Dublin'de Bir Yaz Günü: Parklardan Rooftop'lara
Dublin’i keşfetme tutkusunun peşinden gitmek, dört mevsimde de ayrı güzel. Sizi Noel pazarlarında renkgârenk standların karşıladığı, kitapçıların ve konser mekanlarının yeni keşiflerle dolu olduğu gri ve yağmurlu kış günlerinde şehrin sokaklarını dolaşmanın, uzun ve yorucu bir günün ardından bir pub’da İrlanda viskisiyle buluşmanın hazzını Dublin’de bir kış günü yazısında konuşmuştuk. Dünyanın en yeşil metropollerinden Dublin, yaz günlerinde de bambaşka: Gelin, parklarıyla, plajlarıyla, doğa yürüyüşleri ve rooftop barlarıyla, bir kez daha Dublin’e gidelim!
Dublin’deki o yazı ve Liffey Nehri’nin kokusunu hatırlıyorum,
Gençler Grafton sokağında yürüyor ve herkes çok iyi görünüyordu.
Bir yerde duyduğum “Rock ‘n’ Roll never forgets” şarkısını söylüyordum,
Mırıldanışım 46A otobüsü ve alçaktan uçan bir jetin çığlıyla boğulmuştu.
Gitarımı almak için Don Laoghaire’e giden bir otobüse atlamıştım,
Ve otobüste bir sarhoş bana nasıl zengin olabileceğimi anlatmıştı.
Yolun uzun olmadığına sevinmiştim.
Bu şarkı sözleri, geçtiğimiz yıl 40. yaşını kutlayan hit İrlanda şarkısı “Summer in Dublin“e ait. Kırk yıl sonra, bugün bile dünyanın birçok yerindeki İrlandalılar için eve duyulan özlemi arttırma gücüne sahip. İrlandalı müzik gruplarından Bagatelle‘in şarkısı, Dublin’de bir yaz gününü aynı anda mutlu ve hüzünlü olabilen bir melodiyle tanımlıyor. 1980 yazında doğrudan listelerin 1 numarasına yerleşen ve yaz boyunca tahtından inmeyen “Summer in Dublin“, grubun solisti Liam Reilly‘nin imzasını taşıyor. 1978 yazında, sıcak bir günde Dublin’de geçirdiği gerçek bir günde yaşadıklarını, gördüklerini ve kokladıklarını bir kağıda not eden Reilly, bir ayakkabı kutusuna koyduğu bu not kağıdını bir taşınma sırasında neredeyse kaybediyormuş. Tesadüfen kurtarılan şarkı, bugün Dublin yazını bize en iyi anlatanlardan. Peki şarkıda geçenlerin ötesinde, nasıldır Dublin’de yaz?
Yeşil alanlar, Dublin’in vazgeçilmezi. Dublin’de mükemmel bir yaz gününe sabah kahvaltınızı (ya da öğle yemeğinizi) doldurduğunuz bir piknik sepetiyle çimenlere uzanarak başlamak bu şehirde yazın tadını çıkarmak için ideal. Paris’in zirvede yer aldığı, 2019 yılındaki bir araştırmaya göre, dünyanın en yeşil altıncı metropolü seçilen Dublin, bu başarısını en çok Phoenix Park’a borçlu. New York’taki Central Park’ın iki katı büyüklüğündeki, Avrupa’nın en büyük parkı olma özelliği taşıyan Phoenix Park’ın en önemli özelliği, gözlemlemesi mutluluk veren, yeri geldiğinde size eşlik bile edebilecek geyik nüfusu. Güneş yüzünü gösterdiğinde Dublin’i doyasıya yaşamak için, Phoenix Park’ta piknik yapabilir, bisiklete binebilir, çimenlere uzanıp kitap okuyabilirsiniz. Bir zamanlar Guinness ailesine ait St. Anne’s Park, “peri masalı ağacı” olarak adlandırılan bir ağaca ev sahipliği yapan Marley Park ve yine şehrin kalbinde yer alan St. Stephen’s Green de Dublin’in kalbinde yar alan, şehrin tadını çıkarmanıza yardımcı olacak parklardan. Güneşli olmayan günler de sizi mutsuz etmesin, St. Stephen’s Green’in çevresinde yer alan Fitzwilliam Hotel ya da Shelbourne Hotel gibi mekanlarda beş çayı, iştahınızı da mutluluğunuzu da arttıracaktır.
