Nisan Ak ile: Müzik Dünyasına Dair Gerçekçi Bir Sohbet
“Genç kadın orkestra şefi”, “besteci”, “eğitimci”30 under 30″… Nisan Ak’ı anlatırken kullanılabilecek çok fazla unvan var. Bununla birlikte belki de en ayırt edici özelliği bu unvanların ve sıfatlarla ilgilenmiyor olması! Profesyonel yaşamını Amerika’da sürdüren Nisan, çeşitli konuları sade bir dille, akademik terimlerden arındırılmış olarak ele aldığı videolarıyla, klasik müziğin erişilebilirliğini arttırmak konusunda kararlı. Biz de yeni videolarından ilhamla, Nisan ile klasik müziğe dair önyargıları, sektörün zorluklarını, sanıldığından çok daha katmanlı bir kavram olarak “başarı”yı ve daha pek çok şeyi konuştuk.
Nisan selam, “genç bir kadın şef olarak başarıların” diye ilerleyen o sorulardan sorarak başlamak istemiyoruz 😊 Yine de konumuz elbette müzik tutkun. Dönence şarkısını analiz ettiğin son videonda gördüğümüz, Barış Manço’nun “Adam Olacak Çocuk” programına katılan Nisan’dan bugüne müziğe olan bakış açında neler değişti?
Neler değişmedi ki? 🙂 Yerim yurdum, planlarım, hayallerim, hepsi değişti. Ama ne kaldı biliyor musun? Şu müziğe olan heyecanım. Müzik beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Müzisyenler, idareciler, salonlar, enstrümanlar hayal kırıklığına uğratabiliyor ama ben müziğe geri döndüğümde kendimi buluyorum. Bu yüzden de bunca hayal kırıklığına rağmen devam edebiliyorum.
Klasik müzik insanların refleks olarak çekinceli yaklaştıkları, anlamakta güçlük çekeceklerini düşündükleri bir alan. Sence bunun temel nedeni nedir?
Haklılar! Sanki klasik müzik elit bir şeymiş gibi davranıyoruz da ondan. Bunda biz müzisyenlerin de suçu var. Oysaki biz de diğer herkes gibi patronu olan işçileriz. Bence klasik müzik çok eski bir iş kolu olduğu için biraz ‘cosplay’ gibi davranıyoruz. Sanki hala saraylara ya da aristokrasiye hizmet eden altınla maaş alan insanlarız. Hakikat hiç de öyle değil. Dünya çok hızlı bir şekilde değişiyor ve ‘streaming’ platformları işimizi kolayca elimine ediyor. Bizim de artık uyanıp 21. yüzyıla ayak uydurmamız lazım. Yaratıcı olma vakti. Biz müziği sahiplenmeyeceksek, anlatmayacaksak, herkes için olduğunu vurgulamayacaksak, kim yapacak? Zaten tam da bu yüzden Youtube’a zaman ayırmaya çalışıyorum.
Kariyerinde belirli noktalarla ulaşmış kişilerin röportajlarında gördüğümüz ortak bir tema var: “Başarı” konusu. Kulağa çok ışıltılı gelse de aslında her alanın zorlukları olduğunu biliyoruz ancak bunların açıkça konuşulduğuna nadiren rastlıyoruz. Senin için başarı neyi ifade ediyor?
Ben aslında bu konuya bu aralar çok takığım. Nedir başarı? Kriterleri nelerdir? Dünyanın en iyi okullarında bursla okumuş birini düşünün mesela. Okulu da 4.0 GPA ile bitirmiş ama iş bulamamış. Başarılı mı bu çocuk başarısız mı? Ya da başka birini düşünün, işten atılmış ama pes etmemiş yine de büyük bir kariyer yapmış. İşten atıldığı bir gerçek ama. Başarılı mı başarısız mı? Son örnek; çok başarılı bir müzisyen düşünün, sonra kariyerini bırakıp ticarete atılıyor, mutsuzdum artık mutsuz olmak istemiyorum diyerek. Bu müzisyen hakkında ne düşünüyoruz? Kariyerimiz bizi öldürüyorsa bile sırf başarılı olmak için devam mı etmeliyiz? Bence en büyük başarı bizi mutlu eden işte, bizi mutlu edecek miktarda çalışabilmek. En büyük kişisel başarı da bu başarı kelimesine takık insanları dinlemeyerek kendi mutluluğumuza odaklanabilmek.
