Kurak Günler filmi ile son dönemde adından fazlasıyla söz ettiren Emin Alper, ikinci kez bir dizi için yönetmenlik koltuğuna oturdu. Senaryosunu ilk yerli dijital işlerimizden Fi dizisinin senaristleri Nükhet Bıçakçı ve Özlem Yücel’in kaleme aldığı dizi; Mehmet Günsür, Aslı Enver ve Defne Kayalar gibi isimlerin yer aldığı güçlü oyuncu kadrosu ile de dikkat çekiyor.

arayis-1
Arayış | Fotoğraf: Gazete Oksijen

6 bölümü ile Disney+’ta yayında olan Arayış, kanser hastası Nisan’ın (Aslı Enver) bir arkadaşı ile şifa çemberi etkinliğine katılması ile başlıyor. Nisan, etkinliği çabucak terk ederken arkadaşı Songül -ki onun da beyninde tümör olduğunu öğreniyoruz- sonuna kadar kalıyor ve oldukça etkileniyor. Songül (İpek Türktan), bu şifa çemberinden sonra Şifa ve Arayış Vakfı’nın peşine takılıp ortalıktan kaybolunca, Nisan’ın arkadaşını arayışı başlıyor. Bir yandan hastalığı ile mücadele eden Nisan’ın yolu, Tufan (Mehmet Günsür) ve Azra’nın (Defne Kayalar) liderliğindeki spiritüel tarikatın konuşlandığı bir adaya çıkıyor.

Nisan’la Songül’ün şehirli, iyi eğitim almış ve seküler karakterler olmasının da etkisiyle diziyi izlerken aklıma sürekli olarak Deniz Göktaş’ın son gösterisindeki şu sekansı geldi. Önce bir gülelim, sonra dizinin detaylarına devam ederiz.

arayis-3
Arayış | Fotoğraf: Gazete Oksijen

Arayış, Emin Alper’in ikinci dizi denemesi. Geçtiğimiz yıl Kurak Günler’le Cannes’da LGBTİ+ temalı filmlerin yarıştığı Queer Palm’a aday olmasıyla ses getiren Alper’in ilk dizisi Alef’in bu konudaki itibarı pek iyi değil. BluTV’de yayınlanan (ve tıpkı Arayış gibi senaryosunu Alper’in yazmadığı) dizi, Hormonlu Domates LGBTİ+fobi Ödülleri’ne aday gösterilmişti.

Dizi, LGBTİ+ karakterleri ele alış biçimiyle eleştirilmişti. Eleştiriye katılırsınız katılmazsınız, orası tartışılır ancak bu “mistik polisiye”ye eşcinsel karakterlerin dahil olmasının sebebini söylemek isterim: radikal İslam tarikatları. Alef’te işlenen cinayetler aydınlatılmaya çalışılırken polislerin karşısına Sünni inanışın karşısında, eşcinselliğe alan açabilen, dolayısıyla toplumdan dışlanan Osmanlı tarikatları çıkıyordu. İşte bu açıdan baktığımızda, aslında Arayış da benzer bir noktadan ilerliyor.

Emin Alper’in inanç, anlam arayışı, tarikat konularını yeniden sorguluyor oluşu, diziye başlamamdaki en büyük motivasyondu açıkçası. Dizi, motivasyonumu kırmak için fazlasıyla uğraşsa da hem finali merak ettirmesi hem de yıldız oyuncu kadrosunun hatrına bitirebildim. Özellikle Mehmet Günsür, Defne Kayalar, Devin Özgün Çınar ve Erol Babaoğlu çok iyi iş çıkarıyor.

