İlk yorumu siz yazın!
Kurgu ve Fantastik Türünde: Portekiz’den İyonya’ya 10 Kitap
Yine bir kitap önerisi serisiyle karşınızdayım! Kurgu ve fantastik türde eserler sevenler için İngiliz, İran, Türk, İrlanda, Portekiz, Alman, Amerika, hatta İyonya edebiyatından geniş bir yelpazeye sahip özenli bir liste hazırladım. Hepsinin sürükleyiciliği konusunda sizi temin edebilirim. Keyifli okumalar!
Kurgu ve Fantastik Türünde 10 Kitap Önerisi
Zaman Makinesi, H. G. Wells
1866 ile 1946 yılları arasında yaşayan H.G. Wells, “zaman makinesi” ve “zamanda yolculuk” kavramlarının yaratıcısı olarak bilinir. Uzaylı istilası, görünmezlik, nükleer ve biyolojik silahlar gibi birçok şeyi daha o yıllarda hayal edebilmiş bir fütürist aslında. Hayal gücüne hayran kalmamak elde değil.
Wells, Zaman Makinesi kitabında da 802.701 yılına yolculuk yapan bir bilim adamının yaşadıklarını anlatıyor. Artık insan ırkı iki farklı türe evrilmiştir: Eloi ve Morlock. Eloi’ler insana benzeyen ancak daha ufak, tüm gün yiyip içip eğlenen, tembel ve zengin sınıfken, Morlock’lar ise iri yarı, kuvvetli, tüm gün yerin altında çalışan işçi sınıf olarak tanımlanır. Kitap, Morlock’lar tarafından kaçırılan zaman makinesinin peşine düşen bilim adamının yaşadıklarını konu alıyor. Bir oturuşta bitirebileceğiniz oldukça farklı bir konu ve akıcı bir anlatıma sahip.
Kör Baykuş, Sadık Hidayet
Maceradan maceraya süreklendiğiniz fantastik bir rüyadan uyandığınızda kendinizi yorgun ve kafanız karışmış hissedersiniz ya, bu kitabı okumak da tam olarak öyle bir şey. Hayalle gerçeğin, geçmişle şimdinin birbirine karıştığı, modern İran edebiyatına ait sürrealist bir eser. Ayrıca Sadık Hidayet tarafından 1936’da çizilen kapak ve ilk sayfa görsellerini yukarıdaki Instagram paylaşımında sağa kaydırarak bulabilirsiniz. 🙂
İran’da tüm eserleri yasaklı olan Sadık Hidayet’in hayatından yansımalar barındırdığı için eserin tam anlamıyla anlaşılabilmesi adına İletişim Yayınları’na ait bu kitapta Ali Fuat Bilkan’ın şu satırları içeren son sözü mutlaka okunmalı: “Kör Baykuş Albert Camus’nün Yabancı’sındaki Meursault, Kafka’nın Dönüşüm’ündeki Gregor Samsa ile aynı ruh halini yaşar. Toplumdan soyutlanmış, çevresiyle bir türlü uyum sağlayamayan, karmaşık iç dünyasıyla korku ve tedirginlikler arasında gidip gelen huzursuz bir tip.”
Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir, Sezgin Kaymaz
Benden tam puan alan, bir solukta okunacak bir eser! Kitabı okurken sürekli kafamda giderilemeyen soru işaretleri vardı ve olaylar benim için hiç beklenmedik bir şekilde gelişti diyebilirim, dilini ve kurgusunu çok beğendim. Musa hayatındaki her şeyden ve herkesten kaçıp Uzunharmanlar mahallesine yerleşir. Ancak tuttuğu evde gizemli şeyler olmaktadır; yanıp sönen lambalar, tıkırtılar, gölgeler… Mahalleli de ona karşı tuhaf davranmaktadır, sanki ona bir şey ima ediyor gibi… Bir gün Leyla adında bir kadın belirir evde. Bu evin ona ait olduğunu ve 20 yıldır burada yaşadığını söyler. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi anlamadığı bir sebepten ötürü devamlı midesi bulanıyordur Musa’nın… Kitap hakkında spoiler vermemek için maaleef daha fazla anlatamıyorum. 🙂
Dorian Gray’in Portresi, Oscar Wilde
Oscar Wilde’ın tek romanı… Bu eser “Dorian Gray Sendromu”nu literatüre kazandırmış. Bu kavram kişinin takıntılı derecede dış görünüşüyle ilgilenmesi ve yaşlanmanın getirdiği fiziksel değişiklikleri sorun etmesi anlamına geliyormuş. “Günümüzde ne çok Dorian Gray var” diye düşünmeme sebep oldu doğrusu…
Dorian saf ruhlu ve herkesi kendine hayran bırakacak derecede yakışıklı olan bir gençtir. Ressam bir dostu onun yağlı boya portresini yapmak ister. Bitmiş portresine bakan Dorian çok içten bir dilekte bulunur; keşke yıllar geçtikçe kendisi değil de portresi yaşlansa… Sibyl Vane adında bir aktrise aşık olan Dorian, zamanla egoist, bencil ve vicdansız bir adama dönüştükçe, kendi vücudunun genç kalmasına karşılık, portresinin yaşlandığını fark eder.
