Jean Béraud'nun Gözünden: Işıklar Şehri Paris
20. yüzyılın ilk çeyreğinde Paris, sanatsal ve entelektüel faaliyetlerin merkeziydi. Dünyanın dört bir yanından sanatçılar, oyuncular, dansçılar, şairler, yazarlar, filozoflar, Işıklar Şehri’nin büyüsünü keşfetmek için Paris’e giderdi. Champs Elysées, Montmarte, Seine kıyıları o zamanlar da ikonikti. Bu yazıda Paris’in canlı yaşamını ve gece hayatını özenle resmetmesiyle tanınan sanatçılardan biri olan Jean Béraud ve eserlerini ele alacağım.
Jean Béraud
Jean Béraud, 1849’da Rusya’nın Saint Petersburg kentinde Fransız bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası o henüz küçük bir çocukken vefat etti, bu yüzden aile Paris’e taşındı. Béraud başlangıçta doktor olmak için eğitim aldı, ancak 1870’de Fransa-Prusya savaşı sırasında Paris’in işgali gerçekleşti. Savaştan sonra kariyerini rotasını değiştirdi. École des Beaux-Arts’a katıldı ve Léon Bonnat’ın öğrencisi oldu.
Béraud, resimlerini ilk kez 1872’de Salon’da sergiledi. Bundan sadece dört yıl sonra Leaving Montmartre Cemetery tablosuyla tanındı. 1889’da, Paris’te düzenlenen Dünya Fuarı’nda eserini sergiledi.
Béraud, Belle Epoque sırasında Paris’in günlük yaşamının birçok sahnesini ayrıntılı bir şekilde resmetti. Başlangıçta akademik tarzda resim yaparken yavaş yavaş Empresyonizm akımında doğru geçti. Resimlerine gerçekçilik ve hiciv kattı. Empresyonist tekniğe bağlandıkça fırça darbelerini yumuşattı. Özellikle resimlerinde Paris toplumuyla alay etmesi büyük tartışmalara yol açtı.
Tıpkı yakın arkadaşları Édouard Manet ve Edgar Degas gibi, Béraud da Empresyonist arkadaşlarından etkilenerek banliyö manzaraları ve çevresinden ziyade Paris’in yoğun yaşamını tasvir etmeyi seçti.
Guy de Maupassant, sanatçının en büyük hayranlarından biriydi. Ancak Rusya’daki sanatçılar arasında durum böyle değildi. Rus Devrimi’nden sonra Rus sanatçılar Béraud’a karşı oldukça alaycı davrandılar. Onların görüşüne göre, eserleri Batı medeniyetini kişileştiriyordu. Ticari tüketime ve zenginleşen orta sınıf zevklerine yönelik eserler ürettiği düşünülerek eleştirildi.
Bugün kendisi La Belle Epoque’un popüler ressamlarından biri olarak tanınır. Eserleri Louvre, New York’taki Metropolitan Müzesi, Chicago Sanat Enstitüsü gibi dünyanın en büyük müzelerinde bulunabilir. Üstelik, müzayedelerde eserleri yüksek fiyatlara satılır. Örneğin, Sotheby’s’de Aveniue Parisienne 1,5 milyon dolara, Bois de Boulogne ise 1,8 milyon dolara satıldı.
Kapak Fotoğrafı: eclecticlight.co
İlginizi Çekebilir: Ece Yılmaz’dan Auguste Rodin’den Öpücük
İlk yorumu siz yazın!