Alper’in yönetmenliğine pek lafım yok, hatta iki pozitif notum notum var. Bir, diğer işlerine nazaran yüksek müzik kullanmasına rağmen bunu sahneleri güzelce destekleyecek şekilde yapmış. İki, Alef’te de oldukça çarpıcı olan ayin sahneleri hâlâ çok etkileyici gözüküyor. Dizinin prodüksiyonu da güzel bu arada. Ada sakinlerinin kıyafetleri ve odaların dekorları gibi şeylere özen gösterilmiş. Yerli dizilere prodüksiyon dizaynı ödülü veriyor olsaydık Arayış adaylar arasındaki yerini kapmıştı kesin.

arayis-2
Arayış | Fotoğraf: birsenaltuntas.com

Senaryo için ise pek olumlu şeyler söyleyemeyeceğim. Murat Soner’e malzeme olacak birçok sahne mevcut. Kadın-erkek ilişkileri, ataerkillik, kapitalizm, inanç ve psikoloji meselelerinde hoş laflar satır aralarına sıkıştırılmış olsa da senaryo “genel izleyici kitlesi”ne hitap edebilmek için basitleştirilmiş gibi duruyor. Bu da potansiyeli yüksek olan, ülkemizde benzerlerini görmediğimiz bu işin vasatlaşmasına sebep oluyor. Tamamını izlemediğim için net konuşamıyorum ama Fi’den de aynı hissiyatı alıyordum. Batı’ya öykünen modern bir yapım var elimizde ama onu ne kadar özgünleştirebildiğimiz soru işareti.

Fi demişken, o dizide rol alan Defne Kayalar ve Mehmet Günsür’ü burada da görüyoruz. Mehmet Günsür’ün tarikat lideri Tufan karakteri, Fi’nin Can Manay’ını andırdı bana. Karizmatik, ağzı iyi laf yapan bir kanaat önderi. Gerçi dizinin çoğunda üstsüz gezen bir Mehmet Günsür’ün insanları etkilemek için iyi konuşmaya ihtiyacı var mı bilmiyorum 🙂

Spoiler’sız olarak bu kadar yorumlayabileceğim dizi, 8 bölüm olsa katlanılamaz hale gelebilirmiş. Dediğim gibi bir yerden sonra merak veya oyuncuların hatrı dışında bir izleme motivasyonum kalmadı. Bitirdiğimde ise “potansiyelini değerlendiremeyenler” kategorisine sokabileceğim Alef’in de altında bir iş izlediğimi hissettim. Alef en azından karanlık atmosferi, İstanbul’u resmedişi ve güçlü sinematografisi ile akılda kalıcı sahneler yaratabilmişti.

Editör Notu: Yazının bu bölümünden sonrası spoiler içermektedir.

arayis-mehmet-gunsur
Arayış | Fotoğraf: Gazete Oksijen

Dizinin tadımı en çok kaçıran kısmı tahmin edilebilir sahneler yaratmasıydı. Nisan adada tabutlu bir ayin görüyor, içindekinin arkadaşı olduğunu bizden 5 dakika sonra anlıyor. Finalde Azra’yı bulmak için karış karış adayı geziyorlar, biz onun dehlize gittiğini çoktan biliyoruz.

Can’ın adaya adım atışından o bebeğin sahibi olduğu belliydi mesela. Adadaki bu tarz çarpıklıkları görünce “Size gününüzü göstericem” diye dellenen Nisan ise hemencecik sakinleştiriliveriyor. Adaya geliş motivasyonuna da çok ikna olmuyoruz karakterin, Aslı Enver’in donuk oyunculuğu da buna yardımcı olmuyor. Kavak Yelleri’nin çocukluğuma etkisi sebebiyle kendisinin kredisi bende yüksektir ama, teknenin geminin üstüne sürüldüğü sahnedeki mimiksizliği de eleştirilmeyecek gibi değildi gerçekten.

Bardağın dolu tarafı hiç mi yok, var tabii ki. Tufan’ın insanları nasıl etki altına aldığını görüyoruz, bu tarikatın dergahtan evrimleşmesine şahitlik ediyoruz. Adadaki gizemleri, yalanları, sırları görüyor, tarikatın çıkarları için kuralların çiğnenmesini izliyoruz. Günsür’ün harika oyunculuğu ile birleştiğinde gerçekten Tufan’ın hikayesi merak edilesi. Ancak dizide emeği geçenlere kağıt üzerinde baktığımda, izledikten sonra ismimin Berke olmayacağı bir iş izlemeliydim diye düşünüyorum. Ben aynı benim ve dijital platformlarda kaliteli yerli iş arayışıma devam ediyorum.

Kapak Fotoğrafı: Disney+

İlginizi çekebilir: Eylül Aytan’dan Kurak Günler