Kırmızı Kurdele İstanbul: HIV Üzerine Çizgi Dışı Bir Sohbet
Dünya her yıl 1 Aralık’ta Dünya AIDS Günü’nü anıyor. 1 Aralık Dünya AIDS Günü, belki de en görmezden gelmeye çalıştığımız, konuşmaya en çekindiğimiz konulardan biri üzerinde duruyor: HIV/AIDS ortadan kalkmadı! HIV’e ilişkin negatif algı ve dilin iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yapan Kırmızı Kurdele İstanbul aktivistleri ile konu hakkında güncel problemler ve bunların çözüm yolları üzerine konuştuk.
1988’den beri her 1 Aralık’ta dünyanın her yerinden insanlar, farklı bir temaya odaklanarak küresel bir dayanışma ve paylaşma gösteriyor; HIV ile yaşayan insanlara destek göstermek, AIDS sebebiyle ölenleri anmak, HIV/AIDS konusunda farkındalık yaratmak için bir araya geliyorlar.
1 Aralık Dünya AIDS Günü, tüm insanlığa ve özellikle de hükümetlere HIV’in ortadan kalkmadığını hatırlatmayı amaçlıyor ve devletleri HIV/AIDS’i önleme, virüsün tedavisinde ilerlemeye yönelik politikalara teşvik ediyor. Düzenlenen kampanyalar aracılığıyla HIV/AIDS ile yaşayan bireylerin daha güvenli, daha anlayışlı bir dünyada yaşayabilmelerini sağlamak ve yaşam kalitesini artırmak hedefleniyor.
HIV+ bireyleri damgalamaktan vazgeçmek ve ayrımcılığı sona erdirmek amacıyla her yıl andığımız 1 Aralık Dünya AIDS Günü kapsamında sizlere HIV ve AIDS hakkında beş saniye sonra aklınızdan uçup gidecek sayılar, istatistikler vererek sizi sıkmak istemiyorum. Bunun yerine çalışmalarına başladığı günden beri HIV’e ilişkin negatif algı ve dilin iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yapan Kırmızı Kurdele İstanbul (yazının altında dernek hakkında bilgi yer almakta) aktivistleri ile HIV/AIDS hakkında güncel problemler ve bunların çözüm yolları üzerine gerçekleştirmiş olduğumuz sohbetle sizleri baş başa bırakıyorum.
Not: Elimden geldiğince konuyla alakalı göz atmanızı tavsiye ettiğim link’leri eklemeye çalıştım. Yazı aralarında bulabilirsiniz. Film ve belgesel tavsiyelerimi de yazının sonunda görebilirsiniz.
Çizgi Dışı Bir Sohbet
Salgın sürecinden geçiyoruz ve birkaç sene daha Covid-19 etkisini hissedeceğimiz açık. “Virüs” sözcüğü günlük hayatımızda hemen hemen herkesin lügatına yerleşmiş durumda.
İnsanların virüs hakkında edindiği bilgiler ile HIV’e bakış açısında nasıl bir değişime uğrayacağını öngörüyorsunuz veya değişime uğradığını gözlemliyor musunuz?
Elbette Covid-19 hepimizin hayatını derinden etkiledi; gündelik rutinlerden, konuları algılayış biçimimize kadar birçok şeyi değiştirdi. Dolayısıyla insanların bundan sonra başka hastalık alanlarıyla ilgili bakış açılarının biraz değişebileceğini ve bir değişme fırsatının olduğunu görebiliriz. Fakat insan psikolojisini ön planda bulundurursak, muhtemelen insanlar COVID-19 aşısı bulunduktan ve pandemiden sonra rahatlayacaklar, geçmişte konuya tabu olarak bakıyorsa öyle bakmaya devam edecekler. Birdenbire kökten bir değişiklik söz konusu olamaz; fakat biz aktivistler için bir fırsat. Gördük ki, insanlar kendileri bir hastalıktan etkilendiğinde daha anlayışlı ve sakin karşılıyorlar; çözüm odaklı olabiliyorlar. Biz HIV’in herkesin başına gelebilecek, herkesi etkileyebilecek bir durum olduğunu aktarabilecek bir iletişim gerçekleştirebilirsek, birkaç yıl içerisinde HIV’in algılanışını değiştirme olanağı doğacaktır. İş yine bize düşüyor. İnsanlar Covid oldular ve risk altında yaşadılar diye birden bire HIV’e bakışları değişmeyecektir. Biz bu fırsatı olumlu değiştirebiliriz.
