Bir şarkının sözünde, bir şiirin mısrasında ve bizim sohbetlerimizde hep aynı nostaljik duygu var: “Ah, o eski İstanbul!”. Şehrin durduramadığımız değişimi içerisinde bir gün önceye bile özlem duyduğumuz bu zamanlarda biz; İBB Miras’tan aldığımız her yeni haber ile silikleşmeye başlayan anılarımızı teker teker toz tutmuş raflardan çıkarıyor gibi hissediyoruz. Önünden her geçtiğimizde hayallere daldığımız Casa Botter’in 14 Nisan’da açılışını duymamızın heyecanı ardından şehrin sarmaşık tutan yapılarının sanat ve kültür sayesinde canlandığı bir İBB Miras rotası çiziyoruz.

İBB Miras | Fotoğraf: @mhrpolat

Örselenmiş bir tarih ve kültür şehrine vefa duyar düşüncesi ile yolan çıkan İBB Miras; kentsel belleğimizde yok olmaya başladığını düşündüğümüz yapıları şehrin yeni kültür merkezlerine dönüştürüyor. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun geçtiğimiz yıllarda verdiği bir röportajına göre İBB Miras’ın İstiklal Caddesi başta olmak üzere 1000’in üzerinde noktayı yenilemek ve korumak üzerine projesi bulunuyor. Bu projeler içerisinde en dikkat çekenlerden biri olan Casa Botter’in 14 Nisan’da gerçekleşen açılışı için geri sayıma başlamışken İBB Miras’ın yenilediği ve bir kültür merkezi hâline getirdiği Moda İskelesi’nin 2022 senesinde Maison Française Dergisi’nin restorasyon-iç mimari dalında en iyi proje ödülünü kazandığını da belirtelim.

Şehrin Yeni Kültür ve Sanat Merkezleri

Casa Botter, İstiklal Caddesi

Sanayi Devrimi’nin şehirleri ve insanları tek tipleştirmesine karşılık zarif doğa motifleri, gotik ilhamlar ve sadenin gösterişli olduğu figürleri ile Art Nouveau, bize göre sistemlerin monotonluğuna yönelik gösterilmiş en güzel eleştirilerden biri. İstanbul’daki ilk örneği olan Botter Apartmanı ise; çoğumuzun Ayşe Övür’ün kitabı ile zamanın sınırlarını aştığı ve İstiklal Caddesi’nde yürürken şehrin gerçekliğinden kopup geçmiş ve gelecek üzerinden sonsuz ihtimallere daldığı bir nokta. Kentsel belleğimizde yok olmak üzere olan bir eserin üzüntüsü ile yer edinen Botter Apartmanı, İBB Miras’ın 2022 senesinin şubat ayından itibaren gösterdiği çalışmaların ardından bir kültür ve sanat merkezi olarak geri dönüyor! Şehrin yeni sergi alanı olan Casa Botter’de önümüzdeki günlerde bizi tasarım atölyeleri, film gösterimleri ve birçok söyleyişi de bekliyor.

İlginizi çekebilir: Canan Keles’ten Botter Apartmanı

Metro Han, Tünel

Çoğumuz senelerdir bu şehirde yaşıyor olsak da hâlâ sokaklarında kaybolurken yeni bir hikâyeye denk gelebildiğimiz semtlerin başında Beyoğlu gelir. Kendi çok kimlikli yapısı bizim de kendi kimliğimizi kucaklamamız için ilham olur. Bu yüzden olacaktır ki; Beyoğlu’nda kapanan her mekânda bir yas duygusuna girer, çürümesine şahit olduğumuz binaları korumak için çabalamaktan çekinmeyiz. Geçmişi 20. yüzyılın başlarına uzanan dünyanın ikinci metrosu olan Tünel ise; İstanbullular’ın neredeyse her gün kullandığı, turistlerin de şehri keşfetmek için ilk uğradığı yerdir. Uzun bir zamandır sadece önünden geçerken hayallere dalmak ile yetinmek zorunda kaldığımız Metro Han ise bugün İBB Miras’ın yoğun çalışmalarının ardından üst katında İstanbul’un yedi tepesini seyredebildiğimiz, ara katlarında ise yerel ve uluslararası çağdaş sanatçıların üretimleri ile tanışabildiğimiz bir kültür merkezi. Bir yüz yıl boyunca sürekli işletmecisi değişen bu mekânda; Fransız ve Ermeni mühendislerin rüzgârı, Divan sanatçılarının etkileri pastelin ara tonlarında kendisini göstermeye devam ediyor.

