Sevdikleri bir sanatçının biletleri için aylar öncesinden online kuyruklara girenler, hızla tükenen albüm ‘merchandise’ları ve daha fazlası… “Fan kültürü” 2010’ların başından beri geçmişte olduğundan daha farklı ve bu farklılıklarla birlikte ekonomik bir yükü de beraberinde getiriyor!

Fan Kültürü | Fotoğraf: NissanStadium

Etkinlik organizasyon platformu TheO2’dan Adam Pearson, insanların artan maaliyetlere rağmen unutulmaz anılar yaratmak ve deneyimler için para harcamaktan kaçınmadıklarını belirtiyor. Aslında Pearson’ın bu tespiti yalnızca eğlence endüstri için değil seyahatten gastronomiye diğer pek çok diğer alan için de doğru. Güncel trendler, bir etkinliğe bütçe ayırma konusundaki istekliliğin ne kadar özel bir deneyim sağladığıyla doğru orantılı olduğunu kanıtlıyor. Bakınız: Deneyimsel yeme, sürdürülebilir seyahat…

Fotoğraf: standard.co.uk/

Öte yandan, diğer her alanda olduğu gibi eğlence sektöründe de masraflar geçmiştekinin çok üzerinde. Pearson’a göre: “Personel, yiyecek ve içecek hizmetleri ve enerji maliyetleri şimdiye kadarki en yüksek seviyede ve bu nedenle bilet fiyatları da artmak zorunda – geçen yıla göre %12 artış söz konusu-” AEG European Festivalleri’nden Lynsey Wollaston da Refinery29’a verdiği röportajda artan konser maaliyetlerine dikkat çekiyor: “Küresel enflasyon ve yaşam maliyeti krizi dahil olmak üzere, tedarik zincirindeki aksamalar, üretim ekipmanlarını ve işgücünü etkiliyor.” Özetle fan kültürü güncel olarak hem popülerliğinin hem de maaliyetinin zirvesini yaşıyor demek mümkün.

Fotoğraf: e-bay

Elbette fan kültürünün tek getirisi ya da başka bir bakış açısıyla götürüsü konser maaliyetleri değil. Ünlülerin kendi nişlerinin yanı sıra sosyal medyadaki varlıklarıyla aynı zamanda birer ‘influencer’ haline de gelmeleri ‘merchandise’ların ve onların bir uzantısı olarak ünlü markalarının 2000’lerin başındaki ününü yeniden yakalamalarını sağlamış durumda. Orijinal influencer Paris Hilton’ın kendi adını taşıyan parfümleriyle başlattığı bu furya zaman içerisinde ciddi bir ivme kazandı. Bu da bu zamana dek daha çok espri konusu edilen ‘fangirl’ ve ‘fandom’ kavramlarının geçerli ve görünür birer meta haline geldiğini gösteriyor. Örneğin; e-ticaret ajansı GMA’e göre Çin’deki hayranlar, idollerini desteklemeyi kültürel bir zorunluluk olarak görüyor ve desteklerini gösteren ürünlere, konser biletlerine ve çevrimiçi etkinliklere para harcamaya hazır. Öyle ki Çin’deki 2020 Bekarlar Günü satış etkinliği sırasında fan’lar, yalnızca bir saat içinde en sevdikleri gruplardan 100 milyon yuan değerinde ürün satın aldı.

Fan Kültürü | Fotoğraf: Teen Vogue

Bu bakımdan fan kültürü, öncelikle spesifik ilgi alanları altında bir araya gelen toplulukların oluşmasını sağlıyor. Bu topluluklar da zaman içerisinde etkinliklere gösterdikleri ilgiden satın alma davranışlarına dek pek çok açıdan tahmin edilebilir, güvenilir kazanç kaynaklarına dönüşüyor. Özellikle moda, bakım ve kozmetik alanlarında karşımıza çıkan ve sayıları giderek artan ünlü markalarının sırtını dayadığı nokta da tam olarak burası. Forbes’tan Mo Mostashari ünlü markalarının başarısını şöyle açıklıyor: “Ünlüler, kendi ilgi alanlarını paylaşan geniş kitlelere hali hazırda sahipler. Bu nedenle çoğu (bu kadar geniş bir erişime sahip olduklarından) reklamlara ve reklamlar için ayrılan geleneksel pazarlama bütçelerine ihtiyaç duymuyorlar. Bunun yerine yeteneklerinin izleyicileri üzerindeki etkisine güveniyorlar. Influencer pazarlamaya yönelik eğilim, ürün endüstrisinde iyi işliyor çünkü tüketiciler sosyal medyada takip ettikleri insanlara güvenme eğiliminde.

Kapak Fotoğrafı: thebiglead.com

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan Sürrealist Pazarlama