İlişkide korunma sağlandığı takdirde bulaşma riski olmadığını biliyoruz. İlişki döneminde HIV statüsünü sormanın ve bu statüyü bilmeyi talep etmenin ilişkide güven kurmak adına hak edilen bir soru olduğuna inananlar ve bunun kişiselliğin korunması konusunda HIV+ bireye bağlı olduğunu düşünenler arasında bir tartışma söz konusu.
Bu konuda hem HIV+ bireyi hem de ilişkide olduğu bireyi koruyacak iletişim yöntemi nedir?
Evrensel kabul çok basit: Herkes öncelikle kendisini korumak için tüm ilişkilerinde korunursa ve yılda en az bir kez düzenli olarak HIV testi yaptırırsa, kimsenin kimsenin HIV statüsünü veya bir başka hastalığını sormasına gerek kalmaz. Tıbbi ve bilimsel gelişmelerle biliyoruz ki ilaç tedavisi altında olan ve virüsü belirlenemeyen düzeye baskılanmış olan birey virüsü zaten bulaştırmıyor. Dolayısıyla burada korunup korunmamak kendi sağlığını korumakla ilgili bir karar.
Bizim HIV+ bireylere önerimiz her halükarda korunmaları; çünkü başka enfeksiyonla karşılaşma olasılıkları tedavilerini aksatabilir. Bizim söylediğimiz bunun bir zorunluluk değil, sorumluluk olduğu. Fakat sorumluluk bir kişiye yüklenen bir şey değil, ilişki içerisindeki her kişinin paylaştığı bir sorumluluk. İnsanlar birbirleriyle konuşup korunmamaya karar verirlerse sonuçları kendileri üstlenmiş olurlar. Biri korunmak istiyorken diğeri korunmak istemiyorsa ilişkiye girmemek mümkün. Burada yaklaşım meseleyi HIV+ bireyin sırtına yüklemek değil. O an itibariyle HIV- olduğunu zanneden birey de HIV+ olabilir. Burada yapılacak şey her an herkesin HIV+ olduğunu düşünerek korunmaya devam etmesi ya da nispeten daha güvenli ilişkiler içinde yer almaları.
Kadınların HIV ile ilişkisinde yeterince bilinçlendirme çalışması yapılmadığını ve sahada kadın aktivistlerin çok görünür olmadığını görüyoruz. Nedenleri nedir; bu konuda çalışmalarınız ve planlarınız var mı?
Bunun sebebi toplumsal diğer alanlarda görünür olamamanın sebepleriyle tamamen aynı. Kadın kimliği, kadın bedeni ve kadının toplumdaki varoluşu üzerine tahakküm ve baskı. Bir kadının HIV’le yaşadığını söyleyebilmesi onun çeşitli sıfatlarla anılmasına neden olur. Bir kadının HIV aktivizmi yapıyor olması da onun HIV+ olduğuyla ilişkili algılanabilir; buna bağlı olarak çeşitli yakıştırmalar yapılabilir. Kırmızı Kurdele İstanbul olarak aynı zamanda aktivist yetiştirmek gibi bir planımız var. Buna uygun olarak Pozitif Akademi isimli bir çalışma gerçekleştirdik. 2021’de yeni projesini gerçekleştireceğiz. Orada kadın aktivistlerin, kadın katılımcıların daha fazla olmasını arzuluyoruz. İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde değil de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde konuyla ilgilenen, kadın akranlarıyla dayanışma içinde olabilecek, destek olabilecek kadın aktivistler yetiştirmeyi planlıyoruz.
Okuma/Dinleme Önerisi:
HIV ve kadınlar hakkında 9 mit
Aktivist Silva Petretti’den
HIV+ ile yaşayan kadınlar
HIV+ bireyler sosyal hayatta artık kanunlar önünde hakları olmasına rağmen bu haklar ne derece kullanılıyor?
Bir hakkın kağıt üzerinde olması onun uygulanabilir olduğu anlamına gelmiyor. Bir hakkı kullanabiliyor olmak için önce o konuda mağdur olduğunuzu deklare etmiş olmanız lazım. Diyelim, HIV’le yaşadığınız için iş yerinden çıkarıldınız. Mahkemeye gittiğinizde HIV+ olduğunuzu yargıcın ve oradaki tüm görevlilerin bileceği anlamına gelir. Elbette toplumsal baskı ortadan kalkmadan bu yasal haklar kullanılabiliyor diyemeyiz. Yine de şunu söyleyebilirim, 5-10 sene öncesine göre bir ilerlemeden bahsedebiliyoruz. İnsanlar belirlenemeyen=bulaştıramayan gibi geliştirmeler, tedavinin sunduğu olanaklar sayesinde kimseye bulaştırmadıklarını bildikleri için özgüvenleri artıyor. Bu noktada haklarını aramak ve mücadelelerini sürdürmek konusunda daha cesur oluyorlar.
