İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen, Türkiye’nin en büyük uluslararası sinema etkinliği İstanbul Film Festivali, bu yıl 44’üncü kez gerçekleştirilecek. N Kolay’ın festival sponsorluğunu üstlendiği etkinlik, 11-22 Nisan tarihleri arasında Türkiye’den ve dünyadan nitelikli ve ödüllü filmleri, özel gösterimleri, yıldız oyuncuları ve usta yönetmenleri bir araya getirecek.

44-i%cc%87stanbul-film-festivali-afis
44. İstanbul Film Festivali (Afiş) | Afiş Fotoğrafı: Fatih Yılmaz

İstanbul için ilkbaharın habercisi olan festivalin kapsamlı seçkisi, 139 uzun metrajlı ve 15 kısa filmden oluşuyor. Dünya sinemasının en nitelikli örnekleri, kült yapıtlar, usta yönetmenler ve genç yeteneklerin son filmlerinden oluşan festival seçkisinde dünya, uluslararası, Balkan ve Türkiye prömiyerlerini yapan filmler de bulunuyor. Festivalde 12 gün boyunca gösterimlerin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla yapılacak söyleşiler, özel gösterimler ve etkinlikler de yer alacak. Ben de programın açıklanmasının ardından seçim yapmakta zorlananlar için 10 filmden oluşan bir liste hazırladım. Şimdiden keyifli festivaller dilerim.

Fekete pont (Ders Olsun)

fekete-pont-ders-olsun
Fekete pont (Ders Olsun) | Fotoğraf: İKSV

Festivalin Altın Lale Yarışması’nda yer alan Bálint Szimler imzalı Fekete pont, listemde yer alan filmlerden ilki. Doğaçlama bir oyunculuk arayışındaki Macar yönetmenin ilk uzun metrajı olan 16mm filme çekilen yapım, karanlık ve aydınlık anlarını mizahla ustaca dengelemesi ile öne çıkıyor. Genç öğretmen Juci ders verdiği okuldaki eski usul eğitim yöntemlerine meydan okumaya çalışırken, yurt dışından yeni gelen öğrencisi Palko zorlu ve talepkâr sisteme uyum sağlamakta zorlanır. Aynı alanda yaşadıkları zorluklarla Juci ile Palko’nun kişisel hikâyeleri, Macar toplumunun geneline dair de bir fikir veriyor. Szimler filmine dair “Oyunculara senaryoyu vermedim, senaryoyu okumadılar. Ezberleyecek replikleri yoktu. Bir durum ortaya koydum ve motivasyonlarını verdim. Onlara sahnenin ana fikrinin ne olduğunu söyledim, onlar da oradan serbestçe hareket ettiler.” diyor.

Dìdi

didi
Dìdi | Fotoğraf: İKSV

İzleyiciyle saygın festivallerde henüz buluşmuş, geniş kitlelere seslenen, ünlü yıldızların usta yönetmenlerle buluştuğu, merakla beklenen parlak filmleri buluşturan N Kolay Galaları bölümünden listeme aldığım yapım ise Sean Wang imzalı Dìdi. ABD Ulusal İnceleme Kurulu tarafından 2024’ün en iyi on bağımsız filminden biri olarak kaydedilen film, seyircisini sosyal medyanın yeni doğduğu yıllardan biri olan 2008’e götürecek. 13 yaşındaki Tayvan asıllı Amerikalı bir çocuk, yazın bitmesine ve okulun başlangıcına bir ay kala, ailesinin ona öğretmeyeceği ve asla aklından çıkmayacak şeyleri öğrenecektir; kaykay kaymak, flört etmek ve annesini çok sevmek gibi. Wang’ın ilk yönetmenlik denemesinde senaryosunu yazdığı, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği Dìdi hem Wang’ın büyüdüğü kasabada geçiyor hem de orada çekildi. Dìdi; büyümeye, aidiyet hissine, şaka videolarına, havalı patencilere ve muhteşem müziğe yazılmış komik, dokunaklı ve şahsi bir mektup gibi.

