Return to Seoul: Bir Öze Dönemeyiş Hikayesi
Fransa’da evlatlık olarak yetişmiş Kore asıllı bir kızın, köklerine dönüp Kore’ye iki haftalık bir ziyaret gerçekleştirme planıyla başlıyor Return to Seoul. Sosyal ve kültürel anlamda tamamen bir Fransız olan Freddie, uzak doğu atmosferine adapte olmakta biraz sıkıntı yaşıyor. Zaten ne kadar adapte olmaya hevesli olduğu da tartışılır bir konu. Biyoloijk anne ve babasının izine pek de istemeyerek düşüyor, veya biz bu kızın hal ve hareketlerinden ne istediğini anlamakta zorlanıyoruz. Devamında epizodik şekilde, birkaç yıl atlayarak ilerleyen bir hikaye anlatılıyor. İzlemek isteyenler için film Mubi Türkiye platformunda.
Yönetmenliğini Davy Chou’nun yaptığı bu 2022 yapımı film, geçtiğimiz sene festival seçkilerinde adından bahsettirdi. Klişeden uzak bir kendini bulma hikayesi olarak pazarlanan Return to Seoul, gurbet deneyimine ilginç bir açıdan bakıyor. Zira ana karakter kendi özünü herhangi bir şekilde deneyimleme şansı bulamamış biri. El kadar bebek iken, Fransa’ya götürülmüş. İyi standartlarda yaşatılmış, büyütülmüş. Fakat tabii ki de her insan gibi Freddie de varoluşsal bir yola girmiş. Fransa’da büyümüş bir asyalı olarak bunun yaşanmama ihtimali çok düşük sayılır zaten.
Biyolojik anne ve babadan yoksun şekilde büyümek, özündeki kültürü hiç tatmamış olan bir insanı da olabilecek en sert şekilde etkiliyor. Sıfırdan başlamak hiçbir zaman kağıt üstünde göründüğü gibi basit değil. Her ne kadar iyi yetişmiş Avrupalı bir aile çocuğu olsa da, “anlam arayışı” bu evlatlık kızın hayatında dönüm noktası oluyor. İzleyici olarak bakış açısını anlamakta çok zorlandığım bir ana karakter kurgusu vardı. Ben hareketlerini ve kararlarını tahmin etmeye, anlamlandırmaya çalıştıkça o başka başka tercihlerde bulundu. Bu öngörülemezlik bana heyecandan çok huzursuzluk verdi.
Belki de bu derece depresif ve rasyonel bir anlatının ne zaman nasıl bir ortamda izleneceği önem arz ediyordur… Güneşli bir havada gündüz izlemek için çok makul bir tercih olmadığını söyleyebilirim şu an. Fakat bir gece yalnız başınıza depresifliğinizi cilalamak istiyorsanız filmin gücü artabilir, sizin de aldığınız hasar artabilir tabi bu durumda. Her ne olursa olsun anlatının biraz bulanık kaldığını düşünüyorum, daha subjektif ve daha anlaşılır bir üslupla akılda daha farklı yer edebilirdi. Bölümler arası zamandaki sıçramalar konsantrasyonu kötü anlamda etkiledi. Müzikleri ise ilgimi çekti, ekstra baslı uzun gece kulübü sahneleri hariç… Tüm bunların dışında konuyu tamamen kişisel bir yerden kendisiyle özdeşleştirme ihtimali olanlar için çok daha farklı ve duygusal bir tecrübeye dönüşebilir Return to Seoul, bunu da es geçmemek lazım…
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.,
Kapak Fotoğrafı: NPR
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan İzlemeniz Gereken Güney Kore Filmleri
İlk yorumu siz yazın!