Çiğ Beslenme ve Raw Food: Bir Yaşam Felsefesi
Her gün yeni bir beslenme çeşidiyle, yeni bir diyet türüyle karşılaşıyoruz. Çiğ beslenme ise bir diyet değil; yaşam felsefesi. Bu beslenme çeşidi başka bir ülkede popüler olup Türkiye’ye gelmedi ya da ünlü bir diyetisyenin tavsiyesi olarak hayatımıza girmedi. Gelin, çiğ beslenmeyi detaylıca inceleyim.
Raw Beslenme
Raw Beslenme Nedir?
Çiğ beslenme hakkında kitaplar yazan ve yemek tarifleri veren Elçin Oflaz‘a göre çiğ beslenme şu şekilde tanımlanıyor:
“Raw Food, yani çiğ beslenme; sebze, meyve, kuru yemişler ve yağlı tohumların tüketimine dayalı bir beslenme şeklidir. Dahası, bir beslenme şeklinden çok bir yaşam felsefesi olarak ele alınmalıdır. İnsanın vücudunu arındırması diyebiliriz çünkü bu beslenme şeklinde, yenilenlerin hepsi, vitamin ve mineral bakımından zengin ve sindirim sistemi içinde gerçekleşen enzimlerin oluşmasını sağlayan besin değeri yüksek gıdalardır. Çiğ beslenmeyi meyvelerin, sebzelerin, çiğ olarak tüketilmesi olarak algılamamalıyız. Çünkü bütün bu besinler, çiğ beslenmede de bir işlemden geçerler ama diğer beslenme şekillerinde olduğu gibi yüksek ısılarda işlenmezler. Tam tersi, doğaları bozulmadan işleme tabi tutulurlar.”
Elçin Oflaz, 3 öğünden birinde yiyecekler ısıya maruz kalmadan, yemekleri bol yeşillikli (klorofil) ve enzimli tüketebileceğimizi de söylüyor ve ekliyor: “Ben şu anda yarı raw (yine çok yüksek ısı kullanmadan) dediğimiz, (aslında yeni dünya trendi de bu), sadece soteleme veya fırınlama işlemi kullanarak daha sağlıklı ve daha lezzetli bir beslenme şekline yöneldim. Bana gelen danışanlarıma ve öğrencilerime de bu beslenmeye nasıl geçebileceklerini öğretiyorum. Ömür boyu sağlıklı ve fit kalmak istiyorlarsa inanın olay budur.”
Uzmanlara göre çiğ beslenen insanlar diğer insanlara göre çok daha enerjik oluyor çünkü çiğ beslenme, hücreleri besliyor. Ancak glutensiz ve işlenmiş şekersiz de olsa kuru yemişli ve meyve şekerli veya ballı tatlılarımızda aşırıya kaçmamak; bitkilerden alınması gereken proteini de ihmal etmemek gerekiyor. Çiğ beslenen insanlarda zararlı beslenme sonucu oluşan enzim, vitamin ve mineral eksikliğini gideriyor. Besinlerin içinde bulunan vitamin ve mineraller işlemden geçerken değerlerini kaybetmiyor. Dolayısıyla çiğ beslenen insanlar vitamin kaybı yaşamıyor; tam aksine yedikleri besinler onlar için vitamin takviyesi oluyor.
Çiğ beslenmede besinler, 42 derecenin üstünde herhangi bir ısıya maruz kalmıyor. Yani klasik fırınların bile derecesinin 50’den başladığını düşünürsek çiğ beslenmede gıdalar fırın ile temasa girmiyor diyebiliriz. Çiğ beslenen insanlar, gıdaların vitamin, mineral ve canlı enzimlerinin ateşle birlikte yok olduğunu düşündükleri için bu beslenme türünde pişirmenin yerini kurutma alıyor. Çiğ beslenmenin kuralları alışılmışın dışında, biraz katı. Peki çiğ beslenenler neyi, nasıl yiyorlar?
