Aphex Twin ya da Richard David James: Post-Modern Barok
“Ben yalnızca sinir bozucu, yalancı, kızıl saçlı ve Cornwall’lu bir çocuğum. Islah evine kapatılmış olmam gerekirdi. Sadece kaçmayı ve bunları müziğe kusmayı başardım.” diyen Richard David James nam-ı diğer Aphex Twin; endüstriyel ‘sample’lar, rahatsız edici imgeler ve obskür melodileri harmanlayarak hâlen deneysel kalmayı başarabilen bir elektronik müzik silsilesi sunuyor dinleyiciye.
Aphex Twin Kimdir?
1971 senesinde İrlanda’nın Limerick şehrinde dünyaya gelen James, çocukluk yıllarının çoğunluğunu Cornwall bölgesinde bulunan Lanner isimli görece küçük bir köyde geçiriyor. Buranın şehirden uzak ve dünyanın geri kalanından kopuk olması James’i müziğe iten önemli faktörlerden biri olarak değerlendirilebilir. Richard, çocukluğunu “çok neşeli” olarak tanımlıyor verdiği röportajlarda. Kendisi 8-9 yaşlarındayken iş için Ontario, Kanada’ya taşınan annesi ve nerdeyse bütün gün bir madende çalışan babası ona çokça serbest alan tanıyor. Henüz tam anlamıyla müzik yapmaya başlamadan önce bile “sesler” yarattığını iddia ediyor katıldığı bir söyleşide. Ailesinin piyanosundaki telleri kesip bantlayarak, bu tellerin arasına çeşitli objeler yerleştirerek ve enstrümanın belli yerlerini çekiç yardımıyla düzleştirerek farklı sesler elde etmeye çalışması ileride yapacağı hilaf müziğin ilk belirtileri olarak yorumlanabilir.
Bugün, tarihi eser olarak göstersek sırıtmayacak ve hatta ilgiyle karşılanacak bir analog synth makinesi olan Sinclair ZX81 ile katıldığı bir dergi tarafından düzenlenen müzik yarışmasını kazandığını iddia etse de bir gazetecinin yaptığı araştırmayla burada da bir muziplik yaparak -bu muzipliklere birazdan değineceğiz- yalan söylediği anlaşılıyor.
Müzik Kariyeri
Terk edilmiş ahırlarda, köprü altlarında ve köhne gece kulüplerinde gerçekleşen illegal partilerdeki performanslarıyla birlikte ün kazanmaya başlayan Aphex Twin; 6 LP, 13 EP ve 1 derlemeden oluşan görkemli bir diskografiye sahip. Fakat Aphex Twin’in icra ettiği müziği tek bir türün kalıpları içine sokmaya çalışmak imkansız olduğu kadar bu denli geniş bir yelpazede işler yapan sanatçıya karşı haksızlık olur. “Selected Ambient Works Volume II “albümünde isminden de anlaşılacağı üzere tam anlamıyla bir atmosferik müzik deneyimi sunan sanatçı, “Richard D. James Album” ile deneysel elektronik müzik icra ederken “Come To Daddy” EP’siyle drum and bass, trip-hop ve downtempo gibi türlere göz kırpıyor. 2001 yılında piyasaya sürdüğü Drukqs isimli albümünde halihazırda olağanüstü olan müzikal eklektikliğini daha da üst seviyelere çıkararak bahsi geçen türlerin yanında kendisinin bestelediği ve çaldığı, barok elementleri bulunan noktürnler yayınlıyor. (bkz. Stortha Tynhe, Avril 14th, Kesson Dalek ).
Kendi müziği için yapılan IDM (Intelligent Dance Music) yakıştırmasını çoğu kez tiye alan James, bu ismin saçma ve züppece olduğunu belirtiyor. Açıkçası burada müzisyene hak vermemek mümkün değil. Kendisi ise yaptığı müziğe “braindance” sıfatını vermiş durumda. Bu terimi ilk ortaya atan kurum da keza yine sanatçının kurmuş olduğu Rephlex Records. Bu türü bir çeşit füzyon olarak tanımlamakla beraber hemen hemen her janrın “en iyi” yönüyle bir araya geldiğini söylüyor. Braindance türü elektronik müziğin diğer alt dallarına nazaran çok daha karmaşık. Vücut-tin dikatomisinden uzak, özgür ve kalıpsız. İlham kaynakları arasında Kraftwerk ve Brain Eno’yu sıklıkla gösteren James, rock türünden hoşlanmadığını da sıkça belirtiyor. Buna rağmen Led Zeppelin’in gürültülü ve yüksek ritimli müziğinden ve Pink Floyd’un şarkılarında rastlanan sakyodelik elementlerinden dolayı bu iki grubu takdir ettiğini söylüyor.
