Mission Impossible: Serinin En Şatafatlı Filmi
Bu kadar uzun bir seride en iyi filmi seçmek söz konusu olduğunda çok farklı fikirlerle karşılaşacağımız malum. Ama söz konusu gösteriş, şatafat oldu mu, zincirin son halkası olan bu film teknolojinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak oldukça acayip bir iş ortaya çıkarmış. İzlemesi son derece keyifli, 3 saate yakın süresini hissettirmeyen, aksiyonun dozunu ve ritmini iyi ayarlayan, sıkı bir Görevimiz Tehlike filmi. İzlemek isteyenler için en iyi adres, henüz yeni vizyona girmiş olduğunu varsayarsak, projeksiyonu ve ses sistemi iyi olan sinema salonları…
Ethan Hunt’ın yaşlanıyor olduğu gerçeğini bir tek kendi vücudu kabullenmiyor. Hala en üst düzey aksiyon sekanslarında dublörsüz şekilde parmak ısırtmaya devam ediyor. Bambaşka bir adrenalin bağımlısı olan Tom Cruise, kariyerinin son döneminde düşüşe geçen aşırı popüler Hollywood yıldızlarını sıkıntıya sokuyor… Bu filmde de hikayenin önemi biraz geri planda. Bir anahtar ve denizaltı hikayesi ile açılıyor film. Sivastopol’da işlevini yitiren bu denizaltının esrarengiz görevi ve oradaki 2 anahtar parçası, ajanımızın açıklığa kavuşturması gereken bir mesele haline geliyor.
Önceki filmlerden aşina olduğumuz karakterlere yeni eklemeler de geliyor. Hayley Atwell’in canlandırdığı elegant ve amansız bir hırsız olan karakterin filme keyif kattığını söylemek mümkün. İnsanlığın daha öncesinde deneyimlemediği cinsten bir savaşı engellemeye çalışan ajan Hunt, felaket bir silahın kontrolünün kötü adamlara geçmemesi için elinden geleni yapıyor. Evet biraz fazla klişe. Ama önce çölde başlayan, sonra Roma ve Venedik’te devam eden, en son Avusturya Alp’lerine kadar uzanan çok eğlenceli aksiyon sekansları, izlediğiniz şeyin bir “entertainment show” olduğunu size daha en baştan kabul ettiriyor…
Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.
Beğendiğim kısımlar çoğunlukta olduğu için beğenmediğim kısımlara nokta atış yapmak daha kolay olur. Roma’da geçen muazzam kovalamacanın akabinde Venedikte’ki sönük aksiyonlar bu filme pek yakışmamış. Bu surata maske geçirme işinin bir tık cılkını çıkarmış olmaları, acaba film kendisiyle dalga mı geçiyor diye düşündürecek seviyeydi. Herkesin beklentisinin arşa çıktığını düşünürsek memnun olmayanlar illa ki olacaktır. Fakat filmin son yarım saatindeki heyecan fırtınasının tadına varınca salonu mutsuz terk etmek namümkün… Sadece bu devam filmini ikiye bölme fikri, sırf bu sebepten de “to be continued” temalı final yapmak filmin etkisini biraz azaltıyor, maalesef sevemediğim bir konsept bu.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: indiewire.com
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Oppenheimer
İlk yorumu siz yazın!