Oscar And The Wolf: Geniş Hayran Kitleli Gruba Konser Öncesi Bakış
Bu yazıda hem eylül ayında ülkemizde konser verecek olan Oscar And The Wolf grubundan bahsedeceğim hem de ülkemizde diğer ülkelere nazaran daha çok bilinen, sevilen bazı gruplardan örnekler vereceğim.
2010 yılında kurulan ve Belçikalı şarkıcı Max Colombie’nin projesi olan Oscar And The Wolf, 23 Eylül’de Küçükçiftlik Park’ta bir konser verecek. Daha önce Türkiye’nin çeşitli yerlerinde çok sayıda konser veren grubun ülkemizde büyük bir hayran kitlesi bulunuyor. Pek çok kez ülkemize geldiklerine bakarsak Oscar And The Wolf için de Türkiye’nin ayrı bir yeri var. Önceki senelerde grubun İstanbul ile ilgili yaptığı bir paylaşıma “Toronto’dan önce İstanbul’a gittiğinize inanamıyorum, onlar sadece tuhaf Türk müziği dinlerler” şeklinde gelen yoruma grup “Burada ayrımcılığa yer yok, Türkiye ve oradaki hayranlarımı seviyorum. Eğer onlarla bir sorunun varsa önce karşında beni bulursun” diye cevap vererek buraya olan bağlılığını ifade etmişti. Ekşi Sözlük’ün en eğlenceli başlıklarından biri olan hayali “14 Temmuz 1987 Queen Afyon Konseri” gerçek olmasa da Oscar And The Wolf’un, Afyon’da bir düğünde gerçekten çalmışlığı var. Günün birinde metro istasyonlarında falan çaldıklarını görürsem ben şaşırmam.
Grup, 2013 yılında çıkardıkları “Orange Sky” single’ı ile adından söz ettirmeye başladı. İlk büyük başarısını ise 2014 senesinde yayımladıkları ilk albümleri olan Entity ile yakaladı. Indie, dream pop gibi tarzlarda müzik yapan Oscar And The Wolf’da vokalist Max Colombie’yi destekleyen diğer üyelere bakarsak klavyede Türk isim Ozan Bozdağ’ı görüyoruz (bazı kaynaklarda ayrıldığını okudum). Diğer isimler ise davulda Claudio Arduini, gitarda Filip Brans ve Kris Verhelst. Bir dönem bas gitarda Roland Spooren, gitarda ise Jasper Bullynck yer almış. Grubun ismi hakkında Max Colombie yaptığı açıklamada, Oscar isminin şiirsel olduğu ve aydınlığı temsil ettiğini, Wolf’un (kurt) ise geceleri etkin olan ve dolunaya karşı uluyan bir hayvan olduğunu, gökyüzündeki ayın da yalnızlığı ve soğukluğu simgelediğini, sonuç olarak aydınlık ve karanlığın bir arada bulunmasının yaptığı müzikte görmek istediği denge olduğunu belirtmiş.
Oscar and The Wolf’un ilk albümü Entity’nin açılış parçası, grubun Türkiye’de en çok popüler şarkısı olan “Joaquim”. Benim de sevdiğim, içinde bayağı arabesk ezgiler bulunduran parçanın ülkemizde bu kadar sevilmesi gayet normal. Erkin Koray’ın bir röportajında arabesk hakkında dediği gibi, çünkü biz buyuz, kimimizde az, kimimizde çok ama kültürümüzde var. Albümden sevdiğim diğer parçalar ise, “Astriu” ve “Somebody Wants You”.
İkinci albüm Infinity ise 2017 yılında çıktı. Albümde “Fever” isimli çok güzel bir parça var. Diğer dikkate değer şarkı ise, melodisi ile kolayca kafanıza takılabilecek “Runaway”. Albümde bulunan “Chevrolet” isimli parça müzikal anlamda bana pek bir şey ifade etmese de araba temalı ya da isimli şarkılar her zaman ilgimi çekiyor. Üçüncü albüm The Shimmer’da ise açılış parçası “James” dikkate değer. Grup, geçen sene Afterglow isimli bir EP yayınladı. İçinde “Something In The Air” ve “What A Time To Be Alive” adlı iki güzel parça bulunduran albüm, bir bütün olarak da benim en sevdiğim Oscar And The Wolf çalışmalarından biri. Max Colombie’nin müziğinde istediği aydınlık ve karanlık dengeyi bu EP’de gayet güzel görüyorsunuz. Bir parçanın melodisi, temposu size neşe verip hareketlendirirken, Max Colombie’nin vokali aynı anda hüzün verebiliyor. Oscar And The Wolf’un ülkemizde hayli sevilen diğer parçaları ise, grubun Black filmi için yorumladığı Amy Winehouse parçası “Back To Black” ve Belçikalı DJ Raving George ile yaptığı “You’re Mine”.