İş yerlerindeki ayrımcılıklara karşı kendilerini savunabilen ve savunduktan sonra işlerine rahat devam edebilenlerin oranı artıyor mu? Bunun yanı sıra, hastanelerde HIV+ bireylere yaklaşımın hala sıkıntıda olduğunu duyuyoruz. Sağlık çalışanlarına yönelik bir çalışma fikriniz veya onların ayrımcı tavırlarına bir yaptırım var mıdır?
HIV, Türkiye’de gelişmekte olan ama tabu kabul edilen mesele olduğu için, gelişimi oldukça yavaş ve biraz kırçıllı bir konu. İşlerine devam edebilenlerin oranı artıyor mu? Görünürlük oranı artıyor diyebiliriz. Elimizde net bir istatistik yok işin doğrusu. Fakat iş yerinde yaşadığı problem veya arkadaşıyla yaşadığı bir problemin iş yerine yansıması sonucunda işverene gidip durumunu anlatıp, daha sonra o işverenin bizden veya hekimlerden bilgi almasını sağlayan HIV+ bireylerin sayısı geçmişe oranla artıyor.
Hastanelerde HIV+ bireylere yaklaşımlara gelirsek, sağlık çalışanlarına yönelik bir çalışma fikrimiz var; ama Türkiye’de çok zor. Çünkü bunlar bakanlık izinlerine tâbi. Biz ve bu alanda çalışan STK’lar, geleceğin doktorlarını eğitmek düşüncesiyle üniversite öğrenci birlikleri ve tıp fakülteleri ile çalışıyoruz. Doktor sirkülasyonu arttıkça, bu doktorlar hizmet vermeye başladıkça HIV+ bireylere yaklaşımların önemli açıda değişeceğini düşünüyoruz. Şöyle söyleyebilirim ki on sene sonra Türkiye’de sağlık sektöründe HIV+ bireylerin yaşadığı ayrımcılıkların oranı oldukça azalacak. Çünkü eskiler emekli olacak, yeni doktorlar çalışmaya başlayacak.
Dünyada HIV’in bulaşma hızında azalma görülürken Türkiye’de durum tam tersi ve daha da ciddi bir boyutta olduğunu gözlemliyoruz grafiklerde.
Türkiye’de tabu olan ve git gide daha da tabulaşan cinselliğin, konuşulmaması ve cinsel eğitimin yetersizliği bir yana, böyle bir eğitimin olmaması HIV’in Türkiye’de artmasının başlıca nedeni midir?
Kesinlikle öyle! Bir konuyu konuşamazsanız, o konu gündelik sohbet içinde konuşulan bir konu haline gelmediyse kesinlikle öyledir. HIV, Türkiye’de rahatlıkla konuşulabilen bir konu değil. Konuşurken yargı ve aşağılama cümleleri söz konusu olabiliyor. Konunun tabu olması ve Türkiye’nin konservatif bir ülke olmasından kaynaklı olarak eğitimde bunların konuşulmaması HIV’in artmasının başlıca nedenlerinden biri. Şöyle bir şey de var tabii. Komünite de gittikçe olgunlaşıyor, daha fazla insana test yapıyoruz. Dolayısıyla belki geçmişte de oranlar aynı sayıda yüksekti ama daha az insanı tarayabildiğimiz veya yanlış yerlerdeki insanları taradığımız için bu verilere ulaşamıyorduk. Hem sizin söylediğiniz gibi hem de sivil alanın çalışmalarıyla ilgili bir şey bu.
Virüs küresel anlamda ilk yayıldığı zamanlar önyargılar, toplumsal ve politik sebeplerden dolayı önemsenmiyor. Sonra aktivistlerin ve bilim insanlarının ilaç sektörlerini ve politikacıları ikna etmesiyle duruma geç bir müdahale söz konusu. Bu sebeple virüsün bireylerin vücutlarında ilerlemesiyle AIDS’e evrilmesi ve ölüm oranlarının fazlalaşmasıyla kayıp bir nesil söz konusu.
