İspanyolca Filmler: Yeni Başlayanlar İçin Film Önerileri
Sonu tahmin edilebilir konular, tekrar eden iyi adam-kötü adam kavgaları, hep aynı konunun işlendiği, duyarlılıkların bile aynı olmaya başladığı bir film endüstrisi… Film eleştirmeni değilim ama bir izleyici olarak Hollywood filmlerinden sıkılanlardanım. Siz de benim gibi düşünüyorsanız size İspanyol ve Latin Amerika sinemasından İspanyolca filmler sevdirecek önerilerim var!
En kaliteli film deneyimi için Televizyon ve Soundbar önerilerimize göz atın.
Hollywood filmlerinden -birkaç istisna hariç- sıkılıp yeni arayışlara girdiğim bir dönemde, yaklaşık iki sene önce, İspanyolca filmler ve şaşırtıcı cazibesine kapılıverdim. Şu an ise özellikle son dönemde ülkemizde oldukça popüler olan La Casa De Papel sonrasında İspanyolca filmler ve dizilerin pek çok kişinin ilgisini çektiğine şahit oluyorum. Oysa özellikle İspanyol filmlerinin altın yıllarını yaşadığı bir süredir konuşuluyor, uluslararası film festivallerinin vazgeçilmezi ve daimi adayı onlar!
Sinemaya Pedro Almodóvar, Oriol Paulo, Alejandro Amenábar gibi yönetmenleri ve Javier Bardem, Penélope Cruz gibi oyuncuları kazandıran İspanya’dan Hollywood’a transferlerin artacağı çok açık. Şayet İspanyolca’yı da sevenlerdenseniz daha fazla gecikmeden hikayelerinin güzelliğine kapılacağınıza emin olduğum önerilerime başlayayım:
İspanyolca Filmler
El cuerpo (The Body) | 2012, Oriol Paulo
Gerilim türündeki El cuerpo, sürpriz sonlu filmler kategorisindeki ilk önerim. Alex’in eşi Mayka’nın ani ölümü sonrasında cesedinin morgdan kaçırılması ya da morgda kaybolması ile başlayan hikaye, her saniye sizi farklı olasılıkların içine çekip nasıl geçtiğini anlayamayacağınız iki saat geçirtiyor. Oyunculuklar, kurgu ve hissettirdiği gerçekçi gerilim duygusuyla kaliteli bir polisiye-gerilim izlemek istiyorsanız El cuerpo doğru tercih olacaktır.
IMDb Puanı: 7.6/10
Relatos salvajes (Wild Tales) | 2014, Damián Szifron
İntikamın bize neler yapabileceğini ya da yaptırabileceğini anlatan 6 kısa ve etkileyici hikayeden oluşan film, En İyi Yabancı Dilde Film dalında Arjantin’ine Oscar ve BAFTA adaylıkları getirmiş. BAFTA dahil pek çok ödül kazanmış olduğu için şüphe etmeksizin izlemeye başlanacak güzel bir suç-gerilim filmi de diyebiliriz. Birkaç hikaye sizi gülümsetse de, genel olarak her hikaye insanlığa ayna tuttuğu için aslında ne kadar vahşileştiğimizi, sınırlarımıza ne kadar yakın yaşadığımızı gözler önüne sermesi bakımından etkileyici bir yapım.
IMDb Puanı: 8.1/10
The Others | 2001, Alejandro Amenábar
Yönetmenliğini ve senaristliğini Alejandro Amenábar‘ın yaptığı The Others filmi, Nicole Kidman‘ın da en çok sevilen filmlerinden biri olma özelliğini taşıyor. İspanyolların en başarılı olduğu türlerden biri olan sürpriz sonlu filmler kategorisinin en sevilen örneklerinden biri olan The Others, savaşın insanlara neler yapabileceğini, neleri alıp götüreceğini anlamamızı sağlayan derin bir gizem-dram yapımı.
IMDb Puanı: 7.6/10
Noviembre (November) | 2003, Achero Mañas
Bir tiyatrocu olmak uğruna Madrid’e gelen Alfredo’nun ve bir grup arkadaşının kurduğu sokak tiyatrosu grubu olan Noviembre’nin hikayesi odakta kalınarak, oyuncuların 30 yıl sonraki hallerinin ağzından anlatılan naif, dram-komedi türündeki bağımsız bir yapım. Alfredo’nun sanat aşkı, hayatındaki zorluklar karşısındaki duruşu ve düzenin dayatmaları çok güzel anlatılmış. Sanat için sanata inanan insanların naif hikayesini gözler önüne seren, şans verilmesi gereken etkileyici yapımlardan.
IMDb Puanı: 7.8/10
La cara oculta (The Hidden Face) | 2011, Andrés Baiz
Kurgusu itibariyle gerilim türünün en güzel örneklerinden birisi La cara oculta. Aslında oldukça mutlu bir ilişkileri olan Adrian ve Belen çiftinin beklenmedik ayrılığının arkasındaki sırların işlendiği film çok orijinal, çok güzel. Sadakat, güven, hırs, insanların karanlık tarafı üzerine çok farklı bir yapım.
