New York'ta Yaşamak: Kaan Dönmez ile Keyifli Bir Söyleşi
“Türkiye’den başka nerede yaşayabiliriz?” diye araştırıp, farklı bir ülkede yeni bir hayat kurabilmek için heyecanlanırken bir yandan geleneklerimiz, ailemiz, geçmişimiz bizi burada tutuyor. theMagger’ın röportaj dizisi “Yurt Dışında Yaşamak”, buna cesaret etmiş ve bunu başarmış olanların hikayelerini anlatıyor. Sıradaki konuğumuz, lise yıllarından beri ABD’nin farklı kentlerinde yaşayan (en çok da New York’u seven) ve deneyimlerini The Amerikaan adlı blogunda da paylaşan Kaan Dönmez.
Sevgili Kaan, seni daha yakından tanıyabilir miyiz?
Merhabalar, ben Kaan Dönmez, 1994 Manisa doğumluyum. 2008 yılında Kabataş Erkek Lisesi’nde eğitimime başlamak için İstanbul’a yerleştim. 2011 yılında da Amerika’ya lise eğitimimi tamamlamak için transfer oldum.New York’ta The Masters School’dan mezun olduktan sonra, 2013 yılında Bostan’a üniversite için geçiş yaptım. Şu anda Northeastern Üniversitesi’nde İşletme bölümünü bitiriyorum. Hobilerim sanatın her türlüsü, hip-hop dans, seyahat ve moda. Geçtiğimiz yıl Amerika’daki maceralarımı anlatmak için de The Amerikaan bloguma başladım.
Instagram profilinde Boston, New York ve San Francisco’yu bir arada görüyoruz, şu an hangi şehirde yaşıyorsun; memnun musun orada yaşamaktan? Neden? Nelerini seviyor/neleri daha iyi olabilirdi diyorsun?
Yaklaşık 7 yıldır Amerika maceramda ülkenin birçok yerini görme ve oralarda yaşama fırsatım oldu fakat New York benim için en değerlisi. Şu anda uzun dönemli stajım nedeniyle San Francisco’da (Bay Area) yaşıyorum fakat seneye master için tekrar West Coast’a geri döneceğim. Amerika’ya gelmek, özellikle daha küçük yaşta gelmek hayatımda verdiğim en doğru karardı. İstediğim eğitim standartlarının yanı sıra sosyal anlamda da çok farklı bir hayat stili kurdum kendime burada. İnanılmaz fırsatlarla dolu bu ülkede, dilediğim hayatı yaşamanın verdiği özgürlük geleceğimi hiç ummadığım şekilde değiştiriyor. Yaşadığım şehirler dolayısıyla hep insanların birbirine inanılmaz saygılı ve hoşgörülü, birbirlerinin fikirlerine ve ayrılıklarına saygı duydukları ortamlarda bulundum. Bu benim hem kişisel hem de profesyonel kimliğimi inanılmaz geliştirdi. Eğitim hayatımda da buradaki esneklik doğru meslek seçimime çok yardımcı oldu. Amerika’yı Amerika yapan en güzel özellikse bence buranın dünyanın her yerinden insanlarla dolu olması. Ülkeden dışarı çıkmadan her kültürden arkadaşlarımın olması ve bu kültürleri ülkenin her yerinde yaşayabiliyor olmak Amerika’nın en güzel yanı.
İstanbul’u özlüyor musun? Özlüyorsan hangi yönlerini özlüyorsun veya hangi yönlerini hiç özlemiyorsun?
Aslen İstanbullu olmadığım için çok zorlanmadım fakat ailem dışında bütün sevdiğim insanların İstanbul’da olması şehri özlemem için yeterli. Arkadaşlarımla ne kadar görüşüyor olsak da orada olmakla bir olmuyor tabii ki. Özlediklerim genelde onlarla geçirdiğim harika zamanlar ve şehrin eşsiz güzelliği. Hakiki Türk yemekleri de tabii ki özlenenlerden. Fakat maalesef ülkemizin güzellikleri birçok olumsuz olaylar ve şahıslar tarafından unutuluyor. İnsanların birbirlerine karşı davranışları, hoşgörüsüzlük ve başarıya giden yolların zorlaştırılması maalesef ülkemizi çok da iyi bir seçenek yapmıyor.
Yurt dışında yaşamanın, başka bir kültür deneyimlemenin birey olarak avantajları ve dezavantajları neler sence?
Bahsettiğim gibi yaşadığınız ülkenin ve şehrin kültürünü ve yaşam stili dışında etrafınızdaki insanların da kültürlerinden inanılmaz etkileniyorsunuz. Bu gerçekten de ufkunuzu hem profesyonel hem de kişisel olarak çok genişletiyor, hayata ve olaylara karşı perspektifinizi değiştiriyor. Globalleşmenin had safhada olduğu bu dönemde de “global citizen” olabilmek bu algıyı yaşayabilmek çok çok önemli. İş başvurularında herkesten farklı bir yerde olmaktan problem çözümlerindeki yaklaşımlarınıza kadar sınırsız avantajı var. Dezavantajı ise maalesef hayatınızın biraz daha zorlaşması. Buradaki herkesten biraz daha başarılı olmak ve kendinizi göstermek daha önemli, özellikle iş alımlarında. Yeni devletle gelen olumsuzluklar da tabii ki vizeyle burada yaşayan yabancılara birçok zorluk getirmiş oldu.
