Pandeli Lokantası: Mısır Çarşısı'nda Tarihi Bir Durak
Yaklaşık 370 yıllık Tarihi Mısır Çarşısı’nın dokusuyla birlikte nostaljik atmosferi içinde yer alan Pandeli’nin mavi çinilerine birlikte bakalım istedim 🙂 Pandeli kesinlikle en azından bir kere deneyimlenmesi gereken bir lokanta. Hem turist olarak hem de şehrin yerlisi olarak bir şans verilmeli diye düşünüyorum 🙂 Sunduğu lezzetler kadar, kubbeli tavanı, kristal avizeleri ve meşhur mavi çinili duvarlarıyla da etkileyici bir mekan…
Bir dönem kapılarını kapatmıştı Pandeli. Neyse ki ayrılık çok uzun sürmedi ve kalıcı olmadı. Lokantanın asırlık hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. Pazar günleri kapalı. Ben cumartesi öğle saatlerine rezervasyon yaptırıp öyle gittim. Hafta sonu olunca tabii çarşıdan dolayı da yoğunluk oluyor.
Mısır Çarşısı’nda azıcık vakit geçirdikten sonra eskimiş tarihi merdivenlerden çıkıyoruz Pandeli’ye. Yukarıda bizi Audrey Hepburn’ün Pandeli’deki fotoğrafı karşılıyor. Bu nokta Pandeli’nin hatıra fotoğraf köşesi gibi bir nokta. Rezervasyon yaptırırken özellikle bir masa belirtmemiştim ama şanslıyız ki Galata manzaralı cam kenarı masamız hazırlanmıştı. Hemen güler yüzlü garsonlar hızlıca ikramlıkları verdiler, siparişlerimizi aldılar ve 10 dk geçmeden yemekler masamıza geldi.
Yemeklere geçmeden kısaca Pandeli’ye değinmek isterim. İlk kez 1926’da Pandeli Çobanoğlu tarafından kurulan lokanta, Pandeli’nin Çukur Han’da sattığı köfte ekmekle ufak bir barakada başlamış. Dönemin entelektüelleri ve politikacıları buranın müdavimi olunca kısa zamanda ün kazanmış lokanta ve aynı yıl Eminönü’ndeki ilk lokanta hizmete girmiş.
Pandeli, bugüne kadar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere birçok ismi ağırlamış. Celal Bayar, Adnan Menderes,Ahmed Haşim, Amerikan Büyükelçisi George McGhee, Kraliçe 2. Elizabeth, Audrey Hepburn, Robert De Niro, John Malkovich, Peter Ustinov, Sarah Jessica Parker, Sean Connery buraya uğrayan isimlerden sadece bazıları. Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara günlerinde Pandeli’nin mutfağını özlediğinde, Ankara’da misafir ağırlayacağı zamanlarda da buradan özel sipariş verir ve İstanbul’dan Ankara’ya tren ile gönderilirmiş.
Masamız Pandeli’nin en güzel noktalarından birinde olunca aşırı keyfimiz yerine geldi. Başlangıç olarak kuzu yaprak ciğer ve nar ekşili cevizli kaşık salata söyledik. Ana yemek olarak geleneksel kuzu etli hünkâr beğendi, simitli şiş köfte ve fırında patlıcanlı kuzu kebabı tercih ettik. Açıkçası biraz yağlı geldi ana yemekler ama favorim simitli şiş köfte oldu. Simitleri çıtır çıtır ve mangal tadındaydı. Yazarken bile ağzım sulandı 🙂 Pilav, patates püresi ayrıca olarak söylenebilir. Ben kuzu kebabı yanına pilavı ekstra olarak söyledim. Yemek tercihlerimiz içki için uygun olmadıgı için bu seferlik içki içmedik. Bir sonraki gidişimde kâğıtta pişirilmiş levrek denemeyi düşünüyorum. Kapanış olarak üzerinde manda kaymağı ile servis edilen vişneli tirit sipariş ettik. Ekmek kadayıfının ekşi hali diyebiliriz.
Mekanın hikayesi ile bitirirsek, Pandeli 1967 yılında yaşama gözlerini yummuş ve o günden sonra lokantanın işletme sorumluluğunu Pandeli’nin oğlu Hristo Çobanoğlu üstlenmiş. Güler yüzlü hizmetleri için teşekkür ederim 🙂
Kapak Fotoğrafı: Gökçe Oksay
İlginizi çekebilir: Muharrem Gürbüz’den Despina Kanlı
İlk yorumu siz yazın!