Urla Bağevi Vineyard Hotel: Hayata Keyif ve Lezzet Molası
Urla Bağ Yolu rotasında hem konaklayabileceğiniz hem restoranında lezzetlerini tadabileceğiniz izole bir durak hayal edin. Köy ve doğa ile uyumlu taş mimarisiyle üzüm bağlarının karşısına konuşlanmış, yeşilin ta kendisi ile başbaşa bir konumda… Urla Bağevi Vineyard Hotel burası. Geçirdiğim üç günden sonra benim için artık sakinliğin, dinginliğin ve keyfin Urla’daki durağı.
Urla Bağ Evi, Yağcılar köyünün bağları arasında, buram buram huzur kokan bir tabiatın içinde yer alan bir otel / restoran. Tam da bu yüzden, daha ilk dakikadan muhteşem doğası, çevreyi sarmalayan kuş sesleriyle ve her adımınızda size eşlik eden rengarenk kelebekler ile büyülüyor sizi. Sanki daha ilk andan itibaren o rahatlatan çağrı erişiyor kulaklarınıza: “burada artık yavaşlayabilirsin…” Biz bu çağrıya daha ilk andan kulak verip, Urla Bağ Evi’nde doğaya doyduğumuz, köyün tertemiz, misler gibi havasını içimize çektiğimiz ve köy manzaralarını seyredalıp gittiğimiz üç gün geçirdik. Doğayla bütünleştiğimiz bu keyif yolculuğuna, Urla Bağ Yolu’na özgü şaraplar ve Urla Bağ Evi’nin özel restoranından lezzetli tabaklar eşlik etti. Nezaketli duruşundan etkilendiğim Çimen hanım, buraya ait her detayı kalpten benimseyişi ve bizimle paylaştığı değerli bilgiler ile Ayşe hanım, güleryüzlü ve içten Nuray abla, mutfakta harikalar yaratan Kaan şef ve bu özel yerde emeği geçen daha onca güzel insanla tanışmak bir şanstı bizim için. Buradaki üç günü üç kelimeyle anlat deseler, herhalde doğa, iyi yemek ve şarap derdim. Bir de konfor. Bir de huzur. Ve tabii keyif. Yavaşlık. Sessizlik. Misafirperverlik. Evet, üç kelime bana yetmeyecek; ben en iyisi uzun cümlelerimle devam edeyim.
Urla Bağ Evi’nde odalar oldukça ferah; bizim de konakladığımız bahçe katındaki odaların kendine ait bahçesi, geniş verandalara yayılmış rahat oturma alanları var. Otelin bahçesi de aynı şekilde, her biri sizi adeta “beni seç” diye çağıran keyif köşeleri ile dolu. Odaların yüksek tavanlı olması, içindeyken size geniş ve rahat hissettirmesi de hoş detaylardan. Bizim konakladığımız odanın bir de şöminesi vardı, kış dönemi için muazzam bir keyif olabilir, biz buranın temiz havasını kışın da solumayı şimdiden planlarımıza dahil ettik…
Aslında bu güzel yer, sevgili Sema hanım ve Balkan bey tarafından; kendi kendine yetebilen bir Urla resmine katkı sağlamak ve aynı zamanda, “doğaya nasıl geri verebiliriz?” sorusuna bir cevap olabilmek amacıyla ortaya çıkmış. Otelin her alanında hissedilen bu niyetler, özellikle mutfağa ait “tarladan sofraya” konseptinde kendini belli ediyor. Burada tüm ürünler Urla Bağ Evi’nin kendi tarlalarından ve çoğunlukla hayvancılıkla veya tarımla uğraşan köy sakinlerinin üretimine destek olmak amacıyla otelin bulunduğu Yağcılar köyünden tedarik ediliyor.
Öğrendiğimize göre, dönem dönem çeşitli sanat sempozyumları da düzenliyorlar. Ortak bir tema belirleniyor, herkes yaratıcılığına kulak vererek ortaya o tema özelinde bir sanat eseri ortaya çıkarıyor ve eserler köyün tamamında sergileniyor. Yani bir nevi köy, sanat galerisine dönüşüyor! Bu güzelliği öğrendiğimiz an, keşke denk gelseydik dedik… Belki ileride böyle bir şansımız olur; sadece hayal etmesi bile büyüleyici çünkü. Dilerseniz, otelin kapalı restoran bölümünde bu sempozyumlarda daha önce yer almış eserlerin bazılarını görebilirsiniz.
Bana sorarsanız, merkeze nispeten uzak oluşuyla da tam bir izolasyon noktası diyebileceğim Urla Bağ Evi’nde yapabileceğiniz en güzel şey, her şeyden uzaklaşıp kendinizi kuş seslerine ve kelebeklerin dansına teslim etmek olur. Urla’da rüzgarın teninizi okşayışının, yeşilin farklı tonların keyfine varabileceğiniz daha dingin ve sakin bir nokta bulur musunuz bilmiyorum. İsterseniz ziyaretinize orman yürüyüşlerini, üzüm bağları veya civardaki köylere gezintileri ya da Urla Bağ Yolu’ndaki çeşitli şaraphanelere ziyaretleri de ekleyebilirsiniz. Bir elinizde şarap kadehiniz, gün batımını izleyebilir, kendinizi beş dakika mesafedeki plaja atıp deniz keyfi yapabilir; ayrıca otelin bazı günlerinde duyurduğu etkinliklerde de yerinizi alıp güzel müziğe doyabilirsiniz. Siz iyisi mi ne zaman ne yapacağınızı bile planlamayın, burada kalabalıklardan uzakta, kendinizi üzüm bağlarının sessizliğine bırakın. Bırakın doğa, bırakın hava, bırakın hayatın kendi akışı yön versin günlerinizin nasıl geçeceğine.
