Can Temiz ile: İlk Solo LP'si "Ahlaken Alçak" Üzerine
Model grubunun bas gitaristi olmasının yanı sıra söz yazarlığı ve besteci kimliğiyle de tanıdığımız Can Temiz, ilk solo LP’si “Ahlaken Alçak” ile dinleyicilerle bir kez daha buluşuyor. Seven Day Sleep isimli bir projede de yer alan Temiz, geçtiğimiz yıllarda solo teklileri ve death metal/punk grubu olan EXNUN ile de durmaksızın üretmeye devam ediyor. Kendisiyle son albümü “Ahlaken Alçak” ekseninde hem müzik hem de sanatına olan yaklaşımı üzerine konuştuk. Gelin hep beraber biraz alt kültürlerden biraz da “punk gerçekten öldü mü?” klişesinden söz edelim.
Selam Can. Öncelikle röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Ayrıca ilk solo LP’in “Ahlaken Alçak” için de tebrik ederim. Gerçekten çok keyifli ve açıkçası özlem kaldığımız kendine has sound’u olan bir iş. Hem kariyerine hem de son albümüne baktığımızda elektronik müzikten death metale kadar uzanan bir geniş bir yelpazede işler ortaya koyduğunu görüyoruz. Peki sen sanatını nasıl tanımlıyorsun?
Selamlar, esas ben teşekkür ederim hem bu röportaj için hem de albümle ilgili söyledikleriniz için. Evet şu an geldiğim noktada müzikal kariyerim EXNUN ve Can Temiz solo projesi olarak birbirini tamamlayan ve destekleyen iki temel koldan ilerliyor ve aslına bakarsanız nihayet kendimi artistik olarak tam anlamıyla ifade edebilmiş gibi hissediyorum. 11 yaşında elime ilk kez gitarı aldığımdan bu yana beni heyecanlandıran, ilhamla dolduran müzikleri birbirine karıştırarak kendi sesimi bulmaya çalışıyorum. Bu yolculuk boyunca da birçok farklı tarzda birçok proje ortaya koyarak bu arayışım devam etti. O yıllardan beri punk, metal, progresif rock, elektronik müzik ve Türkçe sözlü duygusal şarkılar -buna ister Sezen Aksu deyin, ister Duman, ister arabesk, ister Türk Sanat Müziği- beni en derinden etkileyen, kendimi en iyi ifade etmemi sağlayan müzikler oldu ve dediğim gibi hep bunların bir karışımını yaratarak mükemmel dengeyi bulmaya çalıştım.
Şu an bu iki projenin hayata geçmesiyle o güzel tatlı noktayı bulduğumu hissediyorum. EXNUN metal, punk ve progresif müzik ekseninde en sert ve en progresif taraflarımı ifade etmemi sağlarken, Can Temiz şarkıları daha duygusal Türkçe sözlü müzik ekseninde ilerliyor ve o da punk, elektronik pop, horrorcore, avangard gibi elementleri sentezliyor ve dediğim gibi ikisi birleşince aslında beni heyecanlandıran bütün müzik dallarında bir şeyler üretebilmiş oluyorum.
“Ahlaken Alçak” isminin bazı toplumsal norm ve dinamiklere karşı aldığın bir duruş olarak dinleyiciyle buluştuğunu düşünüyorum. Albümü dinlerken karşılaştığımız temaların bunu doğrular nitelikte olduğu kanaatindeyim. Bu ismin hikâyesini bize anlatır mısın?