Forbes Türkiye’nin “30 under 30” listesinde yer alan biri olarak, kariyerinde seni zorlamış ya da hala zorlayan faktörler var mı?
Var tabii olmaz mı. Toksik orkestralar, müziğin m’sinden anlamayan yöneticiler, sürekli yeterli bütçe ayrılmayan bir sektörde var olmaya çalışmak, pasaport problemleri… Yani bu konuda acaba podcast mi yapsam diyorum bazen. Konuşulacak o kadar çok nokta var ki!
Orkestra şefliği müzik kadar soyut bir amaç için bir araya gelmiş onlarca insanı koordine edebilme becerisini ve dolayısıyla kesintisiz bir konsantrasyonu gerektiriyor. Peki bir konser sırasında Nisan’ın zihninde gezintiye çıksak nelere rastlardık?
O konsantrasyonu o kadar çok seviyorum ki! Bir orkestra provası genellikle 3 saat olur, 20dk ara ile. Yani bu yaklaşık 1.5 saat çok derin konsantrasyon demek. Meditasyon gibi açıkçası. Bütün duyularını kullandığın, beyninin iki lobunu da kullandığın, hatta vücudunu da kullandığın 1.5 saat. Sonra 20dk aradan sonra tekrar ediyorsun. Şu aralar sürekli bildirimlerle, televizyonla, videolarla bozulan konsantrasyonumu zorla toparlıyor, beni zinde tutuyor. Aslında bu çağda gerçekten de kendimizi günde en az 1 saat offline bir şey yapmaya zorlamalıyız. Gerçekten hayattan aldığım keyif artıyor orkestra provalarından sonra. Bunda müzik yapmanın da katkısı çok ama bölünmemiş odak çok keyif verici bir şey.
Klasik müziğin mutfağında yer alan insanların müzik konusunda keskin sınırları var mı? Yoksa bir orkestra şefini de Taylor Swift dinlerken yakalayabilir miyiz?
Ben bu klasik müzik tanımlamasını hiç sevmiyorum. Nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Gelin bir liste yapalım. Klasik olan ve klasik olmayan. Klasik denildiğinde insanların aklına eski, elit, güzel, ciddi, süblim gibi kelimeler geliyor. Klasik olmayansa bunların tam tersini öne sürüyor gibi algılıyoruz; yeni, halkçı, çirkin, ciddiyetsiz, yüzeysel… Bu çizgiyi çektiğimiz anda yeni olan her şeyi çöpe atıyoruz. Oysa 100 yıl sonra ‘masterwork’ olarak adlandırılacak eserler bugün yazılıyor. Beethoven eserlerini prömiyer ederken klasik müzik miydi onlar? Sorunuzun cevabına gelirsek, müzik müziktir. Klasik ya da değil diye kategorize etmemek lazım. Nasıl Mozart analizi yapılıyorsa, Barış Manço analizi de aynı ciddiyetle yapılabiliyor. Ben de Youtube’da bunu anlatmaya çalışıyorum.
Sen kariyerine Amerika’da devam ediyorsun. Benzer bir kariyer planı izlemek isteyen pek çok gencin seninle iletişime geçtiğinin tahmin edebiliyoruz. Kendi deneyimin çerçevesinde avantajlar ve zorluklar dengesini nasıl değerlendirirsin?
Ben aslında biraz bu konuyla ilgili de gerçekçi bir konuşma yapmak, gençlere ve ailelere hem artıları hem eksileriyle bir tablo hazırlamak istiyorum ileriki dönemde. Tutku ve heyecan maalesef faturalarımızı ödemiyor. Yetenek bile ödemiyor bazen. O diğer şeyleri de öğrenmesi lazım artık 21. yy müzisyeninin.
Son olarak, önümüzdeki sezonda, ajandanda seni heyecanlandıran neler var?
2024 Mayıs ayı çok eğlenceli olacak benim için. Detayları henüz paylaşamasam da iki farklı şehirde konserler için Türkiye’ye geliyorum. Şimdiden çok heyecanlıyım!
Kapak Fotoğrafı: Savannah Bockus
İlginizi çekebilir: Başak Aydın’dan Maestra
İlk yorumu siz yazın!