Ghostlight (Hayalet Işık)

ghostlight-hayalet-isik
Ghostlight (Hayalet Işık) | Fotoğraf: İKSV

Dünyanın dört bir yanından çoğu ödüllü filmlerden oluşan Devriâlem, en son sinema akımlarını yansıtması ve dünya sinemasının en yeni/popüler yapıtlarını bir araya getirmesi bakımından festivalin renkli bölümlerinden biri. Bölümden listeme aldığım film ise Kelly O’Sullivan ve Alex Thompson’ın yönetmenliğini üstlendiği Ghostlight. Birbirimizle kurduğumuz ilişkilerin dokunaklı hikâyelerini ince bir gülümsemeyle aktaran film, sanat aracılığıyla hayata tutunarak kederin üstesinden gelen bir aileyi mercek altına alıyor. Derdini hep içine atan inşaat işçisi Dan, eşiyle kızı arasına mesafe koyduğunu fark eder. Yerel bir tiyatro grubunun Romeo ve Juliet oyununa katıldığında da kendini ait hissedebileceği bir topluluk ve içindeki bulutları dağıtacak bir amaç bulur. Sonra öyle bir an gelir ki, sahnedeki dram kendi hayatını yansıtmaya başlar. Saint Frances’in (2020) yaratıcı ekibinin senaryosunu yazıp yönettiği filmde, Dan ve ailesini Keith Kupferer ile gerçek hayattaki eşi ve kızı canlandırıyor.

Anul Nou care n-a fost (Gelmeyen Yeni Yıl)

anul-nou-care-n-a-fost-gelmeyen-yeni-yil
Anul Nou care n-a fost (Gelmeyen Yeni Yıl) | Fotoğraf: İKSV

İlk veya ikinci filmlerini çekerken dünya sinemasına farklı bir soluk getiren, özgün yaklaşımlarıyla beğeni toplayan yetenekli genç yönetmenlerin geleceğin klasikleri olmaya aday yapıtlarının yer aldığı Genç Ustalar bölümünden listeme aldığım film, Bogdan Mureşanu imzalı Anul Nou care n-a fost. Sıradan insanların sinir krizinin eşiğinde olduğu bu trajikomedi Romanya’da, devrimin de tam eşiğinde geçiyor. 20 Aralık 1989. Ülke yangın yeri, sokaklar gösterilerle çalkalanmaktayken televizyondaki yılbaşı programları da komünist rejimle birlikte gidişi yakın olan Çavuşesku’yu yüceltmeye devam etmektedir. Parlamak isteyen bir kadın oyuncu, her an kaçmaya hazır iki genç, hayatı kelimenin tam anlamıyla çökmek üzere olan bir kadın ve Noel Baba’ya ilginç bir mektup gönderen küçük bir çocuk… Birbiriyle ilgisi olmayan bu insanların hayatları beklenmedik şekillerde kesişecektir. Saygın Romen senarist Bogdan Mureşanu’nun yönettiği bu ilk film, olağanüstü bir anı yaşamak üzere olduklarının farkında olmayan sıradan insanların gözünden tarihi bir olaya tanıklık ediyor.

Under the Flags, the Sun (Bayrakların Altında Güneş)

under-the-flags-the-sun-bayraklarin-altinda-gunes
Under the Flags, the Sun (Bayrakların Altında Güneş) | Fotoğraf: İKSV