Bir sonraki jenerasyona HIV hakkında yeterince bilgi verildiğini düşünüyor musunuz?
Biz bununla ilgili bir yazı yazmıştık, Z Jenerasyonu HIV’i görmezden mi geliyor diye. Bir sonraki jenerasyon sadece HIV değil, birçok konuyla ilgili bilgiyi edinmek konusunda zayıf. Ta ki gerçekten ihtiyaçları olana kadar. Yeni jenerasyonu eskisinden ayıran fark şu: İhtiyaç duydukları bilgiyi nereden alabileceklerini, nasıl erişebileceklerini, hayatlarına nasıl uygulayabileceklerini biliyorlar. Birkaç sene içerisinde Türkiye’de bu algı yavaş yavaş değişecektir. Bunu hep birlikte göreceğiz.
Son 20 yılda HIV odaklı tüm ülkeye hitap edecek nasıl bir politika uygulanıyor ve HIV+ artışının azaltılması için nasıl bir politika uygulanması gerektiğini düşünüyorsunuz?
11 yıldır bu alanda çalışıyorum ve Kırmızı Kurdele İstanbul yaklaşık beş yaşında. Çok net bir önerimiz var. Bu sorunu çözecek temel yaklaşım, Türkiye’nin her yerinde insanların ücretsiz ve kimlik bilgisi vermeden test yaptırabiliyor olmaları. Bu bize insanları teste yönlendirmeye, teste teşvik etmeye bir araç olacak. Biz insanlara test yaptırın diyoruz; ama Muş’taki, Mardin’deki, Yozgat’taki birine eğer anonim test yaptırma olanağı sunamıyorsak, bunun çok fazla bir anlamı yok. İnsanlar kimlik vermeden test yaptırmak istiyorlar, bu sadece birkaç şehirde mümkün. Bizim birincil önceliğimiz Türkiye’nin her şehrinde en az bir anonim test merkezinin açılır hale gelmesi. Böylece insanları önce teste, sonra tedaviye yönlendirmek daha mümkün olacaktır. Bunun arkasından başka politikalar geliştirilebilir ama öncelikli mesele testin önündeki engellerin tamamen kaldırılmasıdır.
Not: Ücretsiz anonim HIV testi yaptırabileceğiniz yerlere buradan bakabilirsiniz.
HIV+ bireylerin Türkiye’de ilaca ulaşabilmesi hakkında bilgi verebilir misiniz? Dünya ile karşılaştırdığımızda bu konuda ne durumdayız?
Samimiyetle söylüyorum, Türkiye bu konuda en iyi ülkelerden biri. Genel sağlık sigortası sistemi şu anda kağıt üzerinde en iyi sistemlerden bir tanesi. Elbette aksaklıklar var ama gerçekten oldukça iyi uygulanabiliyor. Çalışmıyor dahi olsanız minimum bir ödemeyle ilaçlara ulaşabilmeniz mümkün. HIV’de bir parantez var: Katkı payları ve muayene ücretleri zaten ödenmiyor HIV söz konusu olduğu için. Tüm enfeksiyon hastalıklarında geçerli bu. Dünyada kullanılan ilaçların hepsi Türkiye’de yok ama hemen hemen hepsi var; oldukça iyi ilaç seçeneklerine sahibiz. Bu konuda iyi olduğumuzu her yerde söylüyorum. Uluslararası toplantılarda da ülkemizin bu konuda övülecek bir noktada olduğunun altını çiziyorum.
Dünyada belli yaşın üzerinde HIV+ bireyler az da olsa görünürlük sahibi; ancak ülkemizde bunu görmek mümkün değil.
80’lerden şimdiye kadar, 90’lardan bu yana HIV ile yaşayan bireyler ile ilgili bir çalışma söz konusu mu?
Türkiye’de HIV konusunda akademide oldukça az çalışma var. Genelde STK’lar bu tip çalışmalar yapmaya niyetli değiller; ama Kırmızı Kurdele İstanbul’un temel amaçlarından biri bu. Diğer STK’lar sadece tanı sonrası aşamalara odaklanıyor ve HIV+ bireylere ilişkin destek hizmeti veriyorlar. Biz hem toplumun tamamına daha kolay anlaşılabilir HIV bilgisi vermeyi amaçlıyoruz hem de bu tip çalışmaların yapılmasını desteklemeye çalışıyoruz. Bu yıl içerisinde bir mikrofonlama programımız vardı. Öğrenciler, doktora öğrencileri, araştırma görevlileri, her kimse bu alanda çalışmalar yapacaklar için ufak miktarlarda bütçe vermeyi planlıyor ve bu tip çalışmaların artmasını ön görüyorduk. Pandemi bu planı değiştirdi; fakat hayatın normale dönmesiyle birlikte çalışmaları desteklemeyi düşünüyoruz.
