Bu yazıya ancak “Arkanıza yaslanın ve kemerlerinizi bağlayın, Türkiye’ nin otomobilini keşfe çıkıyoruz” diyerek başlayabilirim. Doğuştan elektrikli, mobilite ekosistemi temeline dayanan yerli üretim otomobilimizin 2019′ un sonlarında tanıtımı yapıldı biliyorsunuz. Ve bence bir “devrim” yarattı. Geçmişe sahip çıkan, geleceğe yön veren bir vizyonla otomobilimize yakından bakmak, dilim döndüğünce ve anladığım kadarıyla bildiklerimi paylaşmak için geçtim bu defa klavyenin başına… Farkındayım konu zor, hem teknik hem duygusal benim için. Altından kalkabilir miyim bilmiyorum ama denemeye değer olduğunu düşünüyorum. Hadi başlayalım.

yerli-otomobilimiz-togg-suv
Türkiye’ nin Otomobili | Fotoğraf: TOGG

Yerli Otomobil Girişimlerinin Tarihi

1961 yılının Haziran ayında bir grup mühendis Ankara’ da olağanüstü bir toplantıya katılmıştı. Toplantının başkanı TCDD Genel Müdür Yardımcısı Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu katılımcılara bir mektup okudu, bu mektupta “ordunun caddedeki binek ihtiyacını karşılayacak yerli üretim otomobilin 29 Ekim’e kadar yapılması” istenmekteydi. Bu istek Ulaştıma Bakanlığı’ndan geliyordu.  Proje için belli bir miktar ödenek ayrılmış olup, bu tarihi görev TCDD’ ye verilmişti. İşte 1961 yılında sadece 4.5 ay süre içinde tasarımı ve üretimi tamamen yerli olan 4 adet devrim arabasının hikayesi bu şekilde başlamıştı.

devrim-arabasi-ne-zaman-nerede-uretildi-ilk-yerli-otomobilimiz-devrimin-hikayesi-h1577606407-3cbdc8
Devrim Arabası | Fotoğraf: devrimarabasi.com

Projede yer alan 20 mühendisin tek sorunu zamandı! Bu kadar kısa sürede yerli bir arabanın üretimi ancak devrim olurdu. Önce üretim mekanı seçildi;  Eskişehir Demiryolu Fabrikaları dökümhanesi. Burası 4.5 ay süresince projedeki mühendislerin hem çalışma alanı hem evi oldu ve zaman akıp gittiğinde Devrim’in doğduğu bu yer TÜLOMSAŞ adı ile bilinen ve geriye kalan son devrim arabasının cam bir garajda sergilendiği yer olacaktı. Mühendisler için artık bu proje verilen bir görevden çok uzakta, yaşam amacına, bir onur mücadelesine dönüşmüştü.

Hikaye uzun, buradan anlatmak belki de başka bir yazının konusu olmalı. 29 Ekim gelip çattığında ortaya 4 adet araba çıkaran ekip, tek bir şeyi unutmuştu: Depoları benzin ile doldurmayı. Ve maalesef insanlık tarihinin değişmeyen kuralı o gün de işledi “güzel olan görmezden gelindi ve olumsuz durum abartıldı da abartıldı”. Bu süreç Devrim Arabaları filminde öyle derinden ve öyle güzel anlatılmış ki, izlemeyenler hemen açıp izlemeli. O dönem, basının “Devrim arabası yolda kaldı“, “Harcanan milyarlar boşa gitti, araba bozuldu” manşetleri, verilen emeği, uykusuz geceleri, onur mücadelesini hiçe sayıp Devrim’e köstek, arkada dönen dolaplara destek oldu.

devrim-arabalari-depo_16_9_1577456545-880x495
Devrim Arabası  | Fotoğraf: Sözcü Gazetesi

Türkiye’nin Otomobili

Ve yıl 2019. Sahnede, yarım kalmış bir hayalin dünya otomotiv sektörüne yön verecek tasarımları, Türkiye’nin Otomobilleri var. Doğuştan elektrikli bu otomobiller alanında yetkin mühendislerin ve iş ortaklarının canla başla ortaya koydukları, elektrikli otomobiller segmentinde büyük bir açığı kapatacak olan, sadece Türkiye’de değil dış piyasada da fazlaca ilgi göreceğinin sinyallerini veren bir markanın ürünü. Peki Türkiye’ nin Otomobili Girişim Grubu CEO’su Mehmet Gürcan Karakaş’ ın deyimiyle “Fikri ve sınai mülkiyet haklarının yüzde 100 Türkiye’ye ait” olan bu otomobillerin özellikleri ne? Hangi farklarıyla öne çıkıyor? Neden küresel bir marka olma yolunda şansı yüksek?

Öncelikle projeye çok doğru bir zamanda start verildi. Yani elektrikli otomobil pazarının lideri Tesla’ yı saymazsak şu anda elektrikli ve bağlantılı otomobiller konusunda dünya otomobil devlerinin yolun çok başında olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bu da demek ki; yaratıcı, sağlam alt yapılı, son tüketici odaklı organizasyonların başarısı kaçınılmaz olacak. Tüketici odaklı bir çalışma ile son 5 yıl içinde en hızlı büyüyen ve gelecek 5 yılda da en hızlı büyüyecek olan SUV üzerine yoğunlaşıldı ve ilk üretilecek aracın da bu olması kararlaştırıldı.

