Balat, her ne kadar İstanbul’un en eski semtlerinden biri olsa da günden güne gelişmeye ve yeni açılan mekanlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Birkaç yıl önce, bu zamansız semtin tarihi sokaklarını, çeşitli konseptteki kafelerini ve tasarım dükkanlarını gezmiştim. Bu kez Balat ziyaretimin sebebi eşsiz teras manzarasıyla şehirde yankı uyandıran bir mekânın açılması oldu: Popstel Balat.

Konum

Popstel Balat
Popstel Balat | Fotoğraf: Elif Serter

Yağmurun hafif hafif çiselemeye başladığı bir İstanbul sabahında Karaköy’ün sevilen kahvaltı durağı olan Galata Simitçisi’nin yolunu tuttum. Simitçinin önündeki küçük masalardan birine oturdum. Bir yandan Karaköy’ün güzel köpeklerini ve sakin sokaklarını izlerken bir yandan da tavşan kanı çayımı hızlı hızlı yudumladım. Sonra ver elini Karaköy İskelesi… Tam on beş dakika sonra Fener iskelesinde indim. Balat’ın içine girmeden önce gerçek adı Bulgar Sveti Stefan Kilisesi olan ama halk arasında Demir Kilise olarak bilinen yapının detaylarını incelerken tekrar hayran kaldım.

Popstel Balat
Popstel Balat |Fotoğraf: Elif Serter

Balat’ın içine dalıp şöyle bir sokaklarında dolandıktan sonra merak ettiğim mekânın turkuaz kapısından içeri girdim. Burası yanlış hatırlamıyorsam üç katlı, eski bir bina fakat oldukça zevkli restore edilmiş. Mekân, bütün tarihi yarımadayı ayağının altına alan bir terasa sahip. Bu terasa adımınızı attığınızda sağ tarafınızda enfes bir Haliç manzarası, sol tarafınızda ise görkemli Özel Fener Rum lisesi yani halk arasında bilinen adıyla Kırmızı Mektep kalıyor. Sancaklar Yokuşunda bulunan ve tarihi 1454 yılına dayanan bu okul, İstanbul’da halen eğitim veren üç Rum okulundan biri. Ayrıca okul bu ihtişamlı mimarisini ise, Kostantin Dimadis’in Marsilya’dan getirdiği kırmızı tuğlalara ve granitlere borçlu.

Popstel Balat
Popstel Balat | Fotoğraf: Elif Serter

Popstel aynı zamanda hostel, suit ve atölye olarak da kullanılıyor. Her cumartesi sabahı saat 11’de yoga dersleri veriliyor. Mutfakta mis gibi kokular birbirine karışınca insan mekanın lezzetlerini oldukça merak ediyor tabii. Çok amaçlı kullanılan bu mekanın menüsü aslında oldukça sade, kısa ve öz dediklerimizden. Fiyatların ise standart Balat fiyatlarından bir tık daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Çaylar chado tea, kahveler coffee departmant, kruvasanlar ise Fransa’dan. Ayrıca garsonlar oldukça anlayışlı, yardımsever ve güler yüzlü. Eh daha ne olsun! 🙂

Son olarak yazımı sizi rezervasyon yapmanız konusunda uyararak bitirmek istiyorum. Şehirdeki pek çok farklı deneyimi bünyesinde toplayan bu mekana uygun bir zamanınızda mutlaka uğramanızı, bu lezzetlerden tatmanızı ve Haliç’e karşı kahvenizi yudumlamanızı tavsiye ediyorum!

Kapak Fotoğrafı: Elif Serter

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’dan Balat Sokakları