Web 3.0: Geleceğin İnternetine Hazır Mıyız?
Şu anda 80 yaşında biriyle konuşsanız ve ona teknolojinin seneler içindeki değişimiyle ilgili fikrini sorsanız muhtemelen çok orijinal cevaplar alırsınız. Çünkü 80 yaşında olan biri; Türkiye’ye gelen ilk televizyonu, cep telefonunu, bilgisayarı, interneti, sosyal medya ağlarını görmüş; üstelik kripto paraları, NFT sanat eserlerini, Metaverse’i ve Web 3.0’ı da duymuştur. Anlayacağınız 80 yıla sığan teknolojinin akıl almaz değişiminin son noktasına gelmiş durumdayız. İnternetin geleceği ise Web 3.0 ile ayak seslerini duyurmaya başladı bile. Peki Web 3.0 nedir, bizim bildiğimiz 2.0’dan farkı nelerdir? Hazırsanız yeni nesil interneti yani Web 3.0’ı birlikte konuşacağız.
Geleceğin İnterneti Web 3.0’a Hazır Mıyız?
Web 1.0 ve Web 2.0
İnternet, 1990’lı yıllarda hayatımıza ilk giriş yaptığında Web 1.0’dı. Yani o dönem internet, birbirine bağlanan linklerden oluşuyordu ve salt okunur bir sistemden ibaretti. Veri ve içerikler bir veri tabanından ziyade, statik bir dosya sisteminden sunuluyordu. Sitelerin etkileşimleri de sınırlıydı. İçerik oluşturma sadece birkaç kişi tarafından yapılıyordu. İlkti ve internetin en güvenilir haliydi.
1999 yılı itibarıyla hayatımıza Web 2.0 giriş yaptı. İnsanlar pasif okuma eğiliminden yazma ve üretme seviyesine geçtiler. Statik web siteleri yerini dinamik web sitelerine bıraktı. Ardından hızla arama motorları ve diğer sosyal ağlar çevremizi sardı.
2014 yılına geldiğimizde internetin bu değişimi iyice hızlandı; çünkü oyuna mobil cihazlar da katıldı. İnternet artık sadece bilgisayarlarımızda değildi; aynı zamanda mobil cihazlarımızdaydı. Yazmak, okumak, üretmek herkes için kolaylaşmıştı. Artık web siteleri, kullanıcılar tarafından oluşturulan ve “user generated content” adı verilen içeriklerle beslenmeye başladı. Bilinen; YouTube, Google, Facebook, Twitter, Instagram, LinkedIn, Pinterest, Snapchat gibi dünya devi markalar da Web 1.0’dan Web 2.0’a geçiş sırasında doğdu.
Bugün; ben, siz, tanıdığınız herkes yani 3 milyardan fazla insan Web 2.0’a bağlanıyor. Dünya devi bu markalar aracılığıyla birbirimizle iletişim kurabiliyor, bilgiye ulaşıyor, sosyalleşiyoruz. Web 2.0 hepimiz için vazgeçilmez olmuş olabilir. İnsanlığa pek çok faydası da olmuş olabilir ancak göründüğü kadar masum olmadığını da hatırlayalım.
Algoritmaların Gücü Adına
Son dönemde internet sağlayıcılarının geldiği nokta, güvenlik ve kişisel verilerin kullanımı konularını da beraberinde getirdi. Hiçbir ücret ödemeden kullandığımız bu sosyal ağlar aslında kişisel verilerimiz karşılığında bize hizmet sağlayan bir internet bağlantısının ürünleri… Ücretsiz kullanılmasının sebebi ise sizin bilgilerinizi almak, işlemek ve satmaktan ibaret…. Örneğin bugüne kadar bu platformlarda harcadığınız saatlerin onların gözünde maddi bir karşılığı var. Eğer ortada satın aldığınız bir ürün yok ise orada ürün ne yazık ki sizsiniz…
Bu platformlar sizi elinde tutmak için formülünü açıklamadıkları gizli algoritmalar kullanarak vaktinizi daha da alma hedefi ile çalışır. Davranış değişikliği yaratan bu algoritmalar bilinçli karar vermemizi bile etkiler, çünkü bizi, bizden aldığı veriyle yönetme eğilimindedirler. Ancak bu tabii ki zorla değil, kendi rızamızla birlikte gerçekleşir. Bu hakkı ve gücü bu platformlara üye olurken kendi rızamız dahilinde verdiğimizi de hatırlayalım.
2020 yılında Netflix’te yayınlanan “Social Dilemma” isimli belgeselde Facebook, Instagram, Pinterest, Twitter ve Google’ın eski çalışanlarının ağzından anlatıldığı üzere büyük teknoloji şirketleri geliştirdiği yapay zekâ algoritmaları ile “big data” adı verilen büyük veri setlerini birleştiriyor. Kullanıcının tercihleri doğrultusunda öngörü analizleri oluşturuluyor ve bunlar yine kullanıcılar üzerinde deneniyor. Yani onlar ne görmemizi, ne hissetmemizi isterse, biz onu görüyor ve onu hissediyoruz. Bu şirketlerin geliştirdiği algoritmaların ise tek bir amacı var, bizi daha uzun süre içeride tutmak. Nihayetinde davranış ve kararlarımızda kademeli, hafif ve algılanamaz bir değişim gerçekleştirmek…
Web 3.0 daha mı güvenli?