Bonus: Türkiye’de Geniş Hayran Kitlesine Sahip Diğer Gruplar
Gelelim Türkiye’de başka ülkelerden daha ünlü olan diğer grup ve sanatçılara. İlk grubumuz progresif rock grubu Anathema. Aslında dünyada da ünlüler ama Türkiye’deki yerleri ayrı. Benim de çok sevdiğim, kuruluşundan bu yana doom’dan, progresif rock’a yolculuk yapan Anathema ayrı bir yazı konusu olmalı. Grubun eski üyesi Duncan Patterson, Mick Moss’la beraber bir başka güzel progresif rock grubu Antimatter’in de kurucu üyesi. Anathema, uzun yıllardır ülkemize sık sık konser vermek için geliyor. Ben de Anathema’yı birçok kez, Antimatter’ı ise bir kez canlı olarak seyretme şansı buldum.
Sıradaki grup, Amerikalı indie grubu Brazzaville. Bir dönem Amerikalı müzisyen Beck’in grubunda saksafon çalan David Brown’un projesi olan grup, Rusya ile beraber ülkemizde de çok popüler. David Brown, grup halinde verdiği konserler dışında, bir dönem tek başına gitarıyla küçük ev konserleri de veriyordu. Bu etkinliklerden birinde kendisiyle tanışma fırsatı bulduğum David Brown, müzisyenliği dışında da alçak gönüllü, iyi bir insan profili çizmişti bende. “Bosphorus” isimli parça, sanatçının İstanbul’a olan sevgisinin kanıtı. Ayrıca grubun “Taksim” isminde bir şarkısı ve “Brazzaville In Istanbul” isimli bir albümü de var. Anathema gibi Brazzaville’de çok sayıda harika albüm ve parçasıyla ayrı bir yazı konusu olmalı.
İsveçli şarkıcı Jay Jay Johanson Türkiye’de çok sevilen bir başka isim. Melankolik vokali ile trip hop’un sevilen sanatçılarından biri olan Jay Jay Johanson Türkiye’nin birçok yerinde çok sayıda konser verdi. Sanatçı, Ekim ayında, İstanbul ve Ankara’da yine konser verecek. İngiliz grup Oi Va Voi, indie, trip hop, alternative gibi çeşitli türlerden esintiler taşıyan müziği ile Türkiye’de çok ünlü olan gruplardan bir diğeri. Romanyalı şarkıcı Inna ise dance pop, electro pop türlerinde yaptığı müzik ile ülkemizde oldukça fazla hayranı olan bir sanatçı.
Kökleri Türkiye’ye dayanan İsrailli şarkıcı Yasmin Levy, Sezen Aksu’nun Firuze parçasını yorumlamaktan, İbrahim Tatlıses ile düet yapmasına, hem Türkiye aşığı olan hem de ülkemizde oldukça sevilen bir isim. Norveçli western müzikleri yapan, alternatif country grubu Helldorado’nun, bir dönem “A Drinking Song” isimli parçası, Türk milli futbol takımı için Türkçe’ye uyarlanmış ve ülkemizde büyük bir hayran kitlesine sahip olmuştu. Dünyada pek tanınmayan bu grubun “A Drinking Song” dışında da harika şarkıları var. Aslında tanınmamaları müzik dünyası için büyük bir kayıp. Teksaslı alternatif rock – folk grubu Midlake grubunun Youtube videolarına baktığınızda çok sayıda Türkçe yorum görürsünüz. Saydığım gruplar kadar tanınmasa da ülkemizde çekirdek bir hayran kitlesi var. Bu grup aslında tüm dünyada ses getirmesi gereken, harika müzik yapan ancak underrated kalan grupların en iyi örneklerinden biri. Bir de tüm dünyada ünlü olan ve seneler boyu ülkemize sık sık uğrayan bir sanatçı var. Jazz efsanesi Jan Garbarek’e bu vesileyle buradan bir selam verelim. Ülkemizde geniş hayran kitlesi olan isimlerden aklıma diğer gelenlerse, Zaz, Goran Bregovic, Orphaned Land, Evgeny Grinko diyerek yazımı burada noktalıyorum. Hoşça kalın.
Kapak Fotoğrafı: Oscar And The Wolf
İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan Müzik Dünyasının Günceli
İlk yorumu siz yazın!