İlk yorumu siz yazın!
Schadenfreude: Başkasının Talihsizliğinden Duyulan Keyif
Hadi itiraf edelim! Zaman zaman hepimiz talihsizliklere ve utanç verici anlara gülüyoruz, hatta bazen kahkahamızı ayıp olmasın diyerek bastırmaya çalışıyoruz. Peki başkalarının bedbahtlığına eğlenmek bizi kötü biri yapar mı? İşte bu sorunun cevabı bir kitapta gizli. Hemen her duyguya ve eyleme kelime atayan Almanlar, başkalarının yaşadığı talihsizlikten duyduğumuz keyfe Schadenfreude demişler. Akademisyen Tiffany Watt Smith de bu his üzerine bol örnekli, mizah dolu bir kitap yazmış: Schadenfreude – Başkasının Talihsizliğinden Duyulan Keyif.
Hayat iniş çıkışlarla dolu. Bazen kendi acılarımızı dindirmek için başkalarının hüsranlarına sarıldığımız, kendi dertlerimizi unutmak için daha büyük talihsizliklerde veya daha gülünç anlarda deva aradığımız oluyor. Bunda da en büyük yardımcımız genelde güldürüler ve komikli videolar. Dürüst olmak gerekirse ben stand-up’tan gerçekten hiç hoşlanmam. Nadiren eğlenmek için talk show izlerim ve komedinin de her türünü sevdiğimi söyleyemem. Herkes aşırı eğlenirken benim sıkılıp, “öööğğhhggg” diyerek kapattığım çok film, dizi olmuştur. Sırıta sırıta çok severek izlediğim komedi dizileri de yok değil tabii. Fakat bazen GERÇEKTEN yaşanmış talihsizlikleri izlemekten büyük bir keyif alıyorum. Tıpkı Romalı şair Lucretius’un dediği gibi, “fırtınalı denizde savrulan gemiyi kıyıdan güvenle izlemekten hoşlanma” duygusu gibi bir şey bu, başımıza gelmeyen talihsizlikleri görmenin tatlılığı… Evet, başkalarının bedbahtlığı bazen eğlendirebilir insanı, bunda bir problem mi var?
Biri gelip bir talihsizlik karşısında “Güler misin gerçekten?” diye sorduğunda hep iki yüzlü sessizlik hakim olur ortama, bu bir gerçek. Hadi itiraf edelim, hepimiz talihsizliklere ve utanç verici anlara gülüyoruz zaman zaman, hatta bazen kahkahalarımızı ayıp olmasın diyerek bastırmaya çalışıyoruz. Kışın karda önümüzde tüm özgüveniyle yürüyen birinin kayıp düşmesi, dans kursunda havalı hareketleriyle gözleri üzerine toplayan arkadaşımızın pantolonunun dikişlerinin patlaması, rakip gördüğümüz kişinin fikrinin beğenilmemesi, sevmediğimiz politikacıların gafları ve sakarlıklar… (ben de inanılmaz sakarım ve yine de gülmeme engel olamıyorum.) Ve tabii komik videolar, hani hepimizin internette denk geldiği milyonlarca kez izlenen videolar veya gülmeye ihtiyacımız olduğu, “bir şey yapmak istemiyorum” dediğimiz anlarda bizi güldürsün isteyerek “televizyon gafları”, “fiyaskolar” olarak aratıp tıkladığımız videolar mı demeliyim?
Schadenfreude Nedir?
Kelime Anlamı Olarak Schadenfreude
Hemen her duyguya ve eyleme kelime atayan Almanlar, başkalarının yaşadıkları talihsizlikten duyduğumuz keyfe de hoop bir ad vermişler: Schadenfreude. Schaden “zarar/hasar”, freude “sevinç/mutluluk” birleşiminden Schadenfreude oluşmuş; yani “Başkasının zararına sevinme”. Kelimenin tam bir İngilizce ve Türkçe bir karşılığı yok. Belki de bu duygunun “açıkça” hayatımızda yeri olmamasından ve gizli gizli yaşamamızdan kaynaklı olabilir bu. Çünkü bundan UTANIYORUZ ve bunu REDDEDİYORUZ.
İlk kez 1853’te İngilizce bir kaynakta geçen Schadenfreude, her ne kadar Türkçe’de kelime karşılığını bulamasa da, birçok ülke bu hisle barışık ve “başkasının zararına sevinme” anlamına gelen kelimelere sahip. İki bin yıl önce Romalılar “malevolentia”, Yunanlılar “epichairekakia” (utanç verici durumdan sevinç duymak) olarak adlandırmışlar. Danimarkalılar “skadefryd”, Hollandalılar “leedvermaak”, Ruslar ise “zloradstvo” diyorlar bu his için. Neden başkasının talihsizliği keyif versin, bir de bu hisse özel kelime olsun canım diyorsanız, sıkı durun. Japonların bu his üzerine atasözü bile var: Başkalarının talihsizlikleri baldan tatlıdır. Evet, Schadenfreude her yerde!
