İnceleme: Dünyanın En Yaşanabilir Şehirleri Ve Listeleri
Uzun zamandır şehirlerin yaşam kaliteleri ve bu alanda yapılan sıralamalar hakkında bir yazı yazmak istiyordum. Monocle 2019 En Yaşanabilir Şehirler Top 25 Listesi’nin yayınlanması bu yazıyı artık bekletmemem gerektiğini hatırlattı bana. Bu konuda söyleyecek çok şeyim var; o yüzden de bir seri olarak birkaç yazı yazacağım bu konuda, elbette sonunda sözü İstanbul’a getirerek.
Başka şehirler üzerinden, başka şehirler ile kıyaslayarak bir şehri düşünmek, onu kategorize etmek, onu bir listede sıralamak… Teknik, bilimsel ve istatistiki açıdan elbette mümkün. Şehirleri birlikte düşünebileceğimiz; birbirleri ile kıyaslayabileceğimiz pek çok alan ve gösterge var: Altyapıları, park ve yeşil alanları, eğitim olanakları, işsizlik oranları, kültür-sanat aktiviteleri, suç oranları… Bu liste daha da uzayıp gidebilir. Bu göstergeler ve olgular olmasa dünyada nasıl ‘en yaşanılabilir şehirler’, ‘yaşam kalitesi en yüksek şehirler’ gibi listeler yapılabilir? Öte yandan şehirleri, özellikle de ölçülebilir olmayan soyut kavramlar üzerinden birbirleri ile kıyaslamak; alabildiğine zor. Her şehrin tarihi, kültürel, toplumsal ve politik kimlikleri farklı. Her biri farklı kimlikler bağlamında ziyaretçilerine ve yaşayanlarına ayrı yaşamlar, hayaller ve tercübeler sunuyor. İtalo Calvino’nun ‘Görünmez Şehirler’ kitabında ana kahramanlardan biri olan Kubilay Han şöyle der:
‘‘Şayet her şehir bir santraç oyununa benziyorsa, kuralları öğrendiğim gün, şehirlerde ne olduğunu bilmeden de, sonunda tüm imparatorluğuma sahip olabilirim.’’
Görünmez Şehirler’in diğer kahramanı Marco Polo ise bu yaklaşımı ‘’fazla gerçek’’ bulur ve böyle bir şeyin mümkün olamayacağını şöyle açıklar Han’a:
Santraç tahtasının yapıldığı ağaçların damarları da dâhil, santraçta sonsuz olasılık vardır.
Kubilay Han, imparatorluğunu fiziksel bir formüle, fiziksel ve somut bir nesneye indirgemekte ısrarcıdır. Oysa Marco Polo’nun Kubilay Han’a anlatmaya çalıştığı ama Han’ın anlamakta başarısız olduğu şudur: Bir şehre, göründüğü gibi; fiziksel olarak, maddi değeri ile sahip olmak imkânsızdır. Şehirler santranç tahtası değildir. Bir şehre, tüm fiziksel-somut varlıkları ile sahip olunsa bile o şehri şehir yapan insanlara, hatıralara ve arzulara sahip olunamaz. Böylelikle de şehirlerden oluşan imparatorluk bir soyutlamadan, bir metafordan öteye gidemez.
En yaşabilir ve/veya yaşam kalitesi en yüksek şehirler listeleri de Kubilay Han’ın somut formüllere dayanır bir bakıma. Bir şehrin yaşam kalitesini bu somut göstergelere göre analiz edebilir ve en yaşanılabilir şehirler listesindeki yerini belirleyebilirsiniz ama insanların o şehirde yaşama arzu ve isteğini belirleyemezsiniz. Bir şehri sevmek ile o şehrin nesnel özellikleri, hadi adını da koyalım, yaşam kalitesini belirleyen unsurlar çoğu zaman beraber düşünülmeyebilir. Bu bağlamda bir şehri sevmek bir sanat yapıtını sevmek gibi; olabildiğince öznel bir süreç de olabilir. Bir sokak, bir yapı, yemekler ve hatta o şehirde yaşayanlar bile o şehri sevmeye, o şehre bağlanmaya neden olabilir. Bu, o şehrin yaşam kalitesinin, sakinlerine sunduğu olanakların çok ötesinde duygusal düzeyde bir bağlanmadır. ‘Kuzguna yavrusu kartal gözükür’ misali insanların çok ciddi bir bölümü doğdukları ve/veya yaşadıkları şehirleri dünyanın en güzel şehri olarak görme eğilimdedir. Hele de hemşehrilik boyutunun insanları esir eden bir üst kimlik olduğu ve ‘memleket’ şovenizminin en uç noktalarda tecrübe edildiği ülkemizde böyle bir çabanın bir linç ile sonuçlanması bile mümkündür. Dolayısyla Yozgat’da yaşamayı bir Viyana veya Zürih’te yaşamaya tercih edebilecek birileri ile karşılaşırsak aslında bu o kadar da şaşırtıcı gelmemeli bize.