İlginizi çekebilir: Muharrem Gürbüz’den Metro Han

Sen Piyer Hanı, Galata

Ağızdan ağıza yayılan yaşanmışlıkların efsanelere dönüştüğü Galata sokaklarındayız! Bir rivayete göre; Fransız İhtilali sırasında oldukça ünlenen şair Andre Chenier’in doğduğu yer olan Sen Piyer Han’ına gözlerimizi çeviriyoruz. İBB Miras’ın restorasyonu ardından tarihin dokusu ile şehrin yeni bir yaratıcı alanına çevrilen bu hanın geçmişi 18. yüzyılın sonlarına uzanıyor. İstanbul’un yangınları yüzünden sürekli yenilenmiş, mahalledeki Sen Piyer Kilisesi’ne hizmet vermiş ve daha sonrasında ise Osmanlı Bankası’na ev sahipliği yapmış bu bina; uzun zamandır esnaflar tarafından korunmaya çalışıyor, sinema sektörünün ise bir kadrajından diğer kadrajına dolaşıyordu. Çok katmanlı yapısına saygı duyarak yenilenen Sen Piyer Hanı’na dair anılar arasında; Türkiye’nin önde gelen mimarların ofisleri, İstanbul’un ilk “kot” üretimi yapan atölyesi ve tabii ki hâlâ tanık olabildiğimiz St. Priest ailesinin Fluur-de-lys arması bulunuyor.

Haliç Sanat, Haliç

Türkiye Edebiyatı’na dair en klasik hikâyelerden birinin; varlıklı bir ailenin bir yangın sonucu her şeyini kaybetmesi olmasının sebebi geçmişte İstanbul’da çıkan sayısız yangın. Bugün hayranlıkla izlediğimiz birçok binanın çıkan yangınlar sonucunda defalarca yenilendiğini biliyoruz. Türkiye’nin ilk kadın yönetmeni Cahide Sonku, hem ailesinin varlığını hem de daha sonra kendi varlığını kaybetmesi; İrfan Orga’nın Bir Türk Ailesinin Öyküsü kitabında bahsettiği anıları da hep bu yangınların sonucu. Bu yangınları önlemek amacıyla Osmanlı Dönemi’nde yapılan daha sağlam binaların ilk örneklerine ise en çok Fatih ve Balat semtlerinde denk geliyoruz. Uzun zamandır surların etrafında çökmeye başlayan üç tarihi Fener Evi, bugün karşımıza İBB Miras’ın restorasyonlarının ardından yeni bir Haliç Kültür Rotası olarak çıkıyor. Cephesinde kıvrımlı Barok bir cumbası ile Ceneviz Evi’ne deniz surlarına bitişik ve üç katlı kule formunda yapılar olmak üzere iki ayrı ev eşlik ediyor. Haliç’te minik bir yürüyüş rotası ile keşfedebildiğimiz Haliç Sanat Evleri, çağdaş sanatı desteklemeye devam ederken yapıların bozulmayan tarihinde bizi nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.

