Eylül ayı geldiyse kültür sanat gurmeleri için yeni sezon da başlamış demektir. Açık hava organizasyonlarından salonda yapılan etkinliklere geçiş yaptığımız şu günlerde tiyatroseverler için ayrı bir önem taşıyor çünkü İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından gerçekleştirilen İstanbul Tiyatro Festivali’nin programı 5 Eylül Perşembe akşamı The Marmara Otel Taksim’de düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Yazıma geçmeden önce festivalin bu yıl ve önümüzdeki yılki küratörü Mehmet Birkiye’nin buluşmada sarf ettiği şu harika sözlerini paylaşmak isterim: “Tiyatro öteki ile ilişki kurmamızı, kabul etmesek bile anlamamızı sağlar. Bu ötekinin mutlaka bir kişi olması ya da bir topluluk olması da gerekmez, bir inanç, insana ait bir güdü, kısacası her şey olabilir. Eğer iddia ettiğimiz gibi seküler, adaletli, demokratik, insan haklarına saygılı bir dünya istiyorsak; işte bu dünyada “ötekinin” konumu hayatidir. Öteki ile çatışma, şiddet içermeyen ilkel güdülerin olmadığı bir alana çekilmelidir. Kişisel kanım; böylesi bir hedefe ulaşmamızı sağlayabilecek en etkin yöntemlerden biri de tiyatrodur. Bu nedenle ki tiyatro hayatımızda daha çok yer etmelidir. Umarım 28. İstanbul Tiyatro Festivali hayatımızda tiyatroya daha çok yer açar.”

28-i%cc%87stanbul-tiyatro-festivali-afis
28. İstanbul Tiyatro Festivali (Afiş) | Fotoğraf: İKSV

20 yıldır Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Entek, Opet ve Tüpraş sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali, 22 Ekim’de perdelerini 28’inci kez açacak. 19 Kasım’a dek sürecek festival, Türkiye’den ve yurt dışından toplam 19 tiyatro, performans ve dans gösterisine ev sahipliği yapacak. 5 uluslararası, 14 yerli oyundan oluşan bir programla tiyatroseverleri karşılamaya hazırlanan festivalde bu yıl da dünya tiyatrosundan çarpıcı örnekler izleyiciyle buluşurken günümüz tiyatrosuna farklı soluklar getirecek yeni yerli yapımlardan bir seçki de yer alacak. Ben de bu vesileyle seyircisine bu yıl Tüm Yüzler Sahnede sloganıyla seslenen festivalin dopdolu programı içinde kaçırılmaması gerektiğini düşündüğüm beş oyunu sizinle paylaşacağım. Keyifli okumalar dilerim.

28. İstanbul Tiyatro Festivali’nden Kaçırılmaması Gereken 5 Oyun

III. Richard | Schaubühne Berlin

iii-richard-1
III. Richard | Fotoğraf: Arno Declair

“Festivalin bu yılki programında tek bir oyuna gitmek istesen hangisi olurdu?” diye sorarsanız cevabım kesinlikle III. Richard olurdu. Çağdaş tiyatronun dehalarından biri kabul edilen, sahneye koyduğu her eserle izleyiciler tarafından büyük coşkuyla karşılandığı gibi tiyatro tarihinde de yeni bir sayfa açan Thomas Ostermeier ile topluluğu Schaubühne Berlin, 10 yılın ardından festivale bir başyapıtla dönecek. Her yapımıyla tiyatro tarihinde yeni bir sayfa açan yönetmen ve festivale daha önce konuk olan Nora Bir Bebek Evi, Hamlet ve Bir Halk Düşmanı yapımlarıyla İstanbul Tiyatro Festivali takipçilerini derinden etkileyen topluluk, bu kez dünya sahnelerini kasıp kavuran III. Richard ile İstanbul’a gelecek. 2012’de Hamlet rolündeki unutulmaz performansıyla İstanbullu tiyatroseverlerin kalbinde taht kuran Lars Eidinger, bu defa tüyler ürperten bir baştan çıkarıcılıkla canlandırdığı III. Richard rolüyle karşımızda olacak.