Çiğ beslenen insanlar da aslında veganlar ve vejetaryenlar gibi ikiye ayrılıyor: Et tüketenler ve tüketmeyenler. Ama asıl çiğ beslenmede, hayvansal gıda yok sayılıyor. Et tüketerek çiğ beslenenler; eti zeytinyağı, tuz ve limonla marine ederek yiyorlar. Et tüketmeyenlerse zaten hiçbir şekilde et yemiyor. Bunların yanı sıra sadece balık yiyerek çiğ beslenenler de bulunuyor. Onlar da genellikle somon ve ton balığını tercih ediyor.
Bazıları protein ihtiyacını takviye haplardan sağlıyor, bazıları kuru bakliyatları (nohut, fasülye) çimlendirerek tüketiyor… İnek, keçi, manda sütü yerine Hindistan cevizi, soya veya kaju sütü kullanılıyor. Yağ olarak; filtre işlemine maruz kalmamış yağlar ve keten tohumu yağı gibi soğutma ile santrifüj yapılmış yağ tüketiliyor. Çiğ beslenenlerin en çok tükettiği yiyecekleri genel olarak sıralacak olursam; salatalar, sebzeler, meyveler ve kuru yemişler diyebilirim.
Çiğ beslenen insanların %70’ini vejetaryenler oluşturuyor. Başka kimler çiğ besleniyor derseniz;
- Vücudunu arındırmak isteyenler.
- Gıda intoleransı olup birçok besine alerjisi olanlar.
- Kilo vermek isteyenler.
- Bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenler.
- Kemoterapi tedavisi görmüş hastalar.
- Ağır ameliyat geçirmiş hastalar.
Çiğ Beslenenler Dışarda Ne Yiyebilir?
Elçin Oflaz’ın bu konuda birçok tavsiyesi bulunuyor. Çiğ beslenmeye uygun olan restoran ve kafelerin açıldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Okulumuzun veya iş yerimizin yanındaki yerlerde alternatifler var. Artık kebapçılar ve köfteciler dahil olmak üzere bir sürü yerde salata menüleri ve meze çeşitleri de bulunuyor. Salata da bulamazsanız hafif sotelenmiş veya fırında çok yüksek ısıda pişirilmemiş ürünleri tercih edebilirsiniz.”
Aynı zamanda Elçin Oflaz’ın çiğ beslenmeye yeni başlayanlar için hazırladığı 4 haftalık bir program bulunuyor. Bu program hakkında da şunu belirtiyor: “Bu program, düzenli ve eş zamanlı beslenme, vitamin ve mineral bakımından zengin gıdalara yönelme, fast-food’u, alkolü, sigarayı, kahve ve birçok zararlı alışkanlıkları hayatımızdan çıkarmaya yardım ediyor. Böylece insanlar kendilerini daha zinde ve daha sağlıklı hissediyor.”
Çiğ beslenmeye bir de uzmanların gözünden bakalım, gerçekten bu beslenme şeklini hayatımız boyunca uygulamalı mıyız? Yoksa bu sadece bir diyet şekli mi? Alanında uzman kişiler sorularımızı yanıtladı.
Yrd. Doç. Dr. Murat Doğan, Yrd. Doç. Dr. İskender Karaltı ve Uzman Diyetisyen Seda Kaya çiğ beslenme hakkında merak ettiklerimize cevap veriyor. Diyetisyenler, çiğ beslenmenin felsefesi olan “İlk çağlardaki yaşam gibi organik beslenme” tezinin günümüzde geçerli olamayacağı düşünüyor. Çünkü ilk çağlardaki yaşam şartlarına bugün sahip değiliz, eskisi kadar oksijen ve ağaç yok ve yediklerimizi yakamıyoruz. Eğer tersi bir durum olsaydı yediklerimizi yakardık ve ne çiğ beslenmeye ihtiyacımız kalırdı ne de diyet yapmaya…
Çiğ beslenmek sağlıklı mı?