“Doğuştan elektrikli, sıfır emisyon ve akıllı” çıkış noktası ile sıfırdan tasarlanan yerli otomobilimiz, bağlantılı teknolojisi ile akıllı bir otomobile dönüşüyor. Peki bu ne demek? Var olan, tasarımı tamamlanmış bir motorlu aracın elektrikli hale dönüştürülmesiyle ortaya çıkan bir ürün değil karşımızda duran. En başından %100 elektrik odağı ile tasarlanan, tüm akıllı cihazlarla bağlantı kurabilecek teknolojide, kendi kendini güncelleyebilen, sizinle bütünleşen ve gelişen teknolojiye, hızlanan dünyaya ayak uydurabilecek, sizi bu dünyada daha konforlu bir sürüşe ve pratikliğe kavuşturacak bir araçtan söz ediyoruz.

Tabii bunun yanında en güzel yanı elektrikli bir aracın doğaya bırakmadığı atıklar. Yani sıfır emisyon. Geçmişte yaşanan Uluslararası Çevre Vakfı’nın raporu ile ortaya çıkan Volkswagen emisyon skandalını hatırlayanlar vardır elbet, bu konunun ciddiyeti ile firma iddiaları kabul etmiş ve 11 milyon civarı aracını geri çekmeye karar vermişti. İşte buradaki belki de en önemli kısım bu; otomobil sektörüne fosil yakıtları kullanmayan, doğaya zarar vermeyen, gürültüsüz, hem çevreci hem akıllı elektrikli araçlar ile girmiş olmak.

gfgfgfg
Türkiyen’nin otomobili | Fotoğraf: TOGG

Dış tasarımda; 1930 yılında kurulan ve özgün tasarımlara imza atan İtalyan markası Pininfarina ile çalışılmış. Bir alışverişte kuşkusuz ilk hitap göze olmaktaysa ve bu konuda İtalyanlar dünyada ilk sırada ise, daha doğru bir seçim olamazdı bence. “Tasarım İtalyanlara aitmiş, %100 yerli üretim değilmiş” gibi laflarla modu düşürmeye çalışanlar “uzmanından ders almak”, “işbirliği yapmak” tabirlerini hiç duymamışa benziyorlar anlaşılan. Pininfarina BMW ve Ferrari gibi dev markalarla çalışan, bu markaların birçok araçlarının dış tasarımına imza atan, daha da önemlisi gelecekte petrolün değerinin düşeceğinin bilincinde elektrikli ve hibrid araçları destekleyen önemli bir firma. Türkiye’ nin Otomobili’nin bu marka ile işbirliği içinde olması gurur verici. Tasarımda en dikkat çeken ayrıntı lale motifleri. Kuşkusuz Anadolu topraklarının daha iyi bir temsili olamazdı. Ön ızgaraya ve jantlara titizlikle işlenen lale motifleri, geçmişimizi günümüze taşımakla kalmayıp, dünyanın dört bir yanına ruhumuzu da taşıyacak.

Peki sürüşü gerçekleştirecek gücün, tüm o “elektrikli araç” başlığının altında ne var?: Telefonlardan, diz üstü bilgisayarlara elektronik araçların birçoğunda kullanılan gelişmiş Li-ion pil (Lityum-İyon) teknolojisi. Yani küçük yer kaplayan, hafif olan fakat sağladığı güç ile gündelik yaşamı kolaylaştıran bir güçten bahsediyoruz burada. Li-ion pil gücünün bize kazandırdıklarına gelince; bu sayede motorun o gürültülü çalışmasından uzakta, sessiz, yanmanın gerçekleşmediği, atığın oluşmadığı fakat güç performansı olarak sürücüyü oldukça tatmin edecek bir sürüş keyfi. Kapalı hücre olduğundan, bakım gerektirmemesi, uzun ömürlü olması, geniş çalışma sıcaklık aralığının bulunması, hızlı şarj olabilme kabiliyeti, yüksek güçlü deşarj kapasitesi , yüksek enerji verimi,  hafıza etkisinin olmayışı yani şarj etmek için pilin boşalmasını beklemeye ihtiyaç olmayacağı başlıca özellikleri arasında sayılabilir.

