Deutscher Werkbund: Biçim ve Fonksiyon Yarışının Öncüsü
1907 yılında Münih’te kurulan ve sanatçılarla zanaatkarları biraraya getirmeyi, ortak bir eğitim planlaması ve bir dil oluşturmayı hedefleyen Deutscher Werkbund derneği daha sonra kurulacak olan Bauhaus akımının en güçlü temsilcilerini barındıran ve zamanla kuvvetli tasarım ikiliklerine zemin olan bir oluşumdu.
Derneğin kurulma amaçlarından biri de, mobilya ölçeğinden kent ölçeğine tüm ürünlerin ‘sanat’ kalitesini yükseltmek ve endüstriyel üretime destek olmak; böylece Almanların dünya piyasasında rekabet gücünü artırmaktı.
1905 yılı itibariyle 200 üyeyi barındıran dernek, tasarımların ‘kişisel’ olması gerektiğini ve öncelikle ‘estetik kaygılar’ taşıması gerektiğini savunan Henry van de Velde, Bruno Taut, Walter Gropius gibi isimlerle; tasarımların ‘standardize edilmesi’ ve öncelikle ‘fonksiyonun’, haliyle ‘seri üretime hizmet etme’nin önemini vurgulayan Hermann Muthesius ve Naumann gibi isimlerin yepyeni bir ‘yaratım’ alanı yaratmalarına zemin oluşturdu.
Berlin’deki Werkbund Archive de, Werkbund sanatçılarının orijinal ürünlerini görme fısatını veriyor bizlere. Burada sergilenen ürünleri incelerken, oluşum içerisinde yer alan tasarımcıların, tasarım yaklaşımlarındaki değişimleri birebir gözlemleme şansı elde edebiliyoruz.
1914 yılında Werkbund tasarımcılarının düzenlediği kongrede, Alman tasarım tarihini değiştirecek bir olay yaşandı. Muthesius’un ‘standartlaşma’ fikrini ilk defa resmi olarak açıklayan bildirgesi, tüketim ihtiyaçlarını hızla karşılayacak ve Alman endüstri gücünü uluslararası sahaya taşıyacak maddeleri içeriyordu.
Henry van de Velde, Walter Gropius gibi isimler de, ‘standartlaşma’ya gitmenin spontanlığın getirdiği etkili yaratım gücünü zayıflatacağını ve tasarımcının mutlak özgürlüğünü yitireceğini savunuyordu. Onlara göre endüstri tasarıma hizmet etmeliydi; tasarım endüstriye değil. 1. Dünya Savaşı sonrası Almanya teknoloji, gıda, kimya vb. alanlardaki üretimini hızla artırırken Amerika ve İngiltere gibi dönemin yüksek kalite ürünler üreten ülkeleri ile yarışıyordu. İşte tam da bu nedenle Henry van de Velde, diğerlerinden sıyrılmalarına yardımcı olması adına sanat değeri de yüksek ürünler üretme ısrarındaydı.
II. Dünya Savaşı sonrası hızlıca toparlanabilmek ve kalkınabilmek adına tüm odağı endüstrileşme ve kitlesel üretim olan Alman toplumu içerisinde Werkbund da, kendilerince daha ‘kamu yararı’ olarak düşündükleri bir rotaya çevirdiler yönlerini. 1945 sonrası alınan ‘Good Form/Güzel Biçim’ kararı ile daha işlevsel, ince ve pratik ürünler tasarlamaya başladılar ve bunu desteklediler.
Markasının günümüzde geniş kitlelerce tanındığı Danimarkalı gümüş tasarımcısı Georg Jensen’in 1912’deki çalışmaları da, Henry van de Velde’yi destekliyor. Markanın şu anki tasarımları ise, Werkbund hareketi içinde, 1945 sonrası alınan ‘Good Form/Güzel Biçim’ kararına daha yakın. Estetiği ürünün formu ile yakalamak ve işlevselliğini artırmak…
Werkbund tasarımcıları yalnızca ürün tasarlamakla yetinmiyor; aynı zamanda Braun, Bosch, Aspirin, Pelikan gibi güçlü markaların reklam görsellerini ve kurumsal kimlik görsellerini de hazırlıyorlardı.
Bauhaus akımının da temeli olarak kabul edilen bu topluluk, bugün tüm endüstri ürünlerinin ve mimari projelerinin ‘kurumsal kimlik’ temelli üretilmesi mantığının da öncüsüydü. Doğduğu toplumun bugün hala kabul gören tasarım yaklaşımlarının ve üretim zincirinin temeli olmuştur.
Kapak Fotoğrafı: Deniz Kösmene
İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan Bauhaus
İlk yorumu siz yazın!