Ólafur Arnalds: İzlanda'nın Dahiyane Neo-Klasik Müzisyeni
İskandinav ülkelerinin ve kültürlerinin daima farklı, büyülü, etkileyici bir havası olduğunu düşünürüm. Son zamanlarda da İskandinavların dünyanın büyük çoğunluğuna göre yaşamlarında daha mutlu olduğu öne sürüldüğüne ve onların yaşam rutinlerini anlatan hygge, lagom, lykke gibi akımlar oldukça revaçta olduğu göz önünde bulundurulunca sanırım İskandinav kültürü hayranlığımda yalnız değilim. İşte tam olarak bu noktada İskandinav ülkelerinin müthiş coğrafyasının ve kültürünün büyüleyiciliğini eserlerine aktarmış bir isimden bahsetmek istiyorum: Ólafur Arnalds.
Son yıllarda kariyerinde oldukça büyük başarılar elde eden ve kendinden gittikçe daha da fazla söz ettiren İzlandalı müzisyen Ólafur Arnalds, yeni ve eskiyi son derece başarılı ve özgün şekilde bir araya getirip sentezleyen oldukça üretken bir isim. Yaptığı müzikler gerçekten o kadar başarılı ki bizlere her seferinde nasıl bu kadar özgün ve farklı işler ortaya çıkarabilir diye sorduruyor.
1986 yılında doğan Ólafur Arnalds, genç yaşına rağmen müzik kariyerinde birçok esere imza atmış. Eserlerinin hepsi son derece çarpıcı olsa bile isminin yıllar sonra dahi anılacak bir sanatçı olarak geçmesini sağlayan çalışması ise piyanist Alice Sara Ott ile yaptıkları albüm olan The Chopin Project olarak gösterilmekte. Albümün isminden de anlaşılacağı üzere duygu yüklü eserleriyle dünyaya iz bırakan ünlü piyanist Frédéric Chopin’in çalışmalarının Alice Sara Ott ve Ólafur Arnalds tarafından tekrardan yorumlanmasıyla oluşturulmuş bir albüm.
The Chopin Project albümünün yanı sıra hikayesi ve konsepti bana oldukça ilginç gelen başka bir Ólafur Arnalds projesinden daha bahsedeceğim; Island Songs. 7 hafta boyunca gittiği 7 farklı lokasyondaki yerel sanatçılarla 7 farklı şarkı kaydederek 2016 yılında gerçekleştirdiği Island Songs projesine ait hem bir albüm hem de müzikal tadında olan, yönetmenliğini Baldvin Zophoníasson’ın üstlendiği bir film bulunmakta.
Kalıplara sığmayan ve tanımlaması pek de mümkün olmayan tarzda eserler üreten Ólafur Arnalds’ın çalışmalarının birçoğu söz içermeyen parçalardan oluşmasına rağmen dinleyenlerine son derece geniş bir skaladan farklı farklı duygular hissettirmesi ise beni oldukça etkiliyor ve sanatın aslında iç dünyayı yansıtmakta ne kadar güçlü ve etkili bir alan olduğunu düşündürüyor. Zira duygularımızı ve düşüncelerimizi sözlerle açıklamasak da karşımızdakileri yönlendirmesek de müzik veya sanatın herhangi başka bir alanı bunu bizim için yapabiliyor.
Son olarak eğer henüz Ólafur Arnalds’ı dinlemediyseniz benim de sevdiğim parçalarından olan Doria- Island Songs VII, þú Ert Jörðin ve Oceans’a şans vermenizi tavsiye ederim. Şimdiden keyifli dinlemeler! (Minik bir dipnot olarak, Ólafur Arnalds ve Janus Rasmussen ikilisinin 2009 yılında kurdukları grup olan minimal tekno, elektronik tınılı parçalara imza atan Kiasmos’dan da Thrown isimli parçayı mutlaka öneririm.)
Kapak Fotoğrafı: Instagram / @olafurarnalds
Ólafur Arnalds'ın yeri bende çok ayrı. 2008 yılının kış ayında 1953 parçası ile tanışmıştım ilk. O gün bugündür "Her ruh halimi özetleyen parça" hep Ólafur'dan gelir. Keşke her şey normale dönse, konserine gitsek ve soluksuz hayranlıkla dinlesek😍😍
Gerçekten aynı fikirdeyim, benim de içimden keşke daha önceki konserlerinden birine gidip canlı olarak dinlemiş olsaydım diye geçiyordu. Umarım gelecekte en kısa zamanda gidip dinleme şansımız olur, çok teşekkür ederim yorum için🌸✨