Datça Vineyard: Bağların Arasında Bir Huzur Noktası
Etrafımda zeytin ağaçlar, asma bahçeleri; karşımda Akdeniz manzarası, epey rüzgarlı bir tepede, taştan zarif bir yel değirmeninin içindeyim. Tarihi şarap bölgesinde, Kızlan Köyü’nde yer alan Datça Vineyard’la tanıştığım ilk an, bu an. Henüz burada huzur ve keyif içinde geçireceğim iki günden habersizim…
Datça Şarapçılık, sıcacık bir aile işletmesi. Hani, ‘sürekli daha fazla büyüme’ kaygısı olmayıp tutkunun peşinden giden, işini aşkla yapan insanların emeğiyle varlığını sürdüren işletmelerden. Kendisi 2011 yılında, İşleyici ailesi tarafından kuruluyor olsa da, ailenin şaraba olan sevgisi çok daha gerilere dayanıyor.
Hasan İşleyici, Ankaralı bir kimya mühendisi. Tam bir şarap tutkunu. O kadar ki, 2006 dolaylarında, kimya mühendisliğinden gelen bilgi birikimini, hobisiyle birleştirerek, evinde amatör şarapçılık yapmaya başlıyor. Derken, şarabın bilgeliğini ve güzelliklerini dostlarıyla paylaşma motivasyonuyla, aynı zamanda Knidos’un 4000 yıl önceye dayanan şarap tarihini yeniden canlandırma umuduyla, ailece Datça’da, 50 dönümlük bir arazi alıyor, burada bir bağ evini hayata geçiriyorlar. Bir hayal gerçek oluyor böylece… “In vino veritas” adlı Latince deyişin, “şarapta gerçek vardır” anlamına geldiğini ve şarap içenin dili çözüldüğü için söylendiğini ise, kendisiyle ettiğimiz tatlı sohbette öğreniyorum.
Odamıza geçiyoruz, kapıdan içeri adımımı atar atmaz hissettiğim duygu, ferahlık. Odamız alabildiğine uzanan zeytin ağaçları ve asma bahçelerine bakıyor. Aynı manzaraya bakan açık hava masaj havuzu, beni adeta keyfe çağırıyor. Sabahları erkenden uyanıp Akdeniz manzarasına karşı güneşi doğurmanın hayalini daha ilk andan kuruyorum (ve sonraki iki gün bu hayal gerçek oluyor!).
Aynı ferahlık hissini, yatak odasında gökyüzünü izleyebileceğim gökyüzü penceresiyle tanıştığımda da hissediyorum. Ve o gece, uzun zaman sonra ilk kez, yıldızları izleyerek uykuya dalıyorum…
Ertesi gün, Datça Vineyard’ın bağları arasında küçük bir gezintiye çıkıyoruz. Bağ çubuklarının Fransa’dan geldiğini öğrendiğimiz, Kızlan’ın verimli ovasında yer alan bu bağda; Syrah, Cabernet Sauvignon, Merlot, Öküzgözü, Boğazkere, Chardonnay, Sauvignon Blanc, Datça’nın vahşi asmaları ve yemelik asmalar yer alıyor. Şu an hala bağdan şişeye kadar her şeyin el emeği ile yapıldığı Datça Vineyard’da, 180 adet zeytin ağacı da bulunuyor. Bu ağaçlardan elde edilen zeytinler ile erken hasat ve soğuk sıkım zeytinyağları yapılıyor. Cabarnet Sauvignon üzümlerinin bazılarından ise sirke üretiliyor.
Biz ise sürgün seyreltme zamanına denk geliyoruz. Sürgün seyreltme, bağlarda oluşan sürgünlerin verimliliği beklenenin üzerinde gerçekleştiğinde, verimli sürgünlerin bir bölümünün alınması işlemine deniyor. Merak edip, “Üzümlerin hasadı için belli bir zamanı var mı?” diye sorduğumuzda, tahmin etmeyeceğimiz kadar güzel bir cevap alıyoruz: “Patron doğa, o bize ne söylerse o…” Bu yüzden onlar için, üzüm hasadının belli bir zamanı yok, doğal üretim yapmak istediklerinden, ihtiyaçları olan şeker oranını yakalar yakalamaz başlıyorlar hazırlığa. Bağlarda gezerken kendilerinden öğrendiğimiz bir bilgi de, şarap için ideal alkol oranının %12 ile %15 arasında olduğu. Derken, şaraphanede ve hemen ardından mahzende alıyoruz soluğu.