iii-richard-2
III. Richard | Fotoğraf: Arno Declair

Eleştirmenlerin “karanlıkta bile parlıyor” sözleriyle övdüğü Eidinger, III. Richard’da bir rock yıldızına dönüşecek; seyircide merhametsiz krala karşı umulmadık bir sempati uyandırıp tüm çekiciliğiyle seyirciyi kralın suçlarına ortak edecek. Shakespeare’in ölümsüz klasiği Ostermeier’in ellerinde, psikopat bir seri katilin şeytanlaştırılmasından öte, içsel çatışmalarıyla paramparça olarak sapkın bir diktatöre evrilen bir iktidar elitinin portresine dönüşecek. Richard’ın yüzyıllardır yitirmediği cazibesinin temelinde ise biraz da dizginlenemeyen iktidar hırsı ve keyifle sergilediği ahlaksızlığı yatıyor. Ostermeier’in ifadesiyle “Uygar bir toplumda asla gerçekleştirmeyi göze alamayacağımız en karanlık arzularımızı sahneleyen” III. Richard izleyicilere üzerine düşünecekleri çok şey sunacak bir yapım. Oyun, festivalin kapanış gösterisi olarak 18 ve 19 Kasım’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahnelenecek. III. Richard demişken yönetmenliğini Richard Loncraine’in yaptığı başrolünde Ian McKellen’ın harika bir performansa imza attığı 1995 yapımı Richard III filmini de ısrarla öneririm.

Gecediyarı | Siyah Beyaz ve Renkli

gecediyari-1
Gecediyarı | Fotoğraf: İKSV

Festival seçkisinden önereceğim ikinci oyun, izleyicilere hayattaki duruşlarını ve kimliklerini kahkahalar eşliğinde sorgulatacak Gecediyarı. Yazdığı her oyunla gündem olan, Almanya’nın önde gelen çağdaş yazarlarından olan ve ülkemizde de ilgiyle takip edilen Marius Von Mayenburg’un kaleminden Michael Önder’in rejisiyle sahneye taşınacak oyun, babalarından kalan evde Adolf Hitler imzalı bir resim bulan kardeşlerin geçmişleri ve gelecekleri üzerine hesaplaşmalarını konu ediniyor. Schaubühne Berlin ve Young Vic yapımlarında övgüler toplayan oyun, bunun yanında zor tartışmaları yüksek dozda mizahla bezeyerek ezbere tepkileri de bozacak.

gecediyari-2
Gecediyarı | Fotoğraf: İKSV

Bu projeye kendisini ilk çeken şeyin mizahı olduğunu belirten yönetmen Michael Önder, “Çünkü hayatta tartışmalar tıkanınca verilecek en sağlıklı tepki gülmektir” diyor ve soruyor: “Biz ülkelerimizin geçmişte yaptıklarından sorumlu olabilir miyiz? Ya bugün yaptıklarından? Şahsen yapmadığımız şeylerin yükünü ve vicdan azabını taşıyabilir miyiz? Peki, o geçmişin ülkeye kazandırdıklarından hâlâ faydalanıyorsak?” Sonsuz karanlıktan oluşan bir mekânı anlatmak üzere yazarın icat ettiği bir başlığa sahip (Nachtland) bu keskin hiciv son derece heyecan verici ve şaşırtıcı olduğu gibi kahkahalar durulduğunda altında huzur bozucu gerçekleri barındırıyor. Ülkemizde ilk kez Siyah Beyaz ve Renkli tarafından sahneye taşınacak oyunun oyuncu kadrosunda İmer Özgün Bademci, Çağrı Şensoy, Güneş Sayın, Hüseyin Sevimli ve Yağmur Kaşifoğlu yer alıyor. Evlilik, derinlere gömülmüş dürtüler, tarihin yükü ve yeni sağın yükselişi hakkında keskin bir hiciv sunacak olan oyunun festivaldeki gösterimleri 26 ve 27 Ekim’de Alan Kadıköy’de.

