Apple TV plus’ın 2020 yılında yayına giren ve ödüllere doymayan dizisi 3. sezonuyla sahaya (gerçek anlamda) geri dönmeye hazırlanıyor! İlk iki sezonda yedi Emmy ödülüyle birlikte 65 ödül ve 93 adaylıkla platformun gözdesi haline gelen Ted Lasso, futbol sevmeyenleri bile etkisi altına aldı diyebiliriz. Peki bu diziyi bu kadar başarılı yapan nedir? Bu yazımda bunu ele almak istedim.

Ted Lasso
Ted Lasso | Fotoğraf: Pinterest/cinemablend.com

Ted Lasso, aslında diziden çok daha önce NBC spor prömiyer ligi için 2013 yılında, Saturday Night Live’da yer alan ve birçok başarılı filme imza atan Jason Sudeikis tarafından oluşturulan; Amerikan futbolu koçu Ted Lasso’nun, İngiliz Tottenham Hotspur takımınının başına geçmesiyle yaşananları ekrana taşıyan reklam filmi serisiydi. Serinin çekiminden uzun bir süre sonra; Jason Sudeikis, nişanlısı Olivia Wilde’ın ‘Ted Lasso neden bir dizi karakteri olmasın?‘ önerisiyle kendisini cesaretlendirdiğini ve Brendan Hunt, Joe Kelly, Bill Lawrence ile birlikte Ted Lasso karakterini bir dizi karakteri haline getirdiklerini aktarmıştı. Bu kısa bilgiden sonra şimdi dizi hakkında konuşalım.

Rebecca Welton ve yardımcısı Higgings
Rebecca Welton ve Yardımcısı Higgings | Fotoğraf: Pinterest/imbd.com

Amerikan’ın deyim yerindeyse bağrından kopmuş, kültürüyle yetişmiş bir Amerikan futbolu koçu olan Ted Lasso, AFC Richmond takımının yeni sahibi Rebecca Welton’ın iş teklifini kabul edince arkadaşı koç Beard(evet beard doğru okudunuz) ile Londra’ya adımını atar. Kendisi için bile cesaret verici bir hareket; çünkü sevgili koçumuz Ted, ofsaytı bile bilmiyor! (tamam, bunu ben de bilmiyorum) “Ne kadar zor olabilir ki? Sonuçta saha ve topun peşinde koşan insanlar var ” diyerek müthiş bir iyimserlikle hem futbolu hem de takımı çözmeye çalışıyor. Çalışıyor diyelim çünkü AFC takımı çok kötü bir sezon geçirmiş ve patron Rebecca’nın futbolun f’sini bile bilmeyen birini işe almasıyla da iyice umutsuz bir durumdalar. Ted, büyük bir özveri ve patron Rebecca ile takımı daha ileriye taşımak için kolları sıvıyorlar. Fakat Rebecca… Neyse devam edelim.

Ted takımıyla ve patronuyla gerçek anlamda bir “takım” olmaya çalışıyor fakat bu hiç de göründüğü kadar kolay değil. Rebecca’nın soğuk tavrını kırabilmek için “sıcak kahverengi su” dediği çayı içmeye, her sabah kendi elleriyle yapıp götürdüğü küçük keklerle arasını iyi tutmaya çalışıyor. Bununla birlikte 11 kişilik takımında 11 ‘kişilik’ ile de tanışıyor. Takımın yükselen yıldızı, ukala ve farkında Jamie Tartt, eski Chelsea oyuncusu, şimdi takım kaptanı buz küpü Roy Kent, koç olması gerekirken yanlışlıkla eşya sorumlusu olmuş Nathan ve dünyanın birçok ülkesinden gelen oyuncularıyla sezona hazırlanıyor. Bitti mi? Hayır tabii ki, kültür şokunu art arda yaşatan bu dizide daha birçok eğlenceli ve nevi şahsına münhasır kişilikler var. Keeley gibi. İzleyince göreceksiniz…

12b22592c8cee3f29350c7dc0d3f2962
Ted Kutlama Yaparken | Fotoğraf: Pinterest/tvline.com

Böylesi bir takımla çalışmak zorunda kalan,bütün bu zorluğun içinden yüzünde büyük bir gülümsemeyle çıkmaya çalışan Ted’in içinde sizce de göstermediği/ gösteremediği bir Ted var mıydı? Olmaz mı! Bir çırpıda Amerika’daki hayatını (ve oğlunu) bırakıp Londra’ya gelmesinin, asla pes edemeyişinin, takımına sürekli ‘inançlı’ olmalarını söylemesinin, sorunlarını gülüşünün arkasına saklamasının nedeni neydi? Bir takım kazanırken de kaybedebilir miydi?

Bütün bunların cevabını iki sezon boyunca öğrenirken hayat hakkında, ilişkiler hakkında derin düşündüren, üstelik içinde futbolun yer aldığı bir dizi izleyeceğimi önceden tahmin edemezdim. Bunca Emmy ödülünün sahibi olmasında olaylara bir futbol takımı etrafında yaklaşan ve günümüzün sorunlarıyla,insanlarıyla bu kadar güzel tespitler yapmasının büyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Merak uyandıran bir sezon finalinden sonra yeni sezonda da kaldığı yerden bizi bize anlatmaya devam edecek. Bitirirken de diziden bir ekleme yapayım: “Gerçek sizi özgür kılar, ama önce kızdırır.

Kapak Fotoğrafı: sfgate.com

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Netflix’te Bu Ay Neler Var