Avrat Otu: Nurgül Yeşilçay’dan Kadınlar Üzerine Sergi
Geçtiğimiz yıl Mart ayında daha ülkemizde hiç Covid-19 vakasının görülmediği günlerde Instagram’da çok uzun zamandır takip ettiğim, oyunculuğunun yanı sıra tarzını, duruşunu da çok beğendiğim Nurgül Yeşilçay’ın ilk resim sergisini açacağını öğrendim. Ressamlığı hakkında neredeyse hiçbir bilgim yoktu ama yaptığı tabloları gördüğümde “mutlaka İstanbul’a gidip sergiyi ziyaret etmem gerekiyor” diye düşündüm. Ama ne yazık ki serginin açılmasından sadece üç gün sonra ülkede ve dünyada hayat durdu ve bu planlarım sadece ”plan“olarak kaldı.
Nurgül Yeşilçay’ın resimlerinde henüz arkasındaki hikayeyi öğrenmeden beni çeken şey; çok başarılı bir teknikle Anadolu motifleri ile modern dünyayı birleştiriyor olmasıydı. Kullandığı renkler, yakaladığı otantik hava bu serginin sadece hobi olarak yapılmış tablolardan oluşmadığını gösteriyordu.
Serginin üzerinden bir yıl geçmişken geçtiğimiz günlerde resim sanatıyla ilgili bir belgesel izlediğim sırada tekrar aklıma bu tablolar geldi ve aslında tabloların hikayelerini ne kadar merak ettiğimi fark ettim. Nurgül Hanım ile röportaj yapıp eserlerinin hikayesini kendi ağzından dinlemek için kendisine mail attım, hemen ertesi gün bana iletişim danışmanı aracılığı ile döndü ve sonuç olarak geçtiğimiz gün kendisi ile çok samimi ve sıcak bir görüşme gerçekleştirdik.
Tabloların çıkış hikayesinden, resme olan ilgisinin nasıl başladığına ve hatta NFT için nasıl bir çalışma yaptığına kadar birçok konuda konuştuk. Son günlerde konuştuğum kişiler arasında NFT dünyasını tamamen kabul etmiş ve çoktan bu dünyayı benimsemiş birisinin karşımda olmasından ayrıca çok mutlu oldum. theMagger adına yapacağım röportajıma notlar hazırlayarak katılması, içten, doğal ve samimi yaklaşımı röportaj ile ilgili sizlerle mutlaka paylaşmak istediğim ayrıntılar arasında. Buradan bir kez daha beni kırmayarak vakit ayırdığı için Nurgül Hanım’a çok teşekkür ediyorum.
Sorulara geçmeden önce sergi hakkında kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Sergide bulunan 14 tablo Anadolu’da ve aslında dünyada yer alan “kadın” algısına ışık tutuyor. Nurgül Yeşilçay, bu sergiyi Emine Bulut’un “Ölmek İstemiyorum!” feryatlarını gördükten sonra yapmaya karar verdiğini söylüyor. Emine Bulut örneğindeki gibi birçok trajik gerçeğe tepkisini bu yol ile göstermek istediğini belirtiyor.
Serginin adının Avrat Otu olmasının arkasında da çok ilginç bir hikaye yatıyor. Avrat Otu eskiden cilde iyi geldiği, insülin direncini geçirdiği, çeşitli hastalıklarda kullanıldığı için baş tacı edilen bir ot olarak bilinirdi. Ancak bundan yaklaşık bir yıl kadar önce aslında bu otun faydalı değil, insanları zehirleyen bir ot olduğu söylenince bir anda lanetlendi! Nurgül Yeşilçay, bu durumu aslında anaerkil olan Anadolu insanının kadını lanetleyip tabiri yerindeyse zindanlara atmasına benzetiyor ve serginin adının Avrat Otu olmasına karar veriyor. Hatta sergi mekanı olarak Anemas zindanlarını seçmesinin tüm bu hikaye ile örtüştüğünü söylüyor.