HIV+ bireyler, Covid-19 salgın sürecinden nasıl etkilendiler? HIV+ olmayan bireylere nazaran farklılıklar oluyor mu? Kronik hastalıkları olan bireylere yönelik çalışmalar sizce yeterli mi?
Kronik hastalığı olan bireylere yönelik çalışmalar bence yeterli. Elbette daha iyi olabilir ama pandeminin ilk anından itibaren çok net bir biçimde kronik hastalığı olan insanların daha fazla risk altında olduğu ve gündelik hayata karışmak konusunda daha dikkatli olmaları gerektiği anlatıldı. Biz kendi üzerimize düşeni yaptık. Kırmızı Kurdele İstanbul olarak kanıt temelli aktivizm ve bilim okur yazarlığı seviyemizin ve kapasitemizin maksimum düzeyde kullanılması için hızlıca yayınlar yaptık. Bu alanda çalışan doktorlarla görüştük, HIV ve Covid-19’u kıyaslayan veya kıyaslanmamasını arzu eden yazılar yazdık. Bize ulaşan danışanları çok iyi bilgilendirdiğimizi düşünüyorum. Diğer STK’ların da çok anlamlı katkıları oldu burada. Bilim Kurulu’yla iyi ilişkiler kurduk ve HIV+ bireylerin minimum zararla çıkmasını sağlamaya dönük ortak çabanın başarılı olduğunu görüyorum.
Pandemi sürecinde HIV+ bireylerin bu süreçte evden çalışması konusunda bir prosedür uygulandı mı? HIV+ bireyler “kronik hasta” statüsüyle aynı rahatlıkta evden çalışabildiler mi?
Kağıt üzerinde kesinlikle böyle. Biz nisan ayında bununla ilgili epeyce diplomatik girişimde bulunduk. Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığı, Bilim Kurulu, ilgili diğer kurum kuruluşlar… Bu hak sağlandı fakat işvereninizle, iş yerinizle iyi bir iletişim içinde olmanız gerekiyor. İş hekiminize gidip “Merhaba bana kronik hasta raporu verin” diyebilmeniz için HIV ile ilgili konuşabilme zemini hazırlanmış olmalı. Bize ulaşan birkaç vaka oldu bunu nasıl sağlayabilecekleri konusunda. Devreye girmemiz söz konusu olamıyor ama şöyle bir şey söyleyebiliyoruz; iş yeri hekiminize bize ulaşabileceklerini söyleyebilirsiniz veya enfeksiyon hekiminizle görüşüp olası durumda iş yeri hekiminin kendisiyle iletişim kurabileceğini söyleyebilirsiniz. Başarılı ve başarısız vakalar oldu. Aslında kağıt üzerinde HIV+ bireyler kronik hasta statüsüyle aynı rahatlıkla evden çalışabilirler, doğru; ama çalışamayanlar da oldu.
B=B Nedir?
B=B nedir, bunun hakkında neler söylersiniz? Bu devrim niteliğindeki gelişme ile Dünya’nın ve Türkiye’nin HIV’e bakışında nasıl bir değişiklik söz konusu?
Belirlenemeyen=Bulaştırmayan, HIV tedavisi altındaki bireyin, düzenli tedavide kaldığı müddetçe virüsün undetectable yani belirlenemeyen seviyeye baskılanması ve bu seviyedeki bireyin korunmasız cinsel ilişkilerde dahi virüsü kimseye bulaştırmamaları anlamına geliyor. Bu 7-8 senedir, mikro ölçekli çalışmalarla bilinen bir şeydi; fakat dört sene önce yayınlanan PARTNER 1 çalışmalarıyla kitleselleşti ve artık şüpheye yer vermeyecek derecede doğrulandı.