İyi haber şu ki, geleceğin interneti Web 3.0’da güvenlik ve etik konuları önemli hale geliyor, çünkü bilginin kontrolü bireylere geçiyor. Son dönemde çok duyduğumuz Ethereum, Bitcoin gibi kripto paraların yaslandığı blok zinciri teknolojisi de internetin değişimini hızlandırmaya bu noktada ciddi katkı sağladı.
Web 3.0, blok zincirde çalışan ve merkezi olmayan uygulamaları ifade ediyor. Bu yapıda, doğrudan üreten, arada aracı olmadan kendi gibi tüketen veya üretenle buluşabiliyor. Anlayacağınız Web 3.0 ile kişisel verilerin paylaşılmadığı ve verilerden kazanç sağlanmadan kullanıcıların katılmasına izin veren yeni bir internet türü doğuyor.
Web 1.0’da sunucular vardı. Web 2.0’da ise platformlar yer alıyordu. Ancak her iki yapının da bir merkeze yani bir sunucuya bağlı olması gerekiyordu. Web 3.0 ise bunlardan farklı olarak bir sunucu ya da aracı platforma ihtiyaç duymadan birbirine bağlanabilme, merkeziyetsiz internet sunabilme özelliğini taşıyor. Web 2.0’da sunucular çökebilir, sosyal medyalara erişim engellenebilir. Fakat Web 3.0’da sunucular çökmez, çünkü bu sistemde binlerce bilgisayardan oluşan, merkezi olmayan ağlar kullanılır.
İnternetin geleceği, merkeziyetsizlik kavramı ile tanışmamızdan sonra sanata da yeni bir soluk getirdi. Fiziksel sanat eserlerinin, blok zincir teknolojinde NFT sanat eserine dönüşümüne tanık olduk. Merkezi bir sistem olan internette adeta yeni nesil bir çıkartma yaşandı da diyebiliriz.
Bir diğer yazımda daha detaylı değineceğim Metaverse de; Web 3.0 alt yapısının üst katmanı gibi karşımıza çıkan sanal bir evren tanımı. Bu evren, giyilebilir teknolojiler, kask ya da VR gözlükleriyle sizi dış dünyadan soyutlayıp adeta bir oyun dünyasında deneyim boyutuna çıkarmayı hedefliyor. Birçok oyun şirketinin halihazırda yarattığı bu alternatif evrenler için teknoloji şirketleri, gerçek ve sanal dünya nasıl harmanlanır noktasında çalışmalarını sürdürüyor.
Biz internetin bu baş döndüren değişimini sindiremeden, Metaverse dünyasını deneyimlemeye başlayacağız gibi görünüyor. Hayal bile edemediğimiz yenilikler, değişimler karşısında insanlık etik ve güvenlik konularında nasıl hareket edecek hep beraber göreceğiz. Umuyorum bu teknolojiler, dünyayı daha iyi bir yere götürme amacıyla hayata geçirilir. Dünyanın, iklimin, doğal kaynakların iyi durumda olmadığını düşünürsek teknoloji şirketlerinin bu yönde çalışmalar yapması gerekiyor. Aksi takdirde kendimizi bilimkurgu dizilerinde izlediğimiz dünyanın sonunun geldiği ve yaşam için yeni gezegenler araştırıldığı senaryoları yaşarken bulacağız…
Kapak Fotoğrafı: Pinterest
İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Non-Fungible Token (NFT)
Özgür Merhaba, öncelikle çok teşekkürler yorumun için. Ben biraz durum analizi yapmaya çalıştım. Projelerin ya da kavramların bize söylenenin dışında bir amaca yönelmesi çok olası. %100 dediklerine katılıyorum. Heyecan veren ve hayranlık uyandıran şey aslında vadedilenler. Sonrasında hedef ne kadar şaşacak, hep beraber yaşayıp göreceğiz 🙂
Ecem Özden yazı bilmeyen ve de sektörden yeni haberi olan kişiler için güzel bilgiler içermekte, emeğinize sağlık öncelikle
Gelgelelim merkeziyetsiz olması her zaman güvenli olacağı anlamına da gelmemektedir
Metaverse kavramı, NFT kavramı hayatımızın vazgeçilmezi iken hiç şüphesiz bunu öne atan şirketin kişisel verilerin manipüle edilmesine ön ayak olan "Cambridge Analytica" vakasının da baş sorumlusu olduğunu unutmamakta fayda var
Facebook batış noktasındakydı, elinde olan son kozu kullanıp adını Meta yaptı, ve de teknolojide de gitgide tekel olacak bir noktaya giderek bütün sektörü elinde tutmaya domine etmeye çalışıyor
Bence teknoloji evrilirken bizi de düşünmememye devam ediyor
Ben teknolojinin bu kadar hızlı bir şekilde evrilmesini savunan biri değilim açıkçası
Kişisel verilerin korunmasının zorlaştığı, kişinin veriden ibaret olduğu bir dünyaya hayranlıkla bakmak bence tehlike arz ediyor 🙂