Schadenfreude’nin Altın Çağı
Kolektif Kitap tarafından yayımlanan Schadenfreude: Başkasının Tahlihsizliğinden Duyulan Keyif kitabına buradan ulaşabilirsiniz.
Queen Mary Üniversitesi, Duygular Tarihi Merkezi akademisyenlerinden Tiffany Watt Smith başkalarının talihsizliklerinden duyduğumuz keyfi araştırma konusu yapmış ve dört bir yanımızı sarmış bu duygu üzerine kitap yazmış: “Schadenfreude: Başkasının Talihsizliğinden Duyulan Keyif”. Kitabı yazarken yüzlerce kedili video izlediğini ve asla ziyaret etmek istemeyeceği sitelerde gezmek zorunda kaldığını söyleyen yazar, Schadenfreude hakkında sayısız makale okuyup, konuyla ilgili birçok uzmanla konuşmuş. Ve anlamış ki Schadenfreude gerçekten HER YERDE!
Schadenfreude, huzursuzlukla iç içe olduğu için ahlakçılar tarafından hor görülmüş hep. Arthur Schopenhauer “insan doğasının en kötü özelliği” olarak tanımlamış bu hissi. Sosyal olarak uygun değil ve nahoş olarak adlandırılabilecek bir duygu tabii. Bu sebeple içten içe hepimiz yaşıyor olsak da bunu reddetmeye çalışıyoruz ve gizliyoruz. Fakat kabul etsek de etmesek de Schadenfreude hepimizin hayatının birer parçası.
2008’de New York Times “Schadenfreude’nin Altın Çağı’nda yaşadığımız” konusunda serzenişte bulunmuş; bir Guardian yorumcusu “Schadenfreude çağında yaşıyoruz” diyerek bu duyguyu garez çağı olarak yorumlamış. Aynı yıllar birçok blog ve köşe yazarı da konuyu ele almış. 2008 yılının üzerinden on seneden fazla zaman geçti ve bu konuda birçoğunuz bana katılacaktır, Schadenfreude aslında günümüzde Altın Çağ’ını yaşıyor. Dürüst olmak gerekirse hepimiz daha hızlı olmaya, daha çok beğenilmeye ve her ne yapıyorsak “en iyi” olmaya uğraşıyoruz. Bu kadar çok başarı, rekabet, verim odaklı ve “bon vivant” olabilmekle geçiyorken hayatımız haliyle çağımızın en baskın duygularından biri Schadenfreude oluveriyor. Peki Schadenfreude çağında yaşamak insanı sosyal yaşamdan soğutuyor mu sizce?
Yüzleşmemiz Gereken Bir Kusur
Schadenfreude, kitapta yüzleşmemiz gereken bir kusurumuz olarak ele alınmış. Yazar, “Schadenfreude bir kusur olarak görünse de ona muhtacız” diyor. Yazara göre günümüz dünyasının yaşamını gerçekten anlamak istiyorsak ancak bu kusurla yüzleşmemiz gerekiyor. Kimimiz için olağan, kiminiz için utanç olarak görülen bu duygu kitapta çeşitli yönleriyle ele alınmış. Felsefe, biyoloji, psikoloji gibi farklı disiplinlere uzanmış, gündelik hayattan ve medyadan bolca örnekler verilerek “Neden buna ihtiyacımız var”, “Schadenfreude’ye yoğun ilginin kaynağı ne” sorgulanmış.
Schadenfreude kökeninde farklı koşullar var. Kitapta Schadenfreude 5 tema etrafında ele alınmış.
- Kişinin bizzat kendisinin yol açmadığı talihsiz bir durumdan aldığı oportünist haz. Buna seyirci eğlencesi de diyebiliriz. İzlediğimiz filmde kötü adamın kendi kurduğu tuzağa kendisinin düşmesi ve bundan aldığımız keyif gibi. Veya karşı masamızda yemek yerken lokmasını düşüren kişiyi “Biri gördü mü acaba” diyerek etrafına bakarken yakaladığımızda, yürürken sendeleyen birini gördüğümüzde gülümsememiz gibi…
- Adilik, haset ve yetersizlik hissimiz. Maalesef kendimizi başkalarıyla kıyaslamak kaçınılamaz. Bazen biliyoruz ki bizim başarılı olmamız yeterli değil, başkalarının başarısız olması gerekir. Bu “ben yapamadım ama onlar da yapamadı” diyebilmek için de olabilir, kendimizi yanlarında başarılı hissedebilmek için de. Kendi hüsranımız için başkalarının acıları adeta birer can simidi.