Yine benzer şekilde bir şehri turist olarak gezmek ile o şehirde yaşamak arasında, hele de o şehir turistlere ve orada yaşayanlara farklı yüzlerini gösteren bir kentsel Dr. Jeykl ve Mr. Hyde durumu yaşıyorsa, önemli farklar bulunmaktadır. İtalyan şehirleri, İstanbul, Kahire, New York, Londra gibi şehirler buna tipik örnektir: Her yıl milyonlarca turist çekerler ve örneğin insanlar Vancouver’a gitmektense İstanbul’a veya Floransa’ya veya Sevilla’ya gitmeyi tercih ederler.
Ben de bu ayrımı kendi içimde yapabiliyorum. En sevdiğim beş şehri düşündüğümde şöyle bir liste geliyor hemen aklıma:
- Viyana
- Floransa
- Cordoba
- Lisbon
- Prag
Bu şehirlere her yıl birkaç kez gitsem sıkılmam; farklı dokular farklı tadlar bulabilirim. Örneğin son 5 yılda 5 kere gittim Viyana’ya ve hala her sene bir kere gitmeyi planlıyorum. Keşfedilecek daha çok sokağı, binası, saklı cennetleri var, biliyorum. Peki, bu şehirlerde yaşar mıyım? Aslında hepsinde de yaşarım ki zaten Viyana ve Lizbon en yaşanılabilir şehirler listelerinde üst sıralarda yer alan şehirler. Hele de Viyana hemen her listede ilk üçte yer alıyor. Öte yandan en ideali nedir veya başka bir deyişle ziyaret ettiğin şehirler içinde en çok nerede yaşamak istersin diye bana sorarsanız cevabım Monocle 2019 Listesi’nin 5 sene sonrasında yeniden en başında yer alan Zürih olur.
En Yaşanabilir Şehirler Top 25 Listesi, Monocle 2019
Bu girişten sonra gelelim 2019 listelerine:
Günümüzde küresel ölçekte dünya üzerinde şehirlerin yaşam kalitesi ve yaşanabilirlikleri üzerine hazırlananlar arasında üç liste ilgi görmekte ve ön plana çıkmaktadır: The Economist, Mercer ve Monocle. Birbirleri ile benzeyen ve ayrışan kritlere göre bu üç kurum her sene şehir listeleri yayınlarlar. Mercer listesi, mevcut olan en kapsamlı analizin sonunda hazırlanıyor. 10 kategoride 39 faktör, dünya üzerindeki 450’den fazla şehir analiz ediliyor. Mercer bir insan kaynakları ve danışmanlık şirketi olduğu için listesi daha çok expatlara ve iş dünyasında çalışan beyaz yakalarına yönelik bir analiz yapar. 2019 yılında ilk 25 şehir şu şekilde sıralanmış:
1. Viyana 2. Zürih 3.Vancouver 3. Münih 3. Auckland 6. Düsseldorf 7. Frankfurt 8. Kopenhag 9. Cenevre 10. Basel 11. Sidney 11. Amsterdam 13. Berlin 14. Bern 14. Wellington 16. Toronto 17. Melborn 18. Lüksemburg 19. Hamburg 19. Ottowa 21. Perth 21. Montreal 23. Nürmberg 23. Stokholm 25. Oslo 25 Singapur
Listede Avrupa ve Avustralya kıtaları ön plana çıkıyor. Ağırlık ise 4 ülkede: İsviçre, Almanya, Avustralya ve Kanada. Suç oranlarının yüksekliği, gelir dağılımı adaletsizliği ile sosyal devlet ve sağlık olanaklarının azlığı dolayısıyla bu listelerde alt sıralarda yer alan ABD şehirleri içinde en yüksek San Francisco 34. sırada. İstanbul ise geçen seneye göre yükselişle 130. sırada.