Nurgül Yeşilçay İle: Sergisi Avrat Otu Üzerine Bir Sohbet
Sizin resim yaptığınızı duyan, gören herkes bu merakınızın Asmalı Konak dizisinde canlandırdığınız Bahar karakterinden sonra oluştuğunu düşünüyor. Gerçekten o zaman mı başladı bu ilgi yoksa hep var mıydı?
Aslında ne zaman tam olarak resim yapmaya merak sardığımı hatırlamıyorum. Resim benim hayatımda hep vardı. İlkokul yıllarımda yaptığım resimlerle ödül aldım. Demek ki küçük yaşlarımdan beri ilgiliymişim resme karşı.
Lisedeyken dört yıl boyunca resim eğitimi aldım çünkü amacım ressam olmaktı. O zamanlar oyuncu olmayı düşünmüyordum ama sonra oyuncu bir çocuğa aşık oldum ve onunla iletişim kurmak için konservatuvara girdim. Çocukla ayrı şehirlerde yaşamaya başladığımız için bir daha birbirimizi görmedik ama ben ressam değil oyuncu oldum. Kader işte! Sonra ben oyunculuğu çok sevince ve ilgimi bu yöne verince resim biraz arka planda kaldı ama yine de hayatımda ufak da olsa yer alıyordu. İşte senaryoların boş kalan arka sayfalarına falan çiziyordum bir şeyler. Sonra, bundan 5 yıl önce bir arkadaşımla sanayi mahallesinde atölye açtık orada bir şeyler yapmaya başladık. Bu sergide bulunan eserler de yaklaşık dört yıllık eserler. Şimdi ise resimlerimi yapmaya evde devam ediyorum.
Sergi tamamen “kadın” üzerinden mesajlar veriyor. Neden böyle bir tema seçtiniz?
Kadın olmanın ne kadar harika bir şey olduğu, kadınların özgürlükleri, sorunları, farklı farklı halleri yani kadına dair her şey son dört yılda üzerine çok düşündüğüm konular oldu. Kendimizi keşfetmeye başladığımızda ne kadar renkli bir dünyamız olduğunu fark ediyoruz. Bizi ‘biz’ olarak tanıyabilseler biz kadınları daha da çok sevecekler!
Ben bu sergiye bir kadın gözlerimizin içine baka baka “ölmek istemiyorum!” dediğinde karar verdim. Duygularımı sosyal medyaya yazmak ya da sadece bu duruma üzülmek yerine kendimi böyle ifade etmek istedim. Bu duruma sanatımla reaksiyon göstermek istedim.
Kadınların yaşadığı sorunlar, tacizler cinayetler ortada. Her gün başka bir haber alıyoruz bununla ilgili. Üstelik kadınlar bunca haksızlığa uğrarlarken mağdur bile olamıyorlar. Dünyada da bu böyle. Hollywood’da erkek egemen bir durum yaşanıyor hala. Kadınlar artık zindandan çıkmak istiyor. Artık kadınlar seslerini daha çok çıkarmak istiyor. Benim sesimi çıkarma yöntemim de bu sergi oldu.
Serginizin bir diğer anlamı da aslında gelirinin ÇABA Derneği yararına kullanılacak olmasıydı. Ama dünya birden bire başka bir hale dönüştüğü için yarım kaldı. Yeni gelişmeler var mı serginin geleceği ile ilgili?
Sergiyi yaptıktan sonra çok güzel teklifler geldi. İngiltere’den, Almanya’dan ve Viyana’dan teklifler aldık ama ne yazık ki gidemedik. Önümüzdeki yıl pandemi biterse buralarda sergilerimiz olacak.
Tablolarınızın her birinin çok farklı hikayeleri var. Ben de hepsini beğendim aslında ama özellikle iki tanesinin benim için yeri farklı. Bunlardan biri ‘Karar Verenler’. Bu tablonuzun hikayesi nedir? Kim bu karar verenler?