Çiğ beslenmenin sağlıklı olup olmadığı konusunda birçok tartışma var. Bazı diyetisyenler sağlıklı olduğunu söylüyor, bazılarınınsa bu konu hakkında oldukça sağlıksız olduğuna dair söylemleri var. Ancak ortak bir karar var ki; uzun süre çiğ beslenen insanlarda sağlık sorunlarının ortaya çıkması kaçınılmaz.
Uzman Diyetisyen Seda Kaya, bu konu hakkında şöyle diyor: “Çiğ beslenen insanlar ilk zamanlar kendilerini çok enerjik ve zinde hissediyorlar. Bağışıklık sistemleri, daha az işlenmiş ürünle karşılaştığı için daha güçlü olabiliyor. Ama bir süre sonra, bu sefer bağışıklık sistemi vitamin eksikliklerinden dolayı zarar görmeye başlıyor. O yüzden uzun vadede çiğ beslenme önerdiğimiz bir şey değil. Kısa vadede arınma programları olarak, detoks programları olarak öneriyoruz.”
Yrd. Doç. Dr. Murat Doğan: “Eğer biz, aşırı protein ağırlıklı beslenen bir bireysek özellikle karaciğerimiz detoksifikasyonda, yani gıdalarda bulunan; örneğin katkılı et ürünlerinden gelen zehirli maddelerin elimine edilmesinde zorlanıyor. Bu anlamda çiğ beslenerek biz karaciğerimizi yavaşlatmış oluyoruz. Bunun dışında böbreklerimizi de rahatlatıyoruz. Hatta diğer sindirim sistemlerimize de yardımcı oluyoruz. Bunlar; dişler, mide, pankreas, safra ve tüm bağırsak sistemi.“
Uzun süre çiğ beslenen insanlarda ciddi oranda vitamin kaybı oluştuğunu söyleyen diyetisyenler, özellikle protein kaynakları olan et, süt ve yumurta gibi besinlerden aldığımız B grubu vitaminleri ve mineraller bulunduğunu söylüyor. Uzun süre çiğ beslenmede hayati olanlardan B12 vitamini, A vitamini, kalsiyum ve demir gibi elementlerin eksikliği görülebiliyor. Bu tür eksikliklerse bağışıklığın düşmesine ve farklı anemi türlerinin oluşmasına neden olabiliyor.
Yrd. Doç. Dr. İskender Karaltı ise çiğ beslenerek bazı meyve ve sebzelerden mikrop kapabileceğimizi söylüyor: “Daha çok toprağa yakın olanlar (çilek, ıspanak marul) ile gelse de insan kontaminasyonu (bulaştırma) nedeni ile bütün ürünler risk oluşturmaktadır. Çeşitli bakteriyel ve parazitler hastalıklar başta olmak üzere bir çok etken bulaşabilir.”
Diyetisyen Kaya ise çiğ beslenip et tüketmeyen insanların sadece bitkilerden gelen bitkisel vitaminlerle beslendiklerini söylüyor. Yani magnezyum alabiliyorlar, kalsiyum alabiliyorlar. Ama kalsiyumu inek sütü ürünlerinden gelen kadar, ya da keçi ürünlerinden gelen kadar alamıyorlar. Belli bir sınırda alabiliyorlar. B grubu vitaminlerini alıyorlar ama B6, B2 vitaminlerini daha çok alıp B12 vitamininden yetersiz kalıyorlar. Çünkü B12’yi daha çok hayvansal ürünlerden alıyoruz. D vitaminini de çok az alıyorlar. D vitaminini hayvansal ürünlerden alıyoruz ve güneşle sentezliyoruz. Kısa vadede C vitamini vücudu kurtarıyor. Enerji veriyor ama uzun vadede bu saydığım B12, K , D, B6 vitaminleri yetersizliği vücudun bağışıklık sistemini çökertiyor. O yüzden belki kısa vadede yüksek enerji alıyoruz. Sağlıklı vitaminleri hiç işlem görmeden alıyoruz diye düşünülebilir ama süreç uzadığı zaman hepsinde yetersizlik açığa çıkıyor. Hayvanda sentezlenen vitamin türü farklı, bitkideki farklı. İkisi de B vitamini ama birisi hayvansal kaynaklı, birisi bitkisel kaynaklı.
