Pek çoğumuzun başaramadığı bir şey “ahenkli denge” ile hayata devam edebilmek… Oysa yaşamın sağduyulu ustaları olan kuşlar öyle mi? Kulak vermesini bilirsek, kuşlardan öğrenebileceğimiz çok şey var. Domingo Yayınevi’nin okuyucu ile buluşturduğu Kuşların Felsefesi kitabı içerdiği ornitolojik denemeler ile günlük yaşamdan, özgürlük, ilişkiler ve aile kavramına kadar birçok alanda kuşların kurmuş oldukları “ahenkli denge”yi bizlere bir rehber olarak sunuyor. 

Kuşların köklerinin yüz elli milyon yıl önceye, dinozorlara kadar gittiğini biliyor muydunuz? Yüzyılları aşarak günümüze kadar gelmiş antik mitlerin, masalların, şiirlerin ve dini metinlerin öznesidir kuşlar. Athena’nın ambleminde de karşımıza çıkarlar, ülke bayraklarında da. Yeri gelir bir barış sembolü olurlar, yeri gelir aşkın alegorisi. Onlar her zaman eğitici, öncü ve mesaj taşıyan rolü üstlenirler. 

Kuşlardan öğrenebileceğimiz gerçekten de çok şey var farkına varmadığımız. Onlar yaşamın “sağduyulu” ustaları olarak doğallık ve hafiflikleriyle insanlara çok şey fısıldarlar; yeter ki kuşlara kulak vermeyi bilelim. Domingo Yayınevi’nin okuyucu ile buluşturduğu Kuşların Felsefesi kitabı içerdiği ornitolojik denemeler ile bizlere bu konuda adeta bir yön gösteriyor…

Domingo Yayınevi tarafından yayımlanan Kuşların Felsefesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.

Kuşların Felsefesi

Kuşların Felsefesi - Domingo Yayınevi
Kuşların Felsefesi | Fotoğraf: Sergey Litvinenko, Mockup: Yaprak Civan

“Kuşlar kendilerine mutluluk sorusunu sormaz. Mutluluğu yaşarlar. Her şey yolunda gittiğinde mutludurlar; öylece, basitçe. Dert etmemeyi bilmek mutluluğun başlangıcı değil midir zaten?”
-Kuşların Felsefesi

Kuşların Felsefesi kitabını okuduktan sonra, bu soruyu kendime zaman zaman anımsatma kararı aldım: Gerçekten de dert etmemeyi bilmek mutluluğun başlangıcı değil de nedir? Mutluluk, mutsuzluğun yokluğuyla başlayan bir şey değil midir? Geçmişe takılıp kalan ve geleceği konusunda sürekli olarak kaygılanan bizler, genellikle “anda” değiliz. Oysa hayatlarını yarına ertelemeyen ve geçmişi hakkında kafa patlatmayan kuşlar her zaman “şimdide” yaşarlar. Bizler de her şey yolunda gittiğinde mutlu olmasını öğrenmeliyiz, tıpkı kuşlar gibi. Unutma: Hayat burada ve şimdide, başka bir yerde değil.

Mutluluklarını sonuna kadar yaşayan kuşlar, her anın tadını çıkarmayı bilirler dedik. Tavuklar mesela… Onlar oldukça faal hayvanlar olsalar da ağaçların altında sere sere yayılmayı da bilirler. Bir beyaz kelebeğin peşinden koştu diyelim. Başka yere uçan kelebek üzemez tavukları, onlar hop diye başka yöne yönlenirler. Geleceğin kaygılarından ve umutlarından azade o anın keyfini çıkarmayı bir tavuktan mı öğreneceğim demeyin. Bir düşünün bakalım, en son ne zaman “yalnızca o anın” tadını çıkarmanın keyfini yaşadınız, başka herhangi bir şey düşünmeden?

A-dap-tas-yon!

Kuşların Felsefesi - Domingo Yayınevi
Kuşların Felsefesi | Fotoğraf: Taneli Lahtinen

Kuşların Felsefesi kitabından öğreniyoruz ki, kuşlar bu karmaşık ve sert hayatta nasıl hayatta kalacaklarını çok iyi bilirler. Onlar gerçekten insanlardan çok daha iyiler adaptasyon konusunda. Dişi ördeklere bakalım. Onlar kuluçka döneminde donuk ve kahverengi tüylere bürünerek, “kendiliğinden” kamuflaj oluştururlar adeta. Peki ya korkulardan arınarak topluma adapte olmayı başarmış kızılgergedana ne demeli? Britanya mitolojisinde önemli yer tutan ve Noel kartlarında karşımıza çıkan bu canlılar, tam bir orman kuşu olmalarına rağmen insan yerleşkelerine girmeyi de bilirler. Onlardaki merak arzusu, beslenme alanlarını genişlettiği gibi, onlara kolonileşme imkanı da sağlar. 