Körlük, Jose Saramago
Bu kitabı Fas seyahatim sırasında okudum ve tam o sıralarda koronavirüs hem orada hem de Türkiye’ye yayılmaya başlamıştı. Kitap da körlüğün salgın olarak insanlara yayılmasını konu alınca beni iki kat etkiledi! Nobel ödüllü yazar Jose Saramago kitapta nokta ve virgülden başka bir noktalama işareti kullanmamış, ona rağmen çok akıcı ve anlaşılır. Eser ayrıca 2008 yılında sinemaya da uyarlanır.
Kitap bilinmeyen bir ülkenin, bilinmeyen bir şehrinde geçiyor. Karakterlerin ismi yok, yalnızca dış görünüşleriyle ifade ediliyor, “doktorun karısı”, “koyu renk gözlüklü kız” gibi; çünkü tüm bunların hiçbir önemi yok, yaşananların tümü evrensel. Kör olan insanlar ve onlarla temasta olanlar atıl bir akıl hastanesinde karantinaya alınıyor. Kısa bir süre sonra temel ihtiyaçlar önem kazanıp maddiyatın, nezaketin önüne geçiyor. Kimsenin gözleri görmediği için herkes istediği gibi davranmaya başlıyor, güçlü güçsüzü kendi çıkarı için kullanıyor.
Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar
Öncelikle bu kitapla ilgili en çok beğendiğim şey kitabın kurgusu ve küçük küçük hikâyeleri ustalıkla birbirine bağlayışı. Kitapta çözemediğiniz bir gariplik son birkaç sayfada açıklığa kavuşuyor. Beyhan Budak’ın da bir videosunda belirttiği gibi yazar sanki zaman makinesiyle o döneme gidip bir süre yaşamış gibi hissediyorsunuz. O kadar gerçekçi detaylar mevcut yani. Ayrıca kitaba ait bir çizgi roman var İlban Ertem tarafından 5 yılda tamamlanan, mutlaka bu kitabı sevenlerin kütüphanesinde bulunmalı!
Konusuna gelirsek kitap 1600’lü yılların İstanbul’unda geçiyor. Uzun İhsan Efendi dünyayı dolaşmadan, yalnızca düşlerinde gördüğü kadarıyla bir dünya atlası hazırlamıştır. Oğlu Bünyamin babasının ona hediye ettiği bu atlası alıp evden ayrılarak türlü maceralar atılır. Ara ara atlasını açıp okuyan Bünyamin, yaşadıklarıyla bu satırların ilginç bir şekilde birbirleriyle bağlantılı olduğunu fark eder, sanki kaderi önceden yazılmış gibi…
Momo, Michael Ende
Yine benden tam puan alan bir kitap. 🙂 Asıl zenginlik ve mutluluğun maddiyattansa anı yaşamaktan, kendine ve sevdiklerine zaman ayırmaktan geldiğini anlatan çok yaratıcı bir kitap. Her bölümün başlığı oldukça orijinal ve satır aralarında bulunan yazara ait çizimler çok tatlı!
Momo eski bir tiyatro harabesinde yaşayan “kimsesiz” (ama aslında “herkesi” olan) küçük bir kız. En önemli özelliği ise çok iyi bir dinleyici olması ve maddiyattan ziyade hayalce, zamanca ve arkadaşça zengin olması. Gri renkli, soğuk tenli, ağızlarında sürekli sigara olan Duman Adamlar, insanlara zaman tasarruf etmeleri gerektiğini söyleyerek, onların tasarruf ettikleri zamanları onlardan çalarlar. Ancak bu şekilde hayatta kalabilirler. İnsanlar daha “gerekli” işlerde çalışarak daha doğru bir hayat yaşadıklarını düşünmektedir ancak kendileri ve sevdikleri için zaman ayırmadıklarından aslında mutsuzlardır. Momo’nun Hora Usta ve kaplumbağası Kassiopeia ile bu adamlara karşı mücadelesine eşlik ederiz.
