Leiden: Hollanda'nın Sakin Şehrini Bir Günde Keşfetmek
Amsterdam’ın kapalı havası ve yağmuruyla uzun süredir fazlaca haşır neşir olduğumuzdan, hafta sonu güneşin bir parça da olsa yüzünü göstereceğini duymak küçük bir şehir dışı kaçamağı planlamamıza yetiyor. Biz de havaların iki basamaklı sayılara çıktığı (10 derece) bir cumartesiyi fırsat bilip kendimizi yollara atıyoruz. Merkez istasyondan başlayıp yarım saat süren keyifli bir tren yolculuğunun ardından Leiden’a ulaşıyoruz. Adeta zamanın daha yavaş aktığı bu sakin kent Leiden, içine adım attığınız andan itibaren sizi öyle bir atmosferin içine alıyor ki, elinizde olmadan kendinizi yavaş adımlarla sokakların keyfini çıkarırken buluyorsunuz. Büyük şehirlerin keşmekeşine alışmış biri olarak zamanın adeta daha yavaş aktığı, dakikaların birbirini hızla kovalamadığı bu şehirde aceleye yer yok. Şimdi bir durup nefes alma ve şehrin huzurlu ritmine katılıp bize sunduklarını keşfetme zamanı.
Leiden’da Bir Cumartesi
Kış mevsimini arkamızda bırakıp yavaş yavaş ilkbahara geçtiğimiz şu günlerde, uzun süredir gri bulutların üstümüzde dolaştığı Amsterdam’da güzel güneşli günleri dört gözle bekliyoruz. Hal böyle olunca, bulutların arasından kendini az da olsa gösterecek güneşin haberini almak yeni yerler keşfetmek için de büyük motivasyon kaynağı oluyor. Ben de bugün sizlere bu motivasyonla gittiğimiz, turistik rehberlerde çok fazla yer almasa da ziyaret ettiğinize asla pişman olmayacağınız Leiden şehrine dair birkaç ipucu vermek istiyorum.
Amsterdam Merkez İstasyon’dan bindiğimiz 13:03 Leiden Centraal treninden, penceremizden akıp geçen manzaraları izleyerek, 13:40’ta Leiden İstasyonu’nda iniyoruz. İstasyondan çıkıp biraz ilerledikten sonraysa şehrin tarihi yel değirmeni bizi karşılıyor. Sokaklar fazla kalabalık olmasa da güzel havanın tadını çıkarmak için kendini dışarı atmış şehir halkının arasına karışıyoruz.
VINTEAGE Salon & Patisserie
Leiden’da ilk durağımız, istasyondan merkeze giden ana caddeyi takip ettiğimizde karşımıza çıkan VINTEAGE Salon & Patisserie oluyor. Vitrinde özenle hazırlanmış tatlılar arasından bir tanesini seçmek zor. Biz üç arkadaş üç farklı tatlı denedik ve hepsinden (böğürtlenli cheesecake, limonlu tart ve mokka) hem görüntü hem lezzet olarak memnun kaldık. Yüksek tavanlı salonu ve şık iç tasarımı ile VINTEAGE’da cumartesi kahvesi için buluşmuş Leidenlı tarz kız arkadaş gruplarının yanında siz de lokalmişsiniz gibi kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Leiden’da Günlük Hayat
Kahve ve tatlı molasının ardından küçük dükkan ve kafelerin yanından geçip cumartesi pazarına doğru ilerliyoruz. Bu sırada binaların yan cephelerine yazılmış farklı dillerde şiirlere rastlıyoruz. Bütün dilleri anlayamasak bile karşımıza çıkan tanıdık isimler ve her biri özenle tasarlanmış bu duvarlar gezimize romantik bir hava katıyor. Kısa bir yürüyüşün ardından kanalların yanına kurulmuş pazara varıyoruz. Çiçekler, balıklar, peynirler, meyveler… İster küçük bir atıştırmalık ister mutfak alışverişiniz için uğrayabilirsiniz. Kanal boyunca uzanan bu pazar muhtemelen kentin en kalabalık noktası ve şehrin gündelik rutinlerini deneyimlemek için de ideal.
Kısa bir şehir turunun ardından, Merkez İstasyon önünden kalkan Noordwijk otobüsüne atlıyoruz ve yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından kendimizi bambaşka bir dünyada buluyoruz. Kuzey Denizi’nin kıyısına yapılmış büyük otellerin olduğu bir bölgede ıssız yollardan geçip yol üzerindeki küçük sahil evlerinin içlerindeki yaşamları hayal ederek kumsala ulaşıyoruz.
Bir Kış Rüyası: Winter Lodge Noordwijk
Gezimizin son durağı Winter Lodge Noordwijk oluyor. Güneşi batırmak ve günün yorgunluğunu atmak için daha iyi bir mekan hayal bile edemezdim. Sahile açılan yollar ve merkez ne kadar ıssız ve soğuksa; Winter Lodge’un içi bir o kadar kalabalık ve sıcak. Tamamıyla cam ve çelik strüktürden yapılmış bu restoran, güneş cömert davranmasa bile şeffaf çatısı ve duvarlarıyla apaydınlık bir mekan deneyimi sunuyor konuklarına. İç mekanda kullandıkları doğal malzemeler, cayır cayır yanan şömineler ve bitkilerle ilk gelişimiz olsa bile daha önce birçok kere gelmiş gibi rahat ve tanıdık hissediyoruz kendimizi.
Biz bu gezimizde yemek seçimlerimizi Pollo Pizza ve Bruschetta‘dan yana kullandık ve oldukça beğendik. Mekanın birçok farklı içecek seçeneği de mevcut, deneysel davranabilirsiniz. Bunun yanında tatlıları da denemeye değer. Gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmanızı da şiddetle öneriyorum çünkü mekan fazlasıyla dolu ve aksi taktirde girişte uzun bir sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz. Mekanın önündeki salıncaklarda denize doğru sallanıp fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmeyin.
Mevsimden dolayı deniz kenarı oldukça rüzgarlı ve soğuk olsa da açık havanın keyfini çıkarıp sonrasında restoranın önünde devamlı yanan ateşin etrafında ısınarak yolculuğunuza devam edebilirsiniz. Akşama doğru hava oldukça soğusa da, kumsalda midye kabuğu toplayıp manzaranın tadını çıkarmak, üşümeye oldukça değiyor doğrusu. Fırsatınız olursa yaz aylarında ziyaret etmek de harika bir tecrübe olur diye düşünüyorum. Ben, yazın yapılacaklar listeme bu mekanı kesinlikle üst sıralardan ekledim.
İşte, bir günlük Leiden gezimiz böyle geçti. İçimizi mutlulukla dolduran, hem şaşırtıp hem sakinleştiren bu tatlı şehri ziyaret etmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Bahsettiğim mekanlara yolunuz düşerse umarım siz de en az benim kadar keyif alırsınız. Bir sonraki gezimizde görüşmek üzere!
Not: Bu güzel mekanları keşfetmeme yardımcı olan Nazlı Yaldır’a çok teşekkür ederim. 🙂
Kapak fotoğrafı: Unsplash / Maurice Smeets
İlginizi çekebilir: Deniz Yılmaz Akman’dan Amsterdam Mekanları
İlk yorumu siz yazın!