Hekabe, Hekabe Değil | Comédie-Française

hekabe-hekabe-degil-1
Hekabe, Hekabe Değil | Fotoğraf: İKSV

Molière’e kadar uzanan kökleriyle günümüzde faaliyetini sürdüren en eski tiyatro topluluğu olan Comédie-Française, prömiyerini bu yaz Avignon Festivali’nde gerçekleştirdiği en yeni yapımıyla festivalin konuğu olarak ilk kez ülkemize gelecek. Gerçekle kurguyu, kişisel ile politik olanı birleştirerek sanatsal araçlarla hayatı şiirsel bir dönüşüme uğratan ünlü yönetmen Avignon Festivali Artistik Direktörü Tiago Rodrigues, Hekabe, Hekabe Değil’de her zaman yaptığı gibi kelimelerin, bedenlerin ve hayallerimizin gücünü kullanarak dünyayı birlikte sorgulamamızı sağlayacak. Yaşanmış bir olaydan esinlenerek yeniden yazılan Hekabe, Hekabe Değil’de otizmli bir oğlu olan bir annenin adalet arayışı yüzyılları aşıp günümüzde yankılanacak.

Oyun, Euripides’in trajedisi ile gerçek olaylardan esinlenmiş bir hikâyeyi iç içe geçiriyor. Biri, Truva savaşında her şeyini kaybetmiş kraliçe Hekabe: Emanet ettiği küçük oğlunu öldüren Trakya Kralı’ndan intikam almaya çalışıyor. Diğeri, günümüzde Hekabe’yi canlandıran bir oyuncu, Nadia: Otistik çocuğunun kaldığı kurumda kötü muamele gördüğünün ortaya çıkması üzerine devlet karşısında adalet arıyor. Rodrigues’in her zamanki dikkati, hassasiyeti ve şefkatini sergileyen bu oyun içinde oyun, izleyicileri duygudan duyguya sürüklerken hem intikam ve adalet arasındaki ilişkiyi hem de çocuklara bu kadar ızdırap çektirebilen bir dünyada kurulu sistemi tartışmaya açacak.

hekabe-hekabe-degil-2
Hekabe, Hekabe Değil | Fotoğraf: İKSV

Fransa’nın en iyileri sayılan ve her biri birer “ikon” olarak tanımlanan Comédie-Française oyuncuları üstlendikleri karakterlere kusursuz bir inandırıcılıkla hayat verirken özellikle başrolde Elsa Lepoivre bir annenin sevgisini ve hiddetini canlandırışındaki içtenlikle hepimizi derinden etkileyecek. 350 yıla yaklaşan tarihinde tüm büyük yönetmenlerle çalışmış, gündem yaratan oyunlara imza atmış topluluğun Tiago Rodrigues ile bu ilk iş birliğinde yakaladığı uyum, yönetmenin sık sık ifade ettiği “Ben tiyatro için değil, oyuncular için ve onlarla birlikte yazıyorum” sözlerini doğruluyor. 2 ve 3 Kasım’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak oyunu ajandalarınıza kaydetmeyi unutmayın.

Macbeth | Sırbistan Ulusal Tiyatrosu

macbeth-1
Macbeth | Fotoğraf: İKSV

Festival programından önereceğim dördüncü oyun, bir diğer uluslararası yapım olan Sırbistan Ulusal Tiyatrosu’nun Macbeth’i olacak. Estetik olduğu kadar kışkırtıcı rejileriyle Avrupa’dan Amerika’ya farklı izleyici kitlelerini derinden etkilemeyi başarmış Nikita Milivojević, özellikle özgün Shakespeare yorumlarıyla anılıyor. Bol ödüllü yönetmen Sırbistan Shakespeare Festivali için sahnelediği Macbeth’te spot ışığının altına “rüya”yı koyuyor ve kabare, pantomim, gölge tiyatrosu öğelerini müzikle de ustalıkla iç içe geçirerek aynı anda hem zamansız hem çağdaş olabilen gerçeküstü bir dünyayı incelikle şekillendiriyor.