Urla Bağ Evi’nin restoranı ise ayrı bir yazı konusu. Restoranın iç açıcı manzarası bir yana; sunulan her tabak öyle bir özen ve yaratıcılık ile hazırlanmış ki, hayran kalmamak elde değil… Haftanın her günü servis veren restoranda, Ege’nin yöresel mahsülleri ile sentezlenen dünya mutfağından seçenekler yer alıyor, mutfakta kullanılan malzemelerin hepsi kendi tarlalarından ve köylerinden geldiği gibi; şarap menüsünün ise tamamı Urla Bağ Yolu’na özgü şaraplardan oluşuyor. Özellikle USCA Sonnet 99 – Viognier’i mutlaka denemenizi öneriyorum. Kendisinden 5000 adet şişelenmiş, 4459. geldi bizi buldu! Mango, lime, tropik meyve aromalarının öne çıktığı ve güzel bir vanilya kokusunun eşlik ettiği bir tat… Kulağınıza güzel geliyorsa, mutlaka bir şans vermelisiniz. Neler mi yedik?
Şölenimiz buraya özgü sakız enginarı ile yaptıkları Enginar Çiçeği tabağıyla başladı… Enginarın nispeten yumuşak tarafının yani kalbinin yer aldığı orta kısım çilekle süslenmiş, nasıl yakışmış anlatamam! Derken nesilden nesle geçerek 200 yılı devirmiş kendi mayaları ile yaptıkları köy ekmeğini tatma şansımız oldu: Köy Usulü Bruschetta – Ekşi maya köy ekmeği üzerinde labne ve taze baharatlar ile hazırlanmış tarla domatesi, çıtayı epey yukarı çıkardı diyebilirim.
Ve geldik, deneyimin yıldızlarından birine: ceviz ve kuş üzümü ile servis edilen Kadayıfa Sarılı Keçi Peyniri. Tatlı ve tuzlunun kusursuz dengesi mi demeliyim bilmiyorum, uzun zamandır damaklarımızın böylesine şenlendiği bir lezzet tatmamıştık desem abartmış olmam! (Sanırım kendisinden 5 tabak daha yiyebilirdim…) Ve ikinci yıldızımız: Deniz Mahsullü Bohça Böreği. Bohçanın içi kalamar, karides ve ahtapot ile dolu. 🙂 İlk lokmada ağızda dağılışı, yumuşacıklığı beni benden aldı doğrusu. Tüm bu güzel tatlara, yine harika bir sunumla masamıza gelen Cevizli Parmesanlı Roka Salatası eşlik etti, her şeyi çok yerinde ve güzeldi. Ana yemeklerimiz Lokum Bonfile ve Bonfileli Penne Rigate ise sanki lezzetleriyle tüm şöleni en doğru şekilde taçlandırdı ve noktaladılar.
Ve elbette kahvaltısı… Siz uyandıktan, ortak alana gelip istediğiniz yere yerleştikten sonra sizi hiç karar verme zahmetine dahi sormadan serpme kahvaltıyı bir güzel önünüze seriyorlar. Ben bu rahatlığa bayıldım doğrusu. Organik yöresel tatlar ile hazırlanan zengin kahvaltılarında, zaten yok yok. Bu vesileyle, tüm ürünlerin kendi tarlalarından ve köyden geldiğini tekrar hatırlatmış da olayım: Köy domatesi, köy biberi, köy peynirleri, zeytinler, reçeller (incir reçelinin lezzeti tarifsiz!), tereyağı, bal, tercihinize göre yumurtanız, kendi hazırladıkları birkaç farklı tabak – biri patlıcanlı, biri yoğurtlu, kahvaltıya çok yakışan lezzetler de vardı. Daha ne olsun ki!
Son olarak, Urla Bağ Evi’nin kalbimi kazandığı bir konudan daha bahsetmek istiyorum: Odanızdan içeriye girdiğinizde sizi karşılayan yazıda, enerji konusunda tasarruflu olmaya davet ediliyorsunuz. Yalnızca bir kez kullanılmış nevresim ve havluların yıkanmasında her gün deterjan, su ve elektrik harcandığı size hatırlatılıyor ve kaynakları koruma adına bir fark yaratmak için katkınız bekleniyor…
Urla Bağ Evi, Urla’ya çok ama çok yakışan bir otel / restoran. Yalnızca güzeller güzeli konumu, şık ve lezzetli tabakları, işini çok severek yapan ve en önemlisi değerlerine bağlı çalışanları ve sürdürülebilirliğe verdiği önem ile değil; içinde bulunduğu köye değer katma niyetiyle, köylülerin emeğine katkı olabilme ve izole kalarak değil, işbirliği ile var olma felsefesiyle… Bu yaz Urla’ya yolunuz düşerse gözünüz kapalı tercih edebileceğiniz, huzura ve keyfe doyabileceğiniz bir nefes alma ve lezzet durağı burası. Tekrar hatırlatmış da olayım, önümüz yaz ama burası kış aylarında da gönül rahatlığıyla tercih edebileceğiniz, odalardaki şömineleri ve şarapları ile soğuk Urla akşamlarında da sizi sıcacık tutan bir yer. Bu eşsiz deneyim için teşekkür ederiz Urla Bağ Evi, burada geçirdiğimiz üç rüya günü unutmayacağız…
Kapak fotoğrafı: Instagram / @urlabagevi
İlginizi çekebilir: İrem Bali’den Teruar Urla
İlk yorumu siz yazın!