“İnsanlara yönelik korkularını” bir kenara atan kızılgergedanlar, karşı tarafa iyimser olmayı öğretir bizlere. Yeni bir ortama girdiğimizde “bizi biz yapan” özelliklerimizi kaybetmeden, o ortama ayak uydurabilmek pozitif bir yaklaşımdan geçiyordur belki de. Korkulardan arınmış olarak atılan adımlar “birlikte” bir yaşamı daha mümkün kılabilir gerçekten de. 

“Hayatlarımızın küçük ve büyük anlarında tüy dökmeye izin verelim. O zaman daha güçlü, daha güzel geri döneriz: kuşlar gibi hafif.” diyor Kuşların Felsefesi. Kuşlar vakitleri geldiğinde tüy değişimini, yaşam tarzı değişikliğini bilir. Tüy değiştirmek için geçmişten kopmak gerekir ki geçmişten kopamamak ilerlemeye büyük bir engeldir. Bizler de kendi gücümüzü yeri geldiğinde tüy dökmesini bilmeliyiz, tıpkı kuşlar gibi tüm güzelliğimize tekrar kavuşabilmek için.

“Kuş Gibi Özgür Olmak” Desek?

Kuşların Felsefesi - Domingo Yayınevi
Kuşların Felsefesi | Fotoğraf: Kseniya Budko

“Birini korumanın en iyi yolu, kendi kendine geri dönsün diye yuvayı hep sıcak tutmaktır.” -Kuşların Felsefesi

Peki kuş gibi özgür olmak desek? Pek çok zaman kullanırız bu kalıbı. “Özgürlük” de karmaşık bir konu, kuşların hayatı gibi “ahenkli bir denge” gerektirir. Kimi insan kendi özgürlüğünden de başkasının özgürlüğünden de korkar. Sonsuz bir özgürlük, kanaryalar için de ürkütücüdür. Kafesini açsanız da bir çıkar dolaşır, sonra güvenli küçük dünyasına geri döner. Peki ya civcivlere ne demeli? Köylerde, çiftliklerde yaşayanlar çok iyi bilirler: Civcivler tamamen özgür olsalar da asla uzaklaşmazlar yuvalarından. İnsanlar da öyledir. Herkes özgürlük istese de, özgürlük kaçıp gitmek değildir aslında.

Gitmek… Gitmek demişken ışığın ardından koşan seyyahlara, göçmen kuşlara bakalım. İnsanlar da mevsimlik göçler yaparlar, farklı ortamları görmek ve başka dünyaları keşfetmek adına. Benim kuşlara ilgi duymaya başlamam tam bu noktada devreye girdi işte. Newbie gezgin ben, tamamen doğadan ilham almanın dürtüsüyle hayvanları, bitkileri, kökleri araştırmaya yöneldim. Kuşların Felsefesi kitabına göre, kuşlarla insanların yolculuktaki ortak noktası her yolculuğun o canlıyı değiştirip, dünyaya farklı gözlerle bakmasını sağlaması. Göçmen kuşlar dayanışmacı olmayı çok iyi bilirler mesela. Seyahat etmek nefrete karşı, yabancılardan korkmaya karşı adeta bir deva gibi. Bizlerin de öğrenmesi gereken bu işte: İçindeki nefreti, öfkeyi, korkuyu bir kenara bırakıp kucaklayabilmek herkesi. 

Doğru Yönü Bulabilme

Kuşların Felsefesi | Fotoğraf: Chris Briggs

Kuşların Felsefesi, duygularımızla aynı frekansı tutturduğumuz sürece onların ne dediklerini anlayabileceğimizi hatırlatıyor bizlere. İç seslerine kulak veren kuşları örnek alırsak, belki de hala içgüdülerini dinlemeyi beceren göçmen Moğollar gibi kendi yolumuzu rahatlıkla bulabiliriz bizlerde. İnsanlar olarak bırakın iç sesimizi dinlemeyi bilmeyi, yön bulma duygusunu bile tamamen kaybetmiş durumdayız. Manzara, yıldızlar, ağaçlar… Hepsi dilsiz dekorlar gibiler etrafımızda. Ben Kuşların Felsefesi’ni okuduktan sonra şunu düşünmeye başladım: Daha yön bulmayı beceremiyorken, içimizdeki yolu nasıl bulabileceğiz doğadan bu kadar kopuk hayatlarımıza devam ederken?

Uzaktan bakıldığında kuşların yaşantısı basma kalıp düşünülebilir; fakat kuşlar doğanın ritmini takip ederek hareket ederler hep. Bizler yerleşik hayatlarımızda doğanın sürprizlerinden oldukça uzağız. Açık havada çalışanlar bilirler: Yaşam monoton değildir. Bulutları inceleyen bir çiftçi, denizci gibi yol değiştirmeyi, yeni stratejiler geliştirmeyi bilmek gerekir. Daha zengin bir yaşam için doğayla tekrardan iletişim kurmak gereklidir. Tıpkı “yön bulma” duygumuzu tekrardan kazanırsak, “kendi” doğru yolumuzu da rahatlıkla bulabileceğimiz gibi. 