Geçmiş yıllarda Türkiye’ ye yurtdışı menşeili birçok elektrikli otomobil geldi. Kullanıcılarının sayısı da gün geçtikçe artmakta. Bu nedenle zaten hali hazırda batarya dolum istasyonlarımız var fakat hızlı şarj istasyonlarımız sınırlı sayıda. Tabii yerli otomobilimiz yollara çıkana dek şarj istasyonları konusunda iyi bir seviyeye geleceğimizi düşünüyorum. İlgililerin açıklamasına göre 300 üzeri km veya 500 üzeri km menzil sağlayan pil yapılarından ihtiyacımıza en uygun olanı seçebileceğiz. Yani bu şekilde  %100 şarj ile yola çıkarak İstanbul’dan İzmir’e veya Ankara’dan Antalya’ ya kesintisiz bir seyahat ile ulaşabileceğimizi öngörüyorlar. Daha da güzeli zamandan tasarruf kısmı; 30 dakikada evde, işte, yolda %80 şarj dolumu vaadediliyor. Bununla ilgili ayrıntılı çalışmalar yapılmakla birlikte, pilin teknolojik olarak gelişmesinin de öncülüğünü yapıyor mühendislerimiz. Ayrıca ilgilenenlere duyurulur; pilin garanti süresi de 8 yıl.

Güvenlik sistemine gelince; “Bataryanın otomobilin platformuna entegre yerleşimi ve bağlantısı sayesinde burulma direncinde %30 artış ve yüksek çarpışma dayanımı ile yola güvenle çıkacaksınız.” diyor TOGG. Peki bu ne demek? Bir otomobilin en önemli kalite kriterlerinden biri burulma direncidir. Yani burulmaya karşı ne kadar direnç gösterdiği, ne kadar güçlü olduğu önemlidir. Güvenlik sistemi birçok etkene bağlı olsa da tartışmasız burulma direncinin yüksek oluşu sistemi etkileyen en önemli kriterden biridir. Yüksek bir burulma direnci yol tutuş ve viraj kabiliyetini arttırmakta, titreşimi en aza indirerek kabin içinde istenmeyen seslerin absorbe edilmesi demektir.

Bunun dışında 7 adet standart hava yastığı içermekle birlikte 2 adet de opsiyonlu hava yastığına sahip olacağı belirtilmiş. Aktif güvenlik sistemleri desteğiyle her türlü yol koşulunda güvenli sürüşü deneyimlemeyi sunuyor.

Sürücüye destek sunan ileri seviye sistemleri, yüksek çarpışma dayanımı, tüm güvenlik ögeleri ile yerli otomobilimizin hedefinde 2022 yılının Euro NCAP 5 Yıldız güvenlik normlarından tüm ışıkları yakmak var.

adsiz-4
Güvenlik yıldızlarının anlamı | Fotoğraf: Euro NCAP

En heyecanlı özelliklerden biri de kuşkusuz otonom sürüş sistemi. Peki otonom sürüş sistemi demek ne demek? Temelinde yapay zekanın yattığı, kendi başına hareket edebilen, karar alabilen ve bunu uygulayan bir yapıdan bahsediyoruz aslında. 5 seviyesi bulunan otonom sürüşte yerli otomobilimiz “Seviye 2+” ile yollara çıkmaya hazırlanıyor. Yani araç izin verildiği sürece direksiyonu ve hızı kontrol edebilecek, buna rağmen sürücü istediği an sisteme müdahale hakkına sahip olacak, kısacası kısmi otonom hem kolaylığı hem de güvenliği sağlayacak. Daha da güzel yanı geliştirilebilir tasarımı sayesinde sonraki yıllarda “Seviye 3 ve ötesi” otonom sürüş dönüşümüne uygun ve hazır altyapıya sahip olması. Yani internet üzerinden yapacağımız güncellemeler ile otomobilimizi sürekli olarak en ileri teknoloji ile geliştirebilecek olmamız.

Ve tabii ki akıllı yaşam alanının içinde aktif rol alacak bir otomobil olacak Türkiye’ nin Otomobili. İnternete bağlanmak için ekstra bir cihaza gerek duyulmayacak, otomobil internete direkt kendi bağlanacak. Tüm akıllı cihazlar, alanlar, şebekeler, şehirler ile iletişim halinde olacak ve sizin beklentilerinize cevap vermeden önce öngördüğü tüm detayları önünüze serebilecek. İlerleyen yıllarda, özellikle 5G teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte akıllı ve bağlantılı otomobil, mobilite ekosisteminin bir parçası olacak, bu ekosistem içinde doğacak yeni hizmetler kullanıcıların hayatına değer katan ve kolaylaştıran farklı bir mobilite deneyimi yaşatacak.

Türkiye’nin Otomobilini ben kendi adıma merakla bekliyorum. Bunun Türkiye ve Türk beyinleri için önemli bir büyük adım olduğunu düşünüyorum. Devrim Arabasının yarım kalmış tüm heyecanını, olduğu yerden alıp daha güçlü şekilde bizlere hissettireceğini, gururunu yaşatacağını umuyorum. Ben TOGG’ nin içinde yer alan tüm çalışanlar, fikir sahipleri ve tasarımı ilmek ilmek dokuyan Türk mühendislerimizle gurur duyuyorum ve gönülden sahip çıkıyorum. Türkiye’nin Otomobilinin bir devrim niteliğinde yola çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Bu defa daha güçlü olduğuna yürekten inanıyorum, çünkü o Devrim’in ruhunu içinde barındıran bir güçle geliyor.

Kapak Fotoğrafı: TOGG

İlginizi çekebilir: Story Studio’dan BMW 320