Çağdaş Sanat, Kayıp Cennet
Çağdaş sanat denildiğinde ilk akla gelenlerden video sanatı; sayısı gitgide artan video yerleştirmelerin kattığı disiplinlerarası yaratıcılıkla da gelişmeye devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Kutluğ Ataman’ın video çalışmalarına yer veren İstanbul Modern, 24 Temmuz’a kadar sürecek olan yeni sergisi “Kayıp Cennet”te 21 sanatçının sanat, doğa ve teknolojinin ilişkisini işleyen videolarına yer veriyor.
60’lı yıllarda ilk örnekleri görülmeye başlanan video sanatı, 21. yüzyılda dijital kameraların daha erişilebilir olması ve diğer tüm teknolojik kolaylık ve yeniliklerin etkisiyle hızla gelişmekte. Hemen hemen her sergide örneklerine rastladığımız bu sanat dalı; video yerleştirmeler, performans kayıtları ya da animasyon gibi birçok formlarda da karşımıza çıkabiliyor.
İstanbul Modern’in yeni sergisi “Kayıp Cennet” ise, Paolo Colombo ve Levent Çalıkoğlu küratörlüğünde, dünyanın farklı köşelerinden 21 sanatçıyı bir araya getiriyor. Yitirilmekte olan doğayı ve teknolojinin doğa ile olan çatışmasını merkezine koyan sergi; adını John Milton’ın Âdem ile Havva’nın cennetten kovuluşunu ve ilk günahın izlerini anlatan şiirinden alıyor. Bu isimle insanoğlunun bir kez daha, kendi elleriyle cenneti kaybedişinin kayıtlarına tanık olacağımızın sinyalleri veriliyor.
Serginin birbirine benzeyen, fakat bambaşka mesajlar içeren iki çalışması “Gece Nöbeti” (The Nightwatch, 2004) ve “Göç” (Migration, 2008). Belçikalı Francis Alӱs’in Londra’nın çeşitli mekanlarını kullandığı“Seven Walks” projesinin bir parçası olan “The Nightwatch”, bir gece Londra Ulusal Portre Galerisi’ne bırakılan tilki Bandit’in hareketlerinin kamera kayıtlarından oluşuyor. Portreler arasında gezen, bazılarının önünde daha uzun duran, arada dinlenen, bazı salonları hızlı adımlarla geçen tilki; insan ve hayvanın davranışlarının benzerliğini şaşırtıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Amerikalı sanatçı Doug Aitken’in “Migration” videosu ise Kuzey Amerka’nın vahşi hayvanlarının motel odalarına bırakılması sonucu yapılan gözlemlere dayanıyor. Bizon, at, tavşan, puma, kunduz, geyik ve baykuşların terk edilmiş gibi görünen odalarda kendi doğal yaşamlarını sürdürme çabaları; teknolojinin ve insanın doğaya yaptıklarını somutlaştırıyor. İlkelliğin insan teknolojisi karşısındaki davranış biçimlerini hayvanları kullanarak, postapokaliptik bir hissiyat yaratarak izleyicileri etkiliyor.
Serginin ortasında geniş bir alana yayılmış olan video yerleştirmesi “Safran Çiçeği” (Herbstzeitlose, 2004) ise İsviçreli sanatçı Pipilotti Rist’in imzasını taşıyor. Sanatçının çocukluğunun geçtiği Alpler’deki Buch kasabasına ve çocukluk anılarına bir güzelleme niteliğindeki yerleştirmede izleyicilerin de kendi çocukluklarına bir yolculuğa çıkması hedeflenmiş. Bir dağ evi, video görüntüleri, değişik ses kayıtları ve dallarından çöpler sarkan bir ağaçtan oluşan çalışma; yitirilen çocukluk ve yitirilmekte olan doğa arasında sağlam bağlar kuruyor.
“Kayıp Cennet”in izlemesi en zorlayıcı, etkisi en fazla olan parçası ise Nina Katchadourian’ın “Dayanıklılık”(Endurance, 2002) çalışması.”Endurance”, Sir Ernest Shackleton’ın 1914’te Güney Kutbu’na yolculuk ettiği geminin adı olarak esere adını veriyor. Amerikalı sanatçı, bu geminin doğaya karşı mücadelesine ait arşiv görüntülerini dişlerine yansıtıyor ve 10 dakika boyunca ağzını açık tutmaya ve gülümsemeye çalışarak görüntünün sürekliliğini sağlıyor. İzlerken, yalnızca geminin doğaya karşı olan mücadelesine değil, sanatçının kendi vücudunun doğasına karşı olan mücadelesine de tanık oluyoruz. Çalışmanın sonlarına doğru izleyenlerin dayanıklılığı ise tanık olmaya zorlandığı salyalar ve nefes sesleri ile ölçülüyor.
Sergide yer alan diğer sanatçılar ise şöyle: Katerina Athanasopoulou, Jim Campbell, Ergin Çavuşoğlu, DesertMed, Shaun Gladwell, Emre Hüner, Ali Kazma, Laleh Khorramian, Guy Maddin, Rivane Neuenschwander, Ulrike Ottinger, Tony Oursler, Qiu Anxiong, Charles Sandison, Kiki Smith, Bill Viola ve Pae White.
Doğa, teknoloji ve sanat arasındaki ilişkiyi somutlaştıran ve birbirinden etkileyici çalışmalara ev sahipliği yapan “Kayıp Cennet” sergisi, 24 Temmuz 2011’e dek İstanbul Modern’de ziyaret edilebilir.
İlk yorumu siz yazın!