda “bu sene 14 Şubat’ta yine gidelim” diyoruz ama sonra unutuyoruz.
Tabii herkes benimle aynı fikirde değil. Nitekim Ipsos’un 2022 Sevgililer Günü Araştırması bir ilişki içindeki (evli veya değil) yetişkinlerin %55’inin sevgililer gününü bir şekilde kutladığını gösteriyor. 35 yaş altı gençler ve evli olmayanlar diğerlerine göre daha fazla kutluyor bu günü. Eh, öyle kuru kuruya kutlama olmaz; neler yapılıyor neler alınıyor diye merak edenler için onlar da sorulmuş ve bakalım ne cevaplar verilmiş:
En popüler aktivite romantik bir yemek. %41 evde (bu ağırlıklı olarak Rusya ve Kanada gibi soğuk ülkelerde yaygın), %35 ise dışarıda yemeyi tercih ediyormuş. Aktiviteler arasında üçüncü sırada bir hediye almak var (çikolata veya şekerleme en popüler hediye. Sonrasında sırasıyla çiçek, parfüm, şarap/likör, mücevher/moda ile ilgili bir hediye ile iç çamaşırı/erotik aksesuar geliyor. Katılanların %33’ü ise sevgililer gününü sevişerek kutlayacaklarını söylemiş (erkekler kadınlara göre daha fazla sevişmek istiyormuş). %17’’lik bir grup da bir tatil kaçamağı yaptığını ifade etmiş.
Araştırmaya Türkiye de dahil mi diye sorarsanız evet, necip milletimize de sormuşlar Sevgililer Günü’nü. Türkiye sevgililer gününü en çok kutlayan altıncı ülke (%65). Pek çok alanda ilk onda yer almamıza karşın bu anlamlı ve önemli günde bu kadar yüksek bir derece yer almanın gururu hepimizin. Peki biz nasıl kutluyoruz derseniz, çiçek hediye almada dördüncü sıradayız. Malum kadınlar çiçektir. Sevişmede Güney Afrika, Arjantin, Meksika, Kolombiya, ABD ve Fransa ilk sıralarda. Ateşli Latinler, aşkın şehri Paris ve her zaman her şeyi en iyi tüketen ABD (ABD 14 Şubat’ı en çok kutlayan ülke)… Ya ne olacağıydı; biz mi çıkacaktık? Sevişmek kültürümüzde yok; malum hepimizi leylekler getirdi.
Araştırmanın ortaya koyduğu bir de azımsanmayacak kutlamayan bir grup var. Peki kutlamayan niye kutlamıyor. %47 çok ticarileştiği için, %37 de kültürüne/örf ve ananelerine uygun olmadığı için kutlamadığını ifade etmiş. Bunun yanında finansal durumu uygun olmadığı (ki bunların ağırlığı muhtemelen yeterli finansal güce sahip olsalar kutlayacak) veya çok meşgul olduğundan zaman bulamadığı için kutlamadığını söyleyenler de mevcut. En çok kimler kutlamıyor niye sorarsanız Hollanda, Güney Kore ve Almanya ilk üçte. Bu sıralama da bize kültürel olarak pek çok anlatıyor. Ben kişisel deneyimlerim doğrultusunda Avusturya’yı da eklerim bu listeye. Bir 14 Şubat’ta Viyana’daydım ve Sevgililer Günü’ne dair gördüğüm tek şey elinde bir gül taşıyan bir kadındı ve bir de kapısında kalpli balonlar asılmış bir bar. Biz de Aslı ile yazının girişinde bahsettiğim geleneksel Burger King ritüelimizi gerçekleştirmiştik.
14 Şubat artık bir ticari faaliyet. Tüketim kültürünün tüm klişeleri ve tüm ucuz numaralarını gözümüze sokan; kişiselleştirmek’, ‘özel hissetmek’ ve ‘hatırlamak’ (hatırlamak yaşatmaktır ama burada kastedilen bu değil elbet) kavramların içini boşaltan; hiç çekinmeden cinsiyetçiliğin dibine vuran ve en önemlisi ‘aşk’ gibi insanlık tarihi boyunca konjonktürel olarak belirli değişimler geçirse de hala insani duygular içinde en derinlerden biri olan bir insanlık halini bir alışveriş safahatına çeviren 14 Şubat ilişkili olduğu kavrama en çok zarar veren günlerden biri, muhtemelen de birincisi.
