Takı: Vazgeçilmez Aksesuar Üzerine Bir İnceleme ve Öneriler
Hani hepimizin vardır ya olmaz olmazı. Temel ihtiyaçlar listesi. Yangında ilk kurtaracakları Issız bir adaya düştüğünde yanına alacakları. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde eklemek istediği…Benim temel ihtiyaç listemde, hayatta kalmam için yemekten önce barınmadan sonra takılarım, küpelerim, 4 mevsim bileklerimden çıkarmadığım bilekliklerim, halhallarım, kolyelerim gelir. Aç kalabilirim ama takısız kalamam. Vardır ya makyajsız bakkala bile gidemeyen kadınlar, ben makyajsız her yere giderim de takısız uyuyamam ama. Hatta abartıp tıpkı tarihteki kadınlar gibi öldüğümde takılarımla gömülmek istiyorum. Takılarım benim dizginleyemediğim ruhumun, içimde yanıp sönen duygularımın, en küçük bir olay da bile değişen halet-i ruhiyemin dışa vurumu, aslında bence bir şekil kendimi ifade etme şeklim. Doğuştan sürmeli olmasam da doğuştan küpeli, kolyeli, halhallıyım bence. Özetle takısız az biraz anlamsızım ben 🙂
Takının Tarihi ve Önemi
Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımda takının insanoğlunun varlığından beri hayatının bir parçası olduğunu eski resimlere bakınca çok kolay söyleyebilirim. Geçmiş zamanlarda kuyumcuların, takıcıların olmadığı devirlerde bile insanoğlu doğada bulduklarını kullanarak kendisini takısız bırakmamış. Bu bilgiye bakarak da ilk takının hayvan dişinden yapılmış olan bir küpe olduğunu söylemem sizleri çok şaşırtmaz muhtemelen. M.Ö 3000-4000 yılları arasında ise Mezopotamya’da insanlar yine doğada buldukları ağaçlardan yapraklardan, hayvan kemikleri ve dişlerinden, ağaç kavuklarından, deniz kabuklarından takı yaparak süslerinden kendilerini mahrum bırakmamışlar. İlk kuyumculuk ise Mezopotamya’da ortaya çıkarak yayılıyor. İstilalar, göçler, ticari ilişkiler, diplomatik armağanlarla kuyumculuk teknikleri ve takı sektörünü zenginleşiyor.
Aslında hayata şöyle bir baktığımda takı biz kadınların kıyafet kombinin detay bir parçası ya da süs malzemesi gibi dursa da, takılan takıların, taşların şifa verdiğine, uğur getirdiğine dair yaygın bir inanış var. Zaman ve kültür fark etmeksizin tarih boyunca insanoğlu her daim üzerinde taşıdığı taşlar ve takılar tarafından korunduğuna, şifa bulduğuna inanmış. İnsanlar aynı zamanda dini inanışlarını belirtmek için de takıyı kullanmışlar. Mağazalarda gördüğümüz şans bileklikleri ,nazarlıklar, Fatma’nın eli, burç simgelerinin çok popüler olmasının nedeni bu yaygın inanç aslında. Demem odur ki takı bir süs, bir lüks değil, psikolojimiz e iyi gelen manevi değeri olan bir obje.
Takı konusuna iyice daldığımda mücevherin eski çağlarda erkeklere özgü bir güç ve zenginlik belirtisi olduğunu öğreniyorum. Günümüze baktığımda sosyal medya postlarına göz gezdirdiğimde takı sadece kadınların değil erkeklerin de hala günlük kombinlerinin, şıklıklarının önemli parçalarından biri. Takı takmanın gelişen moda anlayışıyla da bir cinsiyeti olmadığı kesin. Sokağa takısız çıkamayan yalnızca kadınların değil erkeklerin de sayıca çoğunlukta olduğunu fark ediyorum ve yalnız bırakılmadığımı bilmek beni çok mutlu ediyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nda da mücevher kültürünün önemli bir yer tuttuğunu söyleyebilirim. Osmanlı padişahlarının resimlerini gözünüze getirdiğinizde parmaklarındaki yüzükleri hatırlamıyor olmamamız neredeyse imkansız. Osmanlı devleti sınırlarını genişlettikçe Osmanlı başkentine Horasan, Tebriz, Bosna, Balkanlar’dan, Rus sınırlarından gelen mücevher ustalarının katılımıyla Osmanlı’da mücevher üretimi oldukça zenginleşmiş. Osmanlı’da kuyumculuk geleneğine ve ihtişama padişahlar gayet kıymet vermişler. Kanuni Sultan Süleyman aynı babası Yavuz Sultan Selim gibi kuyumculuk eğitimi almış ve saltanatı zamanında mücevher eşyaların Osmanlı kültürünün bir parçası olmasını sağlamıştır. Kanuni kendi elleriyle yaptığı Hürrem Sultan’a hediye ettiği yeşil zümrütlü yüzük Kanuni’nin hem takıya olan merakını hem de sevgisini takı hediye ederek ifade ettiğini görüyoruz. Muhteşem Yüzyıl adlı dizinin yayımda olduğu zamanlarda Hürrem yüzüğü, Valide Sultan’ın gerdandıkları, Kanuni’nin kavuğundaki taşlar mücevher sektörünün hareketlenmesine, satışların patlamasına sebep olmuştu.