Datça Vineyard’da bağlar, şaraphanenin etrafında yer alıyor. Yani bir başka deyişle, chateau (şato) tipi şarapçılık yapıyorlar. Şato şarapçılığı, dünyaca ünlü Bordeaux şatolarının da katkılarıyla, günümüzde kaliteli şarap üretiminin olmazsa olmazı haline gelmiş, onlardan öğreniyorum… Burada şarap üretiminin her aşamasını dinliyoruz. Öğrendiğimize göre, kırmızı şarap rengini, tadını kabuğundan alıyor, bu da konu şarap olunca hepimizin duyguğu ‘tanen’ kelimesi ile yakından ilişkili. Tanen, üzümün kabuğunda, sapında ve çekirdeğinde yer alan, buruk ve damak kurutan bir bileşen… Mahzenin kapısından içeri girdiğimizde ise, burada beyaz şarapların en az 8 ay, kırmızıların bir yıl olmak üzere, Fransız meşe fıçılarında dinlendirildiğini öğreniyoruz. Belli bir tat, asit, tanen oranı elde etmek için bu dinlendirilme süreleri çok önemli…
Ve deneyimimizin en lezzetli kısmına geldik: Şarap tadımı! İlk denediğimiz şarap, Cnidus Syrah Rezerve oluyor. Bu şarap, salkım seyreltmesi uyguladıkları bağlarından elde edilen Syrah üzümlerle üretiliyor ve Fransız meşe fıçılarda dinlendiriliyor. Böğürtlen, biber ve baharat kokuları içeren dengeli ve keyifli bir şarap. Hemen ardından önümüze, tek yerli üzüm kupajları olan, Cnidus Öküzgözü – Boğazkere Rezerve geliyor. Zengin bir meyvemsi aromaya sahip Öküzgözü ile baharat aromalı Boğazkere üzümlerinin kupajıyla üretilmiş bir kırmızı sek şarap. Tam damak tadıma göre! Sıra, Cnidus Merlot Rezerve’de. Kırmızı meyve ve füme aromaları baskın, kadifemsi bir dokusu var… Merlot severler için harika bir seçim. Ve belki de, bugüne kadar denediğim en kendine özgü şarap… Datça Yarı Tatlı Beyaz! Sauvignon Blanc üzümlerinden elde edilmiş ve Datça çam balı ile tatlandırılmış bir otantik, yarı tatlı beyaz şarap. Ben çok sevdim!
Sonrası görsel bir şölen… Kurutulmuş meyveler, birbirinden lezzetli peynirler, bir zeytinyağı delisi olarak beni benden alan zeytin kasesi, tazecik ekmekler ve tabii ki badem… “Peki ya yanında?” dediğinizi duyar gibiyim. Yanında, favorim, Datça Sauvignon Blanc Beyaz. Epey meyvemsi ve çiçek aromaları… Yapısı asidik. Peynirler ile daha uyumlu bir şarap hayal edemiyorum!
Özetle, elimde şarap, bağlara karşı denizi seyrettiğim ve rüzgarın yüzüme çarptığı o an, Datça Vineyard dışında başka hiçbir yerde olmak istemediğimi hissettiğim bir andı. Doğru anda, doğru yerdeydim. Ve bundan daha tatmin edici bir his olamazdı…
Datça Vineyard’ı websiteleri veya Instagram hesapları üzerinden takip edebilirsiniz. Bana sorarsanız, Kızlan ovasının bu cennet noktasında kendinize huzur dolu birkaç gün hediye etmelisiniz…
Kapak fotoğrafı: datcabag.com/
İlginizi çekebilir: Ecem Özden’den Datça Rehberi
Şarapseverler için güzel bir yazı olmuş, bahar geldi bir de pandemi yasakları kalkınca bir hafta sonu uğrayalım biz de. Şarabı kendi toprağında tatmak ayrı bir güzellik.