The Economist dergisinin Economic Unit Intelligence bölümü tarafından yapılan listeleme ise daha ekonomi, teknoloji, inovasyon ve girişimcilik ağırlıklı. Bu yüzden de son liste (2018) – 2019 henüz yayınlanmadı) Kanada (3 şehir) ve Avustralya (3 şehir) üzerinden şekillenmiş. Bunda derginin ağırlıklı olarak Anglo-Saxon (İngilizce konuşan) dünyaya hitap etmesinin de ayrıca etkisi var ama ilgi çekici olan Viyana’nın burada da birinci olması. Daha önce yayınladığım Viyana yazılarını okuyanlar Viyana’nın tarih, kültür dışında da inovasyon ve AR-GE alanında ne kadar önemli bir şehir olduğunu hatırlayacaktır:
1. Viyana 2. Melborn 3. Osaka 4. Calgary 5. Sidney 6. Vancouver 7. Tokyo – Toronto 9. Kopenhag 10. Adelaide
Gelelim yazımın esin kaynağı Monocle listesine. Monocle, diğer iki liste gibi güvenlik, altyapı, toplu taşıma ve kamu hizmetlerinin kalitesi, park ve yeşillik, kültürel ve sanatsal faaliyetlerden oluşan temel göstergeleri dikkate alıyor. Ancak bir yaşam tarzı ve kültürü olan Monocle için yaşabilirlik ve yaşam kalitesinin belirleyen başka kriterler de var. Dergi bir yıldaki güneşli saat sayısı, açık havada zaman geçirme olanakları, evcil hayvanlarla mekânlara girilip girilemediği, dışarıda yemek yemenin kolaylığı, bağımsız kitapçı sayısı gibi farklı kriterlerden oluşan toplam 60 göstergelik bir set kullanıyor listesini hazırlarken. Dolayısıyla da bu üç liste içinde en merakla beklediğim ve kendime en yakın bulduğum liste de Monocle listesi. Ayrıca Avrupa ağırlıklı bir liste olduğu için de en yakında deneyim sahibi olduğum ve üzerinde en fazla konuşabileceğim liste de keza bu liste.
Özellikle Mercer Listesi ile ciddi benzerlikler var. 25 şehri kıyaslarsak sıralamaları farklı olsa da ortak olarak yer alan şehirler şunlar:
Zürih, Münih, Kopenhag, Viyana, Hamburg, Berlin, Stokholm, Düsseldorf, Oslo, Vancouver, Auckland, Melborn, Sidney, Singapur
EIU ile de toplamda 6 şehir ortak:
Viyana, Melborn, Sidney, Vancouver, Tokyo, Kopenhag
2019 listesi içinde yer alan 25 şehirden son 2 yıl içinde bir veya birkaç kez ziyaret ettiklerim şunlar: Zürih, Münih, Kopenhag, Viyana, Helsinki, Hamburg, Berlin, Stokholm, Düsseldorf, Oslo.
Liste içinde yukarıdaki şehirler dışında daha önce görme-ziyaret ettiklerim ise şunlar: Madrid, Lizbon, Amsterdam, Barcelona, Paris.
Listede yer alan 15 Avrupa Şehrinin tamamını ziyaret etmişim. Fena bir performans değil şahsım adına.
Kişisel deneyimlerim doğrultusunda listeyi değerlendirirsem:
Öncelikle itiraf etmem gerekirse Tokyo ve Hong Kong büyüklüğünde şehirlerin bu listede yer almasına şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Tokyo’ya 2020 Olimpiyatları öncesinde biraz iltimas geçildiğini ve Tokyo’nun son yıllarda listede üst yerlerde yer almasının olimpiyat öncesi tanıtım çalışmalarının bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Hong Kong ise sanat, alışveriş ve yeme-içme sahnelerinin zenginliği ile listede yer almış muhtemelen. Şehirde meydana gelen son olaylar da listenin hazırlanmasının hemen sonrasında patladığı için listeye girişini etkilememiş.
Gelelim listedeki en büyük itirazıma: PARİS… Yine o çapta büyük bir şehir, Avrupa’daki diğer şehirlere göre yüksek suç oranı, özellikle son bir yıla damgasını vurmuş ve şehri bazı dönemlerde yaşanmaz hale getirmiş sarı yelekliler ayaklanmaları, pahalılık, toplu taşımanın zorluğu Paris’i yaşanması zor bir şehir haline getiriyor. Şayet o çapta bir şehir listeye alınacaksa Londra’nın Paris’in yerinde olması gerektiğini düşünüyorum. Londra daha çocuk dostu, ziyaretçisini daha rahat hissettiren, kendinize daha sakin bir atmosfer bulabileceğiniz bir şehir. Suç oranı ve güvenlik derecesi neredeyse Paris ile aynı. Monocle kendi şehri olan Londra’ya daha sorgulayıcı bir şekilde yaklaşmış ve Paris’in adına, ilk bakıştaki çekiciliğine ve cazibesine kapılmış anlaşılan. Bu arada Cenevre ve Stutgart’a da hakslızlık yapılmış gibi. Onlar da bu listede yer bulmayı hakeden şehirler.
İlginizi çekebilir: MagPorter’dan Viyana’da Yaşamak
Çok teşekkür ederim yorumlarınız için. Ben de sizi yakından takip edeceğim. İyi çalışmalar, sevgiler
Merhaba, yazılarınızı görünce ben de çok mutlu oldum. Şehir ve yaşam tarzlarına ortak ilgimiz sanırım çok seyahat eden insanlar olmamızla doğrudan bağlantılı 🙂 Avrupa'daki mesafelerin yakınlığı bizim için büyük kolaylık ve güzel bi hazine. Turistlere ve orada yaşayanlara farklı yüzlerini gösteren şehirler analizinizi de ayrıca beğendim. Yazılarınızı ilerleyen günlerde okumaya devam edeceğim. Sevgiler.