Hayata dair, kendi belirlediğimiz birtakım doğrularımız ve yanlışlarımız olması ile başkalarını yargılamak arasındaki farkı bence çoğu zaman kaçırıyoruz. Bu yeni bir şey değil, hemen hemen insanlık tarihi boyunca sahip olduğumuz bir eğilim ama öte yandan da insanlığın yerleşmiş alışkanlıklarına sürekli eleştirel ve yıkıcı/yapıcı bir gözle bakmasaydık insanlık dediğimiz oluşum asla ilerleme kaydedemezdi. Ben de artık bu yargı ve ahlak kavramlarına daha eleştirel bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Demem o ki, evren, değer ve anlam kavramlarından bağımsız bir varlık. Değerler ve anlamlar insanlar olarak bizim uydurmamız. Ancak insan yaratığı olarak hayatta birtakım değerleri ve anlamları üretmek ve sahiplenmek ve bu değer ve anlamlar neticesinde tecrübeler edinmek zaten aşağı yukarı hayatın tanımı ve bunda sağlıksız veya toksik bir şey yok. Asıl toksisite, bir: bu değerlerin mutlak olduğunu varsaymakla, iki: diğer bütün insanların da bu değerlerin mutlaklığını kabul etmesi gerektiğini düşünmekle başlıyor.
Evrenin sonsuzluğu ve kaosu karşısındaki korkumuz bizi bir şeylerin kontrol edilebilir ve mutlak olduğuna inandırmak istiyor. Aynı korku sistemi hepimizin hayatı yanlış yaşamaktan da ödünün patlamasına sebep oluyor ve yine insanlığın başından beri bu güya mutlak doğruları bulmaya çalışıyoruz ama belki de artık evrende mutlak olan hiçbir şey olmadığı gerçeğiyle ve kimsenin, kimsenin doğrusuna veya yanlışına göre yaşamak zorunda olmadığı fikri ile barışmamız gerekiyor. Ve her birimizin de kendi içimizde, bir diğerinin doğrusuna göre “yanlış” olmaktan korkmaması ve gocunmaması gerekiyor. Gelgelelim bunlar da benim doğrularım ve benden başka kimseyi bağlamaz. 🙂 Ben sadece, olur da kafasında bu fikirler yer edinecek birileri çıkar diye kendi fikirlerimi ve duygularımı paylaşıyorum.
Albümdeki şarkı sözleri de -ve hatta müzikler ve ses dizaynı da dahil- duygularımın ve iç dünyamın detaylarına inip bu perspektife büyüteç tutuyor.
Türkçe punk kültürü ve sahnesiyle ilgili olan insanların aşina olduğu The Ayılar grubunun vokali Ayı Murat gibi isimler de yer alıyor bu projede. Bu gibi alt kültürlerin içinde bulunman sanatını nasıl ve ne ölçüde besliyor?
Para çok uzun zamandır insanlık için bir ticaret birimi değil, en temel değerimiz artık. Para bizim yeni ahlağımız. Doğrularımızı yanlışlarımızı, iyiyi kötüyü paraya göre belirliyoruz. Bu yüzden alt kültürler beni her zaman en çok büyüleyen oluşumlar. Çünkü orası para kaygısının güdülmediği bir yer ve bir kez para ortadan kalkınca, benim esas kıymet verdiğim motivasyonlar ortaya çıkıyor. Ana akımın hayli ticari kültüründen çıkıp alt kültürlere yolculuk etmeye başlayınca gerçek duyguların kılavuzluğunda sanat üreten sanatçılarla karşılaşmaya başlıyorsunuz ve bu da bana bu içinde yabancı ve kayıp hissettiğim dünyanın/sistemin içinde, derin bir hakikat, bir kurtarılmış saklı cennet hissi yaşatıyor.
İnsanların temel motivasyonu para ve güç olmasaydı neler yaparlardı sorusunun cevabını her zaman alt kültürler veriyor. Şahsi olaraksa, bu değerlerin en çok olduğu ve yüceltildiği punk kültürü çocukluğumdan beri beni en çok içine çeken, en çok etkileyen, beni en iyi ifade ettiğine inandığım alt kültür. Hele ki Türkiye gibi bir ülkede bu değerleri ne pahasına olursa olsun yaşatan sanatçılara ise çok daha büyük bir saygı duyuyorum. Ayı Murat ile de son birkaç yıldır çok sıkı bir arkadaşlığımız var ve albümde punk ruhu ağır basan bir şarkıya yer vermeye karar verdiğimde mutlaka onun da olmasını istedim. Zaten yaptığım bütün featuringleri de hep yakın sanatçı arkadaşlarımla yaptım ve onların sanatının veya karakterinin bana en çok ilham veren taraflarını yansıtan şarkılarla onları bir araya getirmek istedim. Bu Can Bonomo’yla yaptığımız “Misafir”, Damla Pehlevan ile kaydettiğimiz “Astral Pilav Günü”, Fırat Ağacık ile yaptığımız “S.K.R.M.H.R.Ş.Y.İ” ve Burcu ile kaydettiğimiz “İhtiyar Avdan Dönüyor” için de geçerli.
