Ayakkabımı yerinde bulamadım bugün! Dışarı çıkamamaktan kaynaklanmalı ki, son zamanlarda gündelik hayatın içine sürüklenip, ürkütücü bir bunalım geçiriyor. Geçen morali yerine gelsin diye, Kafka’nın Milena Jesenská için yazdığı mektupları okumaya başladım ona.

Milena Jesenská
Milena Jesenská | Fotoğraf: Vikipedi

Milena Jesenská Kimdir?

Milena Jesenská, tarihin ilk feminist kadınlarından biri diyebiliriz. 1896 yılında, Prag’da Hıristiyan bir ailede doğan Milena’nın babası ile yaşadığı sorunlar yaşam tarzını, düşüncelerini ve Kafka ile olan derin ilişkisini etkiliyor. Babası tarafından bir akıl hastanesine kapatıldıktan sonra Milena, kendisini bir boşluğun içinde buluyor. Yaşadığı tüm ruhsal travmalarına rağmen, savaşmaktan vazgeçmiyor.

Yaklaşık dört sene Komünist Parti‘de siyasi faaliyetlerini sürdürdükten sonra Stalinizme karşı yaptığı eleştirilerden dolayı partiden kovulan Milena, Çekoslovakya’nın Naziler tarafından işgal edilmesi ile beraber ırkçılığa karşı olan gruplara katılıyor. O sırada Yahudilerin Polonya’ya kaçmalarına yardım ederken “vatan haini” ilan edilip tutuklanıyor. Önce Prag hapishanelerine gönderilip, sonrasında ise Nazilerin zorunlu çalışma kampına gönderiliyor ve hayatının son dört yılını da orada geçiriyor.

Milena, hapishanedeyken kitap yazmayı düşünüyor; ama bir türlü yazamıyor. Ondan geriye kalan birkaç mektup var elimizde sadece. Bu mektuplar yıllar sonra kızının bir kafede onları masada unutması ile beraber ortaya çıkıyor. Hapishanedeyken yazmış olduğu bir mektubunda şu satırları yazıyor Milena: “12 kişi için bir tuvalet. İğrenç kokan kıyafetler, tahta kokusu, pislik ve susuzluk, değersiz yemekler, korkunç bir yalnızlık ve sonu gelmeyen uzun günler. Tanrım, bu nefretten nasıl kurtulacağım?”

Arco Cafe, Prag

Arco Cafe
Arco Cafe|Fotoğraf: Naked Tour Guide

Hadi gelin şimdi bir zaman yolculuğuna çıkalım. Gördüğünüz fotoğraf, 1907 yılına ait. Prag’da küçük bir kafe. Bu duvarlar tarih boyu önemli insanlarla buluşmuş, onları dinlemiş, zengin bir ruha sahipler. Bir zamanlar Prag’da yaşayan entellektüel Yahudilerin mekanıydı burası. Max Brod, Franz Kafka, Oskar Baum ve Franz Weltsch gibi bir sürü önemli karakterlerin buluşma yeriydi.

İlginizi çekebilir: Ahsen Akıllılar’dan Prag Franz Kafka Müzesi

Bir gün Kafka, çevirmeni Milena ile bu sandalyelere oturup göz göze geliyor. İşte tarihin en derin aşklarından birisinin başlama noktası: Arco Cafe! Evet, Milena, Kafka’nın yasak aşkıydı. Kafka iki seneye yakın Milena’ya mektuplar gönderip, ona olan eşsiz duygularını anlattı. Öylesine sevdi ki Kafka Milena’yı, geçirdiği öksürükleri bile Milena’ya olan aşkından biliyordu.

İşte mektuplardan bir parça:
“…Bak Milena, ‘En çok seni seviyorum.’ diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, ‘Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla’ dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki. Ve yazdıklarımın devamı olarak Milena, kalbimde sen varken her şeye katlanabilirim…”

Milena’ya Mektuplar, Franz Kafka

Bu arada, Kafka’nın “Milena’ya Mektuplar” adlı kitabını satın alabilirsiniz. Bu kitap, karantina günlerinde tam içinizi ısıtacak türden! Mektuplarda zamanla değişen Kafka’nın kendini hitap şekli ile bitirelim bu yazıyı.

Franz Kafka.
Senin Franz Kafka.
“Senin.”

Kapak fotoğrafı: aslibu.com/