Fırtına Öncesi: Jeff Nichols'tan Take Shelter (Sığınak)
Fırtına Öncesi…
İklim değişikleri hep dönemsel izler bırakır insan zihninde. İhtiyaç fazlası düşüncelerin sıklaştığı bu zaman aralığında, Ohio kırsalından, yönetmen Jeff Nichols’un elinden çıkma bir mikro hikayenin tam ortasındayız. Tıpkı fırtınanın olduğu gibi…
Gökyüzü, hislerimizin başucu aynası ve ya günümüze fon yaptığımız güzel bir manzaranın vazgeçilmezleri arasında, asla unutmadığımız bir sergi salonu etkisi ile karşılasa da bizi, kilometrelerce uzaktaki amerika kıtasında, bir felaket olarak da adlandırılmakta. Sinemanın perdesini Curtis’in bakışları arasından gökyüzüne doğru açıyoruz. Bir yandan yüzümüze vuran korku rüzgarını çevreleyen orta sınıf bir ailenin ekonomik ve sosyal kaygıları, diğer yandan ‘baba’ figürünü destekleyen ve dönüşümün başlangıcını anlatan sihirli bir hikayeyle başlıyoruz.
Jeff Nichols, 2007 tarihli, ülkemiz sınırları içinde çokça duyulmayan fakat Seattle Uluslararası Film Festivali’nden ödül almayı başarmış, aynı zamanda ünlü amerikalı sinema eleştirmeni Roger Ebert’in övgü dolu sözler söylediği filmi, ‘Shotgun Stories’ ile karşımıza çıkmakta. 1978 doğumlu genç yönetmen henüz 30’lu yaşlarının başında ikinci filmi, ‘Take Shelter/Sığınak’ ile dram-korku karşımı bir öykünün içine sokuyor bizi.
Curtis Laforche, mutlu bir ailenin baba rolünü üstlenmiş, geçimini kum ocağında ekip şefi olarak sürdüren sıradan bir çalışandır. Curtis’e, yaptığı takıları pazarda satan karısı Samantha ve işitme engelli kızı Hannah eşlik etmektedir. Bu çekirdek ailenin sınırlı düzenleri içerisine kattıkları yoğun sevgi, yaklaşan fırtına öncesi sessizliği oluşturmaktadır. Nitekim gittikçe güçlenen kabuslar görmeye başlayan Curtis, domino taşına çarpan elleri arasında ilk yağmuru hissetmeye başlar. Uykusunda, hayatının birer parçası haline gelmiş şeylerden sürekli olarak yara alan Curtis, bunun son ve en büyük halkası, ailesinin üzerine doğru gelen koca bir hortum ile tamamlamaktadır. Bu durumu ne eşine, ne de iş arkadaşı Dewart’a açan Curtis, gittikçe içine kapanık bir hayat yaşamaya başlar ve kontrolsüz tepkileri, onun çevresinden uzaklaşmasına neden olur…
Take Shelter/Sığınak, sadece uğursuz kara bulutların altında kötü şeylerin oluşma ihtimalini düşünerek sürdürmüyor hikayesini. Günümüz Amerika ekonomisinin ezici tutumunu ve bu düzen içinde kendine yer bulmaya çalışan ailelerin yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Belli ki Nichols’da kopan fırtınalar çok geniş bir alanı kapsamakta… Tüm olacaklardan ailesini korumanın tek yolu olarak bir sığınak inşa etmeye karar veren Curtis, sevdiklerinin yanında bıraktığı ruhunun çatallanmasına katlanmak zorunda kalır. Çözümü, geçmişte aramaya çalışarak paranoid şizofreni olan annesini ziyarete gider fakat tenine dokunan yağlı yağmur damlaları, gerçek ile korkusu arasında derin bir ikileme sürüklenmesine neden olur. Artık sırtımız daha fazla değmektedir gerilime…
Filmi oluşturan temel öğeler arasında, hikayeyi çevreleyen atmosfer ve yönetmenin ufuk çizgisine yerleştirdiği derin bakış açısı yer almakta. Bunun yanında abartıya kaçmadan ve oldukça doğal kullanılan özel efektler ise gerilimin tavan yaptığı zamanlarda adeta birer uyarıcı rolünü üstleniyor. Gelelim oyunculuk performanslarına! Öncelikle bu yıl dört ayrı filmde rol alan Michael Shannon, bize Fassbender’ı hatırlatan bir sene geçirdiğini ispatlar
nitelikte. Curtis’in karmaşık dünyasını ve derin yaralar alan ruhunu izleyicilere oldukça başarılı bir oyunculuk ile aktarıyor. Ayrıca ikinci kez beraber çalışan Nichols ve Shannon’nun uyumu gözlerden kaçmamakta. Bir diğer başrol oyuncusu Jessica Chastain, 2011 yılına altı film sığdırmanın yanı sıra The Help/Duyguların Rengi ve The Tree of Life/Hayat Ağacı’ndaki olağanüstü oyunculuk performanslarına bir yenisini daha eklemiş bulunuyor. Şimdiden bu yıl rol aldığı/alacağı dört yeni filmi (evet yanlış duymadınız) merak etmekteyim!
Ne kaldı geriye? Zekice işlenen bir senaryonun bizi nereye kadar sürükleyebileceğini gösteren ‘Take Shelter/Sığınak’, her yönüyle izlenmeyi hak eden bir film.
İlk yorumu siz yazın!