IMDb Puanı: 7.4/10
El secreto de sus ojos (The Secret In Their Eyes) | 2009, Juan José Campanella
Gözlerindeki Sır, 2009 yılında Arjantin’e En İyi Yabancı Dilde Film Oscar ödülü kazandırmış çok başarılı bir yapım. 13 yıl sonra yeniden açılan bir davanın bir araya getirdiği eski arkadaşlar, yeniden alevlenen bir aşk ve elbette sırlarla dolu olaylar… Özellikle oyunculuklarıyla Latin Amerika sinemasının en başarılı örneklerinden sayılabilecek bir film. Hatta film o kadar başarılı ki, Hollywood yapımı olarak Nicole Kidman, Julia Roberts gibi oyuncularla yeniden çekildi. Ancak bu versiyon da orijinaline yaklaşamayan bir yapım olarak kayıtlara geçiyor. The Secret In Their Eyes, izlenmesi gereken, şaşırtan, derinden etkileyen, şans verilmesi gereken filmlerden biri.
IMDb Puanı: 8.2/10
Blancanieves (Snow White) | 2012, Pablo Berger
Karanlık ve biraz da çarpıtılmış bir pamuk prenses masalı. Geleneksel İspanyol kültürüyle sarmalanmış hikaye, konuşmalar olmaksızın siyah-beyaz çekilmiş. Masal diyarında değil, acımasız ve çirkin gerçek dünyada, 1920’lerin Sevilla’sında geçiyor Blancanieves. Buna rağmen şiirsel anlatımı elden bırakmadığı için üvey annesinin gazabından ve kötülüğünden kaçan Carmen ile boğa güreşçisi 7 cücenin hikayesi dikkat çekici biçimde ilerliyor. Siyah-beyaz ya da sessiz film ön yargısı olanlardan değilseniz, İspanya’nın Oscarları Goya Ödülleri’nde En İyi Film dahil pek çok ödülü bulunan, güzel müzikleri ile etkisini daha arttıran bu yapımı izlemenizi tavsiye ederim.
IMDb Puanı: 7.6/10
Contratiempo (The Invisible Guest) | 2016, Oriel Paulo
Kaliteli kurgusuyla son zamanlarda izlediğim en heyecanlı polisiye-gerilim filmlerinden biri Contratiempo. Aynı zamanda da, sonunu ilk dakikadan itibaren merak ettiren orijinal bir yapım. Zengin iş adamı Adrian’ın, bir dağ oteli odasında sevgilisi Laura’nın cesedi ile polise yakalanması, ardından Adrian’ın kendi ağzından avukatı Virginia’ya olayları en başından anlatmasıyla ilerleyen filmde her sahneyi soluksuz izleyeceğinize eminim. İspanyol sinemasının sırlarını çözmek isteyeceğiniz, sizi içine çeken bu çok başarılı bir film şans verilmeyi kesinlikle hak ediyor. İzleyiniz, izletiniz 🙂
IMDb Puanı: 8.1 /10
El laberinto del fauno (Pan’s Labyrinth) | 2006, Guillermo del Toro
Pan’ın Labirenti‘nde; II. Dünya Savaşı’nın karanlık yüzünün fantastik, şiirsel bir ifadeyle anlatılmasını ve İspanya’da sıkışıp kalan Ofelia’nın hayal gücüne yansımasını etkileyici bir biçimde izliyoruz. Başlangıçta çocuk karakter üzerinden tatlı bir dille anlatılacağını beklediğim savaş; çok daha karanlık, ürkütücü ama kesinlikle metaforlarla dolu bir şekilde anlatılmış ve yönetmen Guillermo del Toro‘nun şaheserine dönüşmüş. Şayet izlemediyseniz fantastik dram türündeki bu yapımı izlemelisiniz.
IMDb puanı: 8.2/10
La piel que habito (The Skin I Live In) | 2011, Pedro Almodóvar
İzlemesi en zor filmlerden biri The Skin I Live In, namıdiğer içinde yaşadığım deri, kızının ve eşinin başına gelen korkunç şeylerden sonra intikam peşine düşen Robert’ın yaptığı akılalmaz planı konu alıyor. Filmde bu planı özgünlüğüne laf söylenmeyecek bu yapımla izliyoruz. Yönetmenliğini Pedro Almodóvar‘ın yaptığı filmin zaman zaman izlemesi zor sahnelere sahip olduğunu da unutmamak lazım. Başrolünde Antonio Banderas’ın oynadığı The Skin I Live In‘in 2011’de En İyi Yabancı Dilde Film dalında BAFTA ödülü kazandığını da söyleyeyim.
IMDb Puanı: 7.6/10
Siz de farklı dillerden, farklı kültürlerden filmler izlemeyi sevenlerdenseniz, bu İspanyolca filmler ile, İspanyol ve Latin Amerika sinemasını henüz keşfetmemiş olanlar için pişman etmeyecek filmler serisi de diyebiliriz!
Herkese bol keşifli günler 🙂
İlginizi çekebilir: İrlanda Filmleri
İlk yorumu siz yazın!