14 Şubat gününü, sosyal medya tabiriyle trollemek istiyorum. Mesela bir 14 Şubat romantik akşam yemeği menüsünde ‘bol soğanlı lahmacun ve ayran’ öneriyorum (yanlış anlaşılmaya yol açmamak adına söyleyeyim, lahmacunu çok severim bu arada). Bir alternatif Sevgililer Günü listesi yapıp listeyi “Kızım nerededir zorun/kafana da odunu korun” diyen Koçhisarlı Elvan Dalton’dan ‘Borusana Girmiş Çalışıyor’ şarkısı ile başlatmak istiyorum. Aşk üzerine mesaj önerilerimi sıralıyorum:
Aşk bir sudur; iç iç kudur.
Aşk çekenin yol gidenin
Aşkı bilene derdi çekene sor
Aşk bir otobüstür binmesini bilmeli; son durağa gelmeden inmesini bilmeli
Kızı kolda Fordu yolda severim
14 Şubat’ta olur ya evlilik teklifi etmek isteyenlere de sesleneyim:
“Evlenip balayına gideceğime eğlenip alayına giderim”
14 Şubat’ta alınan hediyeyi beğenmeyen varsa “Duanla doğmadım ki bedduanla öleyim” der geçersiniz ve devam edersiniz: “Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık. Onlar müsait bir yerde indiler.”
14 Şubat gerçek aşkın test edildiği gündür. ‘Kalp dediğin atıyor zaten. Marifet ritmi değiştirmekte.’
Kamyon yazılarının ucuz mizahını bir kenara bırakıp kendi gerçekliğimize dönersek: Aşk gerçektir… Aşk midenize vuran bir kramp kadar gerçek ve fizikseldir. Roland Barthes’in Bir Aşk Söylemi’nde sözünü ettiği gibi aşk kaygıdır, rahatsızlıktır beklemektir, yıkımdır, bilinmezdir, iğrençtir, intihardır, sevgidir, ‘seni-seviyorum’dur. Aşk pek çok şeydir ama her şeyin ötesinde gerçektir. Alain de Botton, ‘Aşk Üzerine’ başlıklı romanı niçin yazdığını açıklarken “aşk hakkındaki görüşlerimizi büyük ölçüde okuduğumuz hikayeler şekillendirir” der. Ölümsüz aşklar, epik aşklar ancak efsanelerde, mitolojide ve edebiyatta görülür ve çoğunlukla da acı çekme, duygusal sefalet ile süren ve bir tür ölümle sonuçlanan bir serüvendir. Gerçek yaşamda gerçek aşka ulaşmak için Anna Karenina gibi kendinizi trenin altına atmanıza, Rome ve Juliet’in sonunda olduğu gibi canınıza kıymanıza gerek yok. Günümüzde 14 Şubat ile beraber aşk sonunda kendi ölümünü ilan ediyor; sıfır noktasına iniyor. Button’un ifadesinde ‘aşk hakkındaki görüşlerimizi şekillendiren edebiyat yapıtları’ günümüz dünyasında flörtleşme uygulamaları, sanal dünya ve elbette tüketim kültürünün baştan çıkarıcı çılgınlığı içinde 14 Şubat’ın sefahat düzeninde tüketim sarhoşluğu şekillendiriyor. Böyle bir ortamda artık duygulardan, inceliklerden, jestlerden bahsetmek ne kadar geçerli ne kadar anlamlı…
14 Şubat’ta narin sevgililerinizi ipeklere satenlere dolayın, onları pırlantalarla süsleyin, onlara bol kalpli hediyeler alın, otellere restoranlara rezervasyonlar yapın… Yeni öğrendim öyledir gün olduğunu, ben 13 Şubat Yalnızlar Günü’nü kutlayacağım. Kutlamak isteyenlere de önerim sevgililerine yıllık The Economist abonelik paketi hediye etsinler. Sevgililer Günü şerefine %30 indirim var…
Kapak Fotoğrafı: unsplash.com/@swimstaralex
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Bir Evlilik Söyleminden Parçalar
İlk yorumu siz yazın!