Odesa, Homer
Montaigne’e göre Homeros 3 büyük adamdan biri, çünkü dehasıyla bunca tanrılar yaratmış ve insanlara da kabul ettirmiş. Yüzyıllarca krallar, devletler, imparatorlar sanki ondan aldıkları rolleri oynamışlar ve bütün dünya bu komedyanın sahnesi olmuş. Onun adı ve eserleri kadar dillere destan olmuş ne var? İşte bu yüzden bu dehanın bir kitabını listenize mutlaka eklemelisiniz. MÖ 8. yy’a dayanan bu eserin en önemli bir diğer özelliği yüz yıllarca anlatılan, anlatıldıkça detaylanıp gelişen, yazılı olmayan 12 bin dizelik bir şiir olması aslında.
Truva Savaşı’nın ardından kahramanımız Odesa ve silah arkadaşları eve dönüş yolculuğuna geçer. Odesa’ya kızan deniz ve depremler tanrısı Poseidon, Odesa’yı cezalandırır ve onun 20 yıl evden uzak kalmasına neden olur. Göklerin tanrısı Zeus da Odesa’yı kurtarması için barış tanrıçası Athena’yı görevlendirir. Böylece tanrıların yardımıyla eve dönüş yolculuğuna çıkan Odesa bir dolu maceranın içine atılır.
Pir-i Lezzet, Saygın Ersin
Bu kitap yıllardır okuduğumuz bildiğimiz Osmanlı sarayında geçiyor, ama bu sefer mutfağında… Yazarı şahsen ilk defa bu kitapla tanıdım ama olayları birbirine ustalıkla bağlayışına hayran kaldım. Kurgusu, hiç eksik olmayan gizemi, akıcı ve yalın anlatımı, üstüne de Osmanlı Mutfağı hakkında dolu dolu bilgiler vermesi oldukça tatmin edici. Son sayfasına kadar merakla okudum. Üstelik yaptığım yemekleri çeşitli baharatlar ve birbirine zıt tatlarla lezzetlendirmemi bile sağladı. 🙂
Kitabın konusu ise şöyle; sarayda doğan hükümdar çocuklarından biri, kardeş katline kurban gitmemek için annesi tarafından kaçırılıp bir aşçıya emanet edilir. Çocuğun yemek konusunda doğuştan olağanüstü bir yeteneği vardır. Çeşitli lokasyonlarda, çeşitli insanların yanında yemek yapmayı, baharatları ve astrolojiyi öğrenir. İntikam amacıyla yaptığı bu çok detaylı planında adım adım ilerler…
Mülksüzler, Ursula Le Guin
Ursula Le Guin, yarattığı dünyaları nasıl bu kadar detaylıca hayal edebilmiş, insanın aklı almıyor. Distopya ve ütopyayı bir arada barındıran Mülksüzler, iki dünyayı da ustalıkla eleştirmiş. Herkesin okuması gereken kült bir kitap. Bu arada eserin adı İngilizce’de “Dispossessed”. Yazar kitabın adıyla Dostoyevski’nin İngilizce’ye “Possessed” (sahip olunanlar) olarak çevrilmiş eserine atıfta bulunuyor aslında. Le Guin burada yarattığı dünyalardan birinin, üretim araçları ve yönetim bakımından “sahipsiz” yani özgür olduğunu ifade ediyor.
Başta da belirttiğim gibi kitap hayali dünyalarda geçiyor. Yaklaşık 200 yıl önce Urras gezegeninden bir topluluk, kapitalist, otoriter ve hiyerarşik düzeni terk edip Annares gezegenine yerleşir. Burası çorak, iklimi elverişsiz olmasına rağmen özgür bir dünyadır. Kimsenin sahibi yoktur, kimse de bir şeye sahip değildir. İnsanlar belirli sürelerle çeşitli işlerde çalışırlar. Shevek adlı bir fizikçi üzerinde çalıştığı bir teoriyi geliştirmek için davet edildiği Urras’a gider ancak buradaki erkek egemen, kapitalist, sömürüye dayalı hiyerarşik yapı onu dehşete düşürür.
Kapak Fotoğrafı: Pixabay (pexels.com)
İlginizi çekebilir: Başak Aydın’dan Öykü Sevenler İçin 5 Kitap Önerisi
Adını ilk kez gördüğüm kitaplarla tanıştım, teşekkürler
Bunu duyduğuma çok sevindim, umarım beğenirsiniz, iyi okumalar 🙂