Ayşe Kulin’in Füreya’sını okumamla başladı herhalde seramiğe merakım. Son dönemlerde de bu merakımı kamçılayan, yaptığı işleri ilgiyle takip etmemi sağlayan genç bir sanatçı var: Hülya Sözer. Türkiye’de figüratif seramik alanına öncülük eden, kendini “ifadeci” olarak tanımlayan Hülya Sözer’in sanat yolculuğu ve Türkiye’de seramik sanatı üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Gelin bu güzel sohbete sizler de tanıklık edin.

Öncelikle hoşgeldiniz. Eylül-Ekim ayları sanatçılar için temposu yüksek aylar oluyor, siz de beni bu yoğun döneminizde geri çevirmediğiniz için ayrıca teşekkür etmek isterim. Sohbetimiz esnasında bol bol yaptığınız işlere dair konuşacağız ancak sizi daha yakından tanıyabilmek için kimdir Hülya Sözer, neler yapar, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1986 İstanbul doğumluyum. Bizim dönemimizde çocuk olmak özgürce kirlenebilmek demekti, dolayısıyla çamurla iç içe bir çocukluk geçirdim. Kendimi bildim bileli çizimle de iç içeydim. Dergiler alırdım ve dergide gördüğüm kadınları çizmeye çalışırdım. Aslında farkında olmadan kendimi ufak ufak geliştirmeye başlamıştım. Sonrasında düz bir ilkokul, düz bir ortaokul ve düz bir lise ile yönlendirilmeden devam ettim ama ellerim devamlı birşeyler yapmak istiyordu. Ne yapmak istediğimi bulabilmek için kendimce resim kursları araştırmaya başladım. Bugün ki temellerimi atan sevgili Resül Aytemur’un atölyesinde çizim kurslarına başladım ve üniversiteye de birlikte hazırlandık. 2004 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümüne başladım ve artık bu ellerle ne yapacağımı da bulmuştum 🙂 Mezun olduktan sonra çeşitli seramik atölyelerinde çalıştım ancak elimi taşın altına atmam gerektiğini düşünerek müzayedede satılan ilk eserimle ufak bir yer kiraladım ve orada süreç başlamış oldu.

Yaratma sürecinizde ilham kaynaklarınız ve varsa ritüelleriniz nelerdir? Sizi yaratıcı kıldığına inandığınız zaman ya da mekanlar var mı?

Çalışma esnasında spesifisik, bu olmazsa çalışamam dediğim bir şey yok. Mekan olarak her yerde çalışabilirim. Bazen şehir dışında workshoplar oluyor, farklı ortamlarda da çalışma yaptığım oluyor ama kendimi en rahat hissettiğim yer atölyem. Zaman olarak geceyi daha çok tercih ediyorum. Atölyem Cihangir’de olduğu için burası gündüzleri çok renkli hareketli bir semt ve çok fazla uyaran olabiliyor. Bazen o uyaranlardan da yaratma sürecinde etkilendiğim oluyor ancak yaratma sürecinde daha çok gecenin sakinliğine sokulmayı seviyorum.

Sanatınızı ellerinizle yoğuruyorsunuz, bu yaratma sürecinde bir planınız, bağlı kaldığınız bir çizim ya da eskiz var mı yoksa elinizden öylece dökülüveren bir dışavurum mu şekillenen?

Hep eskize bağlı çalışmıyorum ancak her çalışmamın bir alt notu mutlaka oluyor. Bu arada eskiz dediğim de genelde çalışmanın minik heykelciği şeklinde oluyor. Bazen hayal ettiğim şeyin arkasını da görmek istiyorum ve eğer büyük bir heykel yapacaksam hemen onun minyatür kaba taslak bir halini yapıp eskiz olarak kullanıyorum.

img_8017
Mevsimler | Fotoğraf Kaynağı: Hülya Sözer

Eserlerinizde sembol olarak “kadın” figürlerini kullanıyorsunuz. Sizin “kadın”larınıza baktığımda modern, duygularını saklamayan, özgür, ifadesini dışa vurabilen kadınlar görüyorum. Siz nasıl yorumlarsınız kadın olma halini?

Kendimi kesinlike bir ifadeci olarak tanımlıyorum çünkü pek çok şeyi ifade yöntemiyle anlatıyorum. Benim çalışmalarımda yüz ve el jestleri vurguyu o noktalardan vermeye çalıştığım için ön plandadır. Bu ifadecilik akımında da “Kadın”, seçtiğim sembol. Kendim de bir kadın olduğum ve en iyi kendi vücudumu tanıdığım için eserlerimdeki hikayeyi kadınlardan dinliyoruz. Bu kadınlar pek çok şeyi anlatabilir, örneğin bir bitkiyi bir adamı anlatabilir ama biz bu hikayeyi yine kadından dinliyoruz. Kadın anlattığım olayda her zaman ön planda olan figür değil ama sadece, burada hikayeci. Bir diğer sebep de bir sanatçı olarak estetiği önemsiyorum, bu estetiği de kadın bedeninde bulduğumu söyleyebilirim.