Bugün yüzbinlerce kurum, korunmasız cinsel temastan bahsediyor bu çalışmalar kapsamında. Bulaş gerçekten sıfır. Bu şu demek, tıbbi bir gelişmeden ziyade sosyal avantajları var. HIV’le yaşayan birey virüsü gündelik yaşamda veya ilişkisinde kimseye bulaştırmayacağını, hiç kimseye tehdit olmadığını biliyor. Kendine güveni var. Böylece iş yerinde, sosyal hayatta ayrımcılıkla olan ilişkisi, ayrımcılığa karşı direnci ve mücadele gücü de artıyor. Bugüne kadar HIV+ bireylere başkaları için tehdit olduğu, virüsü kimseye bulaştırmamaları gerektiği, bunun için gerekiyorsa hayattan çekilmeleri, hamile kalmamaları, evlenmemeleri gibi şeyler söylendi. Artık çok iyi biliyoruz ki yıllardır evli olanlar, çocuk sahibi olanlar var.
B=B, görünürlüğü kolaylaştırdı. Biz bu sebeple kampanyayı Türkiye’ye getiren, dünyadaki ilk imzacı STK’lardan biri olarak gururluyuz. Görüyoruz ki diğer STK’lar da bu konuya katıldılar. Bizim çevirdiğimiz veya yazdığımız mesajları, oluşturduğumuz sloganları paylaşıyorlar. Bugün Türkiye’de yaşayan HIV+ bireylerin tamamı bu kavramdan haberdarlar. Elbette öncelikle onlar kendilerine bakış açılarında bir değişiklik gördükleri için dünyayla ilişkileri değişti. HIV’e algı da değişiyor yavaş yavaş, kesinlikle beş sene önceki gibi olmadığını söyleyebiliriz.
Kırmızı Kurdele İstanbul, HIV ve AIDS hakkında daha fazla bilgi almak, danışmanlık hizmetlerinden faydalanmak için Kırmızı Kurdele İstanbul’un web sitesini ve sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.
Kırmızı Kurdele İstanbul Hakkında
- Kırmızı Kurdele İstanbul #hivhakkindahersey mottosuyla güncel ve güvenilir HIV bilgisini Türkçe’ye kazandırmak gayesiyle 2016’da kurulan bir STK.
- Türkiye’nin en çok ziyaret edilen #hivbilgisi kaynağı. (Kaynak: SimilarWeb, Alexa)
- KKİ, online HIV danışmanlığı veriyor.
- KKİ, New York merkezli Prevention Access Campaign tarafından başlatılan B=B Kampanyası’nın küresel seviyede ilk imzacılarından, uluslararası sözcüsü ve Türkiye’deki resmi yerel temsilcisi.
- European AIDS Treatment Group işbirliği ile Türkiye’de ilk defa “Pozitif Akademi” adında HIV eğitimi konusunda akademik ve tıbbi bir program düzenliyor.
- Uluslararası organizasyonların proje ortaklığında sunum, söyleşi ve etkinliklere katılıyor.
- KKİ, 2019 yılında Avrupa Parlamentosu tarafından Türkiye’nin en başarılı 11 STK’sından biri seçilerek, Parlamentoda Türkiye’nin Yüzleri sergisinde yer aldı. KKİ kurucusu, aktivist Arda Karapınar’ın Türkiye’deki HIV olgusunu anlattığı konuşma, Avrupa Parlamentosu çatısı altında Türkiye’nin HIV ile mücadele tarihinde bu süreci anlatan ilk konuşma.
- KKİ, 25 ülkeden STK’nın katıldığı AIDS2018 Amsterdam Konferansı yürüyüşünde düzenleyicilerden biri. Bu etkinlik, dünyadaki herhangi bir AIDS konferansında, Türkiyeli bir STK’nın ana düzenleyicilerden biri olduğu ilk uluslararası etkinlik.
Birkaç Tavsiye
- Dizi: POSE
- Film: Buddies (AIDS hakkında ilk film), Blue, And the Band Played On, Paris 05:59: Théo & Hugo, 1985, Todo sobre mi madre,
- Belgesel: How to Survive a Plague, 5B, United in Anger: A History of Act Up
- Pera Film’in üç yıl önce başlattığı Dünya AIDS Günü kapsamında gerçekleşen Buradayım! isimli film programı bu sene de devam ediyor. Gösterilecek olan 6 filmi 1-22 Aralık tarihlerinde Pera Müzesi web sitesinden çevrimiçi olarak izleyebilirsiniz.
- Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından listelenen HIV/AIDS temalı filmlere mutlaka göz atın!
- Bana Bi’ Şey Olmaz -HIV Pozitif Öyküler kitabında tanıdık isimlerin öykülerini okuyabilirsiniz.
Kapak Görseli: Yaprak Civan
İlginizi çekebilir: Emre Eminoğlu’ndan Pose
İlk yorumu siz yazın!