Bohemian Rhapsody: Queen İçin Her Şeye Katlanabileceklere
Bohemian Rhapsody’i ilk dinlediğiniz günü hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum. Size önce Bohemian Rhapsody filmine ‘bile’ tahammül edebilmeme neden olan, içimdeki o bambaşka Queen sevgisinin kaynağından, sonra da filmle ilgili, ne yazık ki, pek de iyi olmayan izlenimlerimden bahsetmek istedim.
16 yaşına kadar Queen dinlememiş, Freddie Mercury’nin kim olduğuna dair bir fikri olmayan ve bundan utanç duyması gerektiğinin farkında olmayan biriydim. Hatırlarsınız, lisedeki arkadaş sohbetlerinde, o bir şeyi bilmediğinizin anlaşılmamasını umduğunuz anlar vardır. Öyle anlardan birindeydik, konumuz muhteşem bir şarkıydı. Her dakika biraz daha gözlerimi kaçırıyor ve akşam eve gidip bir an önce mp3 indirme programında adını aratacağıma emin olduğum o ismi unutmamak için sürekli içimden tekrar ediyordum: Bohemian Rhapsody, Bohemian Rhapsody, Bohemian… Eve girer girmez bilgisayar başına geçtim ve doğrusunu aramak için saatler süren çırpınışlarım yazdığım şu isimle başladı: Boolean Calypso. Doğru ismi bulduktan ve yaklaşık bir saatte şarkıyı indirdikten sonra… Büyülendim. Hayatımda hiç böyle bir şey dinlememiştim. Defalarca dinledim. O haftam başka Queen şarkıları ve albümleri keşfetmekle geçti. Aylar önce gazetenin hediye ettiği DVD’lerden birinin tesadüfen Queen üzerine olduğunu fark ettim, izledim. Merakla inmesini beklediğim şarkı ve albümlerin ardı arkası kesilmedi. Evet, tabii ki daha önce televizyonda, radyoda ya da müziğin çaldığı herhangi bir yerde yüzlerce defa We Will Rock You’nun ritmine, We Are the Champions’ın melodisine kapılmıştım ama kimi dinlediğime dair hiçbir fikrim yoktu. Kısacası ben Queen’le o gün tanıştım ve bilinçli bir şekilde dinlediğim ilk Queen şarkısı Bohemian Rhapsody’di. Bohemian Rhapsody, o günden bu yana hayatımda dinlediğim en iyi şarkı olarak kaldı, kalmaya da devam edecek.
Şarkının bir filme adını vereceğini ve haliyle bu filmin Freddie Mercury ve Queen’le ilgili olduğunu öğrendiğimde herkes gibi benim de içimi büyük bir heyecan sardı. Okuduğum ilk eleştirilere aldırmadan edemesem de, görmezden gelmeye çalıştım. İçimdeki Queen sevgisini dinledim. Bu kez Bohemian Rhapsody‘i dinlemek için eve değil, izlemek için vizyondaki ilk gününde sinemaya koştum.