Çiğ beslenen kişilerin bazılarının eti zeytinyağı, tuz ve limonla marine edip yediğini yazının girişinde söylemiştik. Doğan’ın bu konuda kesin yargıları bulunuyor: “Kesinlikle sağlıklı olmaz. Bu tür marinasyon işlemlerini evde yapamayız. Marinasyon işlemi ile evde hazırlanmış et ürünleri bizi enfeksiyonlara ve gıda zehirlenmelerine açık hale getiriyor. Ancak şunu önerebilirim; pastırma tüketebilirler. Pastırma tüketen ve çiğ gıda diyeti yapanlar tabii ki tuza da dikkat etmeli. Hipertansiyonu olanlara önermiyorum. Bunun dışında salamura balık tüketebilirler. Yine tuza dikkat etme şartıyla.” Mikrobiyoloji açısından bakarsak Mikrobiyoloji alanında uzman olanlar; “Et çiğ olarak tüketildiğinde bakteriyel enfeksiyonlar başta (tüberkülosis, brusel-loz) olmak üzere, özellikle paraziter enfeksiyonlar (giardiasis, cysticercosis) olabilmekte.” diyor.
Çiğ beslenmenin en büyük faydalarından biri şüphesiz fazla kilolardan kurtulmak. Ama tabii ki onu kurallarına göre uygulamak lazım. Kaya, bu konu hakkında; “Zaten işlenmiş ürünlerden kaçınıldığı için işlenmiş ürünlerin çoğu da kalorili olduğu için çiğ beslenme birçok kalorili üründen uzak bir beslenme çeşidi. Özellikle çiğ beslenmede rafineri şeker yok, un yok bunlar olmadığı zaman birçok zararlı kaloriden yüksek kalorili yiyeceklerden kaçındığınız için kilo veriyorsunuz. Çünkü sebze ağırlıklı besleniyorsunuz, bitki ağırlıklı besleniyorsunuz. Sebzeleri pişirmediğiniz için yağ da kullanmıyorsunuz. Yağ kullanmadığınız için yağdan gelen kaloriyi, enerjiyi de almıyorsunuz. Doğal olarak çiğ sebze, çiğ meyve, çiğ kuru yemişlerle yapılan diyet herkesi zayıflatır.” diyor.
Diyetisyenler, çiğ beslenmeden de sağlıklı olup vücudumuzun arınabileceğini düşünüyor. Kaya’nın önerisi: “Ne bir, Egeli, Akdenizli gibi ot tüketin ne bir Doğulu gibi et tüketin ne de bir İç Anadolulu gibi çok fazla tahıl tüketin diyoruz. Biz karma yapmaya çalışıyoruz. Zayıflamak veya daha sağlıklı olmak için diye çiğ beslenen birine ‘Daha fazla sağlıklı olmuyorsunuz.’ diyoruz. Dört yapraklı yonca diyeti ise; et, sebze, tahıl ve meyvelerden yeteri kadar tüketmek anlamına geliyor. İlk insanlar gibi bir bağırsak sisteme sahip değiliz, atalarımız gibi bağırsak sistemimiz içindeki bakteriler de sağlam değil. Günümüze göre yaşamak lazım.”
Kapak fotoğrafı: Unsplash / Olia Nayda
İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul Organik Pazar ve Marketler
İlk yorumu siz yazın!