Neohomosapien Illustrations: Ekin Anıl ile Keyifli Bir Söyleşi
Geçen hafta çok gitmek istememe rağmen Ekin Anıl’ın Ankara’daki çizim atölyesini kaçırdım. Birçok eserine sahip olan, hatta bu yazıyı yazarken bile hayranlıkla ‘Aldırma’ isimli eserini seyreden benim için oldukça üzücüydü. Ama Ekin Anıl ve Neohomosapien ile sizi tanıştırma fikrini de çok sevdim.
Neohomosapien, Ekin Anıl’ın 2016 yılında yarattığı markasının ismi. Sanatçı, yarattığı “insan” odaklı resim ve illüstrasyonları objelere dönüştürerek hayatımıza dahil oluyor.
Serilerinden söz etmek gerekirse, Kraliyet Ailesi başlıklı seri, her bireyin kendisi için değerini vurguluyor. Bazıları hayat yolculuğunda kendisini ‘Kraliçe’ gibi hissederken bazıları ise hiç büyümeyen, babasının tahtını reddeden ve kendi krallığını kurmayı hayal eden ‘Prens’ gibi bulunuyor yeryüzünde. Kral, Kraliçe, Prens ya da Prenses; ırkı, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun insanın birey olarak var olma çabasının yansımasını gözler önüne seriyor.
Ben ise en çok ‘Söyle’ serisini seviyorum. Pek çok farklı suretten oluşan ve dijital olarak üretilen bu özel serinin her bir parçası, hep aklımızdan geçirip dile getiremediğimiz, duymayı çok isteyip duyamadığımız duyguları dile getiriyor. Seride, Sev, Dinle, Nasılsın?, Yorgunum, Konuşalım mı? gibi cümleler yer alıyor ve bu beni çok derinden etkiliyor. Sade bir kelime insana neler düşündürebilir ki? Ekin Anıl çizdiyse, çok şey…
Yine Ekin Anıl imzalı orijinal bir tablo görüyorum Neohomosapien Illustrations internet sitesinde. Üzerindeki yazıda şu sözler yer alıyor:
“Kırıldım. Tuttum kendimi yapıştırdım. Tutkallar beni tutmadı. Aldım kendimi. Diktim. Birbirine. Bir yanım öbürüne dayandı. Ama tutunmadı. Kendimi döndüre döndüre yazdım kağıtlara. Çizdim defterlere. Boyadım çamurlara. Sırladım. Çerçeveledim. Sattım. Kendimi sattım. Kırıklarımı. Başkalarına. Biraz da başkalarının oldum. Onlar da kırıldı. Kırık kırık olduk. Kalabalık ve kırık. Kırılanlarımızı bir ada gibi yığdık üst üste. Birbirimizi ezdik. Ufalandık. Kum olduk.”
Sanırım artık Ekin Anıl ile tanışma vakti geldi, buyrun sizi bir bardak kahve eşliğinde sohbetimize davet edelim!
Çok teşekkür ederim öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için. En baştan başlarsak, çizmeye nasıl başladınız?
Daha altı veya yedi yaşındaydım, emin olamıyorum, yazar ve ressam olmaya karar vermiştim. Annemle babama gidip açıkladığımı hatırlıyorum. Pek tabii çok etkisi olmadı bu açıklamamın. 🙂 Çocuklarının aç kalacağından korkmuş olmalılar… Ama korktukları gibi olmadı çünkü ben ilkokul 5. sınıfa geldiğimde resim konusunda yeteneksiz olduğuma ikna olmuştum. Çünkü hiçbir onay mekanizmasından geçemiyordum; ne öğretmen resimlerimi panoya asıyordu, ne anne-babamın ressam arkadaşları yaptıklarımı iyi buluyordu. O zamanlar resimde sizden bekledikleri, gerçeğine en yakınını resmetmeniz. Fakat benimkiler bu çerçevelere girmiyordu, hatta son derece vasat bulunuyordu muhtemelen. Ben de haddimi bilip yeteneğim olduğunu düşündüğüm diğer alana odaklanmaya karar verdim; yazı yazmak. Hakikaten de yıllarca paramı yazı yazarak kazandım. Reklam yazarlığı ve editörlük yaptım. Çeşitli reklam ajanslarında yaratıcı ekiplerde ve yönetici kadrolarda çalıştım. Ancak sanattan kopamıyordum. Üreticisi olmak haddime olmasa da yanında yöresinde durmalıydım, bu nedenle reklamcılık okuduktan sonra sanat yönetimi yüksek lisansı yaptım. Sanatçılarla çalıştım. Projelerini yürüttüm, yönettim. Ve sonunda 5 yıl kadar önce çizmeye başladım. Kendi üslubumu kazanmam 2 yılımı aldı.