Festivalde her ne kadar kurmaca yapımlar ağırlık oluştursa da Belgesel Kuşağı’ndaki yapımlar da es geçilmemeli. Onlardan biri de yönetmenliğini Juanjo Pereira’nın üstlendiği Under the Flags, the Sun. Günümüz Türkiye’si ile pek çok benzerlik kurulacak noktaya da sahip belgesel, tarihin en uzun süre iktidarda kalan liderlerinden Alfredo Stroessner’in diktatörlüğünün iç yüzünü göz ardı edilmiş görüntüler aracılığıyla açığa çıkartıyor. Paraguay’ı 35 yıl boyunca demir yumrukla yöneten Stroessner’in diktası 1989’da sona erdi ve rejimin belkemiği olan görsel-işitsel arşivler kendi haline bırakıldı. Haberler, TV yayınları, propaganda filmleri ve gizliliği kaldırılmış belgelerden oluşan bu arşiv yolculuğu medyanın iktidarı nasıl şekillendirdiğini, hafızayı nasıl kontrol edip çarpıttığını ve Paraguay’da günümüzde hâlâ izleri görülen bir mirası nasıl inşa ettiğini gözler önüne seriyor.

Miséricorde (Merhamet)

misericorde-merhamet
Miséricorde (Merhamet) | Fotoğraf: İKSV

Sinemanın yeni olanaklarını deneyen filmleri keşfe çıkartan Heyula bölümünde yer alan Alain Guiraudie imzalı Miséricorde, listeme aldığım bir diğer yapım. Cannes Premiere kapsamında gösterilen bu sürükleyici komedi-dram Fransa’nın Ardèche bölgesinde, tablo gibi güzel bir köyde geçiyor. Film, bir cenaze için memleketine dönünce kendini gizemli olaylar ve entrikalarla örülü bir ağın içinde bulan Jérémie’yi izliyor. Köylülerden birinin kaybolması, tehditkâr bir komşu ve niyetini açık etmeyen bir rahip yüzünden, Jérémie’nin güya kısa ziyareti sürprizlerle dolu bir maceraya dönüşüyor. Yapıtlarında arzuları, dile getirilmemiş gerçekleri ve insan doğasının karmaşıklığını deşmeyi tercih eden Guiraudie’nin önceki filmleri Dimdik Ayakta ve Göldeki Yabancı, geçmiş yıllarda festivalde gösterilmişti. Yapımcıları arasında yönetmen Albert Serra’nın da bulunduğu bu son filmi için Guiraudie şöyle diyor: “Bu filme ilk gençlik duygularımın çoğunu kattım. Bu benim kendi hikâyemi evrenselleştirmenin bir yolu.”

En fanfare (Bando)

en-fanfare-bando
En fanfare (Bando) | Fotoğraf: İKSV

Festivalin yoğun ve yorucu temposu içinde hayatı hafife alan, eğlendirirken düşündüren, mizaha ve dünyaya beklenmedik, ters köşelerden bakan zihni boşaltmak için keyifli bölümlerin başında gelen Antidepresan’dan listeme aldığım film, yönetmenliğini Emmanuel Courcol’un yaptığı En fanfare. İnsanın içine işleyen bu komedi-dram, lösemi teşhisi aldıktan sonra yaptırdığı DNA testi sonucunda aslında evlatlık olduğunu öğrenen ünlü orkestra şefi Thibaut’yu izliyor. Art arda gelen bu beklenmedik ifşalar sonrasında Thibaut, bir kasaba bandosunda trombon çalan fabrika işçisi biyolojik kardeşi Jimmy’yi buluyor. İki kardeş, kaderin bozduklarını yıllar sonra tamir etmeye çalışıyor. Duygulu ve ahenkli yaklaşımıyla tanınan yönetmen Courcol’un müzikal öğelerle bezeli bu dokunaklı filmi eleştirmenler tarafından “hem sağlam eğlence hem keyifli müzik” sözleriyle övülüyor.

