Dijital Göçebelik Nedir?: Adım Adım Dijital Göçebe Olmak
Yeni deneyimler edinmeyi ve seyahat etmeyi sevmeyen var mı aramızda? Çalışırken gezmenin, keşfetmenin ve yeni kültürler tanımanın oldukça heyecan verici olduğu bir gerçek. Dijital göçebelik ile ister Fiji sahillerinde kokteyl yudumlarken, ister İzlanda’da kuzey ışıklarına karşı kiraladığınız AirBnb’nin tadını çıkarırken, ister Paris’te keşfettiğiniz sevimli bir kahvecide çalışırken devam edin hayatınıza…
Dijital göçebelik, pandemi ile beraber birçoğumuzun hayatına giren “uzaktan” çalışmanın, sabit mekana bağlı kalmadan, farklı lokasyonlarda sürdürülebilir bir “iş modeli” haline gelmesine deniliyor. Biraz cesaret ve tutku olunca hooop çorap söküğü gibi arkası gelen bir şey. Global bir mesleğiniz varsa veya freelance/remote çalışıyorsanız, önünüzdeki tek engel kafanızdaki düşünceler.
Araştırmalar 17 milyondan fazla serbest çalışanın dijital göçebe olma yolunda ilerlediğini gösterirken, NomadList sitesi 2035’e kadar dünyada bir milyardan fazla dijital göçebe olacağını tahmin ediyor. Forbes’a göre, “dijital göçebelik” yaratıcı, kaliteli ve yükselen bir sınıf. Bana kalırsa da, dünyanın küresel bir köy haline gelmesi Z kuşağının hayat deneyimi odaklı bu online sınıfta yer alacağına bir işaret.
Dijital Göçebe Olmak
Benim liseden beri en büyük hayalim seyahat ederek, yeni insanlar ve kültürler tanıyarak, çalıştığımı hissetmeyerek çalışarak yaşamak. Neden veterinerlik değil de iletişim tasarımı okudum sorusunun en güzel yanıtı bu benim için: İçimde yatan sonsuz seyahat tutkusu. Anne rahmine düşmemin bir seyahatte gerçekleşmesinden tutun, arabayla şehir turu yapmadan uyumayan bir bebek olmama, 3-4 aylıkken başlayan tatillerden ilk yurt dışı deneyimimin üç yaşında gerçekleşmesine kadar aslında o tutku minik minik hep işlenmiş kanıma.
Seyahati ve tatili seven bir ailenin yanı sıra, ben ilk “solo” deneyimimi, ucunda her ne kadar eğitim olsa da, 16 yaşımda bir aylığına Londra’ya giderek gerçekleştirdim. “Kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğren, güçlü bir kadın ol.” diyerek beni Londra’ya yollayan aileme teşekkürlerim her daim sonsuz.
Seyahat zehri, söylemiş olduğum gibi, defalarca işlenmiş kanıma. Yıllarca bastırmaya çalışıp yerimde otursam da bir yerden sonra hoop zehir tekrar aktif hale geldi tabii… 11 Nisan 2021’de “Önce yakınlarda bir yerlere git, neler oluyor” diyerek çıktığım “solo travel”ın staj aşamasını bir yılda yalnızca üç ayımı Türkiye’de geçirerek tamamlamış olacağım. Çıktığım yolda “digital nomad” olmaya adım attığımın farkında değildim; fakat artık söyleyebilirim ki “staj” olarak gördüğüm yolculukta, dijital göçebe olmak üzerine çok şey deneyimledim. Çok şey öğrendim. Şimdi sıra geldi bunları paylaşarak zehri biraz yaymaya!
Adım Adım Dijital Göçebelik
Ne İş Yaparlar?
Dijital pazarlama alanında çalışanlar, yazanlar, çizenler, çevirenler, tasarlayanlar, kod yazanlar, geliştirenler, proje yönetenler, ürün geliştirenler, öğretenler… İstedikten sonra birçok mesleği evirip çevirip dijital göçebelik için uygun hale getirmek de mümkün.
Sabit işin yanı sıra kendinize ek gelir modelleri de geliştirebilirsiniz. Ne gibi mi? Blog/vlog açanlar, marka iş birlikleri yapanlar ve yeterli dile sahip olup bulundukları bölgede turistik destek verenler, öğretmenlik yapanlar tahmin edersiniz ki ilk akla gelen ek gelir modelleri. Veya pilates, yoga, fitness, yüzme ve dalış gibi sporlarda belirli bir düzeyde misiniz? O zaman oldukça şanslısınız, bu mesleklerde dünyanın her yerinde para var!