- Haklı olduğumuzu düşünmek ve müstahak görmek. (Tabii başkalarının ne hak ettiğine nasıl karar verebiliriz, bu da ayrı bir tartışma konusu.) Adaletin yerini bulduğu anlarda hepimiz ciddi bir rahatlama ve mutluluk hissi duyarız değil mi? Schadenfreude kitabında, LGBT hakları aleyhinde kampanya yürüten Ohio’lu evli meclis üyesinin bir erkekle olan ilişkisinin ortaya çıkması örneği verilmiş. 🙂
- Bir tür soluklanma olarak görmek. Nietzsche’nin dediği gibi “Başkalarının acı çektiğini görmek iyi hissettirir.”
- Korkunç trajediler ve ölümlerden ziyade minik sıkıntı ve gaflarla sevinme.
Schadenfreude Kötü Bir Şey Mi?
Başkasının acısını görüyoruz ve istemsizce dudaklarımız gülümsemeye başlıyor. Peki bu durumda Schadenfreude kötü bir şey mi? Ya da bu bizi kötü biri yapar mı? Antisosyal, izole edici ve bölücü görülebilir elbette; ancak Schadenfreude’nin faydalı yanlarına değinilmiş kitapta. İlk bakışta çok şeytani bir his gibi görülse de, yakından bakıldığında karışık bir duygu ve hiç de kötü değil! Kıskançlığı, eksikliği, kompleksleri, mutsuzluğu hafifleten bir haz ve tüm hepsini halının altına süpüren bir şey Schadenfreude. Kaygılarımızı azalttığı gibi hakkaniyet, birbirimizle bağ kurmak istememiz ve iki yüzlülük nefretimiz gibi farklı meselelere de dokunuyor.
Her ne kadar başka insanların dezavantajlarından kendimize psikolojik fayda çıkarsak da, bazen başkalarını kendi başarısızlıklarımıza ve utançlarımıza gülmeye davet ediyoruz. Kendi hatalarımızda bulduğumuz eğlenceli noktaları ve rahatlamayı paylaşıyoruz onlarla. Çünkü Schadenfreude utanılacak bir şey değil; tıpkı talihsiz durumlarımızdan utanmamızın yersiz olduğu gibi. Schadenfreude kitabı, başarısızlık ve hüsranda kimsenin yalnız olmadığını ve bunların toplumun birer parçası olduğunu anlamamızı istemiş.
Schadenfreude kitabının sonunda, bu duyguyla nasıl başa çıkabileceğimiz ve bir başkası bizim başımıza gelen talihsizliklerden zevk alıyorsa bizim neler yapmamız gerektiği konusunda öneriler bulunuyor.
- Schadenfreude faydalıdır. Bu duyguya ne iyi ne de kötü diyebiliriz. Bazen sorunları körükleyebilir ama genellikle zararsız bir eğlence. Üstelik yaşamın absürtlüğünü görmemize de yardımcı.
- Sizi tanımlamaz. Evet, talihsizliklerden eğleniyorum demekten korkuyor olabiliriz veya birilerinin bizi “iki yüzlü” tanımlayacak olmasından. Ama biliyoruz ki, kişiyi tanımlarken tek bir kelimeden yola çıkamayız. Ayrıca utanılan bir özelliği itiraf edebilmek gayet takdirlik!
- Size bilmediğiniz şeyler anlatır. Schadenfreude, kendimizi tanımaya yardımcı olur. Duygularımızla yüzleşmeye yardım eder.
- İtiraf edin. Evet, zor ama karşınızdakine duygunuzu itiraf edin! Ona neden Schadenfreude hissettiğinizi söylemek, size büyük bir rahatlama sağlayacak.
- İki yönlüdür. Biri konuyla ilgili itirafta bulunduysa, hemen siz de itiraf edin.
Vermiş olduğu örneklerle mizah dolu bir kitap Schadenfreude, okurken bol bol gülümseyeceksiniz! Kitap, başkasının talihsizlikleri bizi neden mutlu ediyor, bunu kendi içimizde sorgulamamız ve kendimizi yakından tanımamız için bizlere bir kapı açıyor. Kitabı okurken kendi duygusal sınırlarımız üzerinde düşünme fırsatı sunuyor.
Yazarın da dediği gibi “…fazlasıyla çamur atılan bu duyguya daha dikkatli bakar, onun utancından, mahremiyetinden kendimizi sıyırabilirsek kim olduğumuza dair çok önemli şeyler keşfedeceğiz.”
Kapak Görseli: Unsplash, Mock-up: Yaprak Civan
Kitabı satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Sıkı dostlarla oturulan masalarda kendi aramızda o kadar çok konuşuyorduk ki bu meseleyi, muhasebesini , vicdanı (deli olan biz değilmişiz, bu duygu üzerine kitap bile yazılmış hahah vay be ! ) gün sonunda bu içten gelip geçen hissin dışarıya çıkıp kimsenin kanadını kırmadığı sürece gayet insani olduğu kanısına varıyorduk genelde ve yazarın bahsettiği kendine yaklaşma meselesi de cabası . Kitaptan haberdar ettiğin için teşekkürler ! : )