Son dönemde seramik workshop ve eğitimlerine oldukça yoğun bir ilgi var. Sizin de atölyenizde seramik dersleri verdiğinizi biliyorum. Seramik sanatına çok büyük katkı olduğunu düşünüyorum. Yeni başlayanlar ve bu alanda ilerlemek isteyenler için öneri ya da tavsiyeleriniz nasıl olur?

Öncelikle bunu bir katkı olarak gördüğünüz için teşekkür ederim. Tavsiye verecek olursam, çamur zaten çok güzel bir malzeme, ona nerede temas ederseniz edin size iyi gelecektir. Seramiği hobi olarak değerlendirecek olanlar için de, yaşam şekline dönüştürecek olanlar için de geçerli olan bir şey varsa o da sabır ve çalışkanlıktır. Çünkü seramikten öğreneceğiniz şey hiç bitmiyor, çok doğal bir malzeme olduğu için üzerinde sürekli geliştirmeler yapabilirsiniz. Ben de yaptığım işlerde üzerine koya koya gidiyorum, bu nedenle sabırlı ve çalışkan olmak çok önemli.

tavir-serisi
Tavır Serisi | Fotoğraf Kaynağı: Hülya Sözer

Küçük bir tüketim endüstrisi içinde yaşıyoruz. Yaygınlaşan workshoplar ve seramik kurslarında daha çok işlevselliğin ön planda olduğu objelerin üretildiğini görüyoruz. Hazır kalıplar, fonksiyonellik bende seri üretim ve endüstrileşme algısı yaratıyor. Sizin bu konuya yorumlarınız nasıl olur, sizce bu süreç bir yandan seramiği sevdirirken diğer yandan “yaratma” dürtüsüne bir ket vurmuyor mu?

Seramik çok aşamalı bir iş. Yapımı, kuruması, pişirilmesi, sırlanıp tekrar pişirilmesi günler isteyen bir iş. Aslında baktığınızda ‘workshop’ için çok da uygun olmayan bir meslek. ‘Workshop’larda zaman kaygısından dolayı, bardak tabak gibi daha çok döküm sistemiyle üretilen işlerin yapılmasını da anlıyorum. Ben bu sebeple çok fazla ‘workshop’ vermiyorum. Genelde işin tekniğiyle ruhuyla uzun dönemlere yayılan dersler vermeyi tercih ediyorum. ‘Workshop’ yapacak olursam, örneğin portre üzerine bir ‘workshop’ yapmak istesem bu mutlaka iki oturum üç oturum olur. Son dönemlerde seramik çok popüler bir meslek dalı haline geldi, bazı ticari kaygıların da oluşmuş olduğunun farkındayım ancak bu bize zarar verecek bir süreç değil sadece dediğiniz gibi yaratıcılığa ket vurabilir. Örneğin benim dersimde döküm yapabilir seviyeye gelmeniz için 1,5 yıl geçirmeniz gerekir. Ancak derse ilk başta döküm ile başlarsanız bu çok tehlikeli, bir daha eliniz çalışmayabilir. Ben meslekte 12 yılımı doldurmama rağmen eğer seri bir iş yapacaksam kalıplama yapıyorum. Olabildiğince el işin içinde olsun istiyorum, diğer türlü maalesef çok endüstriyel bir tat oluyor ve eser biricikliğini kaybediyor.

Eserlerinizi ortaya çıkarmak uzun soluklu bir süreç olsa gerek, bazen haftalar hatta aylar alıyor olabilir. Bu süre zarfında motivasyonunuzu nasıl etkin tutabiliyorsunuz. Ara vermek motivasyon kaybına sebep oluyor mu?

Motivasyonda tabii ki inişler çıkışlar olabiliyor ama benim hayat motivasyonum çalışmak. Hayat enerjimi işimden aldığım için kendisi benim için bir motivasyon. Bizim mesleğimizde süreler oldukça önemli. Örneğin küçük boyutlu bir şey yapsanız dahi minimum bir aya ihtiyacınız olabiliyor, işçiliğini hemen yapabilirsiniz ama az önce bahsettiğimiz süreçlerinden dolayı sabırla beklemeniz gerekiyor. Siz ne kadar hızlı ver seri olursanız olun meslek teknik anlamda zaten sizi beklemelere koyuyor. Bu beklemeler sürece alışana kadar bir tık belki motivasyon kaybına sebep oluyor olabilir ama o sürece alıştıktan sonra herhangi bir etkisi olmuyor çünkü olması gerekenin bu olduğunu biliyorsunuz artık.