Düşünüyorum da kaç yaşında olursak olalım hala kendimiz için doğru olan şeyin ne olduğunu bilemiyoruz gerçekten de… İlerlemek istediğimiz yol için de geçerli bu, etrafımızda olup bitenlere verdiğimiz tepkilerde de, ilişkilerde de. Kuşların Felsefesi kitabına göre, kuşların aşk konusunda da içgüdüleri insanlara göre daha iyi çalışır ve onlar “doğru eşi” seçme konusunda yeteneklidirler. Hayatlarının her alanında olduğu gibi “ahenkli denge” aşk hayatlarında da oradadır. Belki bunu bu kadar iyi başarabilme sebepleri, insanlar gibi herhangi bir şey için üç saat kafa patlatmak yerine, sonuç ne olursa olsun onların harekete geçebiliyor olmaları. Kuşlar harekete geçer, uygular ve başarır. Kuşlar için sevgi orada olmak ve başka yerde olmama isteğidir. Acaba bizler kumrular gibi “sadece birbirini sevme” olayını anlayamamış olabilir miyiz? 

Kuşlar, İlişkiler ve Aile Kavramı

Kuşların Felsefesi | Fotoğraf: Sibeesh Venu

Kuşların Felsefesi kitabının en dikkat çekici noktalarından biri de dişi ve erkek kuşlar arasındaki görev, sorumluluk paylaşımları ve ayrıca aile yaşantıları. Kitapta kuşların duygusal ve cinsel ilişkileri hakkında örneklerin yanı sıra aile yaşantılarının göreceliği üzerine de betimlemeler var. Kitaptaki örneklere göre, kumkuşu kadın ve erkek eşitliğine önem verir. İki kuluçka yatağı kurulur ve kuluçka görevini dişi ve erkek kuş birlikte üstlenir. Kumrular en dengeli ve stratejik yaşayan kuşlardan biridir. Erkek yuva için çalı çırpı toplarken, dişi kuş yuvayı kurmak için malzemeleri bir araya getirir. 

Turnalar, kuğular, kazlar ve leylekler de kuluçkaya yatma ve gençleri yetiştirme görevini paylaşırken, guguk kuşları pek çok insanın ahlak anlayışına göre liyakatsizlik örneği sergilerler. Guguk kuşları yalnızca üremek için bir araya gelirler ve dişi kuş başka birinin yuvasına yumurta atıp ortadan kaybolur. Bu durumlar “kendi türünden” olmayana bakan aileler geliştirir kuşlar arasıda. “Evlat edinme” yalnızca insanlara ait bir özellik değil anlayacağınız. 

Bildiğiniz gibi aile kavramı biyolojik aileler, seçilmiş aileler derken tartışmaya oldukça açık bir kavram. Kuşlar için aile kavramı insanlarda olduğu gibi oldukça geniş. Ailenin doğuştan gelen ve üreyerek oluşan bir yapı olduğunu savunanlar olsa da, kimileri için aile klasik yapıda olduğu gibi farklı olasılıkları (tek ebeveynli aile, eşcinsel aile vb gibi) da taşır. Klasik aile yapısına sadık kalanlar genelde doğa ve biyolojiye sığınırlar bilirsiniz. Kuşların Felsefesi bu konuda şöyle der: Doğa ve biyolojiye sığınanlar doğanın bu mesele için esnek olduğunu tamamen unuturlar. 

Kuşların Felsefesi - Domingo Yayınevi
Kuşların Felsefesi | Fotoğraf: Šárka Krňávková

Kuşların Felsefesi, “doğal seçimin” harikulade bir örneğini verir bizlere: Dağbülbülü. Yuvayı inşa eden ve yavruları büyüten “mazbut” görünümlü erkek kuş, her dişiyle çiftleşmek ister; ama herkesle çiftleşme isteği dişi için de geçerlidir. Hatta dağbülbülü dişiler, daha önceki ilişkilerinden olan spermi muhafaza ederek kuluçkada farklı babalardan yavrular çeşitlerler. Pek çok insanın ahlak kavramına ters dimi? Tabii homo sapiens bunu unutsa da doğada yasalar iyi ve kötüye dair yargılardan muaftır; çünkü ahlak kavramı kolektif insan kurgusuna göre bulunulan yere ve çağa göre değişir, zamanla değişir ve evrim geçirir. Bunu doğaya bakarak, kuşları inceleyerek anlayabiliriz. Önemli olan tüm ilişkilerde kendimizle aynı tipte kuşu bulabilmektir belki de. 

Günlük yaşantıdan, hayattan keyif alıp mutlu olmak, ilişkiler ve aile kavramına kadar Kuşların Felsefesi kitabı, kuşların “ahenkli denge” ile hayatlarına nasıl devam ettiklerini aktarıyor okuyucuya. Sayfaları çevirirken tam olarak da şöyle diyoruz: Hem bu kadar coşkulu yaşarken hem de dinginliği nasıl da güzel öğrenmişler ama!

Domingo Yayınevi tarafından yayımlanan Kuşların Felsefesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Mockup: Yaprak Civan

İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan İneklerin Gizli Hayatı