Online eğitim platformlarına eğitim satmak, web sitesi veya sosyal medya platformları yönetmek, stock görsel havuzlarına fotoğraf/videolar paylaşmak, tasarımcılara template ve ikon paketleri sunmak derken bu ek gelir modellerine örnekler artırılabilir. Ben bu bir senelik süreçte, kripto para ile arasını iyi tutup kendini bu şekilde geçindiren çok fazla gezgin tanıdım; aklınızın bir köşesinde bulunsun!
Dürüst olmak gerekirse, dijital göçebeliğe başlayınca en sık karşılaşılan soru “Nereden geliyor bu değirmenin suyu?” oluyor. Aslında cevap basit: Senin gibi konfor alanımda popomu yaya yaya oturmuyorum. Senin kadar ben de çalışıyorum; hatta belki de senden daha düşük bir maaşla! Sadece ben yolda olmayı seviyorum. Bu yüzden birçok şeyi göze alabiliyorum.
Ne Gerekiyor?
- Dijital göçebelik için bence en önemli şey cesaret. Adım atmaya korkuyoruz bazen, ama emin olun, o adım hayatınızı bambaşka bir yönde değiştirip güzelleştiriyor.
- Konfor alanından ödün vermek. Alışkanlıklardan vazgeçebilmek.
- Sağlık ve güvenlik korkularını geride bırakmak; geride bırakılanların özlemini göze almak.
- Tutku. Pek çok şeyde olduğu gibi tutku olunca hiçbir şey zor gelmiyor göze.
- Motivasyon kaynağı. Peki sizi motive eden ne? Yeni bir kültür tanımak mı, yeni lezzetler tatmak mı veya bambaşka bir yerde gözlerini açmanın verdiği heyecan mı? Yeni bir dil öğrenmek belki de?
Nasıl Olunur?
Nilay Örnek başlığı attım, ama n’apalım… Dijital göçebelik, bir çırpıda olunan bir şey değil. Bir süreç gerektiriyor. Ben yolun çok başındayım ve ilerlemek istediğim nokta için tırmalıyorum, araştırıyorum ve insanlarla tanışarak ilham alıyorum.
Dijital göçebelik modelinin sürdürülebilirliği “istemekten” geçiyor. Her ne kadar eğlenceli, havalı, farklı gözükse de bu yaşama adım atıp geri dönen çok kişi oluyor. Deneyimleyerek görmek lazım. Sanıldığından daha fazla organize olmak gerekiyor. Tercihleri ve öncelikleri iyi belirlemek gerekiyor!
Yola Çıkmadan Önce Neler Yapılmalı?
- Yeni müşteriler için portfolyo hazırlayıp sunmak. Freelance işler almak, yeni işlere başlamak ve bunların bazılarını “kemik iş” haline getirmek.
- Borçları, harcamaları azaltarak gelir gider planlaması yapmak.
- Laptop, telefon, fotoğraf makinesi, tablet… Kullandığınız teknolojik aletlerin iyi durumda olduğunu kontrol etmek. Maddi olarak sıkıntı çıkarabilecek parçalar konusunda emin olmak!
- Kazalar ve hastalıklar için sağlık sigortası. “Hiçbir şey olmaz” diyerek, vize almak için veya ülke girişlerinde göstermek için kısa süreli planlamayın sağlık sigortasını. Çatlak bir kol bileğiyle “ekstra masraf olmasın” diyerek karda kışta yola devam etmek zorunda kalan biri olarak üzerine basarak söylüyorum, başka bir ülkede sigortasız olmaz.
- Bazı minik detayları unutmamak. Ne gibi mi? Banka uygulamaları yüklemek, yedek kredi kartı taşımak, önemli olduğunu düşündüğünüz belgeleri yanınızda fazla fazla bulundurmak. Uzun süreli planlanan bir yolculukta sim kartınızı dondurmak veya faturasız tarifelere geçiş yapmak. Sim kartınızın her ülkede değişeceğini düşünürsek online işlemlerde -konser, tiyatro ve yolculuk biletlerinde- gidecek kod için güvendiğiniz birinin numarasını kredi kartınıza ekletmek!
