Game of Thrones: 8 Sezonun Ardından
Televizyon tarihinin en çok izlenilen dizilerinden ve en pahalı yapımlarından Game of Thrones, 19 Mayıs gecesi yayınlanan bölümüyle veda etti. Her biri bir buçuk saate yaklaşan süreleriyle sekizinci sezonun altı bölümünden neredeyse hiçbiri dizinin eski tadını veremedi, hepsi büyük tartışmalar yarattı, hatta dizinin son sezonunun yeniden yazılması ve yeniden çekilmesi için milyonlarca hayran, ben dahil, imza topladı. Yine de bu gerçeği kabul etmek lazım; HBO’nun hayatımıza soktuğu en iyi şeylerden biri olan Game of Thrones, sona erdi. İsterseniz gelin, tam olarak veda etmeden önce, bazı anları, bazı isimleri birlikte hatırlayalım.
Game of Thrones: 8. Sezon
Aceleye getirilmiş, eski sezonlardaki heyecanından ve tahmin edilemezliğinden eser kalmamış, zayıf bir senaryoya sahip, kendi inşa ettiği karakterleri amaçsız ve yarım bırakan dizi finali… Altı bölümlük Game of Thrones final sezonu, geride birçok öfkeli hayran bıraktı bırakmasına ama, HBO’nun rekor üstüne rekor kırmasını da sağladı. Bir önceki bölüm The Bells‘i yayınlandığı anda canlı olarak 18.4 milyon kişi izlemiş, bu bir rekor olarak kanalın ve dijital televizyonculuğun tarihine geçmişti. Fakat The Iron Throne başlıklı final bölümünü yayınlandığı anda canlı olarak 19.3 milyon kişi izlemiş! Evet buna sonradan izleyenler (ve tabii yasal olmayan yollardan izleyenler) dahil değil. Game of Thrones‘un sekizinci sezonunun bölümlerini daha sonradan izlenmeleri de hesaba katıldığında ortalama 44.2 milyon kişinin izlediği söyleniyor.
Ben de bu sezondan memnun olmayanlardanım açıkçası. Her sezon kendini, karakterlerini ve hikaye anlatımını geliştiren, şaşırtıcı hamlelerle sürekli ters köşeye yatıran bir dizinin bu kadar tahmin edilebilir, bu kadar kolaya kaçan ve bu kadar baştan savma bitebileceği aklıma gelmiyordu doğrusu. Yine de bardağın dolu tarafına bakmak istiyorum: Her şeye rağmen The Long Night ve The Bells, görkemli savaş sahneleri ve sinematografik anlarıyla beni büyüledi. Fırtına öncesi sessizliği çok iyi tasvir eden ve kötü senaryosuyla yerden yere vurulan bir sezonun en iyi yazılmış bölümü olmasıyla farklılaşan A Knight of the Seven Kingdoms bölümündeki şömine başı sahnesinde ise ağladığımı itiraf etmeliyim. Ama tüm sezondan tek bir sahne seçmem gerekseydi, The Long Night‘ta Arya’nın kütüphanede nefes kesen bir kovalamaca içinde canını kurtarmaya çalışmasını seçerdim sanırım. Bu tuhaf ve kötü sezondaki favori karakterlerim ise Brienne ve Sansa.
Game of Thrones hakkında bilinmeyenler
_Game of Thrones‘un ana karakteri kim sorusu, benim de çok sorduğum bir soru. Ama bu kadar katmanı, son sezonlara kadar herkesin kurmaca bir dünyanın farklı köşelerinde kendi yolunu çizdiği bir dizide bu soruyu cevaplamak biraz zor. George R.R. Martin’in birçok film teklifini geri çevirmesinin, bir dizi uyarlamasında ısrarcı olmasının nedeni de bu çok katmanlı ve çok karakterli yapısı olmuş Game of Thrones’un. Dizinin ve hikayenin tek bir ana karakteri olmak zorunda değil tabii ki, ama illa bir cevap bulmak isteyenler aramış, oturup hesaplamalar yaparak şu sonuca varmış: İlk 7 sezonun tüm bölümlerindeki ekran süreleri hesaplandığında Jon Snow 338 dakikayla birinci, Tyrion Lannister 337 dakikayla ikinci sırada. Taht konusunda son sözü söyleyenin Tyrion Lannister, dizinin son karesinde gözükenin Jon Snow olduğu varsayılırsa, gayet kabul edilebilir bir sonuç.
_Dizinin belki de en sevilen varlıkları, Ned Stark’ın ilk bölümde evlatlarına hediye ettiği yavru kurtlar. Sophie Turner‘ın canlandırdığı Sansa Stark’ın kurdu “Lady“, dizide çok uzun süre gözükmüyordu malum. Fakat Sophie Turner onunla paylaştığı sahnelerde ona o kadar bağlanmış ki, Lady’i setteki görevi bittikten sonra sahiplenmiş.
_Ramsay Bolton’ı canlandıran Iwan Rheon‘ın oyuncu seçmelerine katıldığında aklındaki rol Jon Snow’muş. Melisandre rolünde izlediğimiz Carice van Houten ise Cersei Lannister rolü için seçmelere çağrılmış, fakat katılamamış. İki oyuncunun Ramsay ve Melisandre karakterlerinin ne kadar etkileyici olduğu düşünülürse, iyi ki Iwan Rheon rolü Kit Harrington’a kaptırmış, iyi ki Carice van Houten’in seçmelere katılamamış diyorum.
