Aziz Bartholomew Heykeli: Duomo'nun Ürpertici Güzelliği
Daha önce Milano Katedrali’ni ziyaret ettiyseniz, transeptin sağında yer alan Aziz Bartholomew heykeli mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Mark Twain’in itici ve rahatsızlık verici bulduğu bu heykel; her bir damar, arter, kas, lif, tendon ve dokunun en ince ayrıntısına kadar işlendiği anatomik bir deneme. Beni de dünya üzerinde en çok etkileyen ve geren eser.
Beni yakından tanıyanlar ve aramızda İtalya muhabbeti geçenler bilir: Milano İtalya’da en sevmediğim şehirlerin başında geliyor. Bir türlü ısınamadım bu şehre. Sanki aşık olduğum İtalya’da değil de bambaşka bir ülkede hissettim kendimi, insanlarını dahi sevemedim.
“E Yaprak’cım, sen Gotik mimari seversin. Milano Katedrali’nden naber?” diyenler evet haklılar. O kadar derslerde oku oku, araştır, izle derken bir bağ oluyor arada. Ve ben Gotik mimariye gerçekten bayılırım. Haliyle Gotik mimari denildiğinde birçoğumuzun aklına gelen ilk yer olan Milano Katedrali’ni gördüğüm anda da aklımı kaçırdım. Koca Duomo, tüm heybetiyle tam karşımda duruyordu. Avrupa’nın en büyük dördüncü katedrali olmasından kaynaklı değildi tabii büyülenmem. Katedralin devasa pencereleri büyülemişti beni! “Heyt yavrum be! Gül pencerelerine, flamboyant pencerelerine bakın.” diye diye dolandım etrafında. Baktım, döndüm bir daha baktım. Gözlerimi alamadım.
Milano Katedrali, toplamda 4235 heykelle dünyadaki en çok heykel barındıran yapıt. 3400 heykel, 135 gargoyle ve 700’ü aşkın figür bulunduğu biliniyor. Katedralin etrafını dolaşarak uzun uzun yaptığımız incelemeden sonra girdik içeriye. Dışındaki görkemli heykellerin yanında içeride de pek çok eser mevcut. 500 yıldan daha eski vitray pencerelerin hatrına rağmen birçok kişi katedralin içinin dışına oranla sönük kaldığına hemfikir. Belki ben de böyle düşünebilirdim, ta ki kanımı donduran bir Rönesans heykelini görene kadar. Bu sebeple de transeptin sağ kanadında yer alan bir heykelinden bahsetmek istiyorum: The Statue of St. Bartholomew.
Aziz Bartholomew Heykeli
Daha önce Milano Katedrali’ni ziyaret ettiyseniz, Aziz Bartholomew heykelini mutlaka fark etmişsinizdir. Rahatsızlık verici ve ürkütücü görünümü ile bu heykeli görmemek oldukça zor! Heykel 1562 yılında Marco d’Agrate tarafından yapılmış. Bu heykel ilk başta katedralin dışında yer alıyormuş, sonradan içeriye taşımışlar. Heykelin altında Marco d’Agrate’nin “Non me Praxiteles, sed Marcus finxit Agrates” yazdığını görüyoruz. Bu yazı “Praxiteles tarafından yapılmadım, Agrates tarafından yapıldım” gibi bir anlama geliyor. Praxiteles kim derseniz, Antik Yunan’ın en ünlü heykel ustalarından biri.
Aziz Bartholomew heykeli aslında insan vücudunun kasları ve yapısı üzerine yapılmış bir anatomik deneme. Korkunç derece gerçekçi olan bu heykel elinde İncil tutan derisiz bir adam figüründe. Damarlarını, kaslarını, vücudunun her detayını net bir şekilde inceleyebileceğimiz bedene ilk baktığımızda bu vücudun üzerini saran bir örtü var sanıyoruz. Fakat maalesef bu bir örtü değil! Bu örtü zannettiğimiz şey, dikkatli baktığımızda anlıyoruz ki Aziz Bartholomew’un yüzülmüş vücut derisi! Omzundan aşağıya sarkan kıvırcık saçlarıyla bir kafa, yanlardan sarkan el detayları… Gerçekten korkunç ve rahatsızlık verici değil mi?
Mark Twain heykeli itici ve rahatsızlık verici bulmuş; bunu The Innocents Abroad kitabında da kaleme almış. Yazarın cümleleri Aziz Bartholomew heykeline baktığımda hissettiğim pek çok şeyi özetliyor. Bu yüzden cümleleri biraz atlayarak çevirmek gerekirse: “Figür, derisiz bir adamdı; insan bedenindeki her damar, arter, kas, lif, tendon ve doku en ince ayrıntısına kadar temsil edili. Acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Bunu gördüğüm için çok üzgünüm, çünkü onu her zaman göreceğim. Bazen hayal edeceğim. Benimle çarşafların arasına gerildiğini ve açıkta kalan kasları ve soğuk bacaklarıyla bana dokunduğunu hayal edeceğim. İtici şeyleri unutmak zordur.”