New York’tan bize birkaç lokal öneride bulunabilir misin? Buralara gidince neler denemeliyiz?
Detaylı listelerimi theamerikaan.com’dan da görebilirsiniz tabii ki ama ben yine de sevdiğim ve gidilmesi gereken yerleri paylaşayım;
Kahvaltı…
New York’ta brunch olmazsa olmazlardan ve benim favori mekanlarım, Russ & Daughters (Lower East Side), Bluestone Lane (Upper East Side) ve Bubby’s (Tribeca).
Tatlı mekanı…
Tatlı benim için dondurma ve türevleri olduğu için genelde ice cream shop’lar favorilerim: Morgenstern’s (Soho), Spot Dessert Bar (East Village) ve Taiyaki NYC (Chinatown) en çok gittiğim yerler.
Akşam yemeği…
New York’ta yemek için seçim yapmak gerçekten zor, çünkü sonsuz seçenek var. Benim olmazsa olmazlarım Catch (Meatpacking District), Meatball Shop (Chelsea), Kiki’s (Lower East Side) ve Tao (Chelsea). New York’un en güzel yanı da her köşe başında olan 1$’lık dilim pizzalar – asla yemeden dönmeyin!
Spontane gidilebilecek bir pub…
New York’ta en eğlenceli barlar genelde East Village – özellikle St. Mark’s Place – ve Lower East Side’da. East Village’daki herhangi bir barda beklenmedik bir şekilde harika eğlenebilirsiniz. Benim favorilerimden Niagara ve Miss Lilly’s, birbirleriyle karşı karşıyalar.
Popüler bir kokteyl bar…
En sevdiklerim tabii ki de Standard Hotel’in tepesi Le Bain (Meatpacking District) ve Hotel Indigo’nun tepesi Mr. Purple (Lower East Side). Hem manzaralarıyla hem de içkileriyle muhteşem iki yer!
Yalnız giderseniz kendinizi hiç yalnız hissetmezsiniz dediğin birkaç “cosy” mekan da önerebilir misin bize?
New York’da yalnız hissetmek gerçekten zor! 230 5th Avenue Rooftop Bar yaz-kış sürekli dolu olan, çok cozy olmasa da inanılmaz eğlenceli bir yer. Fakat genelde daha low key mekanlar için West Village ve Tribeca en sevdiğim yerler.
Yeme/içme mekanları hariç şehirde yaşayan lokalleri görebileceğimiz meydanlardan/bit pazarlarından/kütüphanelerden/galerilerden bahsedebilir misin?
New York’ta o kadar çok aktivite ve organizasyon var ki seçmek zor – bence gidilmesi gereken yerlerin başında Smorgasburg var. Büyük bir panayır yerinde şehirdeki bütün food trucklar, artizan üreticiler buraya gelip birbirinden lezzetli ürünlerini satışa sunuyor. Her pazar günü gerçekleşen bu etkinlik genelde Brooklyn’de. New York tabii ki parklarıyla da meşhur: Central Park’ta piknik olmazsa olmazlardan. Benim favorilerim Washington Square Park ve Bryant Park. Union Square genelde çok kalabalık. Flea market deyince genelde akla Brooklyn geliyor – Williamsburg ve Dumbo çok eğlenceli. Bushwick de pek çok flea marketin güzel mekanların açıldığı, yeni büyüyen bir yer.
Son olarak, yurt dışında yaşamak isteyen ama buna cesaret edemeyen kişilere birkaç tavsiyede bulunabilir misin?
Bence insanı hayallerinin peşinden koşmaktan daha çok mutlu eden bir şey yok – ben de bu yüzden ne kadar zor da olsa burada yaşamaya başladım. Eğer yaşadığın hayattan mutlu değilsen bence kesinlikle kazanılması gereken bir deneyim. Gerçekten hayatını inanılmaz bir şekilde değiştirebiliyor. Özellikle New York gibi şehirler hayalleri peşinden koşan, tek başına atlayıp gelmiş insanlarla dolu ve hiçbir zaman yalnız hissetmiyorsunuz!
ABD’de yaşamak konusunda daha fazla öneriye ihtiyacınız varsa İlke Kaya (Santa Monica) ve Cem Aseyo‘yla (New York) röportajlarımızı da okuyabilirsiniz. Siz de yurt dışında yaşıyorsanız ve röportaj serimizin konuğu olmak istiyorsanız bize Instagram hesabımızdan ulaşabilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!