_Dizi oyuncularının konuk olduğu talk-showlarda sevdiğim diziyle ilgili ilginç bilgiler öğrenmeyi hep çok seviyorum. İşte Game of Thrones hakkındaki en komik olaylardan birini de Emila Clarke’ın Jimmy Kimmel’a konuk olduğu programda dinledim: Emilia Clarke, namıdiğer Daenerys Targaryen, hatırlarsanız ilk sezonlardaki bir bölümde çıplak elleriyle bir kalp yiyordu. Bu sahnenin çekimleri sırasında gerçek bir hayvan kalbi yemek ve litrelerce yapay kana bulanmak zorunda kalan oyuncu, midesi bulanıp tuvalete gittiğinde vücudundaki yapay kan nedeniyle klozete yapışıp kalmış!
_Dizinin en nefret edilen karakterleri kuşkusuz – neyseki çabuk kurtulduğumuz – Joffrey Baratheon’du. Genç oyuncu Jack Gleeson, bu iğrenç karakteri o kadar iyi canlandırıyordu ki, muhtemelen sokakta nefret sözlerine maruz kalıyordu. Söylenene göre karakter, zalimliği, sadistliği, sapıklığı ve cinsel şiddete yatkınlığıyla bilinen Roma imparatoru Caligula‘dan esinlenilerek yaratılmış. Gleeson ise oyunculuğuna örnek olarak Joaquin Phoenix’in Gladiator filmindeki Commodus performansını almış. Gladiator‘u açıp yeniden izlerseniz, gerçekten de karşınızda Joffrey’nin kaynağını göreceksiniz!
En iyi Game of Thrones bölümleri
Sizce en iyi Game of Thrones bölümü hangisi? Benim aklıma tek bir cevap geliyor: Battle of the Bastards (6. sezon, 9. bölüm). Anlaşılan yalnız da değilim, çünkü bu bölüm, IMDb’de de 8 sezonun 71 bölümü arasında, dizinin en yüksek puana (9.9/10) sahip bölümü durumunda. Ramsay’nin psikopatlığının son kez gün yüzüne çıktığı, Jon Snow’un cesetler arasında nefessiz kaldığı, Sansa’nın dönüşümünün ve zekasının belki de ilk kez farkına vardığımız bölüm, sadece olaylarıyla değil, teknik anlamdaki kusursuzluğuyla da tüm övgüleri hak ediyor.
Diğer favorilerim arasında tabii ki Red Wedding bölümü The Rains of Castamere (3. sezon, 9. bölüm), Purple Wedding bölümü The Lion and the Rose (4. sezon, 2. bölüm), Hodor’un fedakarlığına tanık olup, sırrını öğrendiğimiz The Door (6. sezon, 5. bölüm) ve altıncı sezon finali The Winds of Winter (6. sezon, 10. bölüm) var. Neredeyse hiçbir sürprize ya da şok etkisine yer vermeden geçip giden son iki sezon bir yana, her an herkesin başına her şeyin gelebildiği, ana karakter sandıklarımızın bir anda ölüverdiği, şaşkınlık, heyecan ve sürükleyicilikle geçen önceki altı sezonun bölümleri arasından bir favori seçmek gerçekten de çok zor. (IMDb kullanıcıları, hepsi 9.9/10 puanlık bu saydığım bölümlerin arasına bir de duvarın ardındaki Hardhome’daki savaşı anlatan Hardhome‘u (5. sezon 8. bölüm) eklemiş.)
En iyi Game of Thrones karakterleri / oyuncuları
Game of Thrones‘un en iyi oyuncusu deyince akla tek bir isim geliyor: Peter Dinklage. Tyrion Lannister rolü için dizi gündeme geldiği andan itibaren akıllardaki tek isim olan Peter Dinklage, zaten bu roldeki başarısını 7 Emmy adaylığı ve 3 Emmy ödülüyle (1., 5. ve 7. sezonlarla) tescilledi – ki kendisi halen diziye oyunculuk kategorisinde kazandırmış tek isim. Dizinin Emmy adaylıklarına bakıldığında Peter Dinklage‘i, 4’er adaylıkla Lena Headey (Cersei Lannister) ve Diana Rigg (Olenna Tyrell), 3 adaylıkla Emilia Clarke (Daenerys Targaryen) izliyor.
Ana karakterler arasında ben de en çok Peter Dinklage‘in performansını beğeniyor, kendini dizinin ilk bölümünden son bölümüne kadar en çok geliştirmiş isminse Sophie Turner (Sansa Stark) olduğunu düşünüyorum. Peki yan karakterler? İzleyiciyi istemediği kadar karakterle tanıştıran Game of Thrones‘dan, ekran süresini çok iyi kullanan ve akıllara unutulmaz karakterler kazıyan çok iyi oyuncular gelip geçti. Bunlardan en önemlileri Iwan Rheon (Ramsay Bolton), Jack Gleeson (Joffrey Baratheon) ve Pilou Asbæk (Euron Greyjoy) gibi kötü karakterleri canlandıran oyuncular oldu. Çok az bölümde, çok az sahnede gözükmesine rağmen hem söyledikleriyle hem de mimikleriyle iz bırakan Diana Rigg‘i (Olenna Tyrell), patavatsız ama sempatik Kuzeyli rolüyle Kristofer Hivju‘u (Tormund Giantsbane) ve az kelimeyle çok şey anlatan Kristian Nairn‘i (Hodor) de unutmamak gerek.
İlk yorumu siz yazın!