Olympos'a Hayran Olmak İçin 4 Sebep!
Size bambaşka bir diyardan sesleniyorum: Olympos! Akdeniz’in cennet köşesi; antik bir liman kenti, hippiler diyarı, huzurun merkez üssü, kaya tırmanışçılarının gözde mekanı; Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinin hayat bulmuş hali… Daha onlarca tanım sıralayabiliriz Olympos için. Burayı muadillerinden ayıran çok sağlam dört sebebim var!
Olympos’u Sevmek İçin 4 Sebep
1. Antik Kenti ve Onu Kucaklayan Doğası
Bu madde tabii ki en başta yer almalıydı. Bilirsiniz; Akdeniz’in her köşesi Helen, Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini hala içinde barındırır. Ama burası başka! Gördüğüm antik kentler arasında sizi en içine kabul edeni. Antik kente müze kart ile giriş yapıyorsunuz. Gişeden geçtikten sonra o dönemin bir parçasısınız adeta. Her yanınız antik yapılarla kaplıyken, bu yetmiyormuş gibi eşsiz doğası da sizi büyülemek için işbirliği yapıyor. Denize az bir mesafe kala kuğuların keyfini sürdüğü bir ırmak karşılıyor sizi. Hemen solunda gizemli bir orman görüyorsunuz. Burası, girmek için can atacağınız bir orman ve antik yapılar doğayla mükemmel uyum içinde sizi bir kere daha büyülemek için yemin etmiş gibiler. Etkilenmemek elde değil!
Olympos doğa ve su sporları için de eşsiz bir liman kenti, kaya tırmanışçılarına çeşitli tırmanış rotaları sunuyor. Ayrıca tracking için büyüleyici rotaları var. Likya Yolu’nun bir rotası da buradan geçiyor. Scuba diving için de alternatifler bulabilirisiniz. Aklınızda bulunsun.
Antik bir kentin içinden denize ulaşmanın tadıysa bambaşka. Denizi dağların arasına öyle güzel kurulmuş ki, size de kayaların gölgesinde mükemmel manzaranın tadını çıkarmak kalıyor.
İlginizi çekebilir: Zeren Beyza’dan “Yola Çık Sevgili Dostum: Likya Yolu”
2. Olympos’ta Kamp Hayatı
Burada beton oteller, mermer havuzlar göremezsiniz. Olympos’u karakter sahibi yapan da bu aslında. İki çeşit konaklama seçeneğiniz var. İster bungalovlarda (ağaç ev) konaklayabilir, isterseniz de işletmelerin bahçelerinde portakal ağaçları arasına çadırını kurabilirsiniz. İşletmeciler bahçelerini kışın portakal yetiştirmek için, yazın ise pansiyon ve kamp alanı olarak kullanıyorlar. Burada işler böyle yürüyor. Bize de portakal ağaçları arasında güne başlamak kalıyor. Baştan uyarıyorum, burada doğayla öyle güzel bütünleşeceksiniz ki yapacağınız diğer tatillerden aynı tadı alamayacaksınız!
Olympos’ta konaklama ile ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
3. Mekanları ve Müzikleri
Yukarıda size Olympos’a gitmek için güçlü iki sebep verdim. Üçüncü sebebim ile her şey tamam artık. Ben bir yeri ballandıra ballandıra anlatıyorsam muhtemelen oradan çok sağlam müzik sesleri yükseliyordur. Olympos’un yerinin bende ayrı olması bundan olsa gerek. Mekanlarda ahşap sandalyelerinize oturup biranızı yudumlarken müzik gruplarının caz ve blues performanslarıyla keyfinize keyif katabilirsiniz. Çılgınca dans edip eğlenmek isteyenlere de alternatifler var. Gece 12’den sonra açılan şahane barlar dolup taşıyor. Gündüz huzura varıp gece çılgınca eğlendikten sonra mis gibi bir uyku… Bir tatil için mükemmel birleşim!
4. İnsanı!
Bu antik liman kentinin en ilginç yanı insanları. Sanki Olympos’a girerken hayali bir kapı var ve insanlar kapının eşiğini asıl benliklerindeki kişiye bürünüp geçiyor gibiler. Giyim tarzları “giysiler ruhuma ağırlık yapmamalı” der gibi. Hafif kumaştan, salaş ve ferahlar. Kafanızı çevirdiğiniz her yerde yoga yapan birileriyle karşılaşabilirsiniz. Ve dış dünyaya, size, sizin onlara katacaklarınıza çok açıklar.
Tabi buranın müdavimi sayılabilecek bir kitle için genelleme yapıyorum. Bunun dışında beyaz yakalılardan sıyrılıp kendini Olympos’a atan bir kitle de var. Her biri aşırı renkli, konuştukça nasıl hikayelerin çıkacağı belli olmayan insanlarla dolu bir ütopya burası. Olympos, insan faktörü de işin içine girince daha da vazgeçilmez bir yer oluyor.
Benim için Olympos’u gidilesi yapan sebepler böyleydi. Umuyorum ki gittiğinizde bana hak verirsiniz 🙂
Sevgiler!
İlk yorumu siz yazın!