Dahi ya da Şımarık Çocuk?
Kendisi ısrarla şımarık bir çocuktan fazlası olmadığını söylüyor. Peki neden müzisyenler, eleştirmenler ve dinleyiciler neden Aphex Twin’i bir dahi olarak görüyor lâkin bu söyleme pek de fazla karşı çıkamıyor? Bu sorunun tek bir cevabı olmadığı gibi yanlış bir cevabı da yok. Öncelikle burada sanatçıyı Aphex Twin olmadan önceki hâliyle incelemek gerekiyor. İlk albümü-keza bu elektronik müzik tarihinin en kült albümlerinden biri. “Selected Ambient Works 85-92” içinde isminden de anlaşıldığı üzere 1985 yılında yapılmış eserler barındırıyor. Bu da demektir ki bu albümün içinde sanatçının henüz 14 yaşındayken kaydettiği şarkılar mevcut. Albümün müzikal anlamdaki olgunluğunu ve etkisini düşünürsek bu, oldukça etkileyici bir durum.
Benjamin Middleton (İngiliz prodüktör ve James’in çocukluk arkadaşı olan Tom Middleton’ın kardeşi) James’i henüz 12 yaşındayken yaptığı şarkıları kaydederken gördüğünü iddia ediyor. Bunun yanında kendisinin müziğinin evrimini de gözlemlemek gerek. Bilgisayar ile müzik yapmaya 1995 senesinde başlayan sanatçı asla tek bir yöntem veya kalıpla sınırlı kalmıyor. Elektronik müzikte genelde karşılaşılan analog makineler ve dijital ses işleme istasyonlarının yanı sıra yüksek bir enstrüman tekniğine sahip olan James; zımparalar, kağıt öğütme makineleri, paslı tüfekler ve merdivenden yuvarlanan sandalyeler gibi alışılmışın çok uzağında yöntemler ile sesler elde edip bu seslerden şarkılar meydana getiriyor. Bazı okurların midesinin kalkmaması amacıyla, kullandığı bir takım ‘sample’ları eklemiyorum fakat ufak bir araştırma ile ulaşmanız mümkün.
Buraya kadar sanatçının dehasından, yaptığı kült işlerden ve ne kadar üst düzey bir müzisyen olduğundan bahsettik. Fakat bu yazıyı kendisine yaptığı haylaz çocuk yakıştırmasını doğrulayan birkaç olaya ve duruma değinmeden bitirmek içime sinmez. Şu ana kadar anlaşılmadıysa açık ve seçik bir şekilde dile getireyim: James, müzik tarihinin gördüğü en nevi şahsına münhasır sanatçılardan biri. Yazının güvenilirliğini sarsmak istemem fakat kendisinin sayısız röportajda hem geçmişi hem de güncel özel hayatına ilişkin yalan söylemişliği var. Bunu inkar etmiyor, bilakis gurur duyuyor. Ayrıca yayınladığı çoğu albümün kapağında kendisinin oynanarak çirkin ve ürkütücü hâle getirilmiş suratını kullanıyor. Bunun sebebini ise dönemdeki elektronik müzik icra eden sanatçıların yüzünü saklamayı tercih etmesi olarak belirtiyor.