macbeth-2-2
Macbeth | Fotoğraf: İKSV

Shakespeare’in oyunlarında sıklıkla kullandığı rüya öğesi, Macbeth’te özellikle belirgindir. Milivojević oyunu yorumlarken Macbeth’in birinci perdedeki “Olmayan bir şey olandan çok sarsıyor beni: Tek o kalıyor ortada, o olmayan şey” sözlerinden yola çıktığını belirtiyor ve ekliyor: “Cadılar Macbeth’e kehaneti bildirdiği andan itibaren gerçeklik onun için bir kâbusa dönüşür. Her şey kararmış zihninin ürünü gibidir. Gerçekle kurgu, imkânlıyla imkânsız birbirine öylesine karışır ki biri nerede bitip diğeri nerede başlıyor ayırt edemez. Böylesi kaotik, ‘gerçekdışı’ bir dünyanın günümüzde yaşadıklarımızı da oldukça doğru bir şekilde tarif ettiğini düşünüyorum.” Milivojević’in tümüyle yeni ve sıra dışı yorumu metinde gizlenmiş, ima edilmiş veya söylenmeden kalmış her şeyi harekete geçirip izleyicilere Macbeth’in bilinçaltında dolaşıyormuş hissi verirken her bir sahnesi şiirselliğiyle izleyicilerin içine işleyeceği oyun, 12 ve 13 Kasım’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sahnelenecek.

Yalnız

yalniz-1
Yalnız | Fotoğraf: İKSV

Zeynep Kaçar’ın Atillâ İlhan ve Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülleri’ni kazanan romanından uyarlanan Yalnız, geçen sezon Treplev ile ödüller kazanan Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Ümit Erlim’i bir kez daha bir araya getirecek. İki farklı zaman diliminde ilerleyerek Feray’ın aylar ve yıllar içindeki değişimini bir ülkenin dönüşümüne paralel olarak izleyen oyun, kimliğinden koparılıp görülmez olan bir kadının kendini bulma, görme ve gösterme çabasını anlatıyor.

yalniz-2
Yalnız | Fotoğraf: İKSV

Feray şarkılar söyleyen, hayaller kuran, âşık olunca ayakları yerden kesilen genç bir kadın; herkes gibi. Kötülüklerin sadece başkalarının başına geleceğine inanıyor ama yanılıyor. Çünkü gerçek hayatın masallarla ilgisi yok; sevdiği adamı sadece bir öpücük kurbağaya çevirmiyor, gezdiği cadde gece yarısı balkabağına dönüşmüyor, yaşadığı ülke bir anda uykuya dalmıyor. Her şey yavaş yavaş ve alıştırarak oluyor. Feray’ın etrafında olup biteni anlayıp “Dur!” demesi yıllarını alıyor. Geçmiş ve şimdiki zamanı aynı uzamda büken Yalnız’da yaşam ve ölüm, muhafazakârlık ve özgürlük, seçimlerimiz, düzen ve karmaşa gibi motifler belirgin bir düzlem oluştururken suçlunun ve kurbanın kim olduğu sorusu çözülmesi gereken bir muammaya dönüşüyor. Oyuncu kadrosunda Sıla Doğanay, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Ecem Kocatepe, Ceyda Özcan, Şevin Parlak ve Elif Uçar’ın yer aldığı oyunun müzik tasarımı ve uygulaması ise Treplev’de olduğu gibi İdil Acim’e ait. Oyun, seyircisiyle 13 ve 14 Kasım’da Üsküdar Tekel Sahnesi’nde buluşacak.

22 Ekim-19 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 28. İstanbul Tiyatro Festivali’ne dair merak ettiğiniz diğer tüm ayrıntılara festivalin web sitesi üzerinden ulaşabilirsiniz. Festivalde karşılaşmak dileğiyle.

Kapak Fotoğrafı: İKSV

İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten 2024-2025 Tiyatro Sezonu