- Konaklamanızı planlamak. Couchsurfing, çeşitli house sitting sitelerini veya Workaway gibi gönüllü olarak çalışarak konaklama ve yeme ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz platformları araştırın. AirBnb’nin uzun süreli konaklamalardaki indirimlerini kontrol edin. Hostelde konaklamak gözünüzü korkutmasın. Bu yola çıkmadan önce, herhangi birisiyle bir odayı paylaşma deneyimim olmamasına rağmen hostel kültürüne aşığım! Dijital göçebe olarak en keyifli konaklama seçeneği hosteller. Cebe dost olmanın yanında, sosyalleşmek kolay, yeni gezginler ve nomadlar tanımak kolay, network edinmek kolay!
- Karadağ’da cüzdan kaybettiğimde giden koca bir ayın geliri ve cebimde bir Euro bile olmaması hikayesinden bahsederek kimseyi sıkmayayım; fakat her duruma hazır, güvenli bir yerde ekstra para tutun. Buradan size komik ama faydalı bir baba tavsiyesi de aktarayım: Parmağında altın yüzük olsun. -Hayır taciz “protection”ı olarak değil- gerektiğinde satmak için.
Avantajları ve Dezavantajları Neler?
Ne Gibi Avantajlar Getiriyor?
Dijital göçebeliğin en güzel yanı tahmin edersiniz ki stresi az, seyahati bol bir yaşam. Her şeyden önce dolu dolu bir yaşam. Geri dönüp baktığınızda kısacık sürece neler sığdırdığınıza şaşıracaksınız! Kendinizi keşfedeceksiniz. Daha önce deneyimlenmeyen pek çok şey farkında olmadığınız yeteneklerinizi, güçlü ve zayıf yönlerinizi ortaya çıkaracak. Yaşamı ve dünyayı farklı bir gözle görmeyi, dengeyi, daha çok saygıyı, empati kurmayı, baş etmeyi, daha iyi dinlemeyi öğreneceksiniz.
Dijital göçebelik özgürlüğü de beraberinde getiriyor. Kalıplardan çıkmanın kolaylığını göreceksiniz, değişimlerden korkmayacaksınız. Yaş meselesine bir daha kolay kolay takılmayacaksınız. Yolda 50 yaşında hayatını ve işini tamamen değiştirenlere rastladıkça cesaretleneceksiniz. Hiçbir şey için geç olmadığını anlayacaksınız.
Bu iş modeliyle daha yaratıcı ve üretken olacaksınız; çünkü yol açık olunca kafa da açık oluyor! Gezmek para harcattığı kadar, bir yerden sonra para kazandırır bir hale gelebilecek eğer isterseniz. E malum sosyal medya! Yeni insanlarla tanışmak yeni bir network ağı örecek. Profesyonel çevre genişledikçe, ki yolda tanıştığınız birçok insan da sizin gibi dijital göçebe olunca, dünyanın çeşitli noktalarından ufak tefek de olsa ek gelir kaynaklarınız olabilecek.
Eşyalara bağlanmamayı öğrenecek ve “Less is more” nedir tam olarak anlayabileceksiniz. Tatilin en eziyetli kısmı olan hazırlık süreci artık çocuk oyuncağı olacak. Valiz hazırlama, gerekli belgeleri toplama, bilet bulma, konaklama araştırıp ayarlama… Var olan yabancı diliniz gelişirken, yeni bir dille tanışma şansınız olacak. Tabii yeni bir dil öğrenmek herkesin harcı değil. Mesela bende dil öğrenme yeteneği yok. Makedonca, Sırpça ve Rusça olarak 9-10 kalıp cümleyi çevire çevire kullanmak, kendi siparişimi verebilmek ve basit kelimelerle insanları cevaplamak beni tatmin ediyor, bana yeter. Fazlasını yapabilmeniz de mümkün!
Hayat “standartlarınızı” siz belirleyeceksiniz. Göçebe olmak, adından da anlaşıldığı gibi, dilediğiniz mevsimi yaşama şansı da sunuyor. Yazı seven biri olarak yılın 12 ayı yaz yaşamak güzel olmaz mı mesela?
Dezavantajları Neler?
Dijital göçebelik ne gibi dezavantaj getirebilir ki demeyin; her şey beraberinde eksileri de getiriyor! Öncelikle solo seyahatin –bana kalırsa– en büyük sorunlarından birkaçına değinmek istiyorum. Kalınan yere olan güven, otostop ve BlaBlaCar’dan yararlanılan ulaşımda güven, insanlara güven… Tacizin herhangi bir türüne karşı duyulan korku. Çalınan bir laptop, telefon veya cüzdan; teknolojik ekipmanların bozulması. (İş kaybına dahi yol açabilir ki yolda en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri PARA!)