Bir yerde “Neysem oyum” demiş James. Her ne kadar haklı ve dikkat çekici bir tepki olsa da bu kullanmayı tercih ettiği görsel ve imgelerin rahatsız ediciliğini değiştirmiyor. Özellike de Portishead, Björk ve Madonna gibi isimlerle çalışmış ünlü klip yönetmeni Chris Cunningham’ın yönettiği ve Come To Daddy isimli parçası için çekilmiş olan müzik videosu hâla birçok kaynakça en rahatsız edici, tuhaf ve ürkütücü klipler arasında gösteriliyor. Bu klibin yakaladığı başarı sonrasında ikili uzun bir süre birlikte çalışmaya devam ediyor. Her ne kadar dehşet verici bir klip olsa da burada Polonya’lı yönetmen Andrzej Zulawski’nin 1981 tarihli klasiği Possession’a karşı saygı duruşunun dikkatimi çektiğini söylemem gerekir (: Bütün bunların yanında kendisinin yaklaşık 17 farklı mahlas altında müzik yayınladığını da belirteyim. Özellikle 2007 senesinde The Tuss mahlasıyla yayınladığı işler büyük spekülasyonlara sebebiyet veriyor ve James itiraf edene kadar kendi müzik tarzını kopyalamakla suçlanıyor.
Özel Bir Müzisyen
Sanatçı inanılmaz büyük ve tutkulu bir hayran kitlesine sahip. Öyle ki Caustic Window mahlası altında çıkardığı ve yine bu mahlasla aynı ismi taşıyan albümün deneme amaçlı basılan nadir bir kopyası 2015 senesinde 46,300$ gibi dudak uçuklatan bir rakama satın alındı. Bu gibi ücretler genelde Elvis Presley, The Beatles ve Led Zeppelin gibi grupların nadir bulunan yayınları için ödeniyor. Yaptıkları müzik ve çalıştıkları dönemden çok uzak olan Aphex Twin’in bu isimlerle nasıl bir ortak yanı var peki? Akıllara gelen ilk cevap kendi türleri içinde yarattıkları ilham ve etki olacaktır. 2001 senesinde The Guardian gazetesinde yayımlanan ve Paul Lester isimli bir müzik araştırmacısına ait olan yazıda sanatçı için “çağdaş elektronik müziğin en inovatif ve ilham verici figürü” deniliyor. 2010ların başında popülarite kazanmış fakat çabuk yanıp bitmiş bir tür olan dubstepin en önemli isimleri arasında yer alan Skrillex ve Deadmau5 gibi müzisyenler Aphex Twin’i en büyük ilham kaynakları olarak gösteriyor.
Yakın zamanda emekliliğe ayrılan ve elektronik müziğin şüphesiz en ikonik grubu olan Daft Punk’ın üyesi Thomas Bangalter özellikle Windowlicker EP’sinin kendisi için büyük bir ilham kaynağı olduğunu söylüyor. Radiohead’in vokali, gitaristi ve bestecisi olan Thom Yorke, Aphex Twin’i hâlen en büyük ilham kaynaklarından biri olarak sayıyor ve tahmin etmek güç değil ki grubun “kid A” albümüyle birlikte müziklerine eklenen elektronik elementlerde bunun çok büyük bir payı var. Hatta 2002 senesinde Yorke, James’e birlikte turneye çıkma teklifinde bulunuyor fakat James bu teklifi reddediyor. Sebep olarak ise Radiohead’in yaptığı müziği sevmediği belirtiyor (ne kadar ayıp). Bahsi geçen isimlerin yanında Madonna ve Red Hot Chili Peppers’ın gitaristi John Frusciante gibi bilinen isimler de Aphex Twin’e olan hayranlıklarını dile getiriyorlar.
Dürüst olmam gerekirse Aphex Twin’le tanışana kadar elektronik müzikle pek arası olmayan hatta çok da haz etmeyen birisiydim. Fakat bu tanışma bir türe olan bütün bakışımı baştan aşağı değiştirdi. Çünkü o ana kadar dinlediğim neredeyse her şeyden çok farklıydı. Elektronik müziğin sadece yüksek ritimlerden, trap drumlardan ve ruhsuz bir tür olmaktan çok uzak olduğunu gösterdi bana. Fakat bunu yaparken sadece deneysel olmak adına deneysel olmuyor, müziğine işlediği her notanın arkasında bir sebep yatıyordu. Açıkçası Aphex Twin hakkında diyeceklerim bu kadar. Şu ana kadar merak edip bir şarkısını açmadıysanız bir an önce açmanızı önerir ve şimdiden keyifli dinlemeler dilerim.
Kapak Fotoğrafı: Imdb
İlginizi çekebilir: İrem Dastan’dan Ólafur Arnalds
Okuması çok keyifli ve bilgi verici bir yazı olmuş ! Bu güzel içerik için teşekkürler🙂
Beğenmene çok sevindim!!