Seramik oldukça hassas bir malzeme, her dokunuş seramiğe bir anlam yüklüyor ve bu anlamda bitmeyen bir yaratma serüveni olarak tanımlayabilirim. Bu eser bitti, tamamladım duygusu nasıl oluşuyor. Eserde tamamlama, “içe sinme” aşamasına geldiğinizi nasıl anlıyorsunuz?

Yıllar önce tam da bununla alakalı çok güzel bir söz okumuştum ve bu kadar güzel tarif edilemezdi demiştim. Bir sanat eseri bitirilmez, terk edilir diyordu o söz ve hakikaten çok doğru. Asla bitiremiyorsunuz, beni bıraksanız aslında ben üzerinde üç ay daha oynarım. Çalışmalarımda zaten kafamda bir imge oluyor, o imgeye en çok yaklaştığımı hissettiğim anda ben de terk ediyorum.

i%cc%87fade-serisi
İfade Serisi | Fotoğraf Kaynağı: artopol.com

Türkiye’de figüratif seramik yapan sanatçı sayısı oldukça az. Bu alanda çalışmak isteyenlere yol açtığınızı da söyleyebiliriz. Peki siz sanat kariyerinizde kendinizi bu yolun neresinde konumlandırırsınız, olmak istediğiniz yerin neresindesiniz?

Başladığım yolculuk güzel bir yolculuk, bu yolda hiç geriye gittiğim olmadı yavaş bile olsa ilerliyorum. Daha da çok fazla hedeflerim, hayallerim var. Bu hedeflerin bir kısmını gerçekleştirdim diyebilirim. Sergilenme almak istediğim yerler vardı, orada işlerimi sergiledim, yurt dışı hedeflerim vardı, onların da bir kısmına ulaştım. Hala yurt dışı ile ilgili çok fazla planlarım var. En büyük hayallerimden birisi önemli bir müzede işimin kalıcı olarak sergilenmesi. Bununla da sınırlı değil. Yurt dışı odaklı başka pek çok hayalim var. Bu serüvenin başlarında kendi kişisel sergimi açmıştım, yine bu yolculukta beni belki de orta noktaya taşıyacak, kanıt niteliğinde bir kişisel sergi açma girişimim var. Genel olarak keyifli bir yolculuk olduğunu ve daha gerçekleştirmek istediğim çok hedeflerim olduğunu söyleyebilirim.

img_8016
Where is the red one? | Fotoğraf Kaynağı: Hülya Sözer

Dünyadaki örneklerine baktığımızda Türkiye olarak seramik sanatında neredeyiz?

Sanat dalı olarak seramik Türkiye’de maalesef çok zor kabul gördü. Benim mesleğe başladığım dönemlerde malzemenin kırılganlığından dolayı sergilemeye almak istemeyen galeriler oldu. Seramik, galeriler gibi sanatsal alanda ön planda yer alan mecralarda kabul görmezken izleyiciye, alıcıya nasıl ulaştırılabilsindi. Türkiye’de bir dönem bunlar olurken dünyada seramik almış başını gitmişti. Malzememi sevdiğim için onu hiç değiştirmeyi düşünmedim. Bilakis seramik konusunda inatçı oldum ve Türkiye’de özellikle figüratif seramik alanında öncülük yapanlardan biri olduğuma inanıyorum. Bahsettiğim gibi mesleğe başlarken malzemenin kırılgan yapısından dolayı çok zorluklar yaşadım ama bugün Dünya ile hala aynı seviyede gitmese de Türkiye’de seramik sanatına olan bakış açısının çok değiştiğini gözlemliyorum.

heraklitos-demokritos
Demokritos ve Herakleitos | Fotoğraf Kaynağı: artsurem.com

Yaptığınız işleri ilgiyle ve merakla takip ediyoruz, güncel bir proje var mı? İlgilenen ve bu yazıdan sonra ilgilenebilecek olan okurlarımız için buradan da duyurmuş olalım.

Artopol galeri ile çalışıyorum. Artopol’de devamlı olarak duran, izleyicinin sürekli ulaşabileceği değişimli dönüşümlü işlerim yer alıyor. Haftanın her günü izleyiciler gidip görebilirler. Bunun dışında yine galerim ile birlikte Ekim sonunda bir karma sergi hazırlığı içindeyiz. Kişisel bir sergi değil, benim de işlerimin yer aldığı karma bir sergi olacak. Şimdiden herkesi davet etmiş olalım.

Kaynak: Hülya Sözer

İlginizi çekebilir: Melis Büyükerk’ten Melis Buyruk Röportajı