Kendi yolculuğumda “yeterince” korkunçlu, trajikomik ve dram dolu hikayelerim oldu. Az daha, digital nomad olayım derken Anna Frank gibi bir güncem ve yaşlandığımda anlatabileceğim “Savaş travmalarım” dahi olacaktı ana baba sözü dinleyip savaştan bir hafta öncesi Ukrayna’dan ayrılmasam. Peki ne mi oluyor? Hepsine, her şeye alışıyorsunuz istedikten sonra. Hepsi ceplere doldurulacak ve anlatılacak bir dünya anı olarak kalıyor. “Daha ölmedik ya” diyerek ölene kadar devam!
Peki ya dijital göçebelik ne gibi dezavantajlar taşıyor?
- Her şeyden önce gezerken bir yandan çalışmak zorundasın. İstedikleri saatte dilediğince gezebilen turistleri görmeye ve arkadaşlarınızın “Oh be ne güzel geziyorsun, hayat sana güzel.” mesajlarına göz devirmeye alışın! Siz bir turist değilsiniz.
- Eğer bir karavanla veya tekneyle yola çıkmıyorsanız kaplumbağa yaşamına hazırlanın. Hayatınız taşıyabileceğiniz ağırlıkta bir çantada geçiyor.
- Sabit bir adresin ve sim cart’ın olmaması bir yerden sonra yorabiliyor. Zaman zaman sorun çıkarabiliyor. (Bu konuda birkaç ipucu verdim yukarıda.)
- Her yerde yeniden başlamak zorundasın.
- Alışkanlıklar değişiyor, insanlar değişiyor, bazen beklediğin gibi çıkmıyor. Devam etmeyi öğrenmelisin.
- İnterneti olmayan yerler olabiliyor veya her yerde hızlı internet erişimi bulunmuyor. Bazen şehirler arası yolculuklarda telefon dahi çekmiyor. (Mesela Ukrayna!) Şehirler/ülkeler arası yolculuklarını çalışma saatine göre ayarlamalısın.
- Alerji sorunu olanlar için hava şartları ve besinler sorun yaratabiliyor.
- Bulunduğunuz yer ve çalıştığınız kurumlar arasında yerel saat farkı olabiliyor. Mailleşmeler, görüşmeler, toplantılar uyku saatiniz ile çakışabiliyor. Ben kendi sürecimi bir staj gibi gördüğüm için yalnızca Türkiye’ye yakın ülkelerde zaman geçiriyorum, başlangıç için güzel. Bu süreçte 3.00’de uyanıp Skype toplantısına katılarak ardından uykusuna devam eden çok insan tanıdım.
- Uzaktayken yakınlarının vefat haberini alabiliyorsun. Belirli aralıklarla ülkene dönüp sevdiklerinle vakit geçiremiyorsan özlem duygusu en büyük dezavantajlardan biri oluyor.
Bir Gün Nasıl Geçiyor?
Bu sorunun cevabı herkes için değişiklik gösterebilir. Ben sabit bir işim olduğu için -theMagger- hafta içleri belirli bir mesai saatine sahibim. Arda kalan zamanlarda ek işlerimi yapıp, bir yandan bulunduğum şehri keşfediyorum. Gün içerisinde aşağıda yukarı neler yapıyorum bahsedecek olursam:
- E-posta ve sosyal ağ kontrolü ile güne adım atıyorum.
- Çalışacağım yeri belirliyorum, konakladığım yerde mi yoksa yeni bir kahveci keşfederek mi çalışacağım? Veya göl kenarında bir kenara kurulup, kuş sesleri eşliğinde çalışmaya ne demeli?
- İş listesinin önümde olması gerektiğini düşünüyorum ki öncelik sıralaması belirlensin. Benim öncelik sıralamam genelde daha hızlı tamamlanabilir işten, uzun vakit harcanan bir işe doğru yönelmek.
- Mesai saatim boyunca iş listemi tamamlamaya çalışıyorum. Bir şirket, ajans çalışanı olanlar zaten profesyonel hayatında Asana ve Trello gibi proje takip uygulamalarına alışıklar. Ben her türlü planlamada, To Do kullanıyorum.