Kara Surları Ziyaretçi Merkezi, Haliç

Marmara Denizi’nden Haliç Kıyıları’na doğru uzanan Kara Surları Ziyaretçi Merkezi, İBB Miras’ın restorasyonları ardından 2022 senesinde kapılarını tekrar açtı. Medeniyetler boyunca farklı şekillerde hizmet veren bu surlar; Bizans Dönemi’nde seyyahların gözünde İstanbul’un büyüsünün, Osmanlı Dönemi’nde ise Yeniçeri Ocakları’nın kaldırılmasının ardından güvenliğin ve düzenin bir simgesi olarak görüldü. 1930’lu yıllarda planında yapılan değişikliklerin ardından bir konut olarak da kullanıldığı düşünen Kara Surları, bugün hem bir açık hava müzesi hem de şehrin yeni kültürel aktivitelerinin merkezi olarak hizmet veriyor. On binlerce turistin aynı anda gezebileceği bu yapıda; bizi birçok müzik dinletisi ve farklı etkinlikler bekliyor.

Gülhane Sarnıcı, Fatih

Bazen şehirde öyle anlar yaşıyoruz ki İstanbul’a dair söylenen bütün sözlerin nedenini daha iyi anlıyoruz. Geçmişi binlerce yıl geriye uzanan bu şehrin bizim için en heyecanlı yanlarından biri senelerdir bizden saklamayı başarmış olduğu büyülü hikâyeleri! Meğer Gülhane Parkı; sadece Nazım Hikmet’i bir ceviz ağacı olarak saklamakla kalmamış, tarihi milattan sonra 5-7 yılları arasına uzanan gizemli bir sarnıçtan da bize hiç bahsetmemiş. İBB Miras ile bir kez daha şehrin gizli kalan hikâyelerini sanat ile keşfederken; Gülhane Sarnıcı’nın geçmişinin tam bilinmediğini de söylemeden geçmeyelim. Sarnıcın bir hamamın veya manastırın alt yapısı olarak inşa edildiği düşünülürken bir dönem akvaryum olarak da hizmet verdiği tahmin ediliyor. Bugün ise gizemli atmosferinde yerel ve ulusal sanatçılar ile tanışabileceğimiz yeni bir kültür ve sanat merkezi olarak hizmet veriyor.

Yerebatan Sarnıcı, Fatih

Şehrin en mistik ve büyüleyici noktalarından biri olan Yerebatan Sarnıcı, olası bir İstanbul Depremi’nde risk taşımasından ötürü İBB Miras tarafından koruma altına alınmış ve arkeolojik restorasyon ilkesiyle onarım için kapatılmıştı. Geçtiğimiz sene kapılarını bir kez daha açan Yerebatan Sarnıcı; daha önce çimentoların altında gizli kalmış 1500 yıllık tuğla döşemelerin ortaya çıkışı, yeni ışıklandırmaları ve heykelleri ile sanıyoruz ki hepimizi büyüsü altına aldı. İBB Kültür ve Sanat’ın kadrosuna Murat Abbas’ın da eklenmesinin ardından Yerebatan Sarnıcı; ses şifasından müzik dinletilerine kadar düzenlediği farklı farkındalık ve sanat organizasyonları ile bizim dikkatimizi çekmeye devam ediyor.

Kütüphane Troleybüs, Beyazıt

İBB Miras rotamıza; Hüseyin Avni Dede’nin sokak şairi kültürünü çınar ağaçlarının altında devam ettirdiği ve farklı imparatorlukların yolculuğunu ön sıradan izlemiş olan Beyazıt ile devam ediyoruz. Bizans Dönemi’nden kalan mitolojik heykeller ile Osmanlı Dönemi’nde Türk mimarisinin temellerini güçlendiren mimarların kalemlerinden çıkan camilerin yan yana geldiği bu semtin ara sokaklarından birinde bulunan Beyazıt İETT Troleybüs Kuvvet Merkezi’nin 113 yıllık tarihi boyunca hangi kavgalara ve hangi aşklara şahit olduğunu merak etmemek elde değil. Troleybüsler, modernleşme vaadiyle trafiğe ilk çıktığında İstanbullular tarafından büyük bir heyecanla karşılanmış ama şehrin hızı içerisinde zamanla sokaktan çekilmeye başlamıştı. Uzun bir süredir semti sarmaşıklarının arasından sessizce izleyen Beyazıt Güç İstasyonu, İBB Miras’ın semtin öğrenci ruhundan aldığı ilham ile 2022’de bir kütüphane olarak geri döndü. Bugün Troleybüs Kütüphanesi’nin bizim için en ilgi çekici yanı; tarihi bir mimari semt olarak sayabileceğimiz Beyazıt’ın İstanbul Endüstriyel Mimarisi’ne dair geleneksel özelliklerinin bugüne ait dokunuşlar ile yenilenmiş olması.