Bohemian Rhapsody filminin senaryosunda Anthony McCarten’ın imzası var – ki kendisi, Darkest Hour ve The Theory of Everything gibi biyografik yapımların senaristi. Bohemian Rhapsody’nin bence kötü bir film olmasının en büyük nedeni de adı geçen o iki film gibi yakın tarihteki önemli, ağır ve ciddi figürlerin biyografilerine yakıştığı düşünülen (yakışmayan) senaryo taktiklerini, dönemi birebir yansıttığı düşünülürken ne olursa olsun sahte durmaktan kurtulamayan stüdyo setlerini ya da efektlerle eklenen arkaplanları yakın tarihin en önemli rock yıldızlarından, stil ikonlarından, ayrıksı karakterlerinden, çağın ötesindeki sanatçılarından birinin yaşamına aynı şekilde uygulayabileceğini düşünmesi. Freddie Mercury’i ya da Queen’i anlatan herhangi bir belgesel ya da makalede anlatılan ve izlenip okunduğunda gülümseten anektodların canlandırmalarının birbiri ardına sıralanmasından ibaret bu senaryo, Mercury’nin ya da grup üyelerinin ağzından çıkan akılda kalıcı sözleri bir alışveriş listesi takip edermişçesine diyaloglara zorla yerleştirmekte sakınca görmemiş. Benzer şekilde, hiçbir ortalama Queen dinleyicisini üzmeyelim kaygısının hikayeye zerre katkısı olmayan şarkıların az da olsa duyulması için zoraki sahneler yazılmasına neden olduğunu anlamak da güç değil. Aynı tribün kaygısının filmin Freddie Mercury’nin cinsel kimliğinin yansıtılması konusunda da belirleyici olduğunu görmek mümkün. Çünkü film, genel LGBTİ+ izleyicisini üzecek bir görmezden gelme, homofobi ya da gerçekleri çarpıtmaktan kaçınırken bunu genel izleyiciyi ‘korkutmayacak’, ‘kızdırmayacak’ ve hatta onların olası ve haksız rahatsızlıklarını haklı çıkarmasını kolaylaştıracak malzemeyi hazırda bulunduracak şekilde yapıyor.
Konser ve performans sahnelerine gelince… Bu belki de filmin en zayıf yanı. Hele ki A Star Is Born ile aynı yılda karşımıza çıktığı için, aradaki fark çok daha fazla göze batıyor. Yönetmen Bradley Cooper ve görüntü yönetmeni Matthew Libatique’in A Star Is Born‘un muazzam konser ve performans sahnelerinde yaşattığı müzikal ziyafet ve izleyicide yarattığı gerçek konser deneyimi hissi, o filmin en büyük başarılarındandı çünkü. Bir hafta önce aynı salonda öylesi bir örnek izlemişken, Bohemian Rhapsody‘nin sahte seyirciyle dolu sahte mekanları, eski kafalı kamera hareketleri ve gerçek görüntüleri taklit etmeye çalışan tavrı, bilinçli bir izleyicide haklı olarak, BBC’de yayınlanacak ilk performanslarında playback yapacaklarını öğrenen Queen’inkinin benzeri bir hayalkırıklığı ve şok yaratıyor.
Rami Malek konusundaysa kafam oldukça karışık. Başrol performansının filmin en iyi yanından biri olduğunu söylemek kesinlikle yanlış gelmese de bunun nedeni Malek‘in iyi bir oyuncu olmasından çok, – tıpkı tüm Queen hayranları gibi – Freddie Mercury’nin performanslarını ve mevcut görüntülerini defalarca izlemiş, çok iyi yalayıp yutmuş, bunları çok doğru bir şekilde uygulamış ve bunu yaparken bir hayli eğlenmiş olması gibi. Çünkü kurmacanın ve serbestliğin daha ön planda olduğu, özellikle dramatik sahnelerde Malek, Freddie Mercury’e dönüşmüş yetenekli bir oyuncudan çok Freddie Mercury kostümü giymiş bir hayranı andırıyor. Dolayısıyla filmin vizyon tarihinin Halloween hafta sonuna denk gelmesi bana hiç de tesadüfi gelmedi. Faka bu kostümlü gösterinin faturasını Malek’e değil, senaristin karaktere derinlik katmadaki, yönetmenin oyuncu yönetimindeki başarısızlığına kesmek gerekiyor da olabilir.
Merak ve heyecanla izlediğimizde bir tren enkazıyla karşılaştığımız jobs (2013) felaketinin ardından Steve Jobs (2015) filminin geldiğini hatırlarsınız. İşte ben daha şimdiden jobs’u unutup Steve Jobs’u beklemeye odaklandım bile. Evet, en sevdiğim Queen şarkılarının birçoğuna 2 saat 15 dakika içinde sinema salonunda eşlik ettim, Queen’in tarihiyle ilgili hafızamı tazeledim ve yalan yok, sıkılmadım hatta eğlendim.
Ama hayır, Freddie Mercury’nin ve Queen’in mirası bu filmden çok daha iyisini hak ediyor.
IMDb Puanı: 8.0/10
İlk yorumu siz yazın!