Bir müzisyen ve sanatçı olmanın yanı sıra çok iyi bir dinleyici olduğunu görüyoruz. Albümün yapım sürecinde dinlediğin ve yaptığın müzikte kendine bir referans noktası olarak gördüğün isimler var mı?
Dünyada yükselmekte olan ve beni çok etkileyen bir akım var . Henüz resmi bir ismi var mı bilmiyorum, birçok farklı kaynakta farklı isimlerle anıldığını görüyorum ama belki bir ismi olmaması daha iyi çünkü bir isim konulduğunda her şey daha basma kalıp, kısıtlı ve ticari bir hal alıyor. Elektronik indie, elektronik pop, punk, metal, horrorcore, trap gibi müziklerin harmanlanmasından oluşan müzikler bunlar ve beni aşırı heyecanlandırıyor. Ho99o9, IC3PEAK, WARGASM (UK), Bob Vylan, Ghostamane hatta biraz da Code Orange gibi bir çok isim sayılabilir temsilcisi olarak. Açıkçası albümün yaratım aşamasında bu isimlerden çok ilham aldım ve ben buna ne katabilirim, kendimden ne katıp bunu kendim için daha özgün bir hale getirebilirim diye düşünerek hareket ettim. Gotik Country diyebileceğimiz Southern Gothic şarkılarının duruşu, hikâye anlatımı ve ifade tarzından da çok etkilendim. Ve bunları elimden geldiğince Türkiyeli melodilerle harmanlamaya çalıştım.
Gelmiş geçmiş en klişe soru olacak ama punk ile içli dışlı her müzisyene bu soruyu sormak boynumun borcu. Sence punk öldü mü?
🙂 Bugün artık janrının adında punk kelimesi geçen 100 farklı müzik dinleyebilirsin ve yüzünün de birbiri ile hiç ilgisi yoktur. Bu sebeple ortak bir takım değerleri temsil eden bir duruş bana göre punk. Bu bakış açısıyla baktığında her jenerasyonda mutlaka ilhamını punktan alan bir akım oluyor. Her yeni nesil punk’ı baştan keşfediyor ve onunla kendi canının istediği gibi oynayıp yeni bir şey yaratıyor ve ben bunu inanılmaz heyecan verici buluyorum. Zaten tabiatı gereği punk’ın sürekli kendini yıkıp baştan yapması, en başta kendi kendinin en büyük düşmanı olması lazım bence. O yüzden “punk öldü” bana çok üstten söylenen bir laf gibi geliyor.
Tekrardan teşekkür ederim röportaj yapmayı kabul ettiğin için. Kariyerinin erken dönemlerinden beri takipçin ve dinleyicin olmam sebebiyle benim için de özel bir yeri var bu röportajın. Peki son olarak bundan sonraki planların ne? Bizleri nasıl projeler bekliyor?
Başta da dediğim gibi esas ben teşekkür ederim bu fırsat için. Şu an en büyük önceliğimiz canlı performanslar. Can Temiz de EXNUN da son üç yıldır sürekli kendi kendine mutfakta pişen projeler, artık konserlere çıkıp biraz ete kemiğe bürünmesi gerekiyor. Sonrasında da yeni materyaller için kolları sıvamaya başlayacağız.
Kapak Fotoğrafı: Kenan Kara
İlginizi çekebilir: Ali Berk Perçiner’den Aphex Twin
İlk yorumu siz yazın!