Den stygge stesøsteren (Çirkin Üvey Kardeş)

den-stygge-stesosteren-cirkin-uvey-kardes
Den stygge stesøsteren (Çirkin Üvey Kardeş) | Fotoğraf: İKSV

Tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı, maceracı, rahatsız edici, alışılmadık, sivri filmlerden oluşan Mayınlı Bölge, festivaldeki favori bölümlerinden biri. Bu yılki seçkime bu bölümden aldığım film ise Emilie Blichfeldt imzalı Den stygge stesøsteren. Kasvet dolu boğucu hayatından uzaklaşıp Prens Julian’ın kalbini kazanmak için tükenmez bir arzuyla yanıp tutuşan Elvira, güzelleşme yolunda riskli olduğunca rahatsız edici bir yola girer. Tenyalar, çürüyen cesetler, 19. yüzyılın imkânlarıyla ameliyatlar ve bolca kara mizah mesela… Sonuçta, çirkin üvey kardeş olmak hiç de kolay bir şey değil. Körü körüne âşıkken toplumsal baskıları göğüslemek için ne kadar ileri gidebileceğimizi keşfe çıkan film, herkesin bildiği Grimm kardeşlerin klasik Kül Kedisi masalını huzursuz edici, grotesk bir kara komedi olarak yeniden beyazperdeye getiriyor. Film, prömiyerini 2025 Sundance Film Festivali’nde Geceyarısı Bölümü’nün açılışında yaptı.

Pulp Fiction (Ucuz Roman)

pulp-fiction-ucuz-roman
Pulp Fiction (Ucuz Roman) | Fotoğraf: İKSV

Sinema dünyasının büyük ustaları, yıldızları, yol gösterenleri, köşe taşları ve anıtlarının yer aldığı Cinemania bölümünden listeme girmeyi hak kazanan film, Quentin Tarantino’nun zamansız başyapıtı Pulp Fiction. Geleneksel anlatı kalıplarını yıkarken aksiyon türünü yeniden tanımlayan kült klasik bu yapım, unutulmaz karakterler ve zihin bulandıran diyaloglar içeren, birbirine bağlanan hikâyelerden oluşan benzersiz bir film. Tarantino’nun bu başyapıtı; çizgisel olmayan anlatımı, stilize şiddeti ve “cool” kavramını yeniden tanımlayan müzikleriyle dünya çapında izleyicileri büyüledi, sinemasal öykü anlatımının sınırlarını zorladı, popüler kültür ve bağımsız sinemacılığa damgasını vurarak sinema tarihine geçti. Festivalde de Nisan 1995’te Türkiye’de vizyona girişinin tam 30’uncu yıl dönümünde 4K restore kopyasından yeniden beyaz perdede gösterilecek.

Drømmer (Hayaller)

drommer-hayaller
Drømmer (Hayaller) | Fotoğraf: İKSV

Altın Ayı ödüllü auteur yönetmen Dag Johan Haugerud’ün altı uzun metrajlı filminin yer aldığı Retrospektif: Dag Johan Haugerud bölümünün yıldızı olan ve bu yıl Berlin’de Altın Ayı’yı kazanan Drømmer, festivalin kaçırılmaması gereken işlerinden biri. Haugerud’ün “Seks, Aşk, Hayaller” üçlemesinin şubat ayında Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yapan bu son bölümü, öğretmenine sırılsıklam âşık olup bu ilk aşkını derin sarsıntılarla yaşayan Johanne’yi izliyor. Duyguları silikleşmeden onları bir şekilde kayda almak isteyen Johanne’nin bu amaçla yazdığı açık yürekli metinleri gören ailesi başlangıçta ortalığı ayağa kaldırıyor. Fakat yazıların edebi niteliği öyle yüksek ki, Johanne’nin annesiyle büyükannesi kendi gerçekliklerine ve hayallerine dönüp bakmayı tercih ediyor. Üçlemenin diğer filmlerine kıyasla görsel biçimi daha serbest ve yakın olan bu film aşk, ilişkiler, cinsellik ve kendini bulmaya dair üç kuşaktan, zengin bir kadın bakış açısı sunuyor.

11-22 Nisan 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 44. İstanbul Film Festivali hakkında tüm ayrıntılara film.iksv.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: İKSV

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan 44. İstanbul Film Festivali’nin Merakla Beklenenleri