‘Karar Verenler’ tablosundaki maymunlar bizi temsil ediyor. Onlar, hepimiziz. Hepimiz karşıdan insanlar hakkında ahkam kesiyoruz. İşte bir kadın gece sokakta öldürülüyor mesela, diyoruz ki “O saatte neden ordaymış?” Ya da bir televizyondan izlediğimiz, telefonda gördüğümüz kadarıyla yargılıyoruz insanları. Her şeyi çok bildiğimizi sanıyoruz. Bu nedenle tabloda maymunları kullanmak istedim ve karar verenler olarak bizi temsil etmeleri gerektiğini düşündüm.
Üzerinde konuşmak istediğim diğer tablonuz da “Ringdeki Kadın”. Onu görünce tabii ki kendi hayat görüşümle bir yorum yapıyorum ama siz bu tabloyu ortaya çıkarırken tam olarak nasıl bir duyguyla yaptınız onu merak ediyorum?
Ringdeki Kadın’ın alt metnini şöyle özetleyebilirim: Bir kadın için hayat gerçekten çok zor. Çoğu zaman kimliğiyle karakteri ile değerlendirilmiyor da bir et parçası gibi görülüyor kadın. Devamlı hayatta kalmak için ruhen dövüşmek zorunda bırakılıyor. Bu tablo spesifik olarak nasıl ortaya çıktı onu bilmiyorum, hatırlamıyorum ama zaten hepimizin kadın olarak yaşadığımız şeylerden yola çıktım. Kadın olarak bu dünyada ruhen daha çok dövüşmek zorunda kalıyoruz. Bu tabloyu, bunu düşünerek yaptım.
NFT için bir çalışma yaptığınızdan bahsetmiştiniz. NFT’ye nasıl bakıyorsunuz? Ne kadar yakın hissediyorsunuz kendinizi bu dünyaya?
NFT ile ilgili Türkiye’de hiç katılmadığım bir düşünce yaygın. NFT denilince hemen “Kaç Ethereum kazanırım?” diye düşünülüyor. Yani sadece bu işten nasıl bir dijital kazanç elde edilebileceğine bakılıyor. Ben buna hiç katılmıyorum. Çünkü NFT gerçekten çok enteresan bir dünya. Bence çok harika! Orada olmak benim için çok heyecan verici ve geleceğin dünyası işte tam da böyle bir dünya olacak. Ben kendi adıma çok önemli olduğunu düşünüyorum ve mutlaka orada olmak istiyorum. Bu konuda şimdi ayrıntılarını paylaşamayacağım bir çalışma yapıyoruz. Çok güzel olacak. Planlarımıza göre yaklaşık 1 ay içinde ben de NFT dünyasında olmuş olacağı.
Ne kadar harika! Türkiye’de NFT ile ilgili bu algıyı ben de anlamıyorum. İşin derinine henüz inemediğimizi düşünüyorum. Ama sizin bu konuda bu kadar bilgili olmanız ve konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşmanız beni hem şaşırttı hem de mutlu etti. Peki NFT’ye bir tablo ile mi katılmayı planlıyorsunuz? Eğer öyleyse hangi tablonuzla ya da nasıl bir konseptle katılacaksınız?
Ben NFT’ye resimle girmeyeceğim. Başka bir şey deniyoruz. O denediğimiz şey daha çok oyunculukla ilgili olacak. Önce onunla NFT dünyasını denemek istiyorum. Aklıma benim bu konu ile ilgili bir fikir geldi ve birkaç arkadaşımla bu fikrimi gerçekleştireceğiz.
Bence NFT demek değerli içerik oluşturmak demek. Şuanda herkes NFT‘yi sadece ressamların eserlerinin satıldığı bir platform olarak görüyor. Ama öyle bir şey değil. Ürettiğin değerli bir şeyi oraya koyabiliyorsun. Biz de arkadaşlarımla oyunculuk ile ilgili bir çalışma yapacağız.
Farklı bir çalışma olacağından eminim. Bana vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Dünya tekrar normale döndüğünde mutlaka serginize katılmayı dört gözle bekliyorum.
Kapak Fotoğrafı: Nurgül Yeşilçay
İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi
İlk yorumu siz yazın!