“Uzaktan Çalışma” ile ilgili biraz daha ipucu mu arıyorsunuz? O halde bu yazıma göz atabilirsiniz.
- İşlerimi bitirdikten sonra her gün, hangi hava şartlarında olursak olalım hem daha çok yer görebilmek hem de tüm gün çalışmayan bacakları çalıştırmak için uzun bir yürüyüş rotası çıkarıyorum. En az 10 km yürümeye özen gösteriyorum.
- Kendi Instagram hesabımdan çektiğim fotoğraflardan bir story serisi paylaşıyorum, hesabımı mümkün olduğunca aktif tutmaya çalışıyorum.
- Peki ne zaman mı gezip, sosyalleşiyorum?
“Yerleşik hayatımda” olduğu gibi sadece hafta sonları ve mesai saatimin ardından, bulunduğum şehirden şehre ve hava durumuna göre değişmekle birlikte farklı uygulamaların etkinliklerine katılıyorum, lokallerle ve diğer gezginlerle vakit geçiriyorum. Fazla partilemiyorum. Bazı geceler sadece çalışarak zaman geçiriyorum; çünkü ben de gece çalışmayı tercih edenlerdenim.
Peki Nereye Kadar?
Yeni yola çıkanlar, yirmi küsür senedir sabit bir yeri olmayıp bulundukları her yeri “evi” benimseyenler, 20’lerin başındaki gençler, 60 küsürlerindeki göçebeler… Dijital göçebeliğin bir ömrü var mı yok mu diye arada ben de kendime soruyorum. Belki gün gelecek sıkılacaksınız bu hayattan. Belki görmek istediğiniz her yeri görmüş olacaksınız, belki bu yol sizi mutlu etmeyi bırakacak. Belki bir yerlere kök salmak isteyeceksiniz. Kötü düşünüp kötüyü çağırmayı sevmem; fakat sağlık, ekonomik veya bir başka problem engel olacak bu yola devam etmenize. Her şeyin bir ömrü olduğu gibi dijital göçebeliğin de bir ömrü olduğuna inanıyorum; belki birkaç sene, belki onlarca…
Hayatınızın hangi döneminde olursanız olun, kaç yaşında olursanız olun 5-6 aylık dahi olsa bir adım atın ve siz de deneyimleyin dijital göçebe olmayı. Görün bakalım, bu size ne hissettirecek?
Kapak Görseli: Manny Pantoja (Unsplash.com)
İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Evden Çalışma Kuralları: Pomodoro Tekniği ve Dahası
Bülent Tunga Yılmaz’dan Seyahat Etmenin Anlamı: Aşkın Bir Eylem Olarak Seyahat
Yaprak ben dijital göçebelik kavramı ile freelancer kavramının karıştırıldığını savunanlardanım, dijital göçebelik kavramının içinin boşatıldığı görüşündeyim
Bana göre dijital göçebelik; ön koşul bir göç halinde bulunmak, yani bir ülkede, şehirde çok fazla kalmamakla birlikte, geçimini de internet aracılığıyla sağlayabilme
Freelancer lıkta ise; sabit bir coğrafya da, çalışma alanı ve zaman kavramına bağlı kalmadan yine internet tabanlı çalışabilme, bu demek olmuyor ki freelancer çalışanlar ülke değiştirmiyor, değiştirebilirler 🙂
Özellikle de Z kuşağı artık 8-5 çalışama saatinde çalışmak istemiyor, ama dijital göçebelikte freelancer lıkta bence herkese göre değil
Öncelikle iki alanda da bir uzmanlık alanınız olmalı, karşı tarafa satabilecek bir beceriniz olmalı, sorumluluk almaktan kaçınmamalı, disiplinli çalışmalısınız, çevre olmazsa olmazınızdır network ağınızın çok geniş olması gerekli, kendi kendinize geçinebilmelisiniz, çok eşyanız olmamalı taşınabilme, erken adapte olabilme, kültür farklılıklarını zenginlik olarak görebilmeniz gerekli, planlı harcama yapıp, tasaruff edebilmeli, planlarınıza bağlı kalabilmelisiniz, güvenilir olup zamanında iş teslim edebilecek yapıya sahip olmak gerekli....... bu özellikler arttırılabilinir, önemli olan ne yaptığınızı planlayabilecek bir bakış açınızın olması, bu ekonominizle desteklerken en önemlisi de sevdiğiniz işi yapıyor olmalısınız