Emine Boyner ile: Doğanın Sonsuz Sihrinin Peşinde
Küçüklüğünden beri doğanın sonsuz sihrinden büyülenen hem bir sanatçı hem de bir otacı olan Atölye Patika’nın kurucusu Emine Boyner’in peşine düşüyorum. Mekân sınırlarının dışında gerçekleşen sohbetimize; Emine Boyner’in doğanın varoluş hâllerinden aldığı ilham eşlik ediyor. Sizin daha önce Atölye Patika’ya doğadan şifa almak niyetiyle yolunuz düştü mü bilmiyorum ama samimi olmak gerekirse Emine’nin anlattıklarını duymak dahi benim ruhuma iyi geldi.
Sanatçı: Geleneksel Anlatıların Dışında
Güzel sanatlar eğitimi alan Emine Boyner; anlaşılma ve anlama derdi üzerine kurulan analitik bir sanat anlayışından gündelik hayatın parçası hâlinde olan ve mütevazi anlatılara hizmet eden sezgisel bir sanat anlayışına geçmesinin vakit aldığından bahsediyor. Yağlı boya, akrilik gibi geleneksel malzemeler ile kolay kolay yakınlık kuramadığından bahseden Boyner; taşlardan, kilden ve bitkilerden malzemelerini üretiyor. Bu durumun ise yaşadığı yer ile daha fazla bağ kurmasına vesile olduğunu paylaşıyor. Araştırma hâlinin onu daha fazla bakmaya, daha fazla tanımaya yönlendirdiğini söyleyen Emine, aslında sanatçı ve otacı kimliğinde bana sorarsanız bir gözlemci de barındırıyor.
Gözlemci: Doğanın Varoluşundan Alınan Şifa
Bir otacı olarak bitkideki şifaların peşine düşen Boyner, en çok doğanın varoluş hâllerinin kendisine iyi geldiğini paylaşıyor. Öğrendikçe bilginin sonsuzluğunu fark eden Emine, küçüklüğünden beri doğanın sihrine hayran kaldığını belirtiyor. Siz de bu sihri çoğu zaman farkında olsanız da şehrin hızına kendinizi kaptırdığınızda doğa ile aranıza bir mesafe girdiğini hissediyor musunuz? Böyle zamanlarda Emine, “Bir sinir otu betonların arasından çıkıyorsa; ben de burada varolabilirim.” diyormuş. Benim de aklımın bir yerine kazınan bu cümleye ilave olarak Emine’nin doğadan aldığı diğer ilhamlar arasında; gülün dikenleri ile yarattığı şefkatli sınırdan bir ısırgan otunun sadece onu fark etmeyenleri ısırmasına kadar birçok varoluş biçimi bulunuyor.
Atölye: Doğanın Rehberliğinde, Doğa İle
Atölyede bir gününün sürekli değiştiğinden bahseden Emine; topladığı ürünlerde doğanın vaktini beklemeye ve onun sunduklarıyla uyumlu ilerlemeye önem veriyor. Şehirde büyüdüğü hâlde doğa ile içindeki olan ilişkinin hiçbir zaman kopmadığını söyleyen Boyner, doğanın rehberinde doğadan gelen malzemeler ile kendini var hissetme yolculuğunda olduğunu paylaşıyor. Patikanız açık olsun niyetiyle yola çıkan atölyede, doğayla uyum içinde yaşamaya yönelik sanat, zanaat ve otacılık bir kazanda kaynıyor. Emine de bu kazanı, cadı kazanı olarak adlandırıyor.
Emine Boyner’in doğa ile buluşturduğu sanatı ve zanaatı bana her zaman doğanın yanımızda olduğunu hatırlattı. Umarım yakın bir zamanda yolumuz Cunda’nın doğa ve tarih kokuları eşliğinde bizi eski evlerin arasından Atölye Patika’ya çıkarır. Nerede olursak olalım içimizdeki yabanı bize hatırlatan ânları fark etmemiz dileğiyle!
Kapak Fotoğrafı: Nilgün Kara
İlginizi çekebilir: Beauty Magger’dan Lokal Doğal Bakım Markaları
İlk yorumu siz yazın!