Dublin’de yaz, şehre kısa bir otobüs ya da tren yolculuğu mesafesindeki plajlar ve doğa yürüyüşleriyle de güzelleşiyor. Dublin şehir merkezine 25 km uzaklıktaki Donabate Beach, şehrin en popüler plajlarından. Lambay Adası manzarasıyla bu plajda kum tepeleri ve kayalıklar arasında uzun ve bol oksijenli bir yürüyüş yapabilir, kano yapabilir ya da sadece güneşlenip denizin tadını çıkarabilirsiniz. Sörfçülerin tercih ettiği Dollymount Strand, etrafında popüler golf sahaları bulunan ve “Kadife Kıyı” olarak adlandırılan mavi bayraklı Portmarnock Beach ve James Joyce‘u hatırlatan Martello Kulesi’nin yanı başındaki Portrane Beach ise şehirden fazla uzaklaşmadan uğrayabileceğini plajlardan.
Sizin için yaz, deniz ve plajdan çok doğa yürüyüşleri mi demek? O halde bir gününüzü Dublin Mountains rotasına ayırmalısınız! (Yaz sıcağı Dublin’in dağlarında daha az hissediliyor belki, ama yanınıza bol su ve atıştırmalıklar almayı, doğa yürüyüşüne uygun kıyafet ve ayakkabılar giymeyi unutmayın.) Şehrin güneyindeki dağlık alandaki yürüyüş rotası hem muhteşem manzaralarıyla hem de ilginç mitleriyle zevkli bir gün geçirmenizi sağlayacak. Dublin’in banliyölerinden Shankill’den başlayan bu rota, Barnasligan Ormanı‘ndan dağların ne yüksek noktası olan, 537m yükseklikteki Fairy Castle‘a, Kelt mitolojisindeki tanrıların ve perilerin efsanevi yurdu olan, tam olarak “sonsuz gençlik yurdu” anlamına gelen Tír na nóg’dan Dublin’in su ihtiyacını karşılayan Bohernabreena‘ya uzanıyor. Yolda ufak ya da uzunca mıolalar verebileceğiniz, doğayla iç içe pub’lara rastlayabileceğiniz gibi, yolu birkaç kilometre uzatarak Hellfire Club‘a uğrayabilirsiniz. Montpelier Hill’deki bu av kulübesinin, on sekizinci yüzyılda Richard Parsons önderliğinde kurulan, zengin İrlandalıların zevk ve eğlence için gizlice toplandığı Hellfire Club‘ın buluşma noktası olduğu biliniyor. Bilinen değil ama söylenen bir detaysa oldukça ürkütücü: Perili olduğuna inanılan bu mekanda, geceleri dev bir kedinin hayaleti dolaşıyor ve bazıları onun Şeytan’ın ta kendisi olduğuna inanıyor!
Diyelim ki gününüzü parklara, plajlara ya da doğa yürüyüşlerine değil ama yoldaki her adımda, duvarlardaki her izde The Irish Spirit‘in hissedebildiğiniz bu güzel şehrin sokaklarına ayırdınız. Powercourt Town Centre’daki bağımsız mağazaları dolaştınız ya da bir kış gününden farklı olarak kitapları sokaklara taşmış kitapçılara uğradınız. Gün batımını bir rooftop barda, İrlanda viskili kokteyller eşliğinde izlemeye ne dersiniz? Dublin’in en popüler yazlık mekanlarından, sekizinci kattaki Marker Hotel Rooftop Bar, bunun için kusursuz bir seçenek olacak. İşinizi şansa bırakmamakta ve rezervasyon yaptırmakta fayda var. Gün batımında 360 derece Dublin manzarasına karşı kokteyllerle ferahlamak dışında, bu mekanda güneşi karşılayabileceğinizi de unutmayın – her cumartesi sabahı düzenlenen yoga etkinliklerine katılabilirsiniz. Cam çatısı sayesinde yağmurlu günlerde de manzaraya karşı yorgunluk atabileceğiniz Sophie’s Rooftop Bar & Terrace, 1920’ler estetiğiyle Vintage Cocktail Club ve daha modern dokunuşlara sahip Layla’s Restaurant & Terrace‘ı da listenize ekleyebilirsiniz.
İster doğanın içinde, ister sokaklarda… Dublin’deki yaz gününüz her nasıl geçerse geçsin, “Summer in Dublin” şarkısı kadar kalıcı ve mutluluk verici olsun!
İlk yorumu siz yazın!