Apollo 11: Ay'a Yolculuğun Gerçek Görüntüleri
Apollo 11, bundan tam 50 yıl önce insanlığın Ay’a ayak basışını gerçekleştiren NASA görevinin adı. Ay’a yolculuğun 50. yıldönümünde izleyici karşısına çıkan bu belgeselse Apollo 11 görevini ve astronotlar Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins’in heyecanlı yolculuğunu bizi tam olarak o günlere götürerek ekrana yansıtıyor.
16 Temmuz 1969‘da uzaya fırlatılan, 20 Temmuz 1969‘da Ay’a iniş yapan ve 24 Temmuz 1969‘da dünyaya geri dönen Apollo 11 görevinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Birçoğumuzsa, astronot Neil Armstrong için küçük ama insanlık için büyük olan o adımın hikâyesine tanık olmuş değiliz. İşte Todd Douglas Miller‘ın görevle aynı adı taşıyan belgeseli, o güne tanıklık edememiş olan bizler için neredeyse gerçeğe yakın bir deneyim sunuyor. Belgeselin başarısının sırrı, yönetmen ve ekibinin belgeselin yapımında sıkı sıkıya bağlı kaldıkları tek bir kuralda saklı: “O gün, o anda çekilmediyse, kullanmıyoruz.” Apollo 11 öyle bir belgesel ki, sizi 1969’da yayın yapan bir televizyonun karşısına geçiriyor ya da size uzay kapsülünün penceresinden dışarıyı izlettiriyor. Kurala gerçekten sadık kalınmış; izlediğiniz her şey ya kalkış/iniş gününde yayın yapan televizyonlardan, NASA arşivinden çıkarılan ve Apollo 11 görevi sırasında kontrol merkezinde yapılmış çekimlerin kayıtlarından ya da üç astronot tarafından uzay kapsülünde ya da Ay’da çekilmiş görüntülerden oluşuyor. Sadece görüntüler de değil, tüm sesler de bizzat astronotların ve kontrol merkezinin telsiz konuşmalarından ibaret.
Görüntülerin tümünün 65mm ya da 70mm filmlerde kayıtlı olması, bugün dev ekranda hatta IMAX formatında izlenebilen ve bir hayli kaliteli gözüken bu görüntülerin 50 yıllık olduğuna şaşırtıyor insanı. Özellikle Florida’nın masmavi gökyüzünün altında gerçekleşen geri sayım ve fırlatma anı günümüzde çekilen uzay filmleri ve bilimkurguları kıskandıracak kadar başarılı; üstelik gerçeğin ta kendisi. Belgeselin kurgusu, onlarca farklı kaynaktan elde edilen görüntüleri hem kronolojik bir sıraya sokmayı hem de uzay yolculuğu ve mühendislik konusunda fazla bir bilgisi olmayan izleyiciye gerekli açıklamaları yapabilecek detaylara yer vermeyi başaran bir iş. Kontrol merkezindeki gerçek ses kayıtları Apollo 11 görevinin her anını, her adımını tane tane anlatırken, belgesel için özel olarak hazırlanmış oldukça minimal animasyonlar, dinlediklerinizi görselleştirmenizi kolaylaştırıyor. Tüm bunlara eşlik eden Matt Morton imzalı fütüristik müziklerin en iyi yanıysa, sadece 1969 yılında erişilebilir olan müzik enstrümanlarıyla icra edilmiş olması.
Apollo 11 belgeseli, kuşkusuz akıllara Damien Chazelle imzalı First Man‘i getiriyor. Geçtiğimiz yıl izlediğimiz, Ryan Gosling’in Neil Armstrong’u canlandırdığı First Man, Apollo 11 görevini değil Armstrong’un kişisel buhranı, kaygıları ve psikolojisini merkeze alışıyla bir yandan eleştirilirken, diğer yandan tüm diğer epik ve milliyetçi bakış açısıyla yönlenen uzay yolculuğu filmlerinden farklı oluşuyla ayrışmıştı. Apollo 11, yani gerçeğin kayıtları, insanlığı temsilen başka bir uzay cismine ayak basan, 8 günlük tehlikeli bir yolculuğa çıkan 3 insanın bu görev içinde sadece birer araç olduğunu gösteriyor. First Man‘e dair düşüncelerim, insanlığın değil tek bir insanın hikâyesini anlatarak farklılaştığı için, bu belgeseli izledikten sonra olumlu yönde değişti açıkçası. Çünkü ne kontrol merkezindekiler ne de televizyon karşısında NASA’nın ABD’nin ya da insanlığın başarısına odaklananlar için Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins’in hiçbir kişisel özelliğinin önemi olmadığı gayet net bir şekilde anlaşılıyor bu etkileyici görüntüleri izleyince. Üstelik Damien Chazelle’in dersine çalışmış olduğu, Ay’a inişin gerçek görüntüleri ve filmdeki görsel efektler arasındaki detaylı tutarlılıktan belli.
Apollo 11 başta kurgusu ve ses tasarımı olmak üzere, belgesel sinema adına yeni bir teknik doruk noktası olarak karşımızda. İzlerken bir yandan 2019’un en iyi belgeselini izlediğimi hissettiğim, bir yandan defalarca üzerinde okuduğum ve bir şeyler izlediğim Ay’a yolculuk ve Apollo 11 hakkında ilk kez bu kadar gerçek görüntülerle karşılaştığım için mutluluk duyduğum bir belgesel oldu. Belgeseli Türkiye’de bırakın IMAX’i, sinema perdesinde izleme imkanı olabilecek mi bilmiyorum ama şansınız varsa büyük bir ekran ve iyi bir ses sistemiyle izlemek, sizi gerçekten zamanda ve uzayda bir yolculuğa çıkaracak!
IMDb Puanı: 8.4/10
İlginizi çekebilir: 20. Yüzyıla Damga Vuran Ünlü Fotoğraflar ve Hikâyeleri
İlk yorumu siz yazın!