Cendere Sanat Müzesi, Sarıyer

390 yıllık bir çınar ağacının gölgesinde geçmişin peşine bu sefer günümüzün sanatı üzerinden düşüyoruz. Şehrin en yeni çağdaş sanat merkezlerinden biri olan Cendere Sanat Müzesi, Osmanlı’nın son dönemlerinde inşa edilen Cendere Su Pompa İstasyonu’nun İBB Miras tarafından yenilenmesinin ardından geçtiğimiz sene kapılarını açtı. Uluslararası ve yerel sanatçıların disiplinlerarası üretimlerini keşfetmemiz adına yeni bir durağımız olan Cendere Sanat Müzesi; ayrıca performans sanatlarını, farklı konular ile ilgili konferansları takip edebileceğimiz, kafesinde geleneksel reçeteleri deneyimlerken saatlerce de çalışabileceğimiz bir yaşam alanı.

Müze Gazhane, Kadıköy

130 yıllık Hasanpaşa Gazhanesi’nin korunması adına uzun zamandır emek harcayan Gazhane Çevre Gönüllüleri ve İBB Miras’ın iş birliği sayesinde Müze Gazhane; 2021 senesinden beri şehirde özgürlüğü, sanatı ve beraberliği hissettiğimiz yeni bir yaşam alanımız oldu. Şehre yaydığı yepyeni bir enerji ile hepimizi büyüsü altına alan Müze Gazhane’de; çocuklara yönelik atölyeler, cumartesi günü kurulan antika pazarları, lokal sanatçıların müzik dinletileri, tiyatro oyunları ve çok daha fazlasını endüstriyel bir tarihi dokunun eşliğinde deneyimleyebiliyoruz.

İlginizi çekebilir: Işıl Birengel’den Müze Gazhane

Moda İskelesi, Moda

İBB Miras’tan aldığımız ilham ile şehirde çizdiğimiz kültür sanat rotasının son durağında Tarihi Moda İskelesi var. Mimar Vedat Tek’in neoklasik imzasını taşıyan ve İstanbul’un en eski iskelelerinden biri olan Moda İskelesi, yolcu azlığı sebebiyle kapatılmıştı. Birçok filmde bir buluşma noktası olarak karşımıza çıkan bu yapı; İBB Miras’ın restorasyonunun ardından Maison Française’in 2022 restorasyon-iç mimari dalında en iyi proje ödülüne layık görüldü. Günümüze kadar restoran, sahil gazinosu gibi farklı işlevlerde kullanılan iskele; bugün boğazın kenarına kurduğu kütüphanesi ve kafesi ile bizim yeni bir durağımıza dönüştü. Geçmişteki çok katmanlı yapısını koruyan iskelede bizim en dikkatimizi çeken kısım ise; çini süslemeleri.

İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Vedat Tek ile Kentsel Estetik

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 150 Günde 150 Proje ve Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bahsettiği 1000’den fazla restorasyon gibi birçok planı olan İBB Miras’ın kültür ve sanat merkezi olarak dönüştürdüğü yapılara; şehirde korunan çeşmeler, Osmanlı Mezarları ve daha birçok kültürel mirasımız da eşlik ediyor. Önümüzdeki günlerde İBB Miras’ın başka çalışmaları ile şehre geri kazandıracağı noktalar için biz çok heyecanlıyız!

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul’un Çağdaş Sanat Galerileri