Şanlıurfa: Gizemli Göbeklitepe ve Gezilecek Diğer Yerler
Dünya üzerinde bilinen en eski uygarlık kalıntısı UNESCO Dünya Mirası Listesi üyeleri ve insanlık tarihini değiştirebilecek nitelikte bulgulara sahip gizemli Göbeklitepe ile ülkemizin kültürel zenginliğine hayran bıraktıran Şanlıurfa… Aklımda ve kalbimde yerini alan gezimin detaylarını paylaşarak, benim gibi gezginlere Göbeklitepe’ye ve Şanlıurfa’ya gitmeleri için ilham vermeyi umuyorum.
Önceki “Nemrut Dağı: Doğa ve Tarihin Zirvede Buluşması” yazımda Nemrut Dağı’nın zirvesinde güneşi batırmıştık. Şimdi kaldığımız yerden devam ederek, ertesi sabah Şanlıurfa’ya yolculuk ediyoruz. Eski ve halk arasında bilinen adıyla Urfa; doğuda Mardin, batıda Gaziantep, kuzeyde Adıyaman, kuzeydoğuda Diyarbakır ve güneyde Suriye sınırı ile çevrili bulunuyor. Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı “Şanlı” unvanını alan şehrin ismi TBMM kararıyla 1984 yılında Şanlıurfa olarak değiştiriliyor.
Şanlıurfa Rehberi
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi Konum
Şehirdeki ilk durağımız Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi oluyor. 1965’ten beri hizmet veren müze, oldukça geniş bir alana yayılan modern binasına 2015 yılında taşınmış. M.Ö. 3000’den M.S. 13.yüzyıla dek, “Bereketli Hilal” adıyla tabir edilen coğrafyanın parçası olarak kesintisiz yaşama tanıklık eden bölgeden çıkarılanlar müzenin belkemiğini oluşturuyor. Müzenin bir başka önemli özelliğiyse dünyanın en eski tapınağı olarak bilinen Göbeklitepe‘ye ait eserleri bulundurması.
Modern ve ferah binasında, çok güzel şekilde düzenlenerek sergilenmiş eseleri görüyoruz. Beni en çok etkileyenler; Urfa Balıklıgöl Heykeli, dönemin yaşam tarzını tüm canlılığıyla yansıtan sahneler, Göbeklitepe replikası ve zafer tanrıçası “Nike” heykeli oldu.
Şanlıurfa Haleplibahçe Mozaik Müzesi Konum
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ile aynı bahçede bulunan Haleplibahçe Mozaik Müzesi‘ni gezmeden gitmek olmaz! Şanlıurfa’nın merkezinde, Balıklıgöl’ün kuzeyinde yer alan Haleplibahçe mevkii, Milattan Sonra 5. ve 6. yüzyılda Edessa Antik Kenti’nin önemli bir semtiymiş. 2007-2009 yıllarında dört ayrı yerde kazı çalışmaları yapılarak Saray, Hamam ve Geometrik Villa mozaikleri ortaya çıkarılmış. Beni en çok etkileyenler; Akhilleus ve Avlanan Amazonlar mozaikleri oldu.
Çulcuoğlu Baklava & Restaurant Konum
Müze çıkışında öğlen yemeği için Çulcuoğlu Baklava & Restaurant’a gidiyoruz. Şanslıyız ve hava yine güneşli; dolayısıyla bahçede oturabiliyoruz. Müzeleri gezerken acıkmışız, oturup yemekleri beklemeye başlayınca fark ediyoruz. Neyse ki güler yüzlü ve işini bilen servis ekibi masamızı hızla donatıyor. Leziz Urfa kebabı ve baklavasının tadını çıkarıyoruz. Enerji depolamış olarak gezinin assolisti olan Göbeklitepe’ye doğru yola çıkıyoruz.
Göbeklitepe Konum
Gizemi henüz çözülememiş bu muhteşem yer, bizi mıknatıs gibi kendine çekiyor. Aracımızdan inip heyecan içinde gezmeye başlıyoruz Göbeklitepe’yi. Tam 12.000 yıl önce burada bulunmuş insanları düşünerek, onların ayak basmış olduğu yerlerde dolaşmak tüyler ürpertici… 1995 yılında Arkeolog Prof. Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre, bu yapıların yerleşim amaçlı kullanıldığı ortaya çıkıyor. Arkeoloğun, Göbeklitepe ismini ilk duyduğu andan, köylülerle iz sürmesine ve kazılara başlanmasına kadar tüm süreci anlattığı “En Eski Tapınağı Yapanlar” kitabını meraklılara tavsiye ederim.
Göbeklitepe’de toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış oldukları tahmin ediliyor. İnsanlık tarihinde din ve ibadet unsurunun o çağlarda mevcut olmadığı kabul edildiğinden bu tahmin tarihi değiştirebilecek nitelikte sayılıyor. Göbeklitepe’nin günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde gelebilmiş olmasıysa arkeologları şaşırtan bir diğer konu. Böyle iyi korunmasını sağlayan şeyse, yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra üzerinin toprak ve taşlarla tamamen örtülmesi. Göbeklitepe’nin neden gömülmüş olduğu da cevabı bilinmeyen sorular arasında. 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış olan Gizemli Göbeklitepe’den hayranlık ve merak duygularıyla ayrılıyoruz.
Balıklı Göl, Gümrük Han ve Urfa Çarşıları
Göbeklitepe’nin ardından Aynzeliha ve Halil-ür Rahman Gölleri’nin oluşturduğu Balıklı Göl’e geliyoruz. Önce gölün hikayesini öğreniyoruz; İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye ve tek Tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılıyor. Bu sırada Allah tarafından ateşe “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ol!” emri veriliyor. Bu emir üzerine ateş suya ve odunlar da balığa dönüşüyor. İbrahim’in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölü olarak biliniyor. Rivayete göre Nemrut’un kızı Zeliha da İbrahim’e inandığından kendini onun peşinden ateşe atıyor ve Zeliha’nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşuyor. Her iki göldeki balıklarsa halk tarafından kutsal kabul edilerek korunuyor.
Yoğun kalabalıkla birlikte hareket ederek Balıklı Göl, Halil İbrahim Camii ve Urfa çarşılarını geziyoruz ve puşi bağlamayı öğreniyoruz. Zar zor oturacak yer bulabildiğimiz tarihi Gümrükhan’da yörenin meşhur melengiç kahvesi ile yorgunluk atıyoruz.
Sıra Gecesi
Akşam gideceğimiz sıra gecesinden önce Şanlıurfa’da konaklayacağımız Hilton Garden Inn otelimize uğruyoruz. Yoğun gezi programında sadece uyumak için kullanacağımız otel iyi temizliği ve ortalama standardıyla bize gayet yeterli geliyor. Merakla, sıra gecesine katılacağımız Manici Otel‘in restoranına geliyoruz. Masaları, üzerinde yöresel mezeleriyle hazırlanmış halde buluyoruz. Saz grubunun müziği eşliğinde yemeğimizi yiyoruz. Yerde usta tarafından uzun süre yoğurulan çiğ köfteyi tadıyoruz. Yemekler turistik standartta, Ergin Saz Grubu ise çok başarılı; yorulmadan güzel müzikleri ve şarkılarıyla bizleri eğlendiriyorlar.
Dolu dolu geçen Göbeklitepe ve Şanlıurfa gezisini, ülkemizin kültürel zenginliğine bir kez daha hayran kalarak bitiriyoruz.
Kapak fotoğrafı: revistagalileu.globo.com
İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan Türkiye’de Önemli Müzeler
İlk yorumu siz yazın!