Aziz Bartholomew’un Hikayesi
Heykelin bu kadar ürkünç olması normal çünkü Aziz Bartholomew’un hikayesi de gerçekten korkunç ve rahatsızlık verici bir hikaye. Kim bu Aziz Bartholomew derseniz, bilmeyenler için kısaca bahsedeyim. Aziz Bartholomew, üç sinoptik İncil’e göre İsa’nın 12 Havarisinden biri. Hakkında pek bir bilgi yok. Mezopotamya, İran, Türkiye, Ermenistan topraklarını gezerek misyonerlik yapmış ve Ermeni kralının erkek kardeşini Hıristiyanlığa geçirmeyi başarmış. Tahmin edersiniz ki bu sebeple büyük bir işkence görmüş ve canlı canlı derisi yüzülerek öldürülmüş. Bu sebeple Aziz Bartholomew dericilerin, terzilerin ve çiftçilerin koruyucusu olarak kabul edilmiş.
Aziz Bartholomew’un 24 Ağustos’ta öldürüldüğü söyleniyor. Bu tarih ayrıca tarihin en kanlı katliamlarından birine de ismini veriyor: Aziz Bartholomew Yortusu Katliamı. Heykelin aklıma düşmesini sağlayan şey de 24 Ağustos’un yaklaşmış olması. Peki bu tarihte ne mi oluyor? Katolik ve Protestanlar arasındaki çekişme on binlerce insanın ölümüne sebep oluyor. 24 Ağustos 1572’de Catherine de Medici’nin Protestan Hıristiyanlarının yok edilmesi emriyle Paris’te beyaz haçlı kıyafetler giymiş onlarca Katolik, gece evlerinde mışıl mışıl uyuyan Protestanları öldürüyor. Sabaha kadar bu olay öyle büyüyor ki Fransa sınırlarını aşıyor ve İspanya’ya kadar yayılıyor. O gün 30.000 Protestanın öldürüldüğü söyleniyor. Kaçabilen Protestanlar başka ülkelere kaçıyor fakat Fransız Protestanların Katolikliği kabul etmesiyle katliam son buluyor.
Aziz Bartholomew Yortusu ile bu katliam tarihinin bilinçli olarak herhangi bir bağlantısı var mı, bu konuda en ufak bir fikrim yok. Fakat hem azizin ölüm şeklini hem de katliamı düşünürsek ne acı bir tarih! Gözümüzde canlandırmak bile ürpermeye yetiyor.
Heykelin Etkileri
Azizin nasıl öldürüldüğünü hatırlayıp heykeli inceleyince, heykelin yüzündeki acıyı iliklerimize kadar hissedebiliyoruz. Bu da bence heykeli daha da başarılı kılıyor. Her ne kadar bazıları azizin farklı şekillerde öldürüldüğünü iddia etse de birçok heykel ve fresklerde Aziz Bartholomew derisi yüzülmüş halde tasvir ediliyor. Vatikan’daki Sistine Şapeli’nde yer alan Son Yargı freskinde Michelangelo, Aziz Bartholomew’u elinde derisiyle resmetmiş mesela. Aziz günümüz sanatçılarına da ilham olmuş. Damien Hirst, küçükken gördüğü bir gravürden etkilenerek St. Bartholomew heykelinin 24 karat yaldızlı bronzdan bir versiyonunu yapmış.
Aziz Bartholomew her ne kadar Milano’ya hiç ayak basmamış olsa da Milano Katedrali’nde yer alan The Statue of St. Bartholomew bir gün beni tekrar hiç sevmediğim şehre -Milano’ya- getirmeyi başaracak. Çünkü bugüne dek gördüğüm hiçbir heykel beni bu denli etkilemedi. Yüzündeki acı çeken ifade, vücudunun her bir detayı, omzundan sarkan kafayı görünce yaşadığım şok bir heykele baktığımda hissetmediğim her türlü duyguyu hissettirmeyi başardı bana. Heykeli fotoğraflarda gördüğümde düşündüklerimin çok daha ötesinde bir duyguydu bu! Ve bir başka hiçbir heykel bana aynı hissi yaşatmadı.
Kapak Görseli: Unsplash.com/@spataru
İlginizi çekebilir: Thecellist’ten Korkutucu ama Hayranlık Uyandırıcı Heykeller
İlk yorumu siz yazın!