Günümüze bakıldığında da sevgiyi belli etme yolu yine takıdan geçiyor. Evlenme teklifi yaparken, evlenirken, sözlenirken ve nişanlanırken hep bir takı ritüelimiz var. Evli veya nişanlı olduğumuzu bile parmağımıza taktığımız yüzükle gösteriyor, hatta alınan yüzük taşının değeri, büyüklüğü ve küçüklüğü dost meclislerinde ve sosyal medyada güzel bir ‘story’malzemesi ve “I said yes” li fotoların odağı olabiliyor. Ne diyelim yüzüğün kadar konuş 🙂
Hadi gezinelim mi biraz o zaman İstanbul sokaklarında? Çift maskemizi takıp, ellerimizi dezenfekte edip, sosyal mesafemizi mezurayla ölçtükten sonra pazar çantamızı kolumuza takıp uğrayalım mı benim favori takı dükkanlarıma?
İstanbul Takı Dükkanları
Yuka Studio
Güliz Mustafaoğlu tarafından 2013 yılında Maçka Yuka Showroom’un açılmasıyla kurulan markanın beğeneni çok. Marka ismini Uzak Doğu kültüründen alıyor. Yuka Uzak Doğu’da hem bir kadın ismi hem de bir bitkinin adı. Tasarımcı gümüş ve altın madenlerini kullanarak tasarladığı ürünlerini doğadan ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak tasarlıyor. Her tasarımı oldukça özenli olan ürünler herkesin üzerinde göremeyeceğiniz tarzda. İlk şube Maçka’da açıldıktan sonra Nişantaşı, Bağdat Caddesi, Kanyon ve Zorlu’da mağaza açılarak daha çok takı severlerin gönlünü fethediyor. Yolunuz bu mekanlara düşerse mutlaka bir uğrayın derim.
Casette
Bayılıyorum bu markaya. Çok tarz ürünler var. İçeri girdiğimde o tasarımları gördüğümde ruhum yeşeriyor, can buluyor, mutluluk komasına giriyorum. Bu mağazadan alıp taktığınız bir kolye ile arkadaş ortamınızda star olacağınıza, Instagramda like üstüne like alacağınıza eminim. İş kıyafetinize ya da günlük sokak kombininize son dokunuşlarınızı Cassette’den alacağınız takı ile yapabilirsiniz. Mağazada aynı zamanda güneş gözlüğü ve zevkli çanta tasarımlarını bulabilirsiniz. Suadiye ve Barcelona’da şubesi bulunan marka maalesef pandemi sebebiyle Nişantaşı ve Kanyon’daki yerlerini kapattı. Eğer az biraz iddialıyım diyorsanız istikamet Suadiye Cassette😊
Quqla Accessories
Oldukça zevkli takıların olduğu Quqla Accesories her takı severin kendine bir şey bulabileceği bir yer. İçeride çok fazla çeşit var. Takıya dair her ürünün bulunduğu dükkanda gümüş tasarımlar da var. Aynı zamanda değişik tarzda çanta arayışınız varsa Quqla Accesories doğru bir adres olabilir. İlk dükkanı 2009 yılında ülkemizin Champs Elysees’i olan Bağdat Caddesinde açtıktan sonra Nişantaşı, Akasya AVM ve İzmir’ açılıyor.
Uzak Işıklar
Sırf bu mağaza için haftanın 5 günü Kadıköy’e gidebilirim. İçeride o kadar envai çeşit takı var ki resmen takı komasına girebilirsiniz. Ürünlerin ömrü çok uzun değil ama tasarımlar bence çok zevkli. Çeşitlilik açısından çok zengin bu yüzden illa beğenebileceğiniz bir şey çıkar. Yukarıda bahsettiğim üç markaya nazaran fiyatlar inanılmaz makul. İçeriden bir tane küpe alıp çıkmayacağınız bir yer. Hem çeşitlilikten hem de fiyatlardan. Hem günlük takı hem de özel günlerde, gecelerde kıyafetinizi buradan alacağınız takıyla tamamlayabilirsiniz. Benim favori şubem Kadıköy ama Beşiktaş, Esenler, Levent Metro City mağazalarına da uğrayabilirsiniz. Şimdiden iyi gezmeler
Kısmet by Milka
Aşk-ı Memnu desem… Bihter Ziyagil kolyesi, gittiniz mi o zamanlara? Herkesin Bihter kolyesi taktığı o günler. İşte o kolyenin tasarımcısı Milka Karaağaçlı, Kısmet by Milka’nın kurucusu. Sırf bizim yasak aşk kurbanı canımız Bihterimizi değil dünyaca ünlü sanatçıların tercihi de Kısmet by Milka. Markanın en sıkı takipçisi ise Madonna. Madonna parmaklarından M harfli Türk tasarımı yüzüğünü parmağından hiç çıkarmıyor. Megan Markle, Adriana Lima, Rihanna, Bella Hadid, Megan Fox markanın sıkı takipçileri. Gördüğünüz üzere markanın ünü ve başarısı ülke sınırlarını aşıp tüm dünyaya yayılmış. Bize de gurur duymak düşer. Şayet kendinizi veya sevdiğinizi şımartmak isterseniz Nişantaşı, İstinye Park AVM, Bebek, Zorlu AVM, Bodrum Marina Kısmet byMilka mağazalarına uğrayabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@tessawilson
İlginizi çekebilir: Algodon’dan Takı Tasarımcısı Meral Saatçi ile Söyleşi
makyajsız her yere giden ama takısız kapının önüne çıkmayanlar için çok tatlış bir yazı 🙂