Tek çizgi metodu nedir, bu metod yaygın mı sizin gözlemlerinize göre? Siz neden tek çizgi metodunu tercih ettiniz?
Tek çizgi ile illüstrasyonda kendi üslubunuzla elinizi kaldırmadan, bir tek çizgiyi devam ettirerek desenlerinizi oluşturuyorsunuz. Çok yalın, şiir gibi bir anlatım biçimi olduğu için tek çizgi ile illüstrasyonlar yapıp karakterler yaratmayı çok seviyorum.
İnanıyorum ki Ekin Anıl eserlerine olduğu gibi markasının ismine de bir anlam yerleştirmiştir. Neden Neohomosapien?
Homosapiens türünün birer örneği olarak bugün yaptığımız her şey; savaşlar, sosyal devinimler, kullandığımız teknoloji, seçtiğimiz kelimeler diyalogsuzluk ortamı, giydiğimiz kıyafet, okuduğumuz roman… Aklınıza gelen her şeyin evrimimizde bir rol oynadığına inanıyorum. Bu nedenle odağım hep “yeni insan”. İnsanla bir derdim var. Ayakta duran, düşünen, aletler üreten, konuşan, felsefe yapan insan bir sonraki adımda neye dönüşecek, merak etmeden yapamıyorum. O insanı temsilen adı Neohomosapien.
Herhangi bir sanat eseri yaratırken iyi olmanın belli bir estetik anlayışı gerektirdiği açık; peki herkes tek çizgi metodunu deneyebilir mi, yetenek ne kadar önemli sizce?
Yetenek geliştirilebilir. Çalışmanız, kafa yormanız, araştırmanız, okumanız, bakmanız, incelemeniz gerek. Bir fikrinizin, bir derdinizin olması gerek bence. Estetik anlayışlarını bir kalıba oturtmaya karşıyım. Tek bir doğru yok. Tek bir estetik çerçeve olamaz. Bunların bir formülü yoktur bana kalırsa. Herkes kendine uygun bir sanat formunu ifade biçimi olarak seçebilir. Buna illüstrasyon ve tek çizgi tekniği de dahil. 🙂
Kağıttan başka cam, metal, kumaş gibi malzemeler üstünde de çalışıyorsunuz. İlerleyen dönemlerde hedeflerinizde farklı malzemeler veya projeler var mı?
Serilerimde işlerimi çoğaltma yöntemi olarak kağıttan uzaklaşıp farklı malzemeler kullanmayı seviyorum. Metal, ahşap, kumaş, bronz, neon, ayna, seramik… Buna o seri karar veriyor. İşlerim farklı malzemelerle bambaşka formlara büründüğü için malzeme konusu beni heyecanlandırıyor. Ayrıca başka tasarımcılarla yaptığım iş birliklerinin verdiği tat bambaşka oluyor. Daha önceki yıllarda Atelier Simi ve Cansui Design ile yaptığım gibi şimdi de Monologue ile birlikte işler üretiyoruz.
Farklı şehirlerde atölyeler düzenlediğinizi, kurumsal aktivitelerde de yer aldığınızı biliyorum. Atölyelerinize önümüzdeki yıl da devam etmeyi düşünüyor musunuz? En yakın tarihteki atölye planlarınızdan söz edebilir misiniz?
Atölyeler hızla devam ediyor. İstanbul’da pek çok noktada, Ankara, İzmir ve Adana’da atölyeler var. Atölyelerde çok keyifli iş birlikleri de yapıyoruz. Örneğin, canım Bengi Kurtcebe ile Atölye Ocak’ta yaptığımız atölyelerde mutfakta pişen ekmeklerin ve makarnaların kokusu, cızırtısı çizim yaptığımız sofraya geliyor. Dolmakalemi obsesyon haline getirenlerin çok yakından tanıdığı HS Kırtasiye ile 11 Ocak’ta benim de çok sevdiğim dolmakalem ile çizim atölyesi yapacağız. 18 Ocak’ta İzmir’de Atölye Lobi’de, 19 Ocak’ta Katip Bodrum’da, 22 Ocak’ta Container Beşiktaş’ta, 25 ve 26 Ocak’ta Ankara’da Altı Artı Bir’de olacağım.
Öğrendiğiniz tüm genel geçer mükemmellik ve güzellik kavramlarını unutun ve Ekin Anıl çizimlerine göz atın! Başarı aramadan, iyi, kötü, çirkin demeden incelediğinizde her çizginin ardındaki hikayeyi okumanız dileğiyle! Ekin Anıl’ın özgünlüğü ise tam burada gizli…
İlginizi çekebilir: MagPorter’dan Papier Atelier: Kağıdın Sanata Dönüşmüş En Yaratıcı Hali
İlk yorumu siz yazın!