Başak Doğan ile: DenizBank VoiceUp A Capella Festivali Üzerine
Yerel ve uluslararası platformlarda gösterdiği başarıları ile bütün dünyanın merakla bir sonraki adımını takip ettiği Başak Doğan, 22 ile 27 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen DenizBank VoiceUp A Capella Festivali’nin direktörü olarak bir kez daha karşımıza çıkıyor. Kendisinden bahsetmek istediğimizde ise Boğaziçi Kadınlar Korosu’nu kurması, Danimarka Kraliyet Akademisi koro şefliği yüksek lisansına kabul edilen ilk Türk öğrenci olması, dünyaca ünlü Chromas korosunun şefliğini üstlenmesi derken liste uzayıp gidiyor. Direktörlüğünü üstlendiği DenizBank VoiceUp A Capella Festivali bütün şehri etkisi altına almadan önce kendisi ile müzikal anlayışı ve festival üzerine konuşmak istedik.
DenizBank VoiceUp A Capella Festivali şehrin büyüsünü müzik ile birleştirirken Başak Doğan “İstanbul’da uyandın. İki kıtanın ortasında. Dünyanın en ilham veren şehirlerinden birinde.” diyor. Peki, İstanbul’da uyandığınız bir başka sabahta alıştığınız sınırların ötesini keşfetmeye ne dersiniz? O zaman Başak Doğan ile röportajımız sırasında keşfettiğimiz bir sırrı paylaşalım: Aslında güvenli alanlarımızın dışında da kendimize güvenli bir alan yaratabilmemiz mümkün! Peki, nasıl mı? 22 ile 27 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen DenizBank VoiceUp A Capella Festivali, bizi sahneye davet ediyor. Deneyimli bir şarkıcı olmamız ya da olmamamız ise hiç önem değil. Çünkü festivalin direktörü Başak Doğan’a göre hatalarımız ve kırılganlıklarımız harika seslerin bir parçasını oluşturuyor. Eğer en az siz de bizim kadar festivalin direktörü Başak Doğan’ı yakından tanımak için heyecanlandıysanız, kendisiyle müzik, DenizBank VoiceUp A Capella Festivali ve hayat üzerine konuştuğumuz keyifli sohbete geçelim.
Merhabalar. Bizi çok heyecanlandıran DenizBank VoiceUp A Capella Festivali’nden önce seni biraz daha yakından tanımak istiyoruz. Geçmişine baktığımızda Boğaziçi Kadınlar Korosu’nu kurmandan Danimarka Kraliyet Akademisi koro şefliği yüksek lisansına kabul edilen ilk Türk öğrenci olmana kadar birçok başarın bulunuyor. Kendinden biraz bahseder misin?
Müzisyen olmak isteyen çoğu genç gibi ben de önce farklı bir mesleğe yönelip onun okulunu okudum. Fakat müzik beni, ben müziği yolda mutlaka bulduk ve müziğin felsefesi konusunda yüksek lisans yaptım. Bu esnada okulumda korolara liderlik yapmaya başladım, kadınlar korosunu kurdum. Danimarka Kraliyet Akademisi maceram ise benim için kırılma noktası oldu. Oradaki öğrenimim sırasında hem bugün yaptığım koro şefliği metodlarımın temelleri atıldı hem de hata yapmanın kucaklanması gerektiğini öğrendim. Kırılganlıklarını sahiplenen, bunlardan kaçmak yerine beraberce bunları kutlayan bir kültür içindeydim. Dolayısıyla bu bana, ülkeme döndüğümde, çok sesli koro müziğinde nasıl bir alan açmam gerektiği ile ilgili ilham oldu.
Müzikal anlayışında ifade özgürlüğünü ve yaratıcılığı destekleyecek yenilikçi teknikler öne çıkıyor. Özellikle Türkiye’de Vocal Painting uygulamanız ile tanınıyorsun. Bu tekniklerden biraz bahsedebilir misin?
Atölyelerimizde, provalarımızda, egzersiz ve konserlerimizde uyguladığımız, 75 farklı işaretten oluşan “vocal painting” metodunu da Danimarka’da – festivalimizde de bize özel bir atölye vermek için misafir de edeceğimiz – Jim Daus Hjernøe’den öğrendim. Doğaçlamayı, bunu yaparken yapılan hataları benimseyip oradan yolumuza devam etmeyi öğreniyoruz. Böylece oracıkta, yeni melodiler çıkarıp birlikte söyleyebiliyoruz. Bu hem müzikal gelişimimiz hem de güven ilişkimizin gelişmesi için çok değerli bir katkı sağlıyor bize. Bu teknikle şarkı söylediğimizde farklı açılımlar oluyor. Güvenli bir alan oluşturduğumuz için vocal painting sürecine içimizden herhangi birinin sırasında önderlik etmesine izin veriyoruz; yeni bir melodi fikrini çıkarmasını sağlıyoruz. Bu uygulama, insanı “yapabilecekleri” ile anında yüzleştiriyor. Böylece kendi hayatımızda kodladığımız bazı paternlerimizden de yavaş yavaş kurtulmaya başladığımızı görüyoruz. Aslında insan olarak bizi sağaltıyor, birbirimizi dinlemeye, konsantre olmaya, anda kalmaya teşvik ediyor.
Peki, DenizBank VoiceUp A Capella Festivali nasıl ortaya çıktı? Bu festivalde programa dahil olan müzisyenleri ve katılımcıları neler bekliyor?
Vokal Akademi çatısı altında yaptığımız pek çok faaliyet var; atölyeler, mini konserler, provalar, kayıtlar vb. Hepsinin temeldeki amacı; çok sesli koro müziği alanına daha çok insan yetiştirmek, daha çok insanın bu janra’yı tanımasını ve anlamasını sağlamaktı. Bu konuda uzman pek çok isimle yakın ilişkilerimiz var. Bazen ben farklı ülkelerde atölyeler yapıyorum ve tanıştığımız, iyi ilişkiler kurduğumuz çok sayıda uzman eğitmen, koro şefi var. Bizim müziğimiz onların çok dikkatini çekiyor. Burada ne tür korolar, nasıl müzikler yapılıyor, duymak istiyorlar. Biz de onların uzmanlığından ve deneyiminden burada daha çok insanı faydalandırmak istiyorduk; festival fikri tam da buradan doğdu. Tam da bu noktada isim sponsorumuz DenizBank destek vererek, tüm bu uzman isimlerle bir kürasyon yapmamıza olanak sağladı.
Festival tüm şarkıcılara, şarkıcı olmayanlara, korolara ve korosu olmayanlara açık! Festival boyunca gündüzleri farklı alanlarda atölyelerimiz var. Akşamları ise çeşitli mekânlarda ücretsiz konserlerimiz gerçekleşiyor. Maçka Sanat Parkı’nda bazı günler açık şarkı söyleme etkinliklerimiz var. Tüm festivale katılamayacak kişiler için günlük biletlerimiz de bulunuyor. Tadımlık atölyelerimizi rahatlıkla deneyimleyebilecekler.
Atölyelerden konserlere kadar çok yönlü bir festival hazırlamanın detayları neler? Süreç boyunca en keyif aldığın ve zorlandığın anlar neler oldu?
Bu festivalin, bildiğimiz festivallerden bir farkı da kâr amacı gütmeyen bir festival olması. İsim sponsorumuzun desteğiyle muhteşem bir kürasyon çıkardık; sattığımız biletlerin geliriyle de katılımcılarımıza en iyi deneyimi sunmak için çalışıyoruz. Bu festivali ortaya koyan, gönüllü bir ekibimiz var. Tam da hayal ettiğim gibi bir festival tasarlamış olmaktan çok mutluyum, ancak A’dan Z’ye operasyonel, içeriksel, markalama detayları, baskılar, festival merch üretimleri vb tüm detaylarla ilgilendiğimiz için aynı zamanda büyük bir mücadele veriyoruz. Tüm bunları düşündüğümde aslında tam da bizim bebeğimiz diyorum bu festival için. Her köşesinde emeğimiz olan, yeni bir ev inşaa ettik, şimdi konuklarımızı bekliyoruz. 🙂
Festival kapsamında yerel ve uluslararası müzisyenler İstanbul’da bir araya geliyor. Bu festivalde İstanbul’un müzik dünyası ile nasıl bir iletişim kurmayı amaçlıyorsunuz?
550 sanatçıyı festival için İstanbul’a getirmemizin bir sebebi var: İstanbul’un çok sesliliğini ilhamını sanatçılara tattırmak, aynı şekilde çok sesli müziğin sihrini İstanbul’un sanat dünyasına yansıtmak istiyoruz. Çok sesli müziğin; çeşitliliği kucaklamak, hoş görmek, birlikte yaratmak taraflarıyla ayrı bir büyüsü var. Bu yüzden yılın tek bir haftasında değil, her festivalde her konserde çok seslilik görmek istiyoruz. Festivali geleneksel çok sesli müzik üzerine değil, daha geçişken janraların bulunduğu, alışılagelmişin dışında, herkesin hoşuna gidebilecek içeriklerle doldurduk. Bir sürü İstanbullu pop-caz-rock sanatçısı da festivale katılımcı olarak geliyor, Türkiye’nin başarılı kadın müzisyenleri ise konuşmacı olarak geliyor. Biz konvansiyonel müzik dünyası ile çok sesli dünyaları bir araya getirmeyi ve birbirinden beslenmelerini sağlamayı çok değerli buluyoruz. Ayrıca, bu festival özünde sanatçıların geldiği ve eğitim aldığı bir festival olsa da, sadece sanatçılara özel bir festival değil. Şehrin ikonik konser salonlarında birçok ücretsiz konser yapıyoruz ve bu haberi tüm kente yaymak için elimizden geleni yapıyoruz.
Küratörlüğünü üstlendiğin DenizBank VoiceUp A Capella Festivali’nde katılımcıların da atölyelerin ardından kendi koroları ile veya bireysel bir şekilde sahne alma şansı bulunuyor. Katılımcıların sadece dinleyici olarak katılmasına alışık olduğumuz festivallerin aksine interaktif bir yaklaşım izlemenin sebepleri neler?
Bizim Vokal Akademi olarak varoluş sebebimiz de bu aslında. Herkesin bir araya gelerek, çok sesli bir armoni çıkarması ve bunu yaparken güvenli bir alanda hissetmeleri…
Evet, festival boyunca yapılan tüm atölyelerde verilen eğitimler sonucunda bir kapanış konseri verilecek. Atölye katılımcıları birlikte sahne alacaklar. A capella müzik sanıldığı gibi korkulacak, sadece belli insanların yapabildiği bir müzik türü değil, birlikte harika sesler çıkarabilirsiniz. Festival sonunda ortaya çıkacak işi heyecanla bekliyor, çok merak ediyorum.
Festivalin İstanbul ile kurduğu güçlü bağlar mekân seçimlerinde de kendisini gösteriyor. ARTER çağdaş sanat müzesinden Kırım Kilisesi’ne kadar bu mekânları seçerken nelere öncelik verdiniz ve neleri amaçladınız?
Festivale dünyanın dört bir yanından katılımcı geliyor. Şehrimizin dokusunu, nasıl tınladığını, tüm güzellikleriyle deneyimletmek istedik. Bu nedenle farklı kimliklerde mekânlara yöneldik. Çoğu kültür sanat alanında faaliyet gösteren bu mekânlar bize kucak açtı ve mekân desteği imkanı sundu. İstanbul’un çok kültürlü, zengin tarihinin sunduğu yapılarla çok sesli festivalimizi buluşturmuş olduk.
Kapak Fotoğrafı: Başak Doğan
İlginizi çekebilir: Melo Magger’dan DenizBank VoiceUp A Capella Festival
İlk yorumu siz yazın!