Dilek ve Sanem ile: Sürdürülebilir Moda Lisanı Üzerine
Sürdürülebilir moda: Modayla ilginiz olsun olmasın reklamlar, kampanyalar ve karşılaştığınız haberlerde bu terime denk gelmemiş olmanız imkansız. Yaşam pratiğimize adapte etmeye çalıştığımız bir prensipler bütününden bir pazarlama hilesine sürdürülebilir moda kavramları artık hayatımıza dahil. Dilek Altan ve Sanem Odabaşı’nın yarattığı Sürdürülebilir Moda Lisanı da aklımızı kurcalayan bu terimleri Türkçeleştirerek açıklayan bir sözlük.
Dilek ve Sanem merhaba, son birkaç yıldır her yerde karşımıza çıkan sürdürülebilir moda konusuna ışık tuttuğunuz için teşekkürler! Bize biraz kendinizden ve Sürdürülebilir Moda Lisanı’nı ortaya çıkarma fikrinin nasıl doğduğundan söz edebilir misiniz?
Sanem: İlginiz için biz teşekkür ederiz. Ben moda araştırmacısı ve yazarıyım, Eskişehir Teknik Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nde doktor araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Uzun bir süredir sürdürülebilir moda alanında çalışmalarımı yürütüyorum. Sözlük, pandemi dönemindeyken ortaya çıktı. Karantinada Dilek beni aradı, zaten arkadaştık ve birlikte sürdürülebilir moda alanında nasıl bir katkıda bulunabiliriz sorusunu beraber düşündük, tartıştık. İki yıl boyunca çalıştık – hep karantina dönemine denk geldi. Sonuç olarak da bu sözlük doğdu.
Dilek: Ben yaklaşık 12 senedir moda sektörüne fotoğraf ve video alanında hizmet veriyorum. Uzun süredir bu sektörün içinde olarak, dünyaya en çok zarar veren sektörlerden birinin tekstil ve moda olduğunu fark ettiğimde aslında neyin parçası olduğumu daha çok sorgulamaya başladım. Bu noktada, sürdürülebilir modanın ne olduğunu öncelikle kendim anlamaya çalıştım, bol bol okudum araştırdım. Sonrasında bu konu hakkında beraber üretebileceğim bir partner arayışına girdim ve bu yolculuk beni Sanem’e doğru götürdü. Birlikte düşünmeye başlayınca Sürdürülebilir Moda Lisanı ortaya çıktı.
Sözlükte yer alan kavramları açıklarken hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz ve nelere özen gösteriyorsunuz?
Sanem: Sürdürülebilir modanın duayenleri diyebileceğimiz Kate Fletcher, Timo Rissanen, Otto von Busch, Lynda Grose gibi akademisyen ve araştırmacıların yayınları zaten bize çok güçlü bir külliyatı sağladı. Daha onlarca kaynak ve isim sayabilirim. Kavramları Türkçeleştirirken, kendi dilimizdeki özellikleri kullanmak, kavramları detaylı ele almak, yüzeysellikten kaçınmak, basit ama eksiksiz bir çeviriye ulaşmak için çok çalıştık. Bize bu süreçte yardımcı olan Nermin Ferhan Karamuti ve Damla Özer’in emeklerini unutamayız. Bir de, Dilek’in her bir kelime için tasarladığı piktogramlar var ki sözlük baştan aşağı enfes oldu!
Dilek: Okuma oranlarının oldukça azaldığı bu dönemde mümkün olduğunca bilgilerin yalın, kolay anlaşılabilir ve herkes tarafından ulaşılabilir olması en önem verdiğimiz mevzuydu. Sözlükte yer alan kavramları açıklarken evrensel olarak da kullanılabilmesini hayal ederek her bir kavram için görsel bir dünya oluşturduk.
Sürdürülebilir modayı benimsek için kişisel olarak neler yapılabilir ve bu kişisel eforların etkili olabileceğine inanıyor musunuz?
Dilek: Moda ve aslında hayatımızın birçok alanında sürdürülebilirlik adına yapmamızın yararlı olacağı şeyin, öncelikle sorgulamak ve bilgi edinmek olduğunu düşünüyorum.
Satın aldığımız bir kıyafetin yolculuğunu düşünmek mesela: Ham maddesi nasıl oluştu? Kim nasıl hangi koşullarda dikti? Üretilirken ne kadar su harcandı? Bizlere nasıl ulaştı? Eskidiğinde ne olacak? Geri dönüşebiliyor mu? Gerçekten böyle bir kıyafete ihtiyacım var mı? Aslında hangi ihtiyacımı karşıladı? Dünyadaki devasa tekstil çöplüklerinden haberimiz var mı? Dünyanın bir kıyafete daha ihtiyacı var mı? Tüketici olarak benim bu döngüye nasıl bir etkim var? Moda markalarının çevreye verdiği zarardan ne kadar haberi var? Tüm bu soruların yanıtlarını aramanın ufak da olsa değişim yaratabileceğini düşünüyorum. Bireysel hareketlerin, bütünde büyük bir etki yarattığına inanıyorum…
Sanem: Kişisel eforlar elbette etkili ama yeterli değil. Yine de hükümetlerin, kurum ve kuruluşların sürdürülebilirlik konusunda yönetsel ve politik kararlar almasını bekleyecek olursak asırlar geçecektir, emin olun. Geçiyor da zaten! “En sürdürülebilir giysi dolabınızdaki giysidir” lafı çok doğru. Biyobozunur malzemeler, doğal liflerden üretilmiş giysiler hem sağlam-evladiyelik, hem de ekolojik. Bunun haricinde yerel zanaatkarlar, üreticiler, esnaf, el emekçileri, sanatçılar ve küçük ölçekli firmaları desteklemek çok önemli. Yerel üreticileri desteklemek şart.
Zannediyorum size de en çok gelen soru ‘greenwashing’ (yeşil aklama) üzerinedir. Sizce tüketici olarak markaların sürdürülebilirlik sözlerini incelerken, samimiyetlerinden emin olabilmek için nelere dikkat edilmeli?
Sanem: Greenwashing kavramını biz “yeşil(e) boyama” olarak Türkçeleştirdik. Bunun nedenleri arasında yaptığımız sosyal anketlerde ve ikili konuşmalarımızda kavrama yabancı kişilerin yeşil aklama denilince dolar yeşil olduğundan dolar parası aklama zannetmeleri ve markaların bu gibi kandırmaca durumlarında bir aklama yoluna gitmemeleriydi; kimi zaman göz boyama, yalan söyleme ve aldatmaca da yapıyorlar. Markaların ne ürettiği, ne yaptığını anlamak artık çok kolay. Google’da kısa bir arama ile bilgilere ulaşmak mümkün. Kişisel notum: Geçmişi pek de unutmamak lazım! Elli sene doğayı katletmiş, insan emeğini hiçe saymış bir marka beş yılda sürdürülebilir olamaz.
Dilek: Sorunuzda dediğiniz gibi sürdürülebilirlik sözleri maalesef henüz sadece söylem olarak kalıyor. Gerçekten sürdürülebilir olan bir markanın çok fazla bağırmaya ihtiyacı olmuyor. Şeffaf bir şekilde üretimlerini yapıyorlar. Biraz araştırınca yeşil(e) boyama yapan markaları ayırt etmek aslında oldukça çok kolay.
Mesela, bir fast food markasının vegan hamburger satması nasıl veganlığın felsefesine uymuyorsa, bir hızlı moda markasının da sürdürülebilirlik adı altında bir koleksiyon üretmesi sürdürülebilir moda kavramına aykırıdır.
Moda endüstrisine dair bilgi ve deneyimlerinize dayanarak, sözlükte açıkladığınız tüm kavramlar içerisinden daha az bilinen ancak herkes tarafından bilinmesinin önemli olduğunu düşündüğünüz bir örnek verebilir misiniz?
Sanem ve Dilek: Aslında sözlüğü açma nedenlerimizden biri de, doğru bilinen yanlışları biraz da olsa düzeltebilmek ve düzenlemekti. Bu açıdan birçok kelimenin ve kavramın tekrardan incelenmesi güzel olabilir, eksikleri gidermek adına. Fakat Türkiye’de henüz konuşulmaya başlanmamış “modanın dekolonizasyonu”, “kültürel temellük” ve “rejeneratif moda” gibi kavramlar pek de konuşulmadığından yeni bir bilgi sağlayabilir okuyucuya.
Kapak Fotoğrafı: Sürdürülebilir Moda Lisanı
İlginizi çekebilir: Yogi Magger